Sıcak sohbahar

Haberin Devamı

HEP merak etmişimdir, başka ülkelerde ‘Noel’, ‘Paskalya’, ‘Şükran Günü’ gibi ailelerin bir araya geldikleri bayramlarda, bizde olduğu gibi sohbetler dönüp dolaşıp siyasete mi gelir?

Bu sorunun cevabı, siyasetin o ülkedeki insanların yaşamını doğrudan ne kadar etkilediğiyle ilgili olmalı. Eğer siyasi kararlar insanların günlük yaşamını, iş hayatını doğrudan etkiliyorsa aile toplantılarında bile, “Ne olacak bu memleketin hali? Ne yapmalı?” diye konuşmak kaçınılmaz hale gelir.

O nedenle, bizde arkadaş toplantıları ve kahvehanelerin değişmez gündeminin ‘siyaset’ ve ‘futbol’ olmasına şaşmamak gerek. Neyse ki hasat zamanı başladı da şu günlerde özellikle Ege’de hangi mahsulün kaç para ettiği en fazla konuşulan konular oldu. Manisa’da ‘üzüm’ fiyatları, Aydın’da ‘incir’ bugünlerde kahvehanelerin tek konusu.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz bayramda eş dost ziyaretlerinde eskiler, anılar, çoluk çocuk derken; konu yine ülkenin siyasi geleceğine geliyordu. Bu kritik geçiş döneminde herkes kendine göre etkili ve yetkili yerlerden duyup bildiklerini söylerken, seçimlerin hayli sürprizlere gebe olacağı anlaşılıyordu.

Birleşilen ortak nokta ise Türkiye’de siyasi senaryoların Gezi Parkı olayları öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılmış olmasıydı. Gezi olaylarından önce Başbakan Erdoğan’ın ne yapıp edip başkanlık sistemini getireceği veya güçlü bir cumhurbaşkanı olarak siyasette aktif rol oynamaya devam edeceği tahmin ediliyordu.

Bugün ise bu olasılık çok zayıf görülüyor. Dahası, Avrupa Birliği ile ipleri koparma noktasına getiren Başbakan’ın, Obama’ya rağmen ABD’de hayli destek kaybettiği konuşuluyor. Başbakan’ın bir türlü sonu gelmeyen sert açıklamalarının arkasında yatan nedenlerden birinin de bu olduğu belirtiliyor.

Yeni çizilen senaryoların bir kısmında Başbakan’ın kolu kanadı kırık, güçsüz ve yetkisiz de olsa Çankaya’nın yolunu tutacağına kesin gözüyle bakılıyor. Başbakan’dan sonraki AKP’nin ise yeni dengeler kurulamazsa yeni partiler doğuracağına kesin gözüyle bakılıyor.

Uzun zamandan beri konuşulan bir başka senaryonun, Başbakan Erdoğan’ın üslubundan ve politikalarından rahatsız olan AKP içindeki bazı grupların da ayrılmasıyla cemaat destekli yeni bir merkez sağ parti çıkmasının hayli fazla dile getiriliyor olması dikkatimi çekti.

Haberin Devamı

Ama geleceğin şekillenmesinde en önemli rolü yerel seçimlerin oynayacağı anlaşılıyor. Sarıgül’ü aday gösterirse CHP’nin İstanbul’u alma olasılığının yüksek olduğunu gösteren anketleri anlatan İstanbul’dan gelen bayram ziyaretçileri, adayların belli olmasının beklendiği eylül ve ekim aylarının gerçekten sıcak geçeceğini düşünüyor.

Sıcak sohbahar

Kocaoğlu neden yine aday olur

İZMİR’in senaryolarında ise gözler tabii ki Kocaoğlu’nda. Eğer Kocaoğlu isterse, CHP’nin yüzlerce yılla yargılanan Başkan’ı aday göstermek zorunda olduğu vurgulanıyor. Kocaoğlu’nun ise bu kadar çok çekilen sıkıntıdan sonra, kendisiyle birlikte yargılanan çok sayıda yakın çalışma arkadaşını yalnız bırakmamak için yine aday olması bekleniyor.

Haberin Devamı

Ayrıca, metro başta olmak üzere altyapı çalışmaları sırasında Başkan’ı üzen pek çok proje yeni dönemde tam randımanla hayata geçecek. Yıllardır eleştiri alan Kocaoğlu ve kadrolarının Körfez’de gezen yeni vapurları, tramvayları, metro istasyonları, fuar alanları, sahil düzenlemeleriyle yapılan çalışmaların meyvelerinin toplanıp halkın sevgisini kazanacağı yeni dönemde görev başında olmak istemesi en doğal hakkı olarak görülüyor.

Şimdi Facebook üzerinden iş yapma devri

İZMİR’de sanayinin omurgası KOBİ’ler üzerine oturmuştur. Türkiye’de en fazla KOBİ olan kenttir İzmir. Prof. Güven Sak, sosyal medyayı bireysel olarak en fazla kullanan ülkelerden biri olmamıza rağmen KOBİ’lerin işlerini geliştirmek için Google, Facebook, Twitter gibi nimetlerden yararlanma oranının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğunu yazınca aklıma İzmir geldi.

Haberin Devamı

TEPAV’ın araştırmasını yorumlayan Sak, şunları söylüyor: Facebook’ta 32 milyon Türk var. İnternet kullanımımız OECD ortalamalarını yakalıyor. Ama atılan elektronik postaların yüzde 42’sinde ek yok. Yani e-postayı mesaj servisi gibi kullanıyoruz, bilgi paylaşmak için değil. Eksiz e-posta kullanımı, Avrupa’da yüzde 22’ye düşüyor. Öte yandan, şirketlerimizin aldığı patentlerin sadece yüzde 14’ü bilgi işlemle alakalı. Halbuki bu oran OECD’de yüzde 34’lerde. Onlar çok patent alıyor, biz az. Onlar internetle ilgili teknoloji üretiyorlar, biz kahve muhabbeti yapıyoruz. Onlar farkında, biz daha değiliz.

Yazarın Tüm Yazıları