Kimlik dinamitleri

SURİYE olayları Türkiye için sadece dış politika sorunu değil, kimlikler çatışması olduğu için aynı zamanda bir içbarış sorunudur.

Haberin Devamı

İster Türkmen ister Arap asıllı (Nusayri) olsun, Alevi vatandaşlarımızın hassasiyeti ve tedirginliği bellidir. Bunu hem yayınladıkları bildirilerden biliyoruz, hem tırmanan olaylardan, gösterdikleri tepkilerden...
Suriye olayları tırmandıkça Hatay’da huzursuzluk da arttı. Protesto eylemleriyle tepkilerini ortaya koyan insanları “Diktatörü mü destekliyorsunuz?” diye eleştirmenin anlamı yok, etkisi de olmuyor zaten. Çünkü bu insanların derdi siyasi rejim değil, tırmanan kimlikler çatışmasıdır.
Sedat Ergin’in dünkü yazısını okumadıysanız muhakkak okuyun. Başta Adıyaman olmak üzere civar illerden Suriye’deki hem El Kaide’ye bağlı cihatçı gruplara, hem Esad’ı destekleyen Hizbullah’a ve Esad kuvvetlerine katılmak için “kaybolan” gençleri anlatıyordu.
Gerilimin nerelere kadar tırmanacağına dair kaygı verici ön işaretlerdir bunlar.

Haberin Devamı

‘ROJAVA’ FAKTÖRÜ

Mesele bundan ibaret değil. “Rojava” denilen Kuzey Suriye’de hâkimiyet için savaşanlar PKK ile cihatçı gruplardır!
Kuzey Suriye’deki PYD hareketinin Türkiye’deki Kürt hareketinde “Pankürdizm” duygularını nasıl yükselttiği de BDP’nin düzenlediği gösterilerde ortaya çıktı.
PYD adına Salih Müslim’le Ankara’nın görüşmeler yapması elbette bir reel-politik gereğidir. Fakat Salih Müslim’in açıklamalarında Türkiye’yi suçlamaya devam etmesi, nasıl bir gerilim siyaseti izlediklerini de gösterir.
Kürt meselesi yüz yıllık problem... Fakat Suriye olayları kendi içimizdeki bütün kırılganlıkları ortaya koyan bir katalizör oldu adeta.
Kaldı ki Suriye sorunu iyileşme değil, derinleşme eğilimi gösteriyor.

ESAD SONRASI?

Türkiye’nin ve Batı’nın ümit bağladığı “Özgür Suriye Ordusu” günden güne zayıflıyor. Batı basınında Özgür Suriye Ordusu’ndan cihatçı gruplara ve az da olsa Esad tarafına katılanlar olduğuna dair haberler çıkıyor.
Üstelik, Esad’ın siyasi ömrü daha da uzamıştır.
Ankara Esad’ın kimyasal silah kapasitesini yok edecek bir bombardımanı yetersiz buluyordu, “Kosova gibi” yapılmasını istiyordu... Sesimizi kendimizden başka duyan olmadı, ABD ve Rusya hiçbir bombardıman yapmayıp sadece Esad’ın elindeki kimyasalları teslim etmesi konusunda anlaştılar! Dahası, BM Güvenlik Konseyi kararında Esad ve muhalefet eşitlendi, çağrı “çarpışan taraflar”a yapıldı!
Zira Batı, Esad giderse içsavaşın daha kötü boyutlara tırmanmasından ve bunun bütün Ortadoğu’daki kimlik dinamitlerini ateşlemesinden korkuyor.
Esad ve Rusya bu korkuyu siyasi silah olarak başarıyla kullanıyor!

Haberin Devamı

‘YUMUŞAK VE ERDEMLİ’

Suriye sorunu, etnik ve mezhep kimlikleri bakımından giderek derinleşirken, içimizde “siyasi kutuplaşma”nın vahim boyutlara ulaşmış olması gerçekten hazindir, gerçekten endişe vericidir.
Liderler hiçbir sorunu çatışma konusu yapmadan konuşamıyorlar.
Hiçbir sorunu oturup itidalle görüşecek durumda değiller.
Böyle bir konjonktürde “paket”in Aleviler açısından “bomboş” çıkmasının ne kadar özensiz bir davranış olduğu ve bir an önce telafi edilmesi gerektiği apaçık ortada değil mi?
Hatta paket kadar, belki daha da önemlisi, muhafazakâr iktidarın kalbini Alevi vatandaşlarımıza açtığını gösterecek, samimi ve sıcak bir üslubu benimsemesi olacaktır.
Türkiye’nin Suriye politikasının da bu iç hassasiyetlerimize özen gösteren bir dille yürütülmesi bir zorunluluktur. Cumhurbaşkanı Gül’ün hatırlatma ihtiyacı duyduğu “yumuşak ve erdemli güç” politikasına, diline ve tarzına dönülmesi gerektiği açıktır.

Yazarın Tüm Yazıları