Siyavuşgil’le ilgili bir anım

İKİ gün süren edebiyat ve gazete ilişkisi yazımı okuyan Çiğdem Çuhadaroğlu adlı okurumdan bir e-posta aldım:

Haberin Devamı

“Merhabalar Doğan Bey,
Bugünkü yazınız için size özellikle teşekkür etmek isterim. Ben mesleğe yeni başlamış bir edebiyat öğretmeniyim. Yine edebiyat alanında yüksek lisans yapmaktayım. Tez konum Sabri Esat Siyavuşgil’in şiirlerinde hayaller...
Bugün hocam vasıtasıyla yazınızdan haberim oldu. Sabri Esat üzerine çalışmak; kaynak sıkıntısı bakımından biraz zor. Sizin bugünkü yazınız da rastlamadığım bir bilgiydi. O yüzden size şahsım adına teşekkür etmek isterim. Bana, elbette ki bilmeyerek, yardımda bulundunuz. Tezimde mutlaka bu bilgiye de yer vermek isterim.
Çalışmalarınızda kolaylık dilerim.
Saygılarımla.”
Türkiye’de yayın dünyasındaki aksaklıklar, düzensizlikler, mirasçıların belli olmaması yüzünden, Türk edebiyatının birçok önemli yazarının eserlerini okuyamıyoruz, edebiyat tarihimizi okurlar bu yüzden eksik halkalarla değerlendiriyorlar.
Yapı Kredi Yayınları, Sabri Esat Siyavuşgil’in eserlerini yayınlamak istedi, hatta yayına da ben hazırlayacaktım, ne yazık ki mirasçılarına ulaşılamadığından bu yayını gerçekleştiremedik.
Dünkü yazımda adı geçen bir hikâyeci de F. Celâlettin’di.
Cumhuriyet’te, üçüncü sayfada en sağ sütunda yazardı.

***

LİSE son sınıftayken, bir gün Siyavuşgil’in köşesinde ilgimi çeken bir yazısını okumuştum. Diyordu ki, artık münazara dönemine bir son verelim, onun yerine Dissertation’u koyalım.
Tahsin Saraç’ın Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük’te bu kelimenin karşılığı şöyle verilmiş:
dissertation. 1. Bilimsel yazı, bilimsel inceleme.
2. Kompozisyon, yazma.
Bu yazıyı okuyan edebiyat öğretmenleri, liseler arası toplantılarda, buluşmalarda dissertation yapma kararına vardılar.
İlk Dissertation konusu şuydu: “Yunus Emre çağdaşımız mıdır?”
Karşıt konuşmalar yerine, aynı doğrultuda bilgiler, çalışmalar anlatılıyordu.
Bu karşılaşmadan önce annem Fevziye Hızlan’ın dostları, Siyavuşgil’den randevu aldılar ve onu Edebiyat Fakültesi’ndeki odasında ziyaret ettim.
Dudaklarında bir sigara vardı. Ben sorumu sormadan önce beni bir tür sınavdan geçirdi.
Ben de yabancı kaynaklardan, ansiklopedilerden bilgi derlemiştim. Cevapladım tüm sorularını. Sonra ilgilendi benimle. Hazırlığımı ve ilgimi yeterli görmüş ki, ayrıntıya girdi. Daha önemlisi, onun söylediklerini not ettim, notlarımı okudu, onayladı.
Yarışma sırasında bu ziyaretin faydasını, bizi öne çıkarmadaki etkisini anlatmaya gerek yok.
Çünkü jüridekilerin sık sık müsaadelerini alarak, bu yapılanın Dissertation olmadığını söyleyerek, usul üzerine konuştum, çünkü bunun anlamını, farkını ustasından dinlemiştim, onu aktarıyordum.

***

Haberin Devamı

ÜNİVERSİTE öğretim üyesi bir akademisyenin köşe yazarı olmasının basına, siyasete, kültüre katkısının değerini de bu örnek fazlasıyla gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları