Ezber Bozan “Taksici Dost”

Haberin Devamı

Telefonla bir taksi çağırdım.
İçimden söyleniyorum bu arada:
“Yine blokları karıştıracaklar...”
Her seferinde, “Fenerin F’si” desek de
(Galiba çoğunluk Cimbom’lu)
Şoför arkadaşlar site içinde mutlaka,
Macellan gibi bir tur atıp geliyorlar kapıya...

Bu kez öyle olmadı.
Ben kapıya doğru yürürken,
Ortalarda bir yerde karşılaştık; bindim...
“Hürriyet Gazetesi lütfen; Alsancak Stadyumu’nun orada”.
Hareket ettik.

Bindiğim araçta radyo açık ve müzik çalıyor.
Tuhaflık (?!) Klâsik Batı Müziği çalıyor...
İster istemez tebessüm ettim.
İçimde bir kıpırdanan “sataşma” ihtiyacı...
“Ne kadar güzel” dedim,
“Uzun zamandır bir takside bu tür müziğe rastlamamıştım”.

(“Ne kadar uzun zamandır?” diye sorsa cevap hazır:
“Aslına bakarsanız galiba hiç rastlamamıştım. Hatırlamıyorum bile...)
Şoför arkadaş, “beğendiğinize sevindim” diye cevap verdi;
“Ben ezber bozmaya çalışıyorum”.
Radyodaki müzik, opera parçalarına dönerken,
Sohbeti koyulaştırdık. “O ne demek?” dedim.

Haberin Devamı

“Duraktaki arkadaşlarla konuşuyoruz.
Ben biraz farklı düşünüyorum.
Hizmet verdiğimiz semt belli.
Elit müşteriler biniyor arabamıza.
Üniversite hocaları var, sanatçılar filân... Hanımlar çoğunlukta....
Takside geçirdikleri süre de çok kısa; 5 – 10 dakika bilemedin.
Onları istedikleri yere kadar,
-en rahat ve memnun edecek şekilde nasıl götürebiliriz?-
sorusunu sormak lâzım.
Pek çok müşteri, ‘sabah bu müzik meditasyon gibi geldi’ diye iner;
bazısı da ‘bütün yorgunluğum, sinirim geçti’ diye...”

Ben kendisini bu “ince özen” için kutlarken,
Müzik sohbetimiz, evinde dinlediklerine, Domingo’dan Careras’a uzandı,
Napoliten şarkılar, caz derken, tavsiyelere geçtik...
“Çukurova Senfoni Orkestrası’nı dinlediniz mi hiç?” diye sordu.
Bugüne kadar dinlememiştim. (Iskalamışım).

EVKA-3 Bornova Merkez Taksi’deki dostlarımızın,
Kendi aralarında, “bizim için daha iyisini bulmak” adına fikir münakaşası yapmalarına hem sevindim, hem de (mahalleli olarak aklımca pay çıkartıp) gururlandım.
Taksici ahbabım Bora Özol’a teşekkür ederek indim arabadan.
Yazıyı yazarken, önerdiği çok sesli hale getirilmiş ilahiyi dinledim:
“Senfoni İle İlahiler” programından bir bölüm: “Sordum Sarı Çiçeğe...”
Yüce gönüllü Yunus’un dizeleri ve düzenlemenin bir bölümü yankılanıyor kulaklarımda. Arefe’ye doğru, birkaç gün götürür beni bu müzik...
Burak Kut’un parlak sesi ve arkadaki koronun tekrarladığı “Kelime-i Tevhid”i,
bayram hediyesi olarak paylaşmış olalım mı ?

Yazarın Tüm Yazıları