Cumhuriyet’in demokrasi özlemi

KURTULUŞ Savaşı’nı milletin bütününü temsil eden, tam demokratik bir Meclis’le yapan başka bir örnek hatırlamıyorum.

Haberin Devamı

Türkiye’de milli irade, milli hâkimiyet ve meclis gibi kavramlar 20. yüzyılın başında yerleşmiş bulunuyordu.
“En Şanlı Meclis” olan Birinci Büyük Millet Meclisi’nde bütün toplumsal renkler ve siyasi görüşler temsil edildi. İslamcılar, inkılapçılar, liberaller, sosyalistler vardı. Mustafa Kemal Paşa siyasi dehasıyla farklı bütün bu renkleri, görüşleri birleştirdi. Milli Mücadele’yi, “kongrelerden Meclis’e” diye özetleyebileceğimiz sağlam bir hukuki ve toplumsal meşruiyete dayandırdı, kurtuluşu başardı. İnönü “Atatürk’ün siyasi kudreti askeri kudretinden üstündür” demişti, doğrudur.

DEVRİMLER DÖNEMİ

Siyasi sistem olarak devrimler dönemi bu demokratik ve çoğulcu yapının “Tek Parti”ye dönüştürülmesi dönemidir. Kolay olmadı tabii, Takrir-i Sükûn döneminde bugünlerimizi etkileyen ağır toplumsal travmalar yaşandı. Devlet partisi dar bir tabana dayandı.
Fakat Batı’yı model alan Cumhuriyet, Maurice Duverger’in deyişiyle Tek Parti rejiminden “mahcubiyet” duymuştur. Gelecekte demokrasiye geçilmesi fikri Cumhuriyet’in özünde ve kurucularında mevcuttur. 1930 yazında Gazi, bir muhalefet partisi kurdurmak kararındadır. Bunda Batı’yla olan ilişkilerin de etkisi vardır. Çevresindekiler kaygılıdır, çok eleştiriler olacak, ‘İnkılap Fırkası’ hırpalanacaktır...
Gazi’nin cevabı:
“Bunlara tahammül edeceğiz başka çare yoktur. Bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir dictature manzarasıdır...”
Gazi, sözlerinin devamında böyle bir miras bırakmak istediğini belirmiş, Serbest (Liberal) Parti’yi böyle kurdurmuştu.

Haberin Devamı

1930’LARDA VAZİYET

Küçük bir ‘denetim partisi’ olması beklenen Serbest Fırka, başta İzmir, bütün Ege’de çığ gibi büyüdü. Bütün sihir, “Serbest” kelimesindedir. CHP’nin çok dar bir tabana dayandığı biraz da hayretle görüldü. Rejimi tehlikeye düşürmesinden korkuldu, Serbest Fırka’nın “kendini feshetmesi” sağlandı.
Eskisinden sıkı bir döneme girildi. Bu dönemde Kemalizm“devlet doktrini” oldu,
‘6 Ok’ anayasaya konuldu, sivil dernekler kapatıldı... Fakat “kadınlara seçme ve seçilme hakkı”nın verilmesi, Batı modeli ve demokrasi özleminin bir işaretidir.
Atatürk ömrünün son yıllarını Batı demokrasileriyle, İngiltere ve Fransa’yla ittifak yapmak için uğraşarak geçirdi.
Milli Şef İnönü, Mart 1939’da İstanbul Üniversitesi’ni ziyaretinde “halk idaresini kemâle erdirmek”ten bahsetti. Bir süre sonra “Tek eksiğimiz çok partimizin olmamasıdır” diyecektir.
İkinci Cihan Harbi’nden sonraki süreçte Türkiye içeride demokrasiye geçecek, dünyada demokrasi blokunda yer alacaktır.

Haberin Devamı

DEMOKRASİNİN ADI

1950 bir milli irade devrimidir, fakat demokrasi yaşanarak özümsenen, gelişen bir sistemdir. Tek Parti devrinde kadrolaştırılan kurumlar ve yaratılan siyasi kültürün demokrasiye uyumu kolay olmadığı gibi sandıktan çıkan iktidarların muhalefete tahammülleri de kolay olmadı; kavgalarımız bitmedi.
Fakat şehirleşen, ekonomisi ve eğitimi gelişen, dışa açılan bir toplumda çoğulcu demokrasiden başka bir yol yoktur.
Dünyada“Sosyalist demokrasi” olmadı. Prof. Bahri Savcı’nın 27 Mayıs ertesindeki “Atatürkçü Demokrasi” formülü de olmadı tabii... Siyasi kültür ve hayat tarzı olarak çoğulcu hale gelmiş bir toplumda “İslami demokrasi” de olmaz. Geçerli demokrasinin adı liberal ya da çoğulcu demokrasidir. Bu yönde gelişmeye, olgunlaşmaya bakalım.

Yazarın Tüm Yazıları