Acının gerçek sultanları

Güncelleme Tarihi:

Acının gerçek sultanları
Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2013 02:59

Âlemin en ıstırap verici, en isyan ettirici biberlerini onlar bulup tadıyor. Bu uğurda hesapsızca para harcıyor, turnuvalar düzenliyorlar. ‘Gastromazoşistler’, acı, dünyanın neresindeyse gidip oradan alıyor.

Haberin Devamı

Dünyanın en acı biberlerind-en birinin tadına bakmaya niyetlendiyseniz, bu işin raconunu da bilmelisiniz. İlk kural şu: Öyle ucundan ısırıp acısını ölçmek yok. Bir defada ağzınıza atıp (genellikle bir çilekten biraz daha büyükler), tercihan hızlı hızlı çiğneyeceksiniz. Ardından, doğru mideye… Bu sırada başınıza neler geleceğini de anlatalım. Örneğin ağzınızdaki biber, eski bodyguard yeni süper acı biber yetiştiricisi İngiliz Nick Woods’un gizli bir formülle melezlediği Infinity ise ilk on saniye tatlı, meyvemsi bir aroma hissedeceksiniz.
İşler çığırından on birinci saniyede çıkacak. Bir yaz günü büyücek bir orman iki saatte nasıl tutuşursa, aynısını boğazınız yaşayacak. İlk iş şıpır şıpır ağlayacaksınız. Derken ateş kulaklarınıza yönelecek ve her ikisi de ağrımaya başlayacak. Nihayet bacaklarınız titreyecek. Ayakta duramayacak, yere yığılacaksınız. Beş dakika bu halde kaldıktan sonra kulaklarınızın ağrısı geçecek. Bu defa midenizdeki ateşin ve art arda gelen krampların farkına varacaksınız. Ama bir yandan iyi de hissedeceksiniz. Bedeninizin ağrıyla baş etmek için salgıladığı endorfin sizi mutlu bir ruh haline sokacak. Biberi yetiştiren Woods’a kulak verirseniz, “vücudunuzdan çıkmış gibi olacaksınız”. Tahmin edersiniz gerçi ama Woods, biberin vücuttan çıkışının da biraz nahoş olduğunu belirtiyor.
Bütün bunlar sizin için biraz iddialı görünebilir ama ‘gastromazoşistlerin’ gündelik hayatı böyle geçiyor. Onlar, acı dünyanın hangi ucundaysa gidip oradan alan ve bununla mutlu olan insanlar. Çoğunluğu erkek. Önemli bir bölümü İngiltere, ABD ve Avustralya’da yaşıyor. Biberler âleminin en ıstırap verici, en katlanılmaz, en isyan ettirici parçalarını bulup tadıyorlar. Bu uğurda paralarını hesapsızca harcıyorlar. ‘Acıların kralını’ belirlemek için turnuvalar düzenliyorlar. Biber türleri hakkında forumlarda sonu gelmez tartışmalara giriyorlar.

EN BÜYÜK KİM?

Haberin Devamı

İyi bir gastromazoşist bu kadarıyla da yetinmiyor; kendi acısını kendisi üretiyor. İddia ortada: Dünyanın en acı biberini kim yetiştirecek? Dananın kuyruğu da bu soruyla kopuyor zaten. Kafasını bibere takanların dünyasında en acı veren biberin hangisi olduğu konusunda bir görüş birliği yok. 2007’ye dek Red Savina türü biber 570 bin Scoville’lik (biberlerin acılığını ölçen birim) skoru ve Guinness tesciliyle dünyanın en acısı kabul ediliyordu. Derken acı biber meraklıları arasında varlığı bir sır gibi fısıldanan Hindistan mahsulü gizemli Bhut Jolokia tarlalarda belirdi ve yaklaşık 1 milyon Scoville’lik acılığıyla tahtı ele geçirdi. 2011’de hesaplar yine karıştı. Önce yazının girişindeki Infinity (1 milyon 176 bin Scoville), ardından Naga Viper (1 milyon 382 bin Scoville) ve nihayet Trinidad Scorpion Butch T (1 milyon 463 bin Scoville) koltuğa kuruldu (Bu yüksek rakamlar bir şey ifade etmiyorsa basit bir hesap önerelim: Tabasco sosunun acılığı ortalama 5 bin Scoville, gerisini siz düşünün). Vücuttan ateş çıkaran bu biberleri yetiştiren acıseverlerin tatlı tatlı geçinip gittiğini de sanmayın. Genellikle birbirlerinden nefret ediyorlar ve rakiplerinin ürününü aşağılamak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Formül çalmak artık vaka-i adiyeden sayıldığından kimse kimseye güvenmiyor; biberlerin nasıl melezlendiği sır gibi saklanıyor. Öyle ki, bu tekinsiz hesap kitap ortamında Guinness bile artık en acı biber skorunu tescil etmiyor.
Acının zirvesinde bunlar yaşanırken, dünya nüfusunun üçte biri her gün harıl harıl makul acılıkta biber tüketiyor. Yani o ‘tatlı tatlı’ yanma hissini seviyoruz. Bu durum doğada sadece insanoğluna has. Gastro-Psikoloji üzerine düzenlenen bir konferansta konuşan Pennsylvania Üniversitesi’nden Paul Razin “insanın, ortada gerçek bir tehlike yoksa ya da tehlike önemsizse, bedenin negatif tepkilerinden haz alabildiğini” anlatıyor: “Lunapark trenlerindeki halimiz de bu; vücut korkuyor ama biz aslında tehlikede olmadığımızı biliyoruz.” Korku filmlerinde de durum aynı, yanımızda mendillerle seyrettiğimiz hüzünlü filmlerde de. Yani Babam ve Oğlum’u seyretmenin, hadi Bhut Jolokia demeyelim de, sağlam bir arnavut biberini mideye indirmekten farkı yok. Öldürmeyeceğini biliyoruz ama süründürüyor. Gastromazoşistlerle farkımız şu: Onlar süründü mü, derilerini toprakta bırakıyor.

Haberin Devamı

Biber gazında zirve

Guinness biberseverlerden yıldı ama onların yapıp ettiklerini yoğun bir ilgiyle takip edenler var. Hindistan Savunma Araştırma ve Geliştirme Kurumu birkaç yıl önce 150 Jalapeno biberi gücündeki Bhut Jolokia’dan biber gazı üretti. Bu acımasız ürünle dolu kapsüller Keşmir’deki protestocular üzerinde de kullanıldı ama sonra bu uygulamadan vazgeçildi çünkü Bhut Jolokia’dan üretilen biber tozunun raf ömrü çok kısa bulundu. Çok değil bugünden 100 yıl kadar önce Jolokia’nın yakın akrabası Naga King’in Hindistan’ın kuzeydoğusunda benzer bir savaşçı işlevi vardı: Kabile savaşlarında kesilen kafalara Naga King’le işlem uygulanıyor, bu amansız biber yardımıyla etler kafatasından zahmetsizce sıyrılıyordu. Şimdi bu savaşçıların torunları aynı yörede Naga King (bir buçuk milyon Scoville’e kadar çıkabiliyor) yeme turnuvaları yapıyor. Saatler süren kramplara rağmen insan formundan çıkmamayı başarabilen yarışmayı kazanıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!