Atatürk ne demişti?

Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözleri zamanımızda sık sık gündeme geliyor, Başbakan da birkaç defa kürsüde okudu: “Yüce Meclisinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep İslam unsurlarıdır, samimi bir mecmuadır.”

Haberin Devamı

Buradaki ‘mecmua’ kelimesini ‘toplam’ olarak anlayabiliriz.
Bu sözleri 1 Mayıs 1920 Cumartesi günü Meclis’te söyledi. Doğru anlamak için sözlerin başını ve sonunu görmek gerekir.
Açılalı bir hafta olmuş bulunan Meclis’te Sağlık Bakanlığı’nın kurulması görüşülüyor. Kastamonu mebusu (milletvekili) Yusuf Kemal Bey, bakanlığın görevinin Türklere sağlık hizmeti götürmek olduğunu söylüyor, Türk vurgulu bir konuşma yapıyor. Amacı etnik ayırım değildir, konuşmasında “Osmanlılar” kavramını da kullanır.
Şunu de belirtmeliyim, Yusuf Kemal Bey, sonraki yıllarda muhafazakâr Millet Partisi’nde siyaset yapacaktır.

BİRLİK KAYGISI

Sivas mebusu Emir Paşa söz alıyor, “Bu vatanda Çerkez, Çeçen, Kürt, Laz ve daha bir takım İslam kabilelerinin” bulunduğunu, sadece Türk demenin “tefrika”ya yol açabileceğini söylüyor. “Hepimiz hilafet etrafında birleştik” diyor, “tefrika”ya fırsat verilmemesi için “Osmanlılar” denilmesini istiyor. Erzurum ve Sivas kongrelerinin dilidir bu.
Saltanat kaldırılınca artık Osmanlı denilemezdi tabii.
Emir Paşa’nın Anadolu’daki Müslüman kimliklerden “kabileler” diye bahsetmesi, terimlere o zaman bugünkünden farklı anlamlar verildiğinin bir örneğidir. Yusuf Kemal Bey de Türk derken “etnik” anlamda kullanmamıştı.
Demek ki kavramların da bir tarihi vardır; her kavramı kendi bağlamında okumak gerekir.
Her neyse, bir kimlik tartışması çıkabilir, Milli Mücadele büyük zarar görebilirdi.

MUSTAFA KEMAL’İN UYARISI


Mustafa Kemal işte bu noktada söz aldı:
“Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir-iki nokta arz etmek isterim...”
Kimlikçi yaklaşımlardan sakınılması uyarısıdır bu. Konuşmasını “yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir...” şeklindeki cümleleriyle sürdürdü. Birleşmiş bu unsurlar arasında karşılıklı saygı ve birbirlerinin hukukuna riayet olduğunu söyledi.
Konuşmasının son cümlesi yine uyarıdır:
“Kurtarılmasına azmettiğimiz vahdet (birlik), yalnız Türk, yalnız Çerkez değil, hepsinden kaynaşmış bir İslam unsurudur. Bunun böyle anlaşılmasını ve kötü vehimlere meydan verilmemesini rica ediyorum.”
Ve Meclis Reisi olarak son noktayı koydu:
“Bu mesele hakkında müzakere kapanmıştır!”
Mustafa Kemal’in o sözleri bugün gündeme getirildiğinde, konuşmasının başındaki ve sonundaki uyarıyı, kimliklere saygılı olunması fakat kimlikçi siyasetlerden sakınılması uyarısını mutlaka zikretmek gerekir.
Bunu bilhassa Başbakan’ın dikkatine sunuyorum.

TARİHTEN DERS

Tek parti döneminde “ulus inşası”, Balkan facialarına tepki olarak, “tek kimlik” inşası şeklinde algılandı; bu yüzden sosyoloji yerine antropoloji öne çıkarıldı. Farklı kimlikler olması tehlikeli sayıldı.
Kimlikler toplumumuzda hâlâ ciddi gerginliklerin konusudur.
Kimliklere saygıyı hem hukuki hem kültürel olarak geliştirmemiz gerektiği açık. Fakat sürekli kimlikler vurgusu yaparak gerilimleri körüklemek de çok yanlıştır.
İfratla tefrit arasında savrulup durmayalım artık.
İster Atatürk’ten ister başka tarihi şahsiyetlerden ya da geçmişteki farklı dönemlerden, bugünkü kavgalarımıza lojistik destek devşirmek için değil, yaşanmış tecrübelerden dersler ve sentezler çıkarmak için tarihe başvurmalıyız. Alacağımız ilk ders öfke ve radikalizmden sakınmak olmalı.

Yazarın Tüm Yazıları