Erkektir, öğrensin diye 5 yaşındaki çocuğuna porno izletenler var

İSTANBUL Üniversitesi Adli Tıp Profesörü Şevki Sözen’in çocuk cinsel istismarı ve ensest konusunda anlattıkları bugün sona eriyor.

Haberin Devamı

“Sona eriyor” lafın gelişi, bu toplumda böyle iğrenç şeyler yaşandıkça, ne röportaj ne dizi, hiçbiri yetmez.
Ama yazmaya, çizmeye, her fırsatta devam...
Verdiğiniz olumlu tepkiler için de hepinize teşekkür ediyorum.


Benim annem Alman. Koca koca adamların, kız çocuklarını kucaklarına almalarına, hoplatmalarına sinir olur. Çünkü o çocukların bir kısmı istemez aslında, amcaya, dayıya ayıp olmasın diye kabullenir...
-Anneniz haklı. Hiçbirimizin, bir başkasının bedeni üzerinde böyle bir tasarrufumuz yok. Tamam biz Türkler, dokunsal bir milletiz, “Gel kucağıma otur, sarılayım” deriz. Ancak küçük de olsa, büyük de olsa, çocuklar istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlanmamalı...
Peki ya popoya vurmak, şaplak atmak, sıkıştırmak, bir de böyle alışkanlıklar var... Özellikle kız çocuklarına...
-Severken belli bir yaştan sonra, popoydu, memeydi, pipiydi gibi özel bölgelerine dokunmamak gerekiyor. Çocuğunuzun yanında giyinirken, soyunurken rahat olabilirsiniz ama karı-koca arasındaki cinsel bir ilişkiyi çocuğunuzun asla görmemesi gerekiyor. O da sizin özeliniz çünkü. Bunu söylüyorum, çünkü bu toplumda birçok aile, hâlâ aynı odada uyuyor, aynı odada sevişiyor. Hatta 5 yaşındaki oğluna porno film izletenler var, “Erkek adam bunları yapar” diyerek. Fevkalade yanlış!

Haberin Devamı

Erkektir, öğrensin diye 5 yaşındaki çocuğuna  porno izletenler var

ENSESTİ YOK SAYIYORUZ

Diyelim ki, çocuğumuz cinsel istismara uğradığını söyledi, ne yapmalı?
-Acilen bir uzmana getirmeli. Çocukta bilgi kirliliği yaratmamak ve yönlendirici sorulardan özellikle kaçınmak gerekiyor. Yönlendirmemek lazım diyorum, çünkü gerçeğe ulaşırken biz sonradan çok sıkıntı çekiyoruz. Gerçi yine fark ediliyor çünkü çocuk, birbiriyle örtüşmeyen hikâyeler anlatmaya başlıyor. Suçlamamak ve panik yapmamak da lazım. Bazı aileler, “Oraya niye gittin? Ben sana gitme demedim mi?” diye başlıyor azarlamaya ve sordukça soruyor. Aşırı meraklı sorular sormayacağız. Onlara sadece, “Senin bir suçun yok ama sana bunu yapan bir suç işlemiş. Kanıtlayalım ki hem sen daha az zarar gör, hem de bir daha başkalarına yapmasın. Seni de bundan rahatsız edemesin. Gel bu işi daha iyi bilen birine soralım” demek lazım.
Sizce Türkiye’de aile içi istismar konusundaki kanunlar ne durumda? Uygulamalar yeterli mi?
-Tabii ki değil. Aile içi şiddet korkunç boyutta. İstismar da öyle. Kadının toplumsal hayatta üstlendiği rolü, henüz olması gerektiği gibi değil. Hâlâ kadın, ailenin namusu ve malıymış gibi görülüyorsa ve hâlâ töre ve namus cinayetleri bu toplumda çok sık işleniyorsa, aile içi şiddetin çok ciddi boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz. Oturtulmaya çalışılan politikalar ve yapılmaya çalışılan güzel şeyler de var ama kesinlikle yeterli değil. Eksiğimiz çok. Elimizde yeterli istatistiksel doğru veriler bile yok. Çünkü bize başvuran kadınların çok azı mahkeme sürecine kadar gidebiliyor. Haliyle bize başvuramıyorlar ve haklarını arayamıyorlar. Etiketlenmekten, suçlanmaktan ya da sonuç alamamaktan korkuyorlar. Bir kısmı da, kendi ayakları üzerinde duramadığı veya aileleri tarafından dışlanmaktan korktukları için bize gelemedikleri gibi, şikâyetçi bile olmuyorlar. Ya da müracaat etseler bile, mahkeme aşamasında bu sorunu tek başlarına göğüsleyemeyeceklerini, kendi ayakları üzerinde duramayacaklarını düşünüp, vazgeçiyorlar. Geri döndüklerinde, karşı taraf onların çaresizliğini hissedip, uyguladıkları şiddeti 3’e 4’e katlıyorlar...
Türk toplumu ensest konusunda neden kayıtsız ya da ikiyüzlü davranıyor?
-Çünkü böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Böyle bir sorunun varlığını reddediyoruz. Kabullenmeyip bu sorunla yüzleşmediğimiz için de yeteri kadar önleyici tedbir alamıyoruz. Önce sorunun varlığını kabullenmemiz gerekiyor.

‘SANA BUNU KİM YAPTI’

Batı ülkelerine göre durum nasıl?

-Ne ben söyleyeyim, ne siz sorun! İçler acısı. İçinde “ensest” kelimesi geçtiği anda konuşmak bile istemiyoruz. Ensestle ilgili televizyonda bir program yapılacaksa, gece 12’den sonra yayınlanıyor. Oysa konunun uzmanları, ensestin ve çocuk istismarının çok önemli bir sorun olduğunu bu topluma anlatmalı. Sonra da nasıl ve ne şekilde yardım alabileceklerini, nereye başvurmaları gerektiğini...
İyi de, küçük kızı bir pedofil tarafından istismara uğrayan bir arkadaşım, hukuki süreçlerde yaşadıklarından sonra, “Keşke hiç bu yola başvurmasaydık” demişti, “Bir sonuç alamadığımız gibi, kızım bir kere daha işkence yaşamak zorunda kaldı...”
-Çünkü o küçücük çocuğa mahkemelerde, insanların önünde, “Sana bunu kim yaptı? Baban mı yaptı? Ne yaptı? Tam olarak ne yaptı” gibi sorular yöneltiliyor. Böyle bir soru yok! Biz bu işin uzmanı hekimleriz, biz böyle sorular sormuyoruz. Sormamamız da lazım. Mahkemenin de sormaması gerekiyor.

ÇOCUK, MAHKEMEYE GİTMEMELİ

C.İ. davasında da mahkeme çocuğu dinlemek istemişti. Bu nasıl izah edilebilir?
-Edilemez. Ben tabii sadece C.İ. için değil, bütün çocuklar için konuşuyorum, bu çocukların mahkemede dinlenmemeleri gerekiyor. Hiçkimseye bir faydası yok. O çocuğa sadece zararı var. Bu işi bilen, çocuk istismarı uzmanlarının onları dinleyip, bir karar vermeleri ve o uzmanların hazırladığı raporların mahkemeler tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Mahkemenin aklında bir soru olabilir. O zaman çocuğu dinlemek yerine, o raporu hazırlayan uzmanları çağırsın ve onları dinlesin...
Mahkemeler neden genellikle kadınların aleyhinde karar veriyor?
-Çünkü yargı sistemi de, tıp da, medya da ataerkil yapının unsurları. Doğal olarak bu meslek gruplarında, kadın ne yazık ki hep ikinci planda kalıyor. Kadın, erkek çocuk doğurduğu sürece aile içindeki varlığını kabul ettirebiliyorsa, zaten o toplumda kadının değeri soru işaretidir...

Yaşı küçük ona yapılanları algılayamaz annesi öğretmiştir!

Haberin Devamı

C.İ. gibi çocukların yaşlarının küçük olması mahkeme için ne ifade ediyor?
-Hiçbir şey. “Yaşı küçük. Ona yapılanları algılayamaz, annesi öğretmiştir” diyor. Ya da daha önce de belirttiğim gibi, “Çocuklar yalan söyler” gibi bir düşünce yapımız var. Bu, hukukçulara da doğal olarak yansıyor. Bu konuda eğitim almamış hekim arkadaşlarımıza bile yansıyor. Hekim arkadaşlarımız adli tıp uzmanı değilse, pedagog değilse ya da bu konuda yetkin değilse Acil’e gelen cinsel istismar vakasını atlayabiliyor. Bu yüzden çocuk konularında karar verme konumundaki herkese hizmet içi eğitim verilmesi gerekiyor.
Cinsel istismara uğramış bir kız çocuğu, erkeklerle hayat boyu problem yaşabilir mi?
-Büyük olasılıkla yaşar. Kendi çocuğuyla da problem yaşayabilir. Sağlıklı bir anne olması da zorlaşır. Çünkü kendi çocuğunun da sürekli cinsel istismara uğrayacağı endişesini taşıyabilir. Bir de şu var: Her dokunuşu, cinsel istismar olarak algılamamak lazım, ama o anne, bu sınırı da karıştırabilir. Kendi eşinin, kendi çocuğunu sevmesi bile onu rahatsız edebilir.
C.İ. vakasında, annesi kızının yaşadığı korkunç travmalardan anlattı...
-Sadece C.İ. değil ki, cinsel istismar yaşayan bütün çocuklar evlerinin dışında tuvalete gidemiyorlar. Kendilerine o cinsel istismarı hatırlatan her şeyden kaçıyorlar. İstismar eden kişinin adını duyduğu anda tepki veriyorlar. Krize giriyorlar. Saldırgan olabiliyorlar, toplumdan kaçabiliyor, bütün erkekleri düşman olarak görüyorlar ve kötülük yapacaklarını düşünüyorlar. Bir başka vakadaki kız çocuğu, istismardan sonra derin bir suskunluk içine girdi ve otistikmiş gibi, kendini dış dünyaya kapattı. Bir başka vaka, gittiği okulda, herkese kendisinin uğradığı cinsel saldırıları yapmaya başladı. Bu noktada toplumsal bir hatayla karşı karşıya kalıyoruz, çocuk sorunlu, tedavi edilmeli, düzeltilmeli, oysa toplum, kendi çocuklarını korumak adına onu dışlıyor. Onu mahkûm ediyor, yalnızlığa itiyor. Bu da o çocuğun iyileşme sürecini zorlaştırıyor...

Yazarın Tüm Yazıları