Babıâli, atlama taşı gibidir ine çıka yol alırsın

1978 yılı eylül ayı, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nun (şimdiki Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi) Dolapdere’deki binasının önü...

Haberin Devamı

O gün ilk kez karşılaştığım biri kendini tanıttı:
- Benim adım Haşmet Zeybek. 10 yıl önce okula ara verdim, siyasete daldım. Şimdi okulu bitirmeye karar verdim. Sizlerden ders notlarını almam mümkün mü?
Düğün ya da Davul, Alpagut Olayı, Irgat gibi o dönemin çok bilinen tiyatro oyunlarının yazarı Haşmet Zeybek’le abi-kardeş ilişkimiz o günden itibaren başladı. Ekim ayında bir sınav çıkışı birlikte Taksim’e doğru yürürken sordu:
- Gazeteci olmayı düşünüyor musun?
Babıâli, atlama taşı gibidir ine çıka yol alırsın- İsterim ama mümkün mü? Hürriyet’in, Milliyet’in, Cumhuriyet’in kapısından bile giremeyiz.
O anda karar verdi:
- Benim Cağaloğlu’nda belediyelere bülten çıkaran arkadaşlarım var. Gel onlara uğrayalım. Durumları uygunsa onların yanında işe başlarsın. Okulu bitirene kadar Babıali’de kendine yol çizmeye başlarsın.
Taksim’den Eminönü otobüsüne bindik. Eminönü’nden Cağaloğlu’na doğru yürürken tedirginliğim arttı:
- Abi fotoğraf çekmeyi, daktilo kullanmayı bilmem. Üstelik yabancı dilim de yok. Bu halimle beni işe alırlar mı?
Kulağıma küpe olan şu yanıtı verdi:
- Babıali, atlama taşına benzer. İne çıka yol alırsın.
Birlikte Hürriyet’in Cağaloğlu’ndaki binasının hemen karşısındaki bir işhanında kapısında AKA (Arşiv, Kupür, Aktüalite) Ajansı yazan ofise girdik. Ajansın ortakları Sevin Okyay ve Ethem Ay’la tanıştırdı:
- Vahap benim okul arkadaşım. Eğer durumunuz uygunsa sizin yanınızda işe başlasın.
Ethem Ay, beklediğim soruları sordu:
- Fotoğraf makinen var mı? Fotoğraf çekmeyi bilir misin?
- Fotoğrafçılık dersimiz seçmeli. Hocamız derse bir kere profesyonel fotoğraf makinesi getirip gösterdi. Fotoğraf çekmeyi bilmiyorum.
- Daktilo biliyor musun?
- O da seçmeli ders. Daktilo başına bir kere oturdum.
- Ya İngilizce?
- Maalesef...
- Ne yapalım.
Hepsini zamanla öğrenirsin. Bizim Saadet İşhanı’nda bir arşivimiz var. Sen orada gazete keserek işe başla bakalım.
- Okuldan çok uzak kalmam istemem. Nasıl bir formül bulabiliriz?
- Okul çıkışı yarım gün gel. Sonrasına bakarız. Biz de sana ayda 1000 lira
vermeye çalışırız. Yalnız, o parayı da vermekte zorlanacağımız günler olur. Sen de bizi idare edeceksin. Öyle
günlerde peynir-ekmeği birlikte yeriz.
Meslekteki yolculuğum böylece öncelikle Haşmet Abi, sonra da Sevin Okyay ve Ethem Ay sayesinde başladı...
Haşmet Abi ve eşi dekor-kostüm sanatçısı Feyza Zeybek, evimin basılması dahil, başım her sıkıştığında kapılarını ardına kadar açık tuttu.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 12 Eylül dönemi kıyımına uğradılar, beş parasız kaldılar. O zor günlerinde bile bir kap yemeklerini benimle ve ev arkadaşlarımla paylaştılar.
Yıllar sonra bir karşılaşmamızda nasıl ev sahibi olduğunu anlattı:
- 12 Eylül döneminde Şehir Tiyatrosu’ndan atılmıştık ya, geçmişe dönük iyi tazminat aldık. O para sayesinde Şişli Etfal Hastanesi yakınlarında bir ev sahibi olduk. Artık zengin sayılırız.
Haşmet Abi, gazete almak üzere çıktığı evine dönerken kalbine yenik düştü. Onu dün Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’ndaki tören ve Teşvikiye Camii’ndeki namazın ardından ebediyete uğurladık.
Mekanın cennet olsun Haşmet Abi...

Yazarın Tüm Yazıları