Faruk Nafiz Çamlıbel’i andık

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Meslekte İz Bırakanlar toplantılarının dördüncüsünü düzenledi.

Haberin Devamı

Dün Eray Canberk ile birlikte kırkıncı ölüm yıldönümü nedeniyle Faruk Nafiz Çamlıbel üzerine konuştuk. Daha önce de Niyazi Ahmet Banoğlu, Semih Balcıoğlu, Şakir Süter için anma programları yapıldı.
Meslek örgütlerinin aramızdan ayrılan ve yaşayan üyelerini unutmamaları, bir vefa borcunun yerine getirilmesidir.
1898 yılında İstanbul’da doğan Çamlıbel 1973 tarihinde hayata veda etmişti.
Türkiye onu Behçet Kemal Çağlar ile birlikte yazdıkları Onuncu Yıl Marşı ile tanır.
Marşın bestesi de Türk Beşleri’nden Cemal Reşit Rey’e aittir.
Yıllar önce Cumhuriyet’in 75. yılında, yeni bir marş girişimleri yapılırken o marşın yeniden gündeme gelmesi için ilk yazıyı ben yazmıştım, basındaki birçok meslektaşım da benim yazımdan yola çıkarak girişimin bir kampanyaya dönüşmesini sağlamışlardı.
Dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın sayesinde meseleye yöneltilen devlet desteğini de anımsatmak isterim.
Faruk Nafiz Çamlıbel, hececiler içinde etkin adlardan biridir.
Batı şiirinden de yararlanmış ve kendinden sonraki genç kuşağı da etkilemiştir.
Arı ve duru bir şiir dilinin yerleşmesinde çok önemli bir yeri vardır.
Her şairin edebiyat tarihinde onu temsil eden bir şiiri vardır.
Çamlıbel’in şiiri de ‘Han Duvarları’dır.
Türkiye’nin, Anadolu’nun insan destanını ustaca yazmıştır.
Hiç kuşkusuz, onun aşk şiirlerini de anmalıyız.
O şiirlerden çoğu bestelenmiştir zaten.
Bugün şairin ne derece okunduğu her zaman tartışılabilir, ama edebiyat tarihindeki yerlerini unutamayız. Ve zincirin önemli halkalarını mutlaka birbirine bağlamalıyız.

***

ÇEMBERLİTAŞ’taki Basın Müzesi’ni gördünüz mü?
Sadece genç gazetecilerin değil herkesin bu müzeyi görmesini tavsiye ederim. Çünkü basın tarihinin ustalarını, önemli adlarını, emek verenleri ve ilk günden bugüne yaşadıklarını, geçirdiği evrimleri burada görsel biçimde izleyebilirsiniz.
İletişim Fakültesi öğrencilerinin bu müzeyi gezmeleri şarttır, çünkü mesleklerinin tarihini sayfa sayfa buradan öğrenecekler.
Basın Müzesi güzel düzenlenmiş bir müze.
Başkanlık yapanların, yazarların, gazetecilerin duvarlarda yağlıboya resimleri, fotoğrafları var.
Bir bölümde de gazetecilerin eşyası sergileniyor.
Daktiloları, yazıları, kitapları, fotoğraf makineleri...
Sanırım hoş bölümlerden biri, Selâmi Akpınar’ın mandolini.
Bir oda, bu mesleğin acısını ve basın tarihinden insanlık tarihine yansıyan utanç sayfalarını hatırlatıyor bize: “Öldürülen gazeteciler.”
Bugünün tutuklu gazetecileri için özel bir bölüm yapmak için, binayı iki katına çıkarmak gerektiği de ayrı bir gerçek...

***

BASIN MÜZESİ’ni gezin, Türk basınının adlarını tanıyın.

Yazarın Tüm Yazıları