Gülay Yüksel'in kadınları

Gülay Yüksel, resimde “kadın” denilince önde gelen Ankaralı ressam kadınlarımızdan.

Haberin Devamı

Atölyesinin de bulunduğu evinde resim üzerine konuşurken, Yüksel, Türkiye’nin değişik yörelerindeki kadınlardan nasıl etkilendiğini anlatıyor. Giresun Üniversitesi’ndeki sanat çalıştayı sırasında Karadenizli kadının üretime, analığa, evinin kadını olmasına yetmesini tuvale işlerken bir başka duygulandığını dile getiriyor. Gaziantep’teki çalışmasında “Yemenili” bir kadının kendisine şimdiye kadar hiç yapmadığı bir resimi yaptırdığını vurguluyor. Çorum’da Hitit kültürü, töre ve ritüellerine ait izlerin, kendisini bir başka dünyaya sürüklemesinin keyfini herkesin yaşamasını arzuluyor...
Yüksel, okul yıllarında elinde kağıt kalemle dolaşan çocuklardan. Aile dostlarının, arkadaşlarının portrelerini yaparak, kendisine göre oyun oynuyor. O yılları şöyle dile getiriyor:
“Doğadaki her şey benim için görsel bir inceleme konusu olurdu. Böcekler, yapraklar...Bunları çizmeye, bazen de boyamaya çalışırdım. Şimdi geri dönüp baktığımda, bir çok çocuğun yapmadığı şeyleri yaparak eğlendiğimi, oyun haline getirdiğimi anlıyorum. Bu oyunun beni bu günlere taşıyan etkenlerin arasında olabileceğini düşünüyorum.”
Yeniden günümüze dönersek, hemen her söyleşisinde karşılaştığı “neden kadın?” sorusuna Gülay şu yanıtı veriyor:
“Resimlerimde kadın ve insan konu olmaya devam ediyor. Konu resime başlangıç oluşturuyor. Daha sonra resim kendi serüvenini yaşamaya başlıyor. Resimlerimde kadının içsel devinimlerini, gelgitlerini, renklerle, plastik elemanlarla birleştirmeye çalışıyorum. Tabii, ben nasıl her yeni güne farklı başlıyorsam, her yeni başlangıç benim rengimle başlıyor. Resmin içinde sanatçıdan birçok şeyi, duyguları, düşünceleri barındırdığını, özgün bir eserin yürekte duyulup, beyinde yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Duygudan eksik bir eser yaratılamaz. Yaratmak için içinize dönüp bakmanız gerekiyor.”
Gülay, resime başlamak için şövalenin başına oturduğu andaki ruh halinin değişkenliğini de şöyle anlatıyor:
“Sürekli desen çalışırım. Resmin temelinde desen olduğuna inananlardanım. Eserlerimi üretirken, bazen hiç hazırlık yapmadan boş tuvalin önüne oturuyorum ve tuvale bakmaya başlıyorum. Yavaş yavaş orada bir şeyler görmeye başlıyorum, beynimdeki imajlar sonuçlanıyor. Bu imajları yitirmeden tuvale aktarabilmek için hızla çalışmaya başlıyorum. Resim bitene kadar çoğu zaman başlangıç düşüncesi değişerek, gelişerek o anki duygu ve düşüncelerle birleşerek yeni bir yol izliyor. Sonraki günlerde de, izledikçe, inceledikçe değişiklikler olmaya devam edebiliyor. Bazen siyah-beyaz ya da renkli ön çizimler üzerinde çalışıp öyle başlıyorum. Bazen de doğrudan tuvale modelden çalışırım. Sanat öyle bir şey ki, yaratım ve üretim aşaması çok sancılı. Dışarıdan bakanlar için sevdiği işi yapan, keyifle yürütülen kısmı görünüyor. Ama bu buzdağının görünen kısmı. Altında öyle büyük bir çalışma, azim ve kendinizle yarış var ki...Bazen bitkin düşürüyor.”
Öğretmenliğin, ressamlığın ve anneliğin birarada yürütüldüğü, birçok kişisel ve karma sergiye resimlerin hazırlandığı, Makedonya Devlet Sanat Kolonisi dahil birçok uluslararası ve ulusal etkinliğe katılımla ödüllendirilmiş, 40 yılı aşan bir sanat yaşamını geride bırakmış bir isim Yüksel. Biz yanından ayrılırken o, önce Ankara ardından Roma’da açılacak sergisini yetiştirmek için atölyesine doğru yöneliyordu.

Haberin Devamı

BU SERGİLERİ KAÇIRMAYIN

Haberin Devamı

Her sergi önemli ama Ankara, 2013’ün bu son günlerinde önemli sanatçıların sergilerine ev sahipliği yapıyor. Yeni yıl amaçlı sergileri önümüzdeki hafta tanıtacağımızı belirtip, görmekten memnun olacağınızı düşündüğüm sergileri anlatayım:
Soyut resim ustalarından Habip Aydoğdu’nun “kenar notları” adını verdiği sergisi ay sonuna kadar Arete Sanat’ta (Yıldız). Sergiyle ilgili hazırlanan özel kitapta Aydoğdu için, “Dışarıdan bakan bir gözlemci gibi kendine mektuplar yazıyor, kendiyle dertleşiyor” deniliyor. Ve Aydoğdu’nun “kenar notları”ndan bir not:
“1988. Batıkent. kendi evim. Babam. konuk/misafirimiz. bodrum katta resim çalışıyorum. Ah oğlum ah. tam iş yapacak zamanın. bunlarla ne uğraşıp duruyorsun?..”
Yılın 6 ayını Danimarka’da diğer 6 ayını ise Türkiye’de geçiren İbrahim Örs’ün “Başka Ayna” isimli sergisi de 29 Aralık’a kadar Peker Sanat’ta (Yıldız) görülebilir. Sanat eleştirmeni İbrahim Karaoğlu, Örs’ün helezon veya yay benzeri biçimlerle oluşturduğu eserlerini, “Figürler, doğa ve nesnelerin gerçeklikleriyle ilgilenmek yerine, bu değerlerin anlamlarını açıklayan yorumlara yönelir” diye tanımlıyor.
Günseli Kato, Osmanlı ve Japon resim tekniklerini harmanladığı soyut resim ve heykelleriyle 5 Ocak’a kadar Portakal Çiçeği Sanat Galerisi’nde. AnkaSanat’ta (Doğukent Bulv.) 13 Aralık günü açılacak sergide ise Nadide Akdeniz’in bitkilerle dolu büyük resimlerindeki yaratıcı gücü, Halil Akdeniz’in de kültürel imlerini görebilirsiniz. Devrim Erbil gravürleri 12 Aralık’tan itibaren Takı Sanat’ta (GOP), Erkin Keskin gravür ve ekslibris sergisi de 13 Aralık’ta Galeri Akdeniz’de (Hilal Mah.) açılacak.

Yazarın Tüm Yazıları