Doğuştan feminist ve federalistim

Güncelleme Tarihi:

Doğuştan feminist ve federalistim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 18, 2013 01:26

KKTC Meclisi’nde milletvekili yemini yerine ‘eşitlik, insan hak ve özgürlükleri, federal Kıbrıs ülküsü’ üzerine yemin eden Doğuş Derya “Yeminimin arkasındayım” dedi. Feminist vekil Derya, meclisi bir mücadele alanı olarak gördüğünü ve Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin kendisini desteklediğini söyledi.

Haberin Devamı

28 TEMMUZ’daki seçimlerden birinci çıkan Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP) milletvekili seçilen 35 yaşındaki Doğuş Derya, 50 koltuklu KKTC meclisindeki 4 kadından biri. Geçen hafta meclis kürsüsünde resmi yemin yerine “barış, insan hakları ve federal Kıbrıs” üzerine yemin ederek tartışma başlatan Derya, KKTC gerçeğini yok saymadığını ancak yeminin de arkasında olduğunu belirtti. Sosyolog vekil Derya’yla yemin krizi, feminizm ve adadaki kadın sorunu üzerine konuştuk:

DUYGU ASENA’YLA BAŞLADIM

-Kendiniz nasıl tarif edersiniz?
Ben aslında çıkan yüreği özgürlük ve adalet içinde çarpan binlerce insandan biriyim. Doğuştan feministim, sadece feministim diyebilirim. Feminizme 16 yaşındayken Duygu Asena’nın ‘Kadının Adı Yok’ kitabıyla başladım. Solcuyum, federalistim, ayrımcılığa milliyetçiliğe karşıyım. Federalistim derken, federal kültürü anlatmak lazım. Federal kültür, birçok farklı sosyal grubun yan yana yaşadığı çoğulcu bir demokrasi kültürü. Etnik ve milli kimliklerin ötesine geçen bir duruş. İnsana insan olduğu için değer verenlerdenim.
-Siyasete hangi amaçla girdiniz?
Siyasete sosyal devlet anlayışının olması için girdim. Uzun yıllardır kadın hakları, çocuk hakları, ekoloji, anti militarizm, homofobiye karşı mücadele ediyorum. Yazmak bir mücadele alanı ve birçok makale, akademik çalışma kaleme aldım. Meclisi de bir mücadele alanı olarak gördüğüm için milletvekili adayı oldum. Ben aday olurken, duruşum biliniyordu. Partim Cumhuriyetçi Türk Partisi de beni destekledi.

ÖNDER, ZANA, KAVAKÇI...


-Beğendiğiniz ilham aldığınız politikacılar var mı? Meclis yemininde olay denilince Merve Kavakçı ya da Leyla Zana akla geliyor...
Brezilya’nın ilk kadın Devlet Başkanı Dilma Rousseff’i çok beğeniyorum. Türkiye’de ise, Sırrı Süreyya Önder’i kadın haklarına yönelik faaliyetleri nedeniyle takdir ediyorum. Tarihsel kişiliklerden ikinci dalga feminizmin annesi Simone de Beauvoir ile filozof Hannah Arendt’i sayabiliriz. Merve Kavakçı ve Leyla Zana’nın TBMM’deki olay yaratan yeminleriyle ilgili olarak ise, ikisi için de ne kadar yalnız hissettirildiklerini gördüm.

YEMİNİMİN ARKASINDAYIM


-Meclis’te farklı yemin okurken ne amaçladınız?
Tepki alacağımı farkındaydım. Pişman değilim, bugün olsa yine yaparım. Bir kamusal tartışma yaratmak istedim. Böylece her zaman fikirler tartışır. Benim şov yapmaya ya da kendimi öne çıkarmaya ihtiyacım yok. Zaten çok uzun süredir, televizyonlarda, yazılarımda ve eylemlerde söylediklerimi tekrarlamış oldum. Geleneksel politikayı geleneksel yöntemleri kullanarak değiştiremezsiniz. Ancak tepkisel bir siyaset tarifi de yapmıyorum. Uzlaşma, istişare, fikir paylaşımı temelinde el birliği yaparak, formüle edeceğimiz dönüştürücü bir siyaset tarifi yapıyorum.

FEDERAL KIBRIS TÜRKİYE’NİN TEZİ

-Yeminin en çok hangi bölümüne tepki aldınız?
‘Federal bir Kıbrıs ülküsünden vazgeçmeyeceğim’ bölümünden tepki aldım. Kıbrıs’ta federasyon tezi, Ada’nın birleşmesi için Türkiye’nin ortaya koyduğu bir tezdir. Yarım asırdır Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve bugün Derviş Eroğlu aynı başlık altında görüşme yürütüyor. Ayrıca KKTC ilan edilirken, federal çözüme yönelik kuruldu. Meclis’teki federal bir Kıbrıs derken, KKTC gerçeğini protesto etmiyorum. Tepki gösteren milliyetçi kesimin neye karşı olduklarını anlamadım. İnsan haklarına, Türkiye’nin tezi olan federal çözüme ya da eşitliğe mi karşılar merak ediyorum.

Haberin Devamı

Kıbrıs’ta seks işçiliği değil seks köleliği var

KKTC’deki gece kulüpleriyle ilgili çıkışlarınızla ön plana çıktınız...
Adada yasalara göre fuhuş yasak. Lakin gece kulüplerinde konsomatris olarak çalıştırılan kadınlar her hafta zührevi hastalıklara götürülüyor. Pasaportlarına el konuluyor. Bütün toplum aslında gece kulüplerinde ‘fuhuş’ yapıldığını biliyor. Fakat bu kadınların icra ettiği iş dünyadaki seks işçilerinden farklı. Dünya seks işçileri konfederasyonu diyor ki; ‘Bedenim benim işimdir.’ Çalışma saatleri, sendikal hakları, sigorta ve emeklilik gibi hakları olmalı. Seks köleliği ile seks işçiliğini birbirinden ayırmalıyız. Ada’da seks köleliği var. Eğer adada ‘fuhuş yasak’ deyip, bu ikiyüzlülüğü devam ettireceksek, gece kulüplerini kapatmamız lazım. Seks köleliği bir insanlık suçudur. Ayrıca bu insanların büyük kısmı insan ticareti mağduru.
m Kıbrıslı Türk kadınların sorunları neler?
Ada’da kadınların gündelik yaşamda karşılaştıkları sıkıntılar çok büyük. Kadınların yüzde 70’i hayatında en az bir kez fiziksel şiddetine uğramış. Duygusal şiddet, aşağılama, yok sayma yüzde 88. Kuzey Kıbrıs’ta kadın sığınma evi, rehabilitasyon merkezi yok, kadınlara yönelik şiddeti önleyecek yasal düzenleme yok.

‘Barış için ant içerim’

Haberin Devamı

DOĞUŞ Derya’nın Meclis’te kriz çıkartan yemini şöyle: “Kıbrıs ülkesinde yaşayan her bireyin, dili, dini, ırkı, doğum yeri, sınıfı, yaşı, fiziksel durumu, cinsiyeti veya cinsel yönelimi dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmaması için çalışacağıma, emeğin sömürülmediği adil ve eşit bir düzen yaratmak için uğraşacağıma, çatışma ve şiddet kültürünün yerine barış ve uzlaşı değerlerinin yerleşmesi için çaba göstereceğime, demokrasi, sosyal hukuk devleti ilkeleri ve insan hak ve özgürlüklerine bağlı kalacağıma, federal bir Kıbrıs kurma ülküsünden vazgeçmeyeceğime insanlık onurum üzerine ant içerim.”

KİMDİR

1978’de Lefkoşa’da doğdu.
1999’da İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde
yüksek lisans yaptı. İstanbul’da çeşitli kadın örgütlerinde, KKTC’de Feminist Atölye’de (FEMA) çalıştı. Kıbrıs Rum yönetimindeki Kıbrıs Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Bölümü’nde doktorasını sürdürüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!