‘Büyükşehir’in bahşişlerini ve bunların nasıl iç edildiğini bilir misiniz

İSTANBUL Büyükşehir’deki ‘torbacılarla’ ilgili iki yazı yazmışız...

Haberin Devamı

İlki 8 Nisan 2006’da “Boğaz yağmalanıyor” başlığını taşıyor. Sanki bugünleri işaret ediyoruz, tam 7 yıl önce... Boğaz’daki inşaatlara, yeni projelere değinirken “Hiçbir belediye yönetiminde son altı aydaki kadar kaçak inşaat yoğunlaşmamıştır. Seçimlere gidilirken, çoğu daha önceden Boğaziçi İmar Müdürlüğü tarafından ‘kaçak ve çeşitli usulsüzlükler’den dolayı durdurulan yapılar. Bunlar gibi yeni ‘onarımlar’a da yol verilmiş durumda”. Bu işleri kotaran olarak Boğaziçi İmar Müdürü İrfan Uzun’un yardımcısı Mehmet Kahveci’yi anlatmışız... Kadir Topbaş’ın Beyoğlu’ndaki başkanlığı sırasında imar müdürü olan Uzun’un, imarda ‘sorunu’ olanları, Yenikapı’daki İDO binasındaki Fethi Turgut’a nasıl yönlendirdiğini, işleri sorunlu olanların sorunlarının nasıl çözüldüğünü, -yöntemi bilmediğimiz için açık olarak yazamıyoruz- ama belediyedekilerin buna ‘bahşiş’ dediğini anlatırken, 28 Ağustos 2009’da ‘Büyükşehir kulisleri’ yazımızda da ‘hasılat paylaşımı’nın ne demek olduğunu... Bu ‘Boğaz bahşişleri’nin Fethi Turgut’a nasıl gittiğini... İDO Yönetim Kurulu üyesi de olan (özelleştirilmeden önce) Fethi Turgut’un Maltepe Cevizli’deki evinin nasıl soyulduğunun, çelik kasadaki 950 bin dolar, 280 bin Euro ve 200 bin TL, 2 kilo altının nasıl yürütüldüğünü... Bunun o zamanki CHP milletvekili olan Çetin Soysal tarafından kamuoyuna bir basın toplantısı ile duyurulduğunu... Anlatmışız. İbretlik bir olay... Aynı bugünlerin küçük bir ‘provası’ sayılabilir. ‘Torbaya’ düşen paraların komisyonu olduğu sanılan evdeki paraların nasıl bir oyunla çalındığını hem gülerek aynı zamanda da ülkenin nasıl soyulduğunu üzülerek okuyunuz.

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“Evinde zikirmatik/tespihmatik bulunduğunu sandıklarımız paramatik taşıyorlarmış!”
(Mustafa BAYKAN
BEŞİKDÜZÜ)

Mezhepçi-ayrımcı kafanın yaptığına bakar mısınız

“MESUDİYE Ordu’nun aydın bir ilçesidir. İsa Gül, belediyenin bir kiracısını hiçbir yasal dayanağı olmadan kaba kuvvetle, zorla dükkânını boşalttırıyor. Bu vatandaş idareye başvurduğunda bu sefer tutup kendisinin boşalttığı, tahliye ettiği yere tahliye davası açıyor. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin böylesi görülmemiştir ve bunların belgesi de var. Mağdur edilen belediyenin kiracısı Muharrem Taşlıçukur konuyu mahkemeye taşıyor ve davayı kazanıyor. Yargıtay’ın da onaylamasına rağmen kiracısına dükkânı geri vermiyor.” 900 TL ödeyen kiracıyı çıkarıp, 300 TL’ye akrabasına veriyor. Daha önce çıkarttığı kiracısı 900 TL kira öderken ve olay ile ilgili dava da sürerken, Belediye başkanı İsa Gül, dükkânı 300 TL’ye bir akrabasına veriyor. Çıkarılan vatandaş belediye aleyhine tazminat davası açıyor. Burada hukuku hiçe sayan bir anlayış söz konusu. Belediye başkanını, o mezhepçi ve ayrımcı zihniyetini biliyoruz, ama onu bir tarafa bırakalım, o yerin şehremini olan o kişinin amacı, benden olmayana hiçbir şey vermem zihniyetinin ayrımcılığından başka bir şey değil. Bu olay da bunun tam bir göstergesidir.” CHP Ordu Milletvekili İdris Yıldız bu konuda İçişleri Bakanı Muammer Güler’e soru yöneltirken,mağdur Muharrem Taşlıçukur, “Bütün bunlar Alevi olduğum için başıma geldi” dedi.

Haberin Devamı

GÜNÜN ESPRİSİ

BİR okurumuz dedi ki, bir ayakkabı kutusu 100 dolarlık banknotlarla yaklaşık 670-675 bin dolar alır.
YOLSUZLUKTA dönen para 87 milyar Euro./Bill Gates’in serveti 67 milyar dolar.

Açıklamalar

18 ARALIK tarihli köşe yazınızda benim Beşiktaş belediye seçimleri için aday adayı olarak başvurduğumu yazmışsınız. Böyle bir başvurum yoktur.
Prof. Dr. Gülsün SAĞLAMER
BEŞİKTAŞ aday adayları arasında Hürriyet’in elektronik yayınında benim adıma da yer verilmiş iken, basılı olan gazetede adıma yer verilmediğini gördüm. Ülkemizin saygın ve dikkatle izlenen bir gazetecisi olduğunuz bizlerin de malumudur. Bizler de yazdıklarınızı okuyarak birçok konuda bilgileniyor ve özellikle yerel yönetimler konusunda önemli bilgileri kanalınızla öğreniyoruz. Adaylık yarışı konusunda basılı gazetede adımın yer almamış olması, bu niteliğinizden dolayı şahsım açısından önem taşımaktadır.
(https://www.facebook.com/pages/Beşiktaşa-Prof-Dr-Erol-Köktürk-Yakışır/375090329287988)
Prof. Dr. Erol KÖKTÜRK

Haberin Devamı

Ülkenin tapusunu mu aldılar

SADECE çeteler bu kadar hukuksuzluğun, pervasızlığın içerisinde olurlar. AKP’nin devlet yönetim anlayışı, iktidarı hükümetten çeteye dönüştürmüştür. Üç seçim kazandık diye ülkenin tapusunu aldığınızı mı sanıyorsunuz? Kasetleriniz çıkacak, millet yaptığınız yolsuzlukları öğrenecek diye mi internete sınırlama getiriyorsunuz? Evlatlar babalarından hırsızlığı öğrenir diyen Başbakan Erdoğan’a soruyorum, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda gözaltına alınan Ekonomi, Çevre ve Şehircilik ve İçişleri bakanlarının çocukları bu icrai faaliyeti nereden öğrenmişlerdir? Bu işleri öğretenlerin başı kimdir?”
Erkan AKÇAY-Manisa Milletvekili

Haberin Devamı

Gözümüzü açtığımızda...

AKP geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, Cumhuriyet vardı.
Bize kömür verdiler, aşevinden yemek verdiler. Gözümüzü kapayarak tekrar oy atmamızı istediler.
Gözümüzü açtığımızda ise...
Bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde ise para, iktidar vardı...
A.B.D.-TC vatandaşı

OKUYUNUZ

Beyoğlu’nda üç kadın aday yarışacak

BEYOĞLU’nda CHP nasıl bir aday göstermeli. Önce şuna karar vermeli. Hangi tip bir aday gösterecek? Neden?
‘Beyoğlu’nda belediye başkanlık seçimini almak için mi? Yoksa Gezi başta olmak üzere göstereceği adayın Türkiye’ye mesaj vermesi için mi?’
Beyoğlu’nda Gülseren Onanç, Aylin Kotil ve Leyla Ünver aday... Toplam aday adayı sayısı 18. Hasan Yalçın Beyoğlu İlçe Başkanlığı ve Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış bir isim. Gezi hareketinin içinde. İşyerini açan işletmecilerden. Ama tek başına gezi siyaseti ile Beyoğlu’nun alınamayacağı kanaatinde. ‘Gezi olayı Türkiye’yi kapsıyor. CHP, ‘şanlı’ Gezi direnişini Beyoğlu ile sınırlayamaz. Politikalarına ve genlerine Gezi direnişinin kodlarını yazmalıdır. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP bunu yapıyor, yapacaktır da.’
Yalçın’a göre CHP adayı 45 mahallenin dokusunun tamamını tanıması şart. Giresun, Kastamonu, Rize, Sivas gibi yerel figürlerin yanısıra, Beyoğlu’nda yerleşik olmalı. Merkez seçmeni ve tabanı ile bütünleşmiş olmalı.
CHP Beyoğlu’nda bayan aday seçer mi? Olabilir. Aylin Kotil, Bakırköy’den taşınmış; Gümüşsuyu’nda oturuyor artık. İktisat Fakültesi mezunu, Almanca ve İngilizce biliyor. Osmanlı tarihi konusunda dersler almış, kültür sanat üzerine araştırmalar yapıyor. Sarıgül’ün eski eşi olması büyük dezavantajı. Beyoğlu Belediyesi olmazsa, artık milletekilliği için hazır bir aday denilebilir mi?
Gülseren Onanç, Kılıçdaroğlu’nun talebi ile PM’den istifa etti. PM üyeliği döneminde çok başarılıbir sınav verdiği söylenebilir mi? Beyoğlu’ndaki entellektüel kesime güveniyor. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun desteğini almış durumda...
Leyla Ünver Belediye kökenli bir bürokrat. Büyükşehir’de Basın Bürosu’ndan Özel Kalem’e kadar birçok bir çok serviste çalışmış... Son müfetiş olarak (24 yıl), seçimlere katılmak üzere emekliliğini istemiş.
“Prof. Dr. Nurettin Sözen zamanından beri ‘namusuyla’ görev yaptık, AKP iktidarından sürekli baskı gördük, bizi atmak istediler, yargı ile hakkımızı alabilik. Belediyecilik alanında hem uygulamaya hem de yasal mevzuata hakimim. Kamu yerel yönetimler ve Gİrişimcilik alanında master yaptım.”
“Başarılı belediyecilik meslek odaları ile işbirliğinden geçer” diyor; nitekim hepsini ziyaret etmiş..
ÇOk net konuşuyor: “Beyoğlu’nunsorunları karma karışık bir yumağa benziyor, yumaktan bir sürü uç sarkıyor ve hangisini çekseniz elinizde kalıyor. Bir kere kentsel dönüşüm sorunlar arasında ön planda. Öyle ki, bölgede yaşayan insanların uykular kaçıyor. Ben bu insanlara 30 mart gecesi yataklarında rahat uyuyacaklarının sözünü verebilirim.”
Sanatla da iç içe. Sivaslı oluşu kendine göre avantaj...
Diğer aday adaylarının ismini de sıralayalım:
Halil Kaya Özer, Orhan Çoban, Gülseren Onanç, Serhad Uslan, Engin Baba, Hasan Yalçın, Şahin Özdemir, Işık Öğütçü, Ali Gencel, Kemal Yılmaz, Hüseyin Aslan, Tarkan Konar, Aylin Kotil, Leyla Ünver, Hilmi Yarayıcı, Gökhan Eşeli, Mehmet Karamustafaoğlu, Seyithan Kaplan.

Haberin Devamı

Ebul Vefa’nın torunları Fatih Şehreminiğine talip

İSTANBUL’a Anadolu’dan gelerek yerleşen ilk topluluklardan olduğunu savunan Siirtliler Fatih Şehreminliğine talip...
İstanbul’un Fethi aşamasında Anadolu’dan gelen akıncılar savaşta büyük kahramanlık gösterdiler ve fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in taltifine mazhar oldular. İşte bu akıncılardan bir grup Siirt’ten gelen ve Şeyh Ebul Vefa’ya mensup (Türbesi Siirt’in hemen girişindedir) olanlardı. Padişah bu akıncılara bugün Vefa olarak anılan Fatih ilçesi sınırlarındaki bölgeyi tahsis etti. Akıncılar Vefa’yı kendilerine yurt edindiler. Sulh döneminde Hal de yakın olunca kabzımallık ve pazarcılık yaparak geçimlerini sağlamaya başladılar. Bugün hala pazarlarda Siirtlilerin hakim olmasının sırrı işte bu geçmişe dayanıyor. Yüzyıllardır Siirt’ten ve çevre kentlerden göçedenlerin ilk yerleşim yeri Fatih olmuştur. Bugün bile Fatih’teki Vefa ve özellikle Kadınlar Pazarı olarak bilinen çarşı adeta küçük bir Siirt görünümünde... Büryan kebabı-perde pilavı-balı-otlu peyniri-zivzik narı ve oturak şeklindeki küçük sandalyeli kahvehaneleriyle geleneklerini yaşatmayı sürdürüyorlar.
Şeyh Ebul Vefanın torunları artık Fatih Şehreminliği’ni yani belediye başkanlığını istiyor. Güçlü bir isim etrafnda birleşmişler. Gençlik yıllarında Siirt’te Belediye Başkan Vekilliği de yapan ve 26 yıldır Fatih’te diş hekimi olarak hizmet veren Dnt. İlhan Dabakoğlu’nu Fatih Şehremini yapmaya kararlılar. Vakıflar dernekler tam destek veriyor. Fetih’in ilk akıncıları yeni Fetih peşinde. Üstelik 10 yıldır AKP yönetiminde bulunan ve şu sıralar yolsuzluk iddiasıyla gözaltı ve soruşturma yaşayan Fatih Belediyesi’ni CHP İlhan Dabakoğlu ile fetheder mi?..
Ebul Vefa’nın torunu bunlar “Alimallah yıkar geçeriz” diyorlar.
Dabakoğlu 770 oy alırken, mali müşavir Uğur Ataş’ın 610 aday aldığını da hatırlatalım.

“Yeter artık! İstanbul bizimdir”

PARA ve iktidar hırsıyla yanıp tutuşanlar, siyasi iktidarlarıyla, yerel yönetimleriyle İstanbul’u mahalleleri, meydanları, ormanları, tarihi ve kültürüyle alınıp satılan bir mal gibi pazara sürdüler. Hukuksuz yasaları, olağanüstü yetkili bakanlıkları, kolluk kuvvetleri, dozerleri ve işbirlikçi yerel yönetimleriyle İstanbul şehrini kuşatıp can pazarına çevirdiler. Mahallelerimizi emlak şirketlerine ve TOKİ’cilere; ormanlarımızı çılgın projelere ve lüks konut sitelerine; meydanlarımızı ve ortak tarihsel değerlerimizi AVM’lere peşkeş çektiler. Depremini bekleyen İstanbul şehrini deprem güvenliğini hiçe sayarak büyük inşaat şirketlerinin şantiye sahasına dönüştürdüler. Ulaşımdan sağlığa bütün temel haklarımızı paralı hale getirdiler. İçinden deniz geçen İstanbul şehrinde özel araç sahipliğini teşvik edip, İstanbul’u trafik cehennemine dönüştürdüler. Taşeronların güvencesiz çalışma koşullarında her gün yeni bir canımızı iş cinayetlerine kurban ettiler. Tepeden inme kararlarla şirket gibi yönetilen yerel yönetimlerle yaşam alanlarımızı, emeğimizi, doğamızı yağmaladılar.
Şehrimize, mahallemize, parkımıza, suyumuza, ormanımıza, tarlamıza, bostanımıza yönelik bu açık ve organize saldırı tüm hızıyla sürüyor. Zenginler için soylulaştırılarak sermayeye pazarlanan, muktedirlerin tepeden inme kararlarıyla yönetilerek bütün doğal ve kentsel eşikleri zorlanan İstanbul şehri can çekişiyor. İstanbul şehriyle birlikte, İstanbul halkı da parça parça ve hep birlikte, geri dönüşsüz bir insani yıkıma sürükleniyor. İnsanca, güvenli, güvenceli ve sağlıklı bir şehirde yaşama hakkımız; kent ve kentli haklarımız; kendi hayatlarımızla ilgili söz ve karar hakkımız; insanlık onurumuz hiçe sayılıyor.
İstanbul’da yaşayanlar olarak “Artık Yeter! İstanbul Bizimdir” diyoruz! Yaşamımızın her alanına, kazanılmış haklarımıza ve insanca yaşama olanaklarımıza yönelik bu saldırılar karşısında İstanbul halkına saygı gösterilmesini isteyerek ayağa kalkıyoruz. Geri dönüşü olmayan bu kentsel, doğal ve insani yıkıma karşı yıllardır parça parça yürüttüğümüz mücadeleleri birleştirmek; artık bu biçimde yönetilmek istemediğimizi haykırmak için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz. Ormanlarımızın rant uğruna talan edilmesine; İstanbul ormanlarının ve su havzalarımızın 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi şehre ve halka hiçbir yararı olmayan emlak odaklı, çılgın, vahşi projelere; madencilik ve su şirketlerine kurban edilmesine hayır demek; sadece insanın değil ormanların, ağaçların, hayvanların, börtü böceğin yaşam hakkı için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.
Betona dönüştürülmek istenen bostanlarımıza; yok edilen tarım arazilerimize; bidonlarla, şişelerle, ön ödemeli sayaçlarla alınıp satılan bir mal haline getirilen suyumuza sahip çıkmak için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.
2-B Yasası ile bir yandan ormanların talan edilmesinin önünün açılmasına, diğer yandan kentlerdeki emekçilerin 40 yıldır barındıkları evlerinin ve ağaç dikip domates biber ektikleri bahçelerinin; kırdaki emekçilerin atadan dededen kalma tarlalarının ve çayırlarının fahiş “2B Rayiç Bedelleri” üzerinden sermayeye pazarlanmasına; bu bedeli ödeyemeyenlerin evlerinden, mahallelerinden, tarlalarından sökülüp atılmasına, sürgün edilmesine hayır demek için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.
Tarihi, arkeolojik sit alanlarımıza, kültürel değerlerimize, hafıza mekânlarımıza keyfi uygulamalarla geri dönüşsüz zararlar verilmesine, eşsiz tarihi mirasımızın sorumsuzca yok edilmesine hayır demek için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.

TERSANELERİMİZ VE GARLARIMIZ

Okullarımızın, hastanelerimizin, sinemalarımızın, tersanelerimizin, garlarımızın otel ve AVM yapılmak için satılmasına; kamusal alanlarımızın, parklarımızın, meydanlarımızın özelleştirilmesine; sahillerimizin doldurularak yağmalanmasına, koylarımızın marinalaştırılmasına hayır demek için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.
Tüm bilimsel uyarılara rağmen, otomobil ve petrol tekellerinin çıkarları uğruna, toplu ulaşım, raylı ve deniz ulaşımı yerine, inatla, trafiği arttırdığı kesin olan yeni karayollarına yatırım yapanlara dur demek için 22 Aralık’ta Kadıköy’de buluşuyoruz.
Biz İstanbul halkı, artık ayağa kalkıyoruz! Yıkıma sürüklenen şehrin yoksul mahallelerinden harekete geçiyoruz. İstanbul’un kuzey ormanlarını savunarak mücadeleyi büyütüyoruz. Parklara, meydanlara, bostanlara, çayırlara kurduğumuz forumlarda “İstanbul bizimdir diyoruz”. Haydarpaşa’dan, Cevizli’den, Haliç’ten, Ataköy’den yükselen seslerimizi birleştiriyoruz.

AYAĞA KALKIYORUZ ARTIK

Biz İstanbul halkı, artık ayağa kalkıyoruz! Kendi çıkar ve hırsları yüzünden İstanbul şehrini bütün değerleriyle sindirmek ve köleleştirmek isteyenlere karşı Gezi İsyanımızla başlattığımız uyanışımıza, yürüyüşümüze devam ediyoruz. Gezi Parkı’nı direnerek kazandık; şimdi İstanbul’a sahip çıkmak için onurla, isyanla, düşle, yürekle yürüyoruz. Ethem’le, Ali’yle, Ahmet’le, Ferit’te, Mehmet’le, Abdocan’la, Medeni’yle paylaştığımız insanla, doğayla barışık; yaşam alanlarımız ve geleceğimiz hakkında söz ve karar sahibi olduğumuz demokratik bir kentte ve ülkede eşit biçimde yaşama talebimizi yükseltiyoruz.
YAŞAMIMIZIN VE ŞEHRİMİZİN YAĞMALANMASINA KARŞI AYAKTAYIZ, BİRLİKTEYİZ!
İSTANBUL HEPİMİZİN; “BİZİM İSTANBULUMUZU” BİRLEŞEN ELLERİMİZLE YARATACAĞIZ!


Yazarın Tüm Yazıları