GeriSeyahat Bulutların üstündeki Shangri-La
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bulutların üstündeki Shangri-La

Bulutların üstündeki Shangri-La

James Hilton’ın Yitik Ufuklar romanında geçen mistik Budist vadisi Shangri-La, 12 yıl önce Çin’de bir kente isim oldu. 4 bin metrelik dağların arasındaki yerleşim, sıradışı doğası, kültürüyle turist çekiyor.

Ne yalan söyleyeyim, ben bu tura katılana kadar dünyada Shangri-La diye bir yerin, şu meşhur otel zinciri ve kendini son Shangrila diye tanıtan Butan haricinde, var olduğunu bilmiyordum. Çok okuyan mı çok gezen mi bilir demişler!
İngiliz romancı James Hilton’ın 1933’te yazdığı ‘Yitik Ufuklar’la meşhur olan Shangri-La, hayali Karakal dağının eteğinde Budist rahiplerce barış ve huzur içinde yönetilen mistik hayali bir vadidir. O gün bugündür Shangri-La dış dünyaya kapalı, dünyada cennetle eşdeğer olmuş bir yerdir. Orda yaşayanlar ölümsüzdür.
Gerçek dünyadaki Shangri-la ise Çin’in Yunnan Bölgesi’ne bağlı Deqen Tibet Otonom Vilayeti’nin 130 bin nüfuslu başkenti. Deniz seviyesinden 3200 metre yüksekte ve Tibet Otonom Bölgesi sınırına çok yakın. Burası 1992’de turistlere açılmış bir Tibet yerleşimi. Zhongdian olan adı 2001’de Shangri-La olarak değiştirilmiş. Bai, Naxi, Lisu ve Hui’leri (Müslüman) de içeren 12 etnik grup yaşıyor.
Bu bölgede her biri en az 4 bin metre yükseklikte 470 dağ var. Tur minibüsümüzdeki ufak gemi sembolü bizi kazalara karşı korumak içinmiş, eee bu kadar yüksekliğe tırmanacaksak gerek olabilir.
4200 metre irtifadaki Çin’in ilk milli parkı Potatso’yu gezerken hafif yağmur çiseliyor, dağlar bulutlu, otlakta atlar, yaklar otluyor, o yeşilin içinde sarı ve mor çiçek tarlaları var… Yörükler buraya geliyor hayvanlarıyla, derme çatma ahşap evlerde yaşıyorlar. En son ne zaman gördüm acaba 360 derece yeşili?

Bulutların üstündeki Shangri-La

BAYRAKLAR VE ETLER

Şehir iki katlı ahşap oymalı pencere ve kapılarla süslenmiş evler ve dükkânlardan, meydanlarında tapınak ve stupalardan (kutsal emanetlerin saklandığı mekânlar) ve sokaklarında dua bayrakları ve kurumaya asılmış yak etlerinden oluşuyor. Meydanda her tür şiş kebap kokusu mevcut ama en fazla yak eti göze çarpıyor. Çin’in birçok bölgesindeki gibi burda da etnik kıyafetler giyip hatıra fotoğrafı çektirebiliyorsunuz. Akşam tapınak manzaralı meydanda genci yaşlısı dans ediyor, tai-chi yapıyor, keyfince eğleniyor.
Şehir merkezinin biraz dışında kısa boylu Tibet atlarına binebileceğiniz çiftlikler var. Rüzgâr o kadar sert esiyor ki buralarda, sahipleri yüzlerini gözleri açık kalacak şekilde örtmüş. Atların küçüklüğüne aldanmamak gerekiyor, yönetmesi pek kolay değil. Mastiff cinsi nadir köpekleri meşhur. 2011’de Çinli bir zengin bir köpeğe 1,2 milyon euro ödemiş.
Ganden Songzanglin Manastırı’nı 1679’da 5’inci Dalai Lama inşa ettirmiş. Yunnan’daki ilk Budist Tibet tapınağı. Tibet Lhasa’daki Potala Sarayı’na benziyor. Tapınaktaki 800 rahip evlerini aileleriyle inşa etmiş. Aileler zenginleştikçe evlerin pencere sayısı da artıyor. Başarılı rahipler Lhasa’ya üst düzey eğitime gidiyor. Diğer bazı Asya ülkelerinin aksine burdaki rahipler yemekleri için dilenmiyor ve masraflarını aileleri karşılıyor.
Kapı kirişleri rengârenk boyalı. Duvarlarda dini figürlü garip yaratıklar resmedilmiş. Bir resimde üst üste duran fil, maymun, tavşan ve kuş birlikteliği ve dayanışmayı sembolize ediyor. Ancak hep beraber olduklarında meyveye erişebiliyorlar.
Dağlara dikilmiş dua bayrakları rüzgarla üstlerine yazılı duaları tanrılara taşıyor. Tibetlilerin çoğu okuma yazma bilmiyor ama diğer yandan da Budist duaları tekrarlamaları gerekiyor. O yüzden de ellerinde dua tekerleriyle dolaşıyorlar. İçlerinde dua yazılı bu tekerleri çevirdikçe duaların evrene saçıldığına inanıyorlar.

ERKEKLER CEKETİN SAĞ KOLUNU GİYMİYOR

Tibet’te Budizm öncesinde geçerli din Bön’dü. Bu nedenle tanrıların dağların doğu ve batı tepelerinde gezindiklerine inanıyorlar. Yüksek rütbeli rahipler hangi tanrının, hangi ayda bu kutsal göçü gerçekleştirdiğine dair gizli kayıt tutuyor. Bu aylarda hacılar sevap kazanmak için tapınakları ziyaret edip bağışta bulunuyor. Bön dini kara büyü ve şeytani ruhlarla da iletişim halinde. Bazı dini seremonilerde kafatasından yapılma kaplar ve insan kemiğinden flütler kullanılıyor.
Genç ve başarılı rahipler özenle seçilip 3 yıl, 3 ay, 3 hafta, 3 gün, 3 saat, 3 dakika meditasyon yapmak üzere özel odalara kapanıyor ve dışarıyla ilişkisini tamamen kesiyor. Yemek bile ufak bir pencereden yaşlı bir hizmetli tarafından veriliyor. Amaç insanın fiziksel varlığının yok sayılıp ruhsal varlığının öne çıkarılması değil, ikisinin uyum içinde olmasının sağlanması ve vücudun gücünü enerjisini kullanarak ruhsal varlığını geliştirmesi. Bu eğitimin sonucunda rahip dilerse üniversite anlamına gelen bir eğitim için Tibet’e Lhasa’ya gidiyor.
Shangri-La’da erkekler ceketin sağ kolunu giymiyor, aşağı sallandırıyor. Nedeni Buda’nın annesinin kolunun altından doğması. Ceketlerinin kolunu giymeyerek ona saygı gösteriyorlar. Kadınlar koyu mavi önlüklü, çingene pembesi kalın saç bantları takıyorlar. Sırtlarında bir sepet taşıyorlar, eteklerinin arka ortasından da pembe bir püskül sarkıyor.

KADININ ÇALIŞKANI NASIL ANLAŞILIR?

Evler taş ya da kerpiçten. Çatıların bir kısmı devletin sağladığı metalden ama üstüne kısmen ahşap çatı yapıp uçmasın diye de taşlar koyuyorlar. Ahşap her sene ters-yüz ediliyor ya da değiştiriliyor ki çürüyen kısım eve zarar vermesin. Pencere pervazları öyle bir boyanmış ki pencerenin sanki üstü altından daha dar. Evler geniş; içi tahta, dışı kerpiç. İlk kat ahır, ikincisi yaşam alanı. Üçüncü katta, bacadan çıkan dumanda et tütsüleniyor. Ev girişindeki büyükçe küp su doluysa evin kadını çalışkan anlamına geliyor. Ocağın bir yanı kadına, diğer yanı ise erkeğe ait. Evin ortasındaki direk ne kadar genişse ev o kadar zengin anlamına geliyor ve bu direk evin babasını ve gücü temsil ediyor. Evler imece usulü yapılıyor.
Tavanda yak yağları asılı. Herkes aynı odada uyuyor. Uzun geçen kış gecelerinde herkes bir evde toplanıp dans ediyor. Dua odası her evde en özel yer ve ayrı bir oda. Bu odada her gece sabaha kadar yak yağından kandil yakılıyor. Hamile kadın sekizinci ayından sonra zamanını giriş katında geçiriyor, orda doğum yapıyor. Diğer katlarda yiyecek ve dua odası olduğundan kanla kirletilmesine izin verilmiyor. Bebeğin doğum günü kaydedilmiyor, sadece yılları biliniyor.

YAK ETİ, SÜTÜ, YAĞI

Kışın sıcaklık eksi 27 dereceye kadar indiğinden sebze bulunmuyor. ‘Nine patatesi’ denen dişsiz ninelerin yiyebileceği patates püresi, yağda pişirilmiş rendelenmiş patates, yükseklik hastalığına iyi gelen yak yağıyla içilen çay, arpa yemeği ve tabii yak eti başlıca besinleri. Sabahları ‘ça’ denen, yak yağı, arpa tozu ve çayı karıştırıp yiyorlar. Erkek kuru yak etini kesebilmek için devamlı bıçak taşıyor. Bıçakları çok meşhur. Yalnız bu bölge haricinde bıçak taşımak, yurtdışına çıkarmak yasak.
‘Hada’ beyaz ince uzun eşarplara verilen isim ve en değerli hediye. İyi niyet, saflık, bağlılık, inanç ve saygıyı sembolize ediyor. Özel günlerde misafire hediye ediliyor. Mektuplara küçük bir hada konuyor. Sokağa çıkarken bile yanlarına alıyorlar, rastladıklarına vermek için. Sık sık tapınaklarda da Buda’nın heykellerinin üstünde görülüyor. Mavi, beyaz, sarı, yeşil ve kırmızı olan beş renklisi ise gökyüzü, bulut, toprak, nehir ve Budanın öğretisi dharmayı yaymakla görevli tanrıyı temsil ettiğinden çok değerli bir hediye ve Budist günlerinde hediye ediliyor.

Hayat 108 sayısının etrafında dönüyor

Tapınaklar saat yönünde yürüyerek tavaf ediliyor. Rahipler ziyaretçileri bağış karşılığı kutsayıp kollarına kutsanmış bilezikler takıyor. Rahip 108 kez secdeye varırken diğer salondan mantralar yükseliyor. 7 kap su saflığın sembolü. Kaptaki arpaya iyi bir hasat dileğiyle el sürülüyor.
Dalai Lama öldüğünde vücudu stupa denen tapınaklarda saklanıyor, rahipler öldüğünde dağda vücudu 108 parçaya bölünüp akbabalara sunuluyor. Özel eğitimli rahipler ölünün kemiklerini kırıp içinden çıkan liflere bakıp neden öldüğünü anlamaya çalışıyor. Halktan biri öldüğünde ise gene 108 parçaya bölüp nehirlere atılıyor, o yüzden buralarda balık yemiyorlar. İnsanın aydınlanana kadar 108 acıdan geçeceğine inanılıyor, Buda ilk vaazını verdiğinde çevresinde 108 kişinin onu dinlediğini söylüyorlar. Bir de matematiksel bir hesap var, 108 sayısına erişmek için. Altıncısı bilinçli akıl olmak üzere 6 duyumuz var. Bu duyulara karşı pozitif, negatif ya da nötr reaksiyon verebiliriz. 6x3=18 duygu eder. Her duygu zevkle ilgili ya da ilgisiz olabilir: 18x2=36. Her biri geçmiş, gelecek ya da şimdiki zamanla ilgili olabilir: 36x3=108.
Budizmde Tanrı, cennet ya da cehennem yok. Kötüyseniz bir daha dünyaya gelirsiniz, iyiyseniz nirvanaya erişirsiniz. “Aslında Budizm dinden ziyade ahlak kuralları” diyor rehberimiz.

İki kardeşe bir eş

Halkın çoğu yörük. Bir erkek iki kızkardeşle ya da kadın iki erkek kardeşle evlenebiliyor. Erkeklerden ya da kadınlardan biri zamanını dağda bayırda yak peşinde geçirirken diğeri evdeki işlerle ilgilenebiliyor. Kadın 2 kardeşle evlendiğinde doğacak tüm çocukların babası en büyük kardeş sayılıyor, küçük erkek kardeş amca oluyor. Kızın başlık bedeli 20 yak. Kanuna göre herkes en fazla iki çocuk sahibi olabiliyor. “Çocuklar okullarda her gün 30-40 kere di-di-di diyorlar ki başka bir lisanı kolay öğrenebilsinler” diyor rehber.

False