Lozan

BUGÜN Lozan antlaşmasının 90. yıldönümü; üniversiteler, enstitüler hatırlayacak mı dersiniz?

Haberin Devamı

Biz burada sırayla önce Lozan hezimettir diye, sonra zaferdir diye bakalım.
4 Şubat 1923, pazar akşamüstü; Lozan’da görüşmeler çıkmaza girmiş, barış konferansı kesintiye uğramıştır. Görüşmeler sırasında İngiltere, Fransa ve İtalya’ya büyük tavizler veren İsmet Paşa, kaldığı otelin lobisinde Türk ve yabancı gazetecilere düzenlediği basın toplantısında diyor ki:
“Büyük fedakârlıklar yaptım, her şeyi kabul ettim...”
Orada bulunan gazeteci Ali Naci Karacan’ın “Lozan” adlı kitabının 191. sayfasında, İsmet Paşa’nın bu sözleri aynen vardır.
20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuzda arkamızda büyük bir Milli Mücadele zaferi vardı. Adaların hiç olmazsa bize yakın olanlarını niye almadık? Kıbrıs’ı niye almadık? Boğazlar’ın yönetimini neden uluslararası komisyona bıraktık? Niye laik bir medeni kanun yapacağımızı Lozan’da söyledik?.. Böyle birçok soru...
Cevap: İsmet Paşa Lozan’da müttefiklerin istediği “her şeyi kabul” etmişti.

Haberin Devamı

MADALYONUN ÖBÜR TARAFI

İsmet Paşa’nın yukarıdaki sözlerinin bulunduğu cümle aslında şöyledir:
“Bütün fedakârlıkları yaptım, her şeyi kabul ettim, fakat memleketin iktisadi esaretini reddettim.”
Peki öyle midir? Lozan tutanakları gösteriyor ki, Lozan Konferansı Ocak 1923 sonlarına doğru hakikaten iktisadi konularda çıkmaza girmişti. Müttefikler kapitülasyonların yerine iktisadi, mali ve hukuki bir imtiyazlar düzeni kurulması için dayatmışlar, Türk heyeti reddettiği için görüşmeler tıkanmıştı.
Bugün “kamu diplomasisi” denilen bir propaganda savaşı da yürütülüyordu: Batılılar barış uğruna Türklere “çok cömert” davrandıklarını ama Türklerin barışa yanaşmadığını söyleyip duruyorlardı... İsmet Paşa da, aksine, barış için her fedakârlığı yaptığımızı ama iktisadi esareti kabul etmediğimizi söylüyordu.
Muhafazakâr Başbakan Rauf Bey’in de İsmet Paşa’ya telgrafı vardır, barışın Müttefikler yüzünden tıkandığını Batı kamuoyuna iyi anlatması için. Mustafa Kemal’in 23 Ocak 1923’te yayınladığı “Amerikan Milletine Beyanname” de böyledir.

ADALAR VE MEDENİ KANUN

Peki, adaları niye almamıştık?.. Evvela İngiliz ve Fransız harp gemileri hâlâ Boğazlar ve İzmir sularında bekliyordu. Milli Mücadele’nin kahraman ordusu kara ordusuydu, elinde ufak bir çıkarma aracı bile yoktu. Üstelik, adaları Balkan Harbi’nde kaybetmiştik.
Lozan’da Rıza Nur neden laik bir medeni kanun kabul edeceğimizi söylemişti? Çünkü Venizelos, azınlıkların medeni hukuk alanında Hıristiyan yasalarına ve Patrikhane’nin yargı yetkisine bağlı olmasını istiyordu. Türk heyeti ise bunu reddediyor, din ayrımı yapmayan ‘sivil’ bir medeni kanun çıkaracağımızı söylüyordu. Bu tartışmaların sonunda Patrikhane’nin yargısal ve idari, dolayısıyla siyasi yetkileri kaldırıldı, sırf ruhani bir kurum haline getirildi.
Peki Lozan’daki eksiklerimiz, kusurlarımız?.. Olmaz olur mu, ama tümünü karalamak vicdansızlıktır.

Haberin Devamı

LOZAN KAYNAKÇASI

Karmaşık olaylara siyah-beyaz gözlüğüyle bakmak günümüzde ne kadar yanıltıcı ise tarihe bakarken de öylesine yanıltıcıdır. Lozan’a da bütün renkleri görmeye çalışarak bakmak gerekir.
Bu da araştırmakla mümkündür.
Evvela, Lozan zabıtlarını okumak lazım; Seha Meray yayınladı, anlaşma metniyle birlikte 8 cilttir.
İsmet Paşa’yla Ankara’da Başbakan Rauf Orbay ve Gazi Paşa arasındaki telgrafları okumak lazım, Bilal Şimşir yayınladı, iki cilttir.
Lord Curzon’un Londra ile yaptığı telgraf yazışmalarını incelemek, hiç olmazsa bu konudaki araştırmaları okumak lazımdır.
Lozan hakkında Meclis’te açık ve gizli oturumlar yapıldı. Gazi Paşa’nın, İsmet Paşa’nın, Rıza Nur’un, Başbakan Rauf Bey’in... Muhaliflerden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Mersin Mebusu Sırrı Bey, Bitlis Mebusu Kürt Yusuf Ziya Bey gibi isimlerin eleştirel konuşmalarını okumak lazım.
Hiç olmazsa birkaç akademik kitap okumak lazım.
Bunlara bakmadan, sırf İsmet Paşa’ya siyasi taraftarlık veya aleyhtarlık duygusuyla Lozan hakkında hüküm vermek yanlıştır.
Yarın devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları