Katılıyorum hem de yürekten

Haberin Devamı

TÜRKİYE’nin gündemini görüyorsunuz, bir sabah kalkıyorsunuz bambaşka bir Türkiye’ye uyanıyorsunuz. Niye daha güçlü bir demokrasi istiyoruz, çünkü her şey yerli yerinde olsun istiyoruz, herkes için adalet istiyoruz, herkes için özgürlük istiyoruz.
Türkiye’de son 50 yılda çok yanlışlar yapıldı. O yüzden yakın geçmişi değil, demokrasi tarihimizi dikkate alalım.
Büyük fotoğrafa bakarken, küçük resmi unutmayalım.
Önceki gün başlatılan operasyonla ilgili tozbulutu henüz dağılmadı. Çok da bilgi kirliliği var.
O yüzden Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un şu açıklamalarını önemsiyorum.
“Savcılar rahat çalışmalılar...”
Çok doğru...
“Kimseyi peşinen suçlu ilan etmemek lazım...”
O kadar doğru ki, öyle yanlışlar yapıldı ki, öyle mağduriyetler yaratıldı ki...
“Yargı önünde herkes eşittir...”
Bunu duymak herkesi rahatlatıyor.
“Yürütülen bir soruşturmada makam ve mevki farkı diye bir şey olamaz.”
Sokaktaki vatandaş da aynı şeyi bekliyor.
“Savcılar hukuk çerçevesinde görevlerini yerine getiriyorlar.”
Adalet mülkün temelidir, bize hep böyle söylediler.
“Kimseyi peşinen suçlu ilan etmemek lazım.”
Evet, çok doğru... Kimse ama kimse, suçu kanıtlanıncaya kadar suçlu muamelesi görmemeli.
“Dolayısıyla biraz daha sağduyulu ve soğukkanlı davranmak gerekiyor. Ama kişilerin lekelenmeme hakkı, masumiyet karnesini de unutmamak lazım.”
Bu ülkenin biraz sakinliğe, biraz dinginliğe ihtiyacı var.
O yüzden daha güçlü demokrasi diyoruz.
O yüzden istikrar, bireysel özgürlükler, evrensel değerler, insan hakları diyoruz.
Hep bunun için...

Haberin Devamı

Bu defa sıkılmadan panel izledim

UZUN zamandır sıkılmadan dinlediğim bir panele katıldım. Çünkü konuşmalar interaktifti, kısaydı, konuşma süreleri önceden belirlenmişti, uyulmasına titizlik gösterildi, net ve somut bilgiler içeriyordu. Capital ve Ekonomist dergilerinin “Anadolu’da Konuta Yön Verenler” toplantısında İzmir’deki gayrimenkul sektörü konuşuldu. Tartışıldı demiyorum, çünkü herkes İzmir’in geleceği konusunda hem fikirdi. Son 5 yılda İzmir’deki konut fiyatları yüzde 45 artmış ve sadece panele katılan konuşmacıların bundan sonraki 5 yılda yapmayı planladıkları konut sayısı 100 bin civarındaydı. Daha da önemlisi, herkesin ortak fikri İzmir’in İstanbul gibi değil, kendine özgü bir dönüşüm geçirmesiydi. Hep söylüyorum, İzmir’i İstanbul ile kıyaslamamak lazım. İstanbul ayrı bir dünya; isterseniz New York, Tokyo, Şangay ile kıyaslayabilirsiniz. İzmir’in handikapları var, zorlukları var, ama fırsatları da var. Göreceksiniz, “İzmir’de yaşamak fikri” bundan sonrasının en trendlerinden biri olacak.

Haberin Devamı

Salonlara da demokrasi

GEÇEN yılın en çok konuşulan maçlarından biriydi, Galatasaray-Pınar Karşıyaka maçı... İstanbul’da Abdi İpekçi Spor Salonu’nda oynanan karşılaşmadan önce tribünlerde büyük olaylar çıkmıştı. Her iki takımın oyuncuları, teknik heyetleri ve hakemler soyunma odalarına dönmüşler, maça tribünlerin boşaltılmasından sonra başlanmıştı. Daha da kötüsü, Karşıyakalı taraftarlar dışarıda saldırıya uğramışlardı. O gün yaşananları yakın dostlarım anlatmışlardı. Yeşil-kırmızı sevdalısı, ama İstanbul’da yaşayan Karşıyakalılar, çoluk çocuk maça gitmişler, ancak gittiklerine de pişman olmuşlardı. Çünkü kaçacak yer bulamamışlar, spor salonuna yakın apartmanların içine sığınmışlardı. Geçen hafta sonu Pınar Karşıyaka-Galatasaray’ı İzmir’de ağırladı. Salı günkü yazımda taraftarı hem övmüş, hem de eleştirmiştim. Övmüştüm, çünkü maçın arasında taraftarlar “Van üşüyor, atkı ve berelerimizi parkeye atıyoruz” diyerek, sahayı görünmez yapmış, Vanlı kardeşlerini unutmadıklarını göstermişti. Eleştirmemin nedeni ise, tribünde yaşanan bazı olaylardı. Takımlarının renklerine gönül verenlerin heyecanını çok iyi bilirim. Saygı da duyarım. Ama istiyorum ki, statlarda da tam bir demokrasi olsun. Tezahüratlar konuşsun, alkış ya da protestonun sesleri yükselsin. Maç sahada kalsın, sporun keyfi salonda çıksın. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim.
Ey arkadaş... Sen de sünger çek, ne yaşanmışsa yaşanmış.
Niye “İstanbul’u hatırlatırım, unutma. Yaşananlardan ders almadın mı” diyorsun, hatta ders verir bir üslup takınıyorsun.
Karşıyaka taraftarının takımına verdiği desteği hiçe sayıp, maçın atmosferini bir anda tersine çeviriyorsun, uyarılara uymayıp bildiğini okuyorsun.
Herkesin daha dikkatli davranması gerekmez mi?

Haberin Devamı

Fransız gazeteci dostum dedi ki

FRANSA’dan bir arkadaşım aradı. Gazeteci, Fransız, Türkiye’yi bilir, takip eder, iyi tanır.
“Siz ne şanslısınız. Sizdeki gündem, bizde yok, dünyanın hiçbir ülkesinde yok” dedi.
Haklı...
Sabah konuştuğunuz ve manşete layık gördüğünüz haber, bazen 1. sayfada bile yer bulmaz. Sabah karar verdiğiniz ve üzerine gitmek istediğiniz haber, öğle saatlerinde çoktan eskimiştir.
O Fransız dostum, Türkiye’deki habercileri kıskanıyor.
Ben de onların sakinliklerini...
Ama biraz sakin kalınca sıkıldığımızı da biliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları