Galatasaray Adası’na Fener bayrağı

İki hafta önce yayınlanan Ruhsuz Galatasaray ve buz tutmuş adası başlıklı yazıma olumlu, olumsuz çok tepki mesajı geleceğini sanıyordum. Yanılmışım, en çok okunan yazılarımdan biri olmasına rağmen en az okur mektubu aldığım yazı o da oldu.

*

İtiraf etmeliyim ki, yazıma Ruhsuz Galatasaray başlığı atarken, durumun bu kadar vahim olduğunun farkında değildim. Galatasaraylılık ruhu meğer çoktan nalları dikmiş. Birileri Galatasaray’ın adını satıyor ve Galatasaraylı geçinenlerden tıs yok.

Tamam Galatasaray’ın mali durumu bozulmuş olabilir. Borç batağına da saplanmış olabilir. Ama hiçbir şey Galatasaray’ın adını satma onursuzluğunun bahanesi olamaz. Galatasaray Adası’nı kiralarken zeka kapasiteniz, kiracının adanın ismini değiştirmesini, tepesine eşek kadar başka isimli bir tabela asmasını engelleyecek önlemleri almaya yetmemiş olabilir. Hatadır, herkes yapabilir. Peki, hálá ne duruyorsunuz? Galatasaray Adası’nın ismini geri almaya çalışmak için sarhoşun tekinin Galatasaray Adası’na Fenerbahçe, Beşiktaş bayrağı çekmesini mi bekliyorsunuz?

Avrupa Şampiyonu bir takımı alıp, elalemin maskarasına çeviren yönetimden ümidi çoktan kestim de, Galatasaray’ı Galatasaray yapan kulüp ruhuna ne oldu?

Belki o ruhtan bir eser bulurum diye Galatasaray’ın resmi İnternet sitesi galatasaray.org’a uğradım. Galatasaray Spor Kulübü’nün de ruhu şad olsun. Karşımda Galatasaray Spor Kulübü’nün değil Galatasaray futbol takımının bir sitesi var. Futbol dışında göze çarpan tek içerik, Galatasaray Store (Galatasaray Dükkanı demek oluyor yeni züppe Türkçesinde) reklam bandı. Galatasaraylılık ruhunun dininin imanının artık paradan başka bir şey olmadığını ispat etmek için koymuşlar herhalde. Amatör şubeleri öyle öksüz evlat misali, bir köşeye sıkıştırıvermişler ayıp olmasın diye. Bu şubelerin sayısı da nereden icap ettiği belli olmayan briç şubesi dışında altı taneye inmiş. Yakında kürek ve atletizm şubelerini de kapatıp golf, ralli gibi kendi zevklerini tatmin edecekleri şubeler açacak olurlarsa şaşmamak gerekir.

Truva Atı ve F klavye

Truva filminin namı Türkiye’de Brad Pitt’i sollayan kahramanı Truva Atı’nı, boş işlerdeki ısrarcılığımız sayesinde Türkiye’ye getirtmeyi başarmak üzereyiz. Adamlar biraz da koyacak başka yer bulamadıklarından olsa gerek, dandik atı Türkiye’ye verip başlarından attılar. Benzersiz aşağılık kompleksimiz sayesinde biz de böylece, kendi ustamızın elinden çıkma Truva atımızla övünebilmenin zor yolunu seçmek yerine, alemin dandik artist atıyla övünebileceğiz.

Tıpkı kendi dilimize uygun olarak özenle geliştirdiğimiz Türkçe F klavyeyi, dandik Q klavyeye teslim ettiğimiz gibi, Truva Atı’mızı da Hollywood atına kurban edeceğiz. Ve Türkçe F klavyenin kendi geliştirdiğimiz bir klavye olduğunu unutup, ‘teknolojiyi yabancılar geliştiriyor, standartları da onlar belirler’ gibi saçma sapan bir argümana başvuranlar olduğu gibi; ‘Hollywood filmlerini onlar yapıyor, tarihi de onlar belirler’ diyenler de, hiç merak etmeyin çıkacaktır...

* En çok okunan yazılarımdan biri olduğunu nereden mi biliyorum? Yaklaşık üç aydır Hürriyetim’in başındayım. Doğal olarak hangi Hürriyet yazarı daha çok okunuyor, hangisinin hangi yazısı en çok okur çekiyor, gün be gün izleyebiliyorum. Kendim için en pratik yararı, yazılarımın okunurluğunu artırmaya yönelik analizler yapabilmem oldu. Böylece pazar günleri Hürriyet’in en çok okunan yazarları sıralamasında altıncılığa, yedinciliğe kadar yükselebildim. İlgili yazımın en çok okunan yazılarımdan biri olduğunu, işte bu sayede biliyorum.

Türk Telekom’dan matriksli muamma

Hızlı İnternet’i yılan hikayesine çeviren, zamlı tarifeyi ucuz diye tanıtan Türk Telekom’un işlerine akıl sır ermiyor


Uçaktan indim, cep telefonunu açtım, eşimle görüştükten sonra annemi aradım. ‘Türk Telekom’un bilinmeyen numaralar servisine hoş geldiniz’ diyordu, annem olmadığına emin olduğum bir kadın sesi. Annemin numarasını bilmeyecek değilim ya. Ses devam etti; aradığınız abonenin numarası falan rakam, filan rakam olmuştur. Kafayı yemiş herhalde bunlar deyip, kardeşimi aradım. Aynı ses yine karşımda. Bu kez de farklı bir numara daha veriyor. Yıllardır ezbere bildiğim numarayı çevirerek ulaştığım bilinmeyen numaralar servisindeki sesi tekrar tekrar dinleyip, söylenen numarayı kısa dönemli hafızama yerleştirmeyi başardım.

Annemle konuşunca mesele aydınlandı. Türk Telekom (TT) birkaç gün önce, hiçbir ön uyarıda filan bulunmadan telefon numarasının artık değiştiğini, yıllardır kullandığı numaranın artık geçersiz olduğunu tebliğ etmiş. Aynı şeyi kardeşime de yapmış.

Ne de olsa Türk Telekom bu. Ne karışanı var, ne soranı. Ulaştırma Bakanlığı desen, trenleri raydan çıkartmakla meşgul. Telekomünkasyon Kurumu desen, etliye sütlüye karışmaya pek isteği yok gibi. Aynı şeyi Turkcell ya da Telsim’in yaptığını düşünebiliyor musunuz? Hangi özel şirket müşterisini böyle eşek yerine koyabilir. Turkcell ya da Telsim kalkacak, kullandığınız cep telefonu numarasını size sormadan değiştirmeye kalkışacak. Akıllarından geçirmeye bile cesaret edemezler. Ama Türk Telekom aklından geçirmeye bile lüzum görmez, aklına eseni yapar. Çünkü o yüce Türk Telekom’dur. Kimse ona hesap soramaz.

TT bunu hep yapıyor

Türk Telekom, uzak mesafe görüşmelerinde rakipsiz olduğu dönem sona erer ermez şehirler ve milletlerarası tarifelerinde astronomik indirim yaptı. Altyapı hizmetlerini kendisinden almak zorunda olan rakiplerinin kullandığı altyapı servislerine ise yüksek fiyatlar koydu. Aslında biz bu senaryoyu İnternet erişiminde bir kez daha yaşamıştık. TT’nin her iki alandaki tutumu bir yandan bakkallara dağıtım yapan, diğer yandan dağıtım kamyonuyla bakkalların önünde tezgah açıp toptan fiyatının da altında halka satış yapmaya kalkışan bisküvi ya da kola şirketine benziyor.

Telekomünikasyon Kurumu (TK), TT’nin sektördeki hakim konumunu kötüye kullanıp, rakip firmaları öldürmesini mutlaka önlemeli. Yoksa TT yine tekel olur ve eski fahiş tarifelerine döner. Ama bakın TK neler yapıyor:

Uzak mesafe telefon işletmecileri (UMTH) için cep telefonu işletmecilerine uygulanan arabağlantı fiyatlarının aynen uygulanması yanlıştır. Cep telefonu aboneleri ve TT’nin sabit hat aboneleri birbirlerini arayarak, her iki tarafa da karşılıklı para kazandırmakta. UMTH işletmecileri ise TT’den sadece hizmet almakta.

Telekomünikasyon Kurumu’nun (TK) onayladığı tarifede TT’ye hakim konumunu kötüye kullanmasını sağlayacak durumlar var. Örneğin TT’nin son kullanıcıya dakikası 164.384 TL’den verdiği bir hizmeti, UMTH işletmecisi son kullanıcıya verdiğinde bu hizmetin UMTH’ye maliyeti 177.864 TL olabiliyor. UMTH bu durumda nasıl kár edecek?

TT, TK’nın koyduğu yükümlülüklere uymama keyfiyeti gösterebiliyor. Daha da beteri TK, TT’nin kurallara aykırı tarifesini onaylıyor. TK’nın koyduğu kurala göre TT, abonesinin arayacağı telefon numaralarını kısıtlayamaz. Ancak TK’nın onayladığı HesaplıHatt ve YazlıkHatt tarifelerinde TT, TK’nın kuralını hiçe sayıyor.

TK ilk lisans tahsisleri yapıldığı sırada 3,5 milyar dolar olan ve yine kendisi tarafından onaylanmış olan arabağlantı ücretinin, lisans tahsisi yapıldıktan sonra 22 milyar dolara fahiş bir şekilde çıkartılmasını nasıl onaylıyor?

TK, yönetmelik gereği 3 ayda yayınlaması gerektiği yönetmeliği neden 1 yıl geciktirerek, lisansların alınmasından sonraya bırakıyor?

İnternet muhtarı

İnternet’te dolaşan mizahi mesajları, alıp köşesine malzeme yapan yazarlara alışmıştım. Ama doğrusu, Reha Muhtar’ın gazete köşesine kurulmasının üzerinden daha henüz üç gün geçmişken bu yönteme başvurmasını beklemiyordum. Reha Muhtar, köşe yazarlığına adım attığı üçüncü günde İnternet’te dolaşan anonim mizah yazısını kapıp, sanki kendi yazısıymış gibi okurlara yutturmaya kalkıştı. Tamam yazıyı çok beğenmiş ve okurlarla paylaşmak istemiş olabilir. İnternet’ten aldığını belirtir. olur biter. Bu arada bir sonraki alıntı için kıyağım olsun, yazıda geçen terimlerin Türkçesini vereyim. hard-disk: sabit disk; screensaver: ekran koruyucu; server: sunucu; e-mail: e.posta...

Yazı 16 Mayıs’ta İnternet’teki bir forumda da yer almıştı: pcoyun.com/forum/oku.asp?konu=2442

Işığı durduran Türk’ün yeni projeleri

Işığı durdurmayı başaran Mehmet Fatih Yanık şu anda iki proje üzerinde yoğunlaştığını aktardı. Birincisini eşi Hatice Altuğ ile birlikte yürütüyor. Amaçları optik bir transistör yapmak. Yanık, projenin teknolojik değerinin çok yüksek olduğunu söylüyor. Üzerinde çalıştığı ikinci projeyi ise yine Türk araştırmacılarla birlikte yürütüyor. Adela Ben-Yakar (Türk asıllı İsrailli), Sündüz Keleş ve Hulusi-Neşe Çınar çiftiyle. Bu projede sinir hücrelerinin yenilenmesi üzerine çalışıyorlar. Yanık bu iki proje üzerinde yoğunlaştığından, ışığı bilgisayar çipi içinde durdurma konusunda bilgisayar similasyonunda elde ettiği başarılı sonuçları, deney ortamında tekrarlamayı kısa süreliğine ertelemiş.
Yazarın Tüm Yazıları