Hayırlı koca bulma rehberi

Hormonlarının gönül gözü açılıp gelecekteki çocuğuna baba aramaya başladıysa, bana kulak vermelisin. Kısmet bize gelmiyorsa, biz kısmete gideriz, yapacak bir şey yok.

Haberin Devamı

Tuttuğumu koparırım, ben seçilmem seçerim, erkeğim ayaklarımı yıka... Ahh kimi kandırıyorum ya, baştan alıyorum: Yıllarca gerçek aşkı arayıp, sonunda avucunu yaladıysan... Her biten ilişkin bir öncekinin özeti haline geldiyse... Kadın nüfusu sana da biraz fazla artmış gibi görünüyorsa... Arkadaşların tek tek evleniyor bir de üstüne utanmadan çocuk yapıyorsa... İçinde yanıp tutuşan ‘o kişi gelecek’ umudun artık tükendiyse. Aşk acısı çocukça; aile kurma fikri süper bir fikirmiş gibi geliyorsa... Hormonlarının gönül gözü açılıp gelecekteki çocuğuna baba aramaya başladıysa, bana kulak vermelisin. Kısmet bize gelmiyorsa, biz kısmete gideriz yapacak bir şey yok.
Öncelikle kendimizi kandırmayalım lütfen, ünlülerden, futbolculardan, sanatçılardan, çok para kazananlardan iyi koca olmuyor. Zaten sayıca da azlar, onları başta eliyoruz. Uzun zamandır revaçta olmayan, plaza çalışanlarına doğru yol alıyoruz. SSK’sı yatan, şirket arabası olan, yazlık için kenara para ayırabilen, hafta sonları çalışmayan, iş çıkış saati belli kurumsal firma adı altında çalışan takım elbiselilere yani.
Plaza asansörleri! Bir sürü takım elbiseli adamı başka nerede bulabiliriz? Kendimize dışı aynalarla süslenmiş o iğrenç plazalardan birini seçiyoruz, hayatımızın erkeği karşımıza çıkana kadar asansöre binip binip, iniyoruz. Danışmada duran kıza söyleyeceğiniz yalanı önceden düşünün ama.
Öğle yemekleri... Gece hayatından koca çıkmıyor arkadaşlar, bulan varsa başımın üstünde yeri var ama valla bunca sene gezdim tozdum, kudurdum da kudurdum tek bir sonuca vardım. Gece gördüğün adamı, gündüz görmeyeceksin. En temizi öğle yemekleri, Sodexo’sunu bir ayranın 20 TL olduğu yerlerde harcıyorsa, bu adam senin çoluğunu çocuğunu aç bırakmaz.
Yaz tatili olarak ağustosu seçin, niyeyse kıdemliler hep ağustos ayında tatile çıkıyor. Biliyorum, üzerlerinden su damlayan Adonisler varken peynir gibi adamlar çok iştah açmıyor ama adam kışın takım elbiseli. Bunu hep kendine söylemelisin, “sakin ol, sırtındaki kıllara bakma, şaşı bak şaşır yapınca görünmüyorlar. Takım elbisesini düşün, çocuğuna vereceği sonsuz şefkati, salon takımınızın nasıl olacağını... Rahatla...”
Otoparklar yeni insanlarla tanışmak için en uygun yer olabilir. Yalnız milletin arabasına çarpmayın, o bir işe yaramıyor. Bizim sokakta benim arabanın aynısını kullanan bir adam var: Nefes alan Yunan heykeli desem daha doğru olur. Park edeceğim zaman, fellik fellik onu arıyorum önce ki, yanına koyayım diye. Geçenlerde karşılaştık. En kur yapan halimle “Ya ben hep karıştırıyorum senin Kia’ya binmeye çalışıyorum” dedim. Suratıma baktı baktı, “Bayan, sizinkinin rengi beyaz” deyince kaldım tabii. Büyük aşklar nefretle başlar numarasıyla, “Bayan denmez ona, ayı!” diye muhabbete girmeyi düşündüm ama kendimi daha da küçük düşürmenin âlemi yok sanırım. Arabaların aynı renk olmasına dikkat edin.
Nasıl kozmetik ürünü satan yerler kadından geçilmiyorsa, teknoloji marketleri de aynı şekilde bıcır bıcır erkeklerle dolu. Üstelik hepsi savunmasız, dikkatleri başka yere verilmiş ve kararsız. Hiç almayacağı televizyonun bir milyon özelliğini okur. Gelecek yıl almak istediği fotoğraf makinesine her hafta bakar ve gider. Geçen hafta aldığı telefonun aynı modeline bakar, fiyatı artmış mı azalmış mı diye. Mağaza ortasında kafası karışmış ve ne yapacağını bilmez halde durun ve size en yakın koca adayından yardım isteyin.
Araştırmalarım devam edecek...

Yazarın Tüm Yazıları