Evrensel ahlak kuralına göre siyaset yapılmalı

2014 yılında;

Haberin Devamı

-Devletimin devlet gibi olmasını, yasamanın, yürütmenin, yargının kendi sınırlarını bilip, birbirine müdahale etmemesini diliyorum.
-Yürütmenin başında olanların bu “yürütme” işini, bizden saklanan başka şeyleri “yürütme” değil, sadece devlet işlerini yürütme şeklinde anlamalarını diliyorum.
-Devlet işlerinin namuslu siyasetçiler tarafından yürütülmesini ve yolsuzluk iddiasına konu olan kişiler kendi oğulları bile olsa bu namuslu siyasilerin soruşturmaları engellemek için değil, gerçeği ortaya çıkarmak için çaba harcamalarını diliyorum.
-Devletin savcısı Başbakan’ın oğlu için bir iddia ortaya koymuşsa, Başbakan’ın o savcıyı düşman belleyip miting meydanlarında üzerine saldırmasını, soruşturmanın o savcıdan alınıp uygun birine verilmesi için elinden geleni yapmasını değil, en geniş imkânlarla incelemesini yapıp gerçeği ortaya çıkarması için ona destek olmasını diliyorum.
-Bu ülkede siyaset adamlarının, halkın cahilliğine, bu sebeple kendisince söylenen her şeye inanacaklarına ve bunun da yeterli olacağına dayanarak değil, evrensel ahlak kurallarına dayanarak siyaset yapmalarını diliyorum.
-Ekonomiyle ilgilenen halkımızın, “IMF’ye olan borcumuzu ödeyip bitirdik” diyen siyasilere alkış tutmadan önce, “Onun dışındaki borçları kaç katına çıkardınız?” diye sormasını diliyorum.
-Müslüman halkımızın, Irak’ta milyonlarca Müslüman’ı katleden Amerikan askerlerine “Sağlık ve esenlikle yurtlarına dönmeleri için” dua eden siyasilerimize “Bu nasıl Müslümanlık?” diye sormalarını diliyorum.
-Kendisini Türk hisseden halkımızın artık kimliğine sahip çıkarak, duruma göre bazen ayaklar altına alınmayı, bazen de bu ülkedeki etnik gruplardan birisi yerine konulmayı kabullenmemesini, Türk milletine karşı işlenen bu cinayet karşısında artık sesini yükseltmesini ve gereğini yapmasını diliyorum.
-Güzel sanatlarla ilgilenen halkımızın, uluorta tükürülen sanat eserlerini, o tükürenlere yalatmalarını diliyorum.
-Köy ve kasabalarındaki dereleri HES’lere bağlanarak kurutulan ve santral işletmeleri de yabancılara kiraya verilen kırsal kesim halkımızın, bu doğa katliamı karşısında, bunu yapanların varsaydığı gibi kendilerini aciz yaratıklar olarak görmemelerini ve ellerinde “bunu yapanlara oy vermemek” gibi önemli bir silah olduğunu hatırlamalarını diliyorum.
-“Çete Başı”nın “Sayın” değil “Çete Başı” ve “Genelkurmay Başkanı”nın “Çete Başı” değil “Genelkurmay Başkanı” olarak anılmasını diliyorum.
-Zavallı halkımın “Alternatif yok ki, kime oy vereyim?” izahıyla bizzat celladına oy vermesine ve böylece Karl Marx’ın tabiriyle “celladının bıçağını yalayan aptal dana”ya benzemesine sebep olan muhalefet partilerinin lider kadrolarında artık bu izahatı ortadan kaldıracak değişimler diliyorum.
-Banka müdürlerinin evlerindeki ayakkabı kutularından 4-5 milyon dolar, bakan çocuklarının evlerinden 6-7 para kasası, uçak kargolarından tonlarca altın çıkan bu ülkede, kaynaklar ve imkânlar buralara akıtıldığı için maaşına ancak % 2 zam yapılabilen memurların artık bu duruma itiraz etmelerini diliyorum.
-Son olarak, devletin mali yönetim alanında içerisine düşürüldüğü karmaşadan çıkmasını ve özellikle harcama denetimi alanında adeta “denetimi ortadan kaldırmak” anlamına gelen akıldışı uygulamalardan vazgeçilerek, binlerce yıllık devlet tecrübesi olan toplumumuza yaraşır mali yönetim ve mali denetim mekanizmalarının yeniden tesis edilmesini diliyorum.
-Ve artık bu topluma güvenimden eskisi kadar emin olamadığım için, her ihtimale karşılık kendi dualarıma peşinen kendim “amin” diyorum; AAMİİİİN...
-Feyzullah BUDAK

Günün sözü

Haberin Devamı

“Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.”
(Şeyh Sadi-i Şirazi)

Haberin Devamı

Laiklik ölürse adalet ve siyaset de ölür

TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek “Yargı bağımsızlığı öldü” dedi. Çok doğru. Ancak, bunların hepsinden önce ‘laiklik’ öldü. Bunu hiç unutmamamız gerekir. ‘Laiklik’ öldüğü için bunlar başımıza gelmeye başladı. Devlet fetvalar ve fermanlarla yönetilmeye başlanırsa, tarikatlar ve cemaatler devlette adli, mülki ve siyasi görevler üstlenirlerse ‘laiklik’ ölür, ardından da adalet ve siyaset ölür, milli ordu, milli istihbarat, milli eğitim ve sonunda da devlet çöker.
Gürel ÇELİKKANAT
Emekli yönetici

Hem hırsız hem Müslüman olunmaz

-HEM laik hem Müslüman olunur. Ama hem hırsız hem Müslüman olunmaz, en azından insanın yüzü kızarmalı ama nerdeee!.. Diren Hasan
-SAVCILAR Bilal’e dokunamıyorlar. TIR’a dokunamıyorlar... Sıkılmasınlar diye şişme Noel Baba verin, sorgulasınlar, cevap vermezse piçaklasunlar. Rüstem Batum

Haberin Devamı

Tanrıkulu’nun zor soruları

CHP İstanbul Milletvekili M. Sezgin Tanrıkulu, Başbakan’a soruyor: “Bakanlarınız kamu ihaleleri nedeniyle ödüllendirilmek amacıyla mı işadamları tarafından Paris’e veya bazı turistik yerlere götürülmüştür. Paris gezilerini danışmanlarınızdan Mücahit Aslan ve işadamı Güngör Çepni’nin düzenledileri doğru mudur? Bakanların tatil masrafları Güngör Çepni tarafından hangi gerekçelerle karşılanmıştır. Bakanların ‘tatil’ gezilerinden haberiniz var mıdır? Güngör Çepni adlı işadamına 2004-2013 yılları arasında verilen kamu ihaleleri bulunmakta mıdır; bulunuyorsa bu hangi ihalelerdir... Mücahit Aslan’ın kamu ihalelerinin hangi şirketlere verileceğini belirleyen kişi olduğu iddiası doğru mudur?”

PANO

Haberin Devamı

“HALKTAN çalana, yalana talana son!.. Asgari ücret soygununa karşı insanca yaşam için sokağa, eyleme...” diyen Devrimci Demokratik Sendikal Birlik bugün Unkapanı SGK önünde 13.30’da yürüyüş eylemi var.

SİYASİ KULİSLER
Avcıların sevgilisi olmuş bir kadın aday “Daha fazla sol” diyor

AVCILAR Belediye Başkanlığına aday adayı olan 12 isim arasında olan Dr. Handan Toprak’la telefonla konuşurken, Avcılar’da, sanatçı Pınar Aydınlar (Sağ)’ın babasının ‘yoğun bakımdaki’ tedavisinden henüz çıkmıştı. “Adaysınız ama siz kimsiniz?” sorusuna “Aile doktoruyum, acil servis hekimiyim, pratisyen hekimim, en sonunda da tıp hekimiyim, solcuyum, devrimci bir kadınım” deyiverdi. Sıcak ve samimi bir kadın; candan, yardımsever olduğunu farkedince kendi kendinize soruyorsunuz:
“Böyle bir kadın olur mu, bu kadın Belediye Başkan adaylığını hak ediyor.”
Avcılar’ın ’paydaşı’ sayıyor kendisini ve içten konuşmasıyla çevresine güven veiyor.
Kendisini anlatmak için 30 sayfalık kitap bastırmış:
“Ben Tuzluçayır’da doğdum ve yetiştim, Ailem Divriği’li.... Dede tarafım Rumeli’li, Dimetoka’lı; Alevi... Ailemizin kolları Hacıbektaş’a kadar uzanıyor.
Sol siyasetten geliyorum… Ailem hep CHP içinde siyaset yaptı; ben de yapıyorum.
CHP’de biz, hemşehricilik, etkincilik, kökencilik, kayırmacılık, dincilik bilmeyiz, yapmayız, buna yönelik siyaset yapmayız... Akıl, bilgi, çalışkanlık ve performans bizim için önemlidir. CHP’nin altı okundan hangisini isterseniz derseniz, ‘devrimcilik’ ilkesi de bize yeter. (Prof. Dr. Nusret Fişek’in öğrencisi olmaktan kıvanç duyuyor…
Ahlaka, vicdana ve asalete, parti olarak CHP’ye önem veririz.
Hepimiz İstanbul’lu, hepimiz Avcılarlı, hepimiz CHP’liyiz.
Gücümüzü halktan almak isterim. Aday yapmasalar gene de çalışırım. Siyaset bizde apolet değildir; bir görevdir.
Tıp mesleğini bir daha tarif etmesini istedik. Bu kez yukarda saydıklarımıza “İş güvenliği, iş sağlığı konularında kalite uzmanıyım” dallarını da ekledi. Hastane denetimleri yapıyorum yani.”
- Adaylardan hiç kimse hakkında konuşmuyor; Belediye Bakanı Mustafa Değirmenci hakkında hiç yorum yapmıyor.
- Genel Merkez’de Adnan Keskin’le görüştükten sonra 19 ay önce çalışmaya başlamış, “Parti disiplini beni
için her şeydir” diyor. Çoğu mühendis ve bilişimci olan 50 kişilik bir kadroyla her ay toplanıyorlarmış... Kadınla tokalaşmayan erkekler de katılmaya başlamış bu toplantılara... 500 kadın gönüllü var; bunun kendisi için büyük bir güç kaynağı olduğunu anlatıyor. “Merkez sağın bıkkınlık içinde olduğunu” söylüyor, “Ben Avcılıların emrindeyim” diye ekliyor.
Avcılar Hospital’de part-time olarak 20 yıl çalışmış, şimdi seçime hazırlanıyor. Biz bu hastanenin sahibinin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun diye biliriz. “Hayır” dedi, daha çok Batı Trakyalı 20 ortaklı bir şirket tarafından işletiliyor. “Ama AKP, siz sol...” derken, “Hiç sorun değil, bizim siyasal görüşümüze hep saygılılar” dedi.
Sloganı mı “Daha fazla sol!..”

Haberin Devamı

Sarıgüll: 30 Mart akşamı Gezi’deyiz

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül bölgesel seçim merkezlerinden ilkini yakın çalışma arkadaşları Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu ve Çatalca Belediye Başkan aday adayı Engin Akman’la birlikte açtı. Sarıgül açılışta “30 Mart akşamı Taksim’e çıkacağız. Korkunun ecele faydası yok” dedi. Kahvaltıya katılan binin üzerinde bir yurttaş topluluğuna konuşan Sarıgül; Mustafa Sarıgül “Türk siyasetinde 33 yıldır mücadele ediyorum. Daha 15 gün öncesine kadar Sarıgül ile ilgili hiçbir şey yoktu. Şimdi sağdan bakıyorlar, soldan bakıyorlar ne yapalım edelim de Sarıgül’ün önünü kesebiliriz diye çalışıyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yok” diye konuştu.
Daha sonra koordinasyon merkezinin açılışı yapıldı. Kadınların ilgi gösterdiği açılışta Sarıgül, “Gezi olayları nedeniyle kaybettiğimiz 7 gencin anısına orada bir anıtı yapacaklarını” söyledi.
Sarıgül, daha sonra Çorbacıoğ4lu, Engin Akman ve Çatalca’nın efsane belediye başkanı FIrat Aykut başta olmak üzere eski belediye başkanları ile fotograf çektirdi.

Balbay, özgürlüğünün 25. gününde Adalarda

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, özgürlüğünün 25. gününde Adalılar’la buluştu. Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu ve CHP İlçe Örgütü tarafından ağırlanan Mustafa Balbay’a Adalılar’ın ilgisi yoğundu.
Farsakoğlu, “Adalarımız bugün bir bayram yaşıyor” dedikten sonra şöye konuştu:
“Balbay, Cumhuriyet’in yüz akı. O, hepimiz adına bedel ödedi. Silivri’de ne kadar büyük bir hukuksuzluk yaşandığını hepimiz gördük. Balbay’a “geçmiş olsun değil, hoş geldiniz” diyorum. Nefesinin gür, kaleminin güçlü olmasını diliyorum.”
Silivri’de yargılandığı günlerde Adalar’dan çok sayıda dost edinen Balbay, “Hepimizin bildiği şarkıyı biz Silivri”de, “Adalar’dan çok dost gelir bizlere” diye söyledik” dedikten şöyle konuştu:
“Ben İzmir milletvekiliyim ama kabul ederseniz Adalar’ın da milletvekili olmak istiyorum. Bu devran bitmeli, yeni bir Türkiye kurulmalı. Bu halkla çok şey yapılır. Gezi’den sonra inancım zaten çok artmıştı. Yeni bir Türkiye’yi kurarken güçlü bir şekilde, bu mücadelenin ucundan tutabilecek enerjide buluyorum kendimi. Yapacağımız çok iş var, bende de çok enerji var. Bu devran bitmeli, Yeni bir Türkiye kurulmalı. Eli kalem tutan bir siyasetçi olarak diyorum ki, biz bu işi başaracağız. Bu ülke içinde “düşmanım” dediğim hiç kimse yok. Siyaseti de bunun için yapacağım. Dilerim buraya Tuncay Özkan’la da geliriz. 2014 yılı iyi bir halk iktidarının başlayacağı bir yıl olacak. Hedef ortaklığı, Türkiye’nin çıkış kapısıdır.”

Küçükyalı’da Karayolları’nın 130 dönüm arazisi için de satış kararı alındı
130 dönümü biz istiyoruz

MİMAR A. Asaf Erem, Küçükyalı Muhtarı Ayşe Möröy’e yazıyor:
Küçükyalı’daki yaklaşık 130 dönümlük Karayollarına ait arazisinin, maalesef satış yöntemi ile özelleştirilmesine dair 2013/197 sayılı Bakanlar Kurulunca alınmış olan tebliği yolluyorum.
Çok naif düşüncelerimiz ile, Karayolları 1. Bölge Müdürlüğünün bulunduğu 130.000 m2’lik arsanın, Anadolu yakasına, Maltepe’mize ve insanlığa değer katacak, vatandaşlarımıza sosyal gelişimlerini sağlayacak bir mimari şahaser yapı ile, Spor ve Kültür Kompleksi ve yanında da buraya gelecek, dünyaca ünlü sporcu ve sanatkarları ağırlayacak misafirleri de ağırlayacak bir otel ile beraber yarışma projesi ile yapılacak bu kompleksinin yapılması için müşterek gayretlerimizi daha da yoğunlaştırmak adına, başlatılacak imza kampanyasında dostlara gösterebilmen için 2013/197 sayılı tebliği yolluyorum.
Diliyorum, şehirlerimizin çok eksiği olan ‘sosyal donatı’ alanını, bizi idare eden siyasilerimizin ve bürokratlarımızın gözünden kaçmış bu olayı, müracaatımız ve kendilerince farkına vararak tekrar olumlu olarak gündeme almalarını, bu güzel yeri para uğruna feda etmeyip, milletin hizmetine vermek için azami gayret göstereceklerini dileyerek, sıhhat, afiyet dileklerimle, duyarlılığına teşekkür ederim.
Maltepeliler, Küçükyalılar ne duruyorsunuz; buranın satılmaması için niye bir imza kampanyası açmıyorsunuz.

Alevi düşmanı öğretmen görevden alınmalı

AMASYA’nın Gümüşhacıköy ilçesi Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din dersi öğretmeni olan Abdussamet Arslan’ın “Bir Sünni Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” demekte ve bu sözler karşısknda kendisininde bir Din Dersi öğretmeni olduğunu öğrendiğimiz Okul Müdürü Yakup Doluer ise olayın abartıldığını ileri sürerek “Ben ne soruşturma açtım ne de inceleme başlattım. Öğretmen masum, bir suçu yok. Bu olayın üzerine gidersek diğer öğretmenler de artık ders anlatırken ağzından bir şey kaçırmamak için rahatsız olacak. Bütün toplumu kucaklayıp, kazanmamız lazım” demektedir.
Katıldığımız Alevi çalıştaylarında sürekli bu hususa dikkat çektik. Okullarda Din Dersinin zorunlu olmaya devam ettiği sürece içerisine ne kadar Alevilik konursa konsun sonucun değişmeyeceğini, bu derslerin din dersi kitaplarından daha asimilasyoncu ve çoğu zaman Alevilere karşı kin ve nefret duyguları içerisindeki Din Dersi öğretmenleri tarafından verildiğini dile getirdik. AKP hükumeti döneminde bu tür Din Dersi öğretmenleri sınıflardaki derle sınırlı kalmamış, Okul Müdürlerlüğü ve il, ilçe müdürlüklerine ülke genelinde çoğunlukla Din Dersi öğretmenleri getirilmiştir.
Bu haberde de görüldüğü gibi, bu tür Din Dersi öğretmenleri aynı zihniyetin ürünü olan okul müdürlerince de korunmakta, desteklenmektedir. Çocuklarımıza sevginin, hoşgörünün kardeşliğin öğretilmesi gereken okullarda bu tür kişilerce kin ve nefret duyguları aşılanmaktadır.
Gümüşhacıköy gibi nüfusunun çoğunluğunun Alevi olan bir ilçede belirli aralıklarla bu tür olaylar meydana gelmektedir. Alevilerin yoğunlukta olduğu bölgelere bu tür haddini ve kendini bilmez kişiler bilerek mi gönderilmektedir, korunup ve kollanmaktadır. Bu bölgelerde daha dikkatli olunması gerekirken özellikle provaksyonlar mı tezgahlanmaktadır. Öyleyse bu haddini bilmez provakötör Din Dersi öğretmenine sessiz kalanlar, göz yumanlar, destek verenlerde bu provakasyonun içindedir.
Bu kendini ve haddini bilmez Din Dersi öğretmeni derhal görevden alınmalı, kin ve nefret suçları kapsamında yargılanmalıdır.
Ali KENANOĞLU- HUBYAR Sultan Alevi Kültür Derneği BAŞKANI

Yazarın Tüm Yazıları