Maymunu tokatlayan gazeteciler

“MAYMUNU tokatlamak” lafını 20 yıl önce Serdar Turgut’tan öğrendim.

Haberin Devamı

O çok daha önceleri, öğrenciyken Amerika’da öğrenmiş.
“Maymunu tokatlamak” lafının anlamını öğrendiğim zaman, aslında “maymunu tokatlamayı” 16 yaşımdan beri bildiğimi anladım.
Böylece sadece bilmenin yetmediğini, adını koymanın da gerektiğini öğrenmiş oldum.
Yıllar boyunca Serdar Turgut’un yazılarını okuyarak bir de şunu öğrendim:
İnsanın sadece kendi maymununu tokatlayarak tatmin olması yetmiyor, kafasındaki irili ufaklı bütün yerleşik bonoboları tokatlaması da gerekiyor.

* * *

Biz gazeteciler şuna inanırız:
“Hepimiz bu işi en iyi kendimiz yaparız...”
Buna inanmamız için haklı bir nedenimiz de vardır.
Çünkü bazılarımız, patronları ve en kötüsü okuyucuları da, o işi en iyi yaptığımıza inandırmıştır.
Birçoğumuz, 30-40 yıldır hep aynı formatlarla, aynı yazıları yazıp, bu sektörden para kazanmaya devam edebildiğimize göre, hem kendimizin, hem okurların, hem de patronların buna inanmaması için bir neden de yoktur.
İşi en iyi yaptığımıza inanınca, tabiatıyla arkasından şu rahatlatıcı duygu gelir:
“Aldığım parayı hak ediyorum. Benden iyisi yoktur.”
Son 10 yılda oluşan otoriter yapı, sektörde “performans değerlendirme” ölçülerini de ortadan kaldırınca, ortalık bu sahte inanca kaldı.

* * *

Haberin Devamı

Allah da bize yardım eder.
Şişmiş egomuzun çeperleri çok sağlam elyaftan yapılmıştır.
O nedenle şişip şişip devasa bir balon haline gelse bile asla patlamaz.
Bunu kendimiz de patlatmayacağımıza göre kimse de patlatamaz.

* * *

Şimdi mahalleye yeni fırlamalar geldi.
Bize diyorlar ki:
“Bildiğiniz işi en iyi yapıyor olabilirsiniz. Üzgünüm ama artık yaptığınız iş yok. O iş ya ölüyor ya da öldü...”
Gazeteciler yavaş yavaş zombilere dönüyor. Boşlukta yürüyüp de farkına varmayan çizgi film kahramanları gibiyiz. Ancak yere çakıldığımızda farkına varacağız. Daha da acıklısı, ego balonları amortisör etkisi yapacak, yere çakılanların bir bölümü yine farkına varmayacak ve akşamüzerleri, kasvetli cemiyet binalarında o işi hâlâ en güzel kendilerinin yapacağına olan inançlarını anlatmaya devam edecek.
Bu yazıyı geçen ay Serdar Turgut’un, “Yeni Medya” kitabına önsöz olarak yazdım.
Yazarken de kendi kendime sordum:
“Biz gazeteciler, aldığımız bu paraları
hak ediyor muyuz...”

Haberin Devamı

NOT: “Maymunu tokatlamak” kavramı, İngilizcede “masturbasyon yapmak” anlamına geliyor.

Maymunu tokatlayan medya dijital Darwinizm’e dayanır mı

-SERDAR Turgut şimdi bize “Bu oyun bitti” diyor. Yeni oyunları öğrenmek lazım diyor.
Kitaba, insan beyninin çalışması ile ilgili bir tezle başlıyor:
-“Klasik medyanın zirvede olduğu 20’nci yüzyıl insanının beyniyle, yeni medyanın hâkim olduğu 21’inci yüzyıl insanının beyni birbirinden çok farklı çalışıyor.”
-Nedir bu fark. Eski medya, beynin rasyonel tarafına ağırlık veriyordu, yeni medya ise duygusal yanına.
-Dijital devrim, aslında bir başkaldırı hareketidir.
Gazetelerin ciddiyetine, güvenilirlik iddialarına, köşe yazarlarının otorite havasına, her şeyin doğrusunu biz bilir, biz anlatırız havalarına karşı bir başkaldırıdır bu.
-Eski gazeteciler, yeni medya ortamında yeni anlatım biçimleri yaratmak zorunda.
Bunun en güzel örneği Huffington Post.
Bu başarılı site, haberlerinin pek çoğunu New York Times, Washington Post, Wall Street Journal gibi klasik gazetelerden alıyor.
Ama onları öyle farklı işliyor ki, sonunda yepyeni bir medya ortaya çıkıyor.
-Artık ‘dijital Darwinizm’ döneminde yaşıyoruz.
Burada rekabet üç-beş gazete, 100-200 köşe yazarı arasında değil.
Milyonlarca site ve blog yazarı da bu rekabet içinde.
O nedenle en farklı, en iyi ve en başarılı olmanın yollarını bulmanız gerekir.

Haberin Devamı

Gazeteciler aldıkları paraları hak ediyor mu

-DİJİTAL âlem, en iyilerin ve en farklıların yükseldiği bir “dijital Darwinizm’i” yaşarken, klasik medya, farkında olmadan tam aksini yaşıyor.
Bu alanda rekabet neredeyse ortadan kalkmış vaziyette.
-Hürriyet ve Posta gibi çok azını bir kenara bırakırsanız, gazetelerin tiraj ve zarar etme gibi bir endişesi yok.
-Bu gazeteler, bazıları başka yerde kazanılan paranın bir siyasi partiye ve şirkete destek amacıyla harcandığı mecralara dönüşmüş durumda.
Bir bölümünün ise kaynağı bile belli değil.
-Köşe yazarlarının çoğu, varlıklarını sadece, bir kampa veya cemaate kapağı atarak ve ideolojik siperlerin arkasına saklanarak sürdürebiliyor.
-Tekrar ediyorum, hiçbir performans değerlendirmesi olmayan bir gazeteciliktir bu ve
sürdürülebilir bir şey değildir.
Varlıklarını sürdürmek isteyen gazeteciler bu kitabı iyi okumalı.
Artık aldığımız paraları hak etmek için, her gün aynı mevzilere hakaret dolu atış gazeteciliğinden kurtulup biraz yeni modeller aramalıyız.
Unutmayın, Gezi çoğumuzu ıskartaya çıkardı ama belagat ve kaligrafi şehvetinden sağırlaşmış kulaklarımız, bütün gıdasını “Yaşa, var ol” ile “Allah belanı versin” nidalarından alan zihniyetimiz bu tehlikenin farkında değil.
Bu kitabı iyi okumak hepimiz için yararlı olacak...

Haberin Devamı

(*) Serdar Turgut, “Yeni
Medya”,
Destek Yay, 2013.

Yazarın Tüm Yazıları