Faciaya davetiye

Arena’da maç izleyen bir taraftar olarak bu çileyi çektikçe ben yazmaya devam edeceğim...

Haberin Devamı

18 Eylül’deki Galatasaray-Real Madrid maçına arabayla, Etiler’den Seyrantepe’ye 6,5 kilometrelik yolu 1,5 saatte gittiğimizi yazmıştım.
Kopenhag maçı için “hadi bu sefer metroyu deneyelim” dedik.
Daha önce de denemişliğimiz var ama ne yaparsın, çaresizlik...
Kesinlikle arabayla gitmekten daha hızlı, Taksim’den stada ulaşmamız bir saat sürdü.
Ama yaşadığımız bir insanlık ayıbı...
Küfürlü tezahüratları, tepişmeleri, vagonları sallamaları geçtim onlar kendini bilmez taraftarın hayvanlığı...
Kadınlar kızlar eziliyor, mutlaka tacize uğruyor, pusetin içinde bebeğini taşıyan kadınlar var, evlerine gitmeye çalışıyor.
İtiş kakış, izdiham...
Peronda insanların rayların üzerine düşmemesi mucize.
Çünkü sürekli kalabalık geliyor, trenler yetmiyor ve tıklım tıklım peronda arkadan gelenler öndekileri raylara doğru itiyor.
Orada bir izdiham yaşansa kaçacak yer yok, onlarca ölü çıkar.
Hayvanın teki böyle bir kalabalıkta meşale yakıyor, metronun içi silme duman...
Son derece medeni bir metro ama ortaya çıkan manzara son derece ilkel...
Peki yetkililer buna ne yapsın mı diyeceksiniz?
Söyleyeyim;
1- Arena Stadı’nın yıllardır yapılmayan yolları tamamlansın, insanlar arabasıyla, otobüslerle de rahatça gelebilsin.
2- Seyrantepe durağı daha çok ring yapacak hale dönüştürülsün...
3- Hiçbir şey yapılamıyorsa yolcular peronlara sayılı gönderilsin, kalabalığın metronun içinde değil dışında birikmesi sağlansın...
Bu haliyle her maçta faciaya davetiye çıkarılıyor.

Haberin Devamı

Haribo’nun ölümü...

Kimin umurunda bilmiyorum ama Haribo’nun yaratıcısı Hans Riegel geçen hafta 93 yaşında öldü...
Yumuşak ayıcıkların çocukluğumdan beri en sevdiğim şekerleme olduğunu daha önce de yazmıştım.
Yurtdışında üretilenler domuz, Türkiye’de üretilenler sığır jelinden yapılır.
Bu arada Haribo’nun yaratıcısının ölümüyle şekerlemenin adının da nereden geldiğini ilk kez yabancı basından öğrendim...
Hans’ın HA’sı, Riegel’in Rİ’si ve 1893’te doğduğu kent Bonn’un BO’suymuş...
Hatırasına bir paket Haribo açacağım...

Şeytanın işi olmayınca...

Şeytan işi olmayınca neyini tartarmış?
a) Kuyruğunu
b) Kıçını
c) Hayalarını
Sezen Aksu, “Ajda Pekkan’la Bülent Ersoy’a aracı olur musunuz” sorusuna yanıt verirken a şıkkını tercih etmiş...
Her zaman böyle edepli bulamazsınız onu...

Haberin Devamı

Gaseyan etmek...

Ne demek “gaseyan etmek?” Ben de bilmiyordum, geçen akşam Bülent Ersoy’dan duydum ilk kez...
Demet Akalın ve Cenk Eren’in konuk olduğu programda, “Demet’i aradım geçen akşam, kocası çıktı telefona gaseyan ediyor dedi” cümlesini kurdu Bülent Ersoy...
El hareketinden ve vücut dilinden kusmayı tarif ettiğini anladık ama Cenk Eren de benim gibi meraklı, “Nedir efendim gaseyan etmek” dedi...
Kusmayı tarif eden aynı el hareketiyle “Gaseyan işte canım neyini anlamadın” diye çıkıştı Cenk’e hanımefendi...
Ben kelimeyi unuttum sonra. Bu yazıyı yazmak için “Eski dilde kusmak” diye internette arıyorum, yok. “İstifra etmek” diye bakıyorum yok. Bu arada “kay etmek” diye başka bir kelime öğrendim, o da kusmak demekmiş. Sonunda internetten Bülent Ersoy’un programının o bölümünü yeniden izledim, “gaseyan”ı buldum. Baktım internete tek anlamı varmak: Kusmak...
“Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” demiş ya Hz. Ali...
Ben Bülent Ersoy’un programını 5 dakika izledim, vallahi iki kelime birden öğrendim...
Bu durumda emrinize amadeyim efendim...

Haberin Devamı

Magazinciler yine bildi

Sinan Akçıl’la Ebru Şallı aşkı ilk yazıldığında...
Yok öyle şey dendi...
Yalan dendi...
Uydurma olduğu söylendi...
Olayın üzerinden bir ay geçti geçmedi, Sinan Akçıl’la Ebru Şallı’nın aşk yaşadığı ortaya çıktı.
Magazin basını uydurur, herkesi herkese yakıştırır denip durur ya...
Bu lafı söylemeden iki kere düşünmek gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.

Yazarın Tüm Yazıları