Aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış

Diş macununu nereden sıktın olayını ya ben hâlâ anlamadım, ya da o kadar çok kavga edeceğimiz bahane var ki macunu nasıl sıktığını fark etmiyorum bile.

Haberin Devamı

Ama şöyle bir şey var: Bin kez söylediğin halde bininde de anlamadığı durumlar olmuyor değil. Bizim ev bahçeli, dış kapıda da kabak gibi tel kapı yaptırmışız. Hani börtü böcek girmesin diye. O kapıyı ben kapatıyorum, bizimki açıyor. Ben kapatıyorum, arkamdan inat edermiş gibi sonuna kadar açıyor! Kültablaları olayı var bir de. Sigara kullanmıyorum, kültablasına falan asla dokunamam. Her sabah kalktığımda orta sehpanın üstünde mutlaka görüyorum, orada görmezsem mutfak tezgâhı.
Evde kendi kendime yok işte Tibet’in beş hareketi, Jillian Michael bilmem ne yapıyorum. Adamın yanında doğal olarak rahat hareket edemiyorum. İlk başta garip sesler çıkartıp, Alman güllecileri gibi durduğumdan utanıyordum; sonrasında ise beynimi yemesi yüzünden. Ne zaman başlasam, “Heh şimdi bu mu küçültecek o popoyu! Yanlış yapıyorsun, belini kırcan, yatma yere hasta oluyorsun sonra...” Bir anda uzman kesiliyor başıma. Koca evde yer arıyorum yapmak için dibimde bitiyor. Odaya kitliyorum kendimi, hemen tık tık, “Napıyorsun sen orada?” Napcam Cern deneyi yapıyorum!
‘Hayat müşterektir’ diyerek hayatımda adını dahi duymadığım spor kanallarına üye olduk. O üye olduğumuz güne lanet olsun. Ekranda kıllı bıyıklı amcalar görmekten artık fenalık geldi. Hayır, maçı izliyor, üstüne özetini izliyor, bir de üstüne bu amcaların yorumlarını izliyor. Öyle “başka odada izle” deme hiç, ayrı gayrı takılacaksak ben ne anladım beraber yaşamaktan. Atıyorum, bir dizi açıyorum, daha fragmanda başlıyor. “Bunu mu izliyecez şimdi, ne bu? Versene şu kumandayı, sonra açarım” Dizi için de kavga çıkartmayayım diyorum, alıyorum elime telefonu internette dolanıyorum.
“Canım bir şey içer misin?” diyorum, “ıı ııh istemem” diyor, tam kendime kahve koyuyorum oturuyorum. “Aşkım ya bana da yapsana...” Homur homur gidip yapıyorum, önüne koyuyorum. Aaa beyefendi kahve içmeyi unutmuş.
Alarm olayını unutmamam lazım. Bir insan beş milyon kez bir alarmı erteler mi? Bunca ertelemeye rağmen hâlâ nasıl camış gibi yatıyor onu da anlamıyorum. Alarm müziğinden midem bulanıyor artık. O uyanır uyanmaz kahvaltı edecek, ben ise ne zaman erkenden kahvaltı etsem bütün günü yemek yiyerek geçiriyorum. Orada da küçük çaplı kıyametler yaşamıyor değiliz.
Ama güzel yanları da yok değil beraber yaşamanın. Yani güzel olmasa bunca insan hayatını biriyle birleştirmek için uğraşmazdı herhalde... Di mi?

Yazarın Tüm Yazıları