Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek bir seçim davası

SHP adayı Hasan Alagöz, 28 Mart’taki Iğdır Belediye Başkanlığı seçiminin iptali için inanılmaz bir hukuk mücadelesi yürütüyor.

MHP’li belediye başkanı Nurettin Aras ve AKP adayı Ali Ağrı ile mücadele eden Alagöz, organize bir şekilde ‘taşıma oy’ kullanacağını fark ediyor. Durumu 23 Mart’ta Iğdır Cumhuriyet Savcılığı’na iletiyor.

Seçim sonuçlarına göre, MHP’ye 9.753, SHP’ye 7.719 ve AKP’ye de 4.785 oy çıkıyor. MHP’nin seçimi almasında taşıma oyların etken olduğu dikkat çekiyor. Bazı CHP’liler etnik ve dinsel amaçlı olarak MHP’ye çalışıyor.

SHP adayından başka AKP adayı da dönen dolaplar karşısında suç duyurusunda bulunuyor. Ve kendisinin kurduğu ekibin de gayretiyle 6.131 seçmenin kayıtları inceleniyor, bunların 3.804’inin Iğdır dışından getirilip nasılsa Seçim Kurulu’na kaydedildikleri tespit ediliyor. Soruşturma sonunda Iğdır Cumhuriyet Savcısı Türker İkibaş, 298 sayılı Seçim Yasası’na göre, merkeze bağlı 7 mahalle muhtarının da içinde bulunduğu 3.804 seçmen aleyhine Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıyor.

DEMOKRASİ ZEDELENDİ

Hatırlamak gerekirse, seçim suçları affa girmiyor ve para cezasına çevrilmiyor.

Alagöz, ‘MHP Iğdır örgütü ve kimi kamu yöneticileri İstanbul merkezli 22 derneğin başkan, yönetici ve üyeleri ile diğer organizatörler hakkında mahkemede söyleyeceklerimiz olacaktır’ diyor. Hatta Doğubeyazıt’ta bazı subayların otobüslerle Iğdır’a getirildiğinı, oy kullananlar arasında binbaşı Ahmet Özer’in de bulunduğunu ileri sürüyor. Seçimden 20 gün önce, Iğdır eski Valisi Musa Küçükkurt’a durumu bildirdiğinde valinin ‘Benim oyum hem Iğdır’da hem de Ankara Gölbaşı’nda var. Ne var bunda’ dediğini söylüyor.

3.804 gibi yüksek oranda taşıma seçmenin, bir seçimde tüm dengeleri değiştirebileceğine dikkat çeken SHP (Demokratik güçbirliği) Iğdır Belediye Başkan adayı Hasan Alagöz, ‘Ben bir geniş ailenin mensubu ve bir fabrikatör torunuyum. Bu organizsyona çeşitli yollarla engel olabilirdim, ama yapmadım’ diyor. Ancak giriştiği hukuk mücadelesinin kişisel bir sorun değil, demokraksi ve aydınlık güçlerin sorunu olduğunu belirterek ‘Sahte para ekonomide kaosa neden oluyorsa, sahte taşıma seçmen de aynı şekilde seçimlerde aynı şeye neden olmakta, demokrasiye olan güveni yok etmektedir’ diyerek şunları ekliyor:

SUSURLUK ZİHNİYETİ

‘Seçimlerde 3.804 değil 5 bin sahte oy kullanılarak hile yapıldığını duruşmada ispat edeceğim. 1999 seçimlerinde de aynı sahtekarlık yapılmış, ancak fark etmemiz geç olmuştur. Ama bu kez faka bastılar. Bu olayın ortaya çıkartılabilmesi için baştan Iğdır Seçim Kurulu’nda ciddi bir çalışma yapılması gerekiyordu ama yapılmadı; başta hukuk düzeni olmak üzere Genelkurmay ve Seçim Kurulu’nun adına leke düşürülmüştür. Açıkça belirli bir organizasyon dahilinde yapılan bu yolsuzluk Susurluk zihniyetinin bir halkasıdır.’

Şilt istiyorum

Bu kadar sanıklı bir başka örnek seçim davası Cumhuriyet tarihinde hiç hatırlanmıyor. Sonuçları itibarıyla belki de Guinness Rekorlar Kitabı’na girecektir.

Bu nedenle Hasan Alagöz ‘Aslında halkın başkanı benim. Kavga içermeyen, kardeşliği savunan, hukukun üstünlünü savunan bir kişi olarak devletin bana bu dava ile ilgili olarak ‘demokrasi şildi’ takması gerekmiyor mu?’ diyor.

Pendik panayırı

PENDİK
Belediyesi’nin düzenlediği ve adını 6. Uluslararası Pendik Kültür ve Sanat Festivali koyduğu ‘panayır’ bu yıl da şanına yakışır (!) bir şekilde yine Davut Güloğlu konseri ile başladı. Hiçbir şeyine katılmadığımız bu ‘panayır’ın Pendik’in merkezinden alınarak E5 karayolu üzerindeki bir mahallede yapılmasını daha uygun buluyoruz. Çünkü bu ‘panayıra’ katılanların %90’ı merkezde yaşamayanlardır. Bu konuda bir imza kampanyası başlatacağız.

Pendik için yazacak o kadar çok şey var ki; CHP’nin 11 belediye meclis üyesi bu konularla ilgileniyorlar mı? İlgileniyorlarsa bir şey yapmayı isterler mi?

Tüm bunların sonunda aslında yanıtlamamız gereken soru şu:

Pendik, Sayın başkan Erol Kaya’nın çiftliği, Pendikliler de çiftliğin ümmeti mi?

Hakan KUNTAY-PENDİK

TOBB sahip çıkmalı

İSKİTLER
esnafı taşınmalı; ancak siyasetçilerin popülist politikaları yüzünden yıllardır ertelendi. Eski Ankara diye bilinen Ulus, Altındağ ve Bentderesi’nin boşaltılmasıyla bölgenin rekreasyon alanı yapılacağını biliyoruz. Bu durumda Ankara, Ulus merkezli yeni bir görünüme kavuşacak; sonuçta bizler kazanacağız, Ankara gerçek başkentliğine dönecek o zaman... Hidoprom ve Atatürk Kültür Merkezi kötü görüntüsünden kurtulacak. Sanayi sitelerine taşınacak esnafa da bazı kolaylıkların gösterilmesi gerekiyor; ancak onların da mağdur olmayacağı bir yol bulunmalı.

TOBB, milletvekillerine telefon dağıtacağına yaptığı bu harcamaları, ismine yakışır şekilde esnaf için kullanmalıdır.

Not: Her kurum ve kuruluş, kendi menfaatine uygun kanun çıkaranlara hediye verirse, muz cumhuriyeti olmaz mıyız?

İsmi saklı


Biliyor musunuz?

KTHY’ye, CTP iktidarı tarafından şirket genel sekreteri olarak atanan TGRT eski muhabiri Kadir Usta’nın lise diplomasının sahte olduğunun anlaşıldığını biliyor musunuz.

MESAJ PANOSU

ÇUKUROVA Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nebahat Sarı, ‘Biliyor musunuz’da (26.6.2005) hakkında yer alan iddialar üzerine bir açıklama yaparak, YÖK’ten hakkında soruşturma açılması isteğine ilişkin haberin gerçekle bağdaşmadığını, üniversitede kendisine tahsis edilen 146 m2’lik dubleks lojmanın yerine daha küçük bir lojmana taşındığını ve tüm masraflarını kendisinin karşıladığını belirtiyor.

ALİ Sami Yen’deki Türk bayrağının GS flamaları ile aynı hizada dalgalanıyor. Egemenlik ve bağımsızlık ifade eden bayrak daima en üste olmak mecburiyetindedir. Merak ediyorum yöneticiler bunun farkında değiller mi

Dr. İbrahim Hüseyin YÜCER

ANKARA’
dan bir not: Her kurum ve kuruluş (örneğin TOBB) kendi menfaatine uygun kanun çıkaran Meclis üyelerine hediye (cep telefonu) verirse, muz cumhuriyeti olmaz mıyız?

MOTOROLA firmasından aldığım cep telefonunda yaşadığım sorunları, Amerika dahil olmak üzere tüm Motorala adreslerine yolladım. Ancak cevap verme tenezzülünde bile bulunmadılar. Türkiye 3. sınıf ülke midir?

M.Ali ALBAYRAK

KIZILAY’
da son haftalarda defalarca şahit olduğum kapkaç ve gasp olayları, artık Meşrutiyet Caddesi’nde olağan hale geldi. İnsanlar güpegündüz caddede yürürken soyuluyorlar. Polise defalarca şikayet etmeme rağmen herhangi bir gelişme olmadı. Ankara sokaklarında rahatça yürümek istiyorum.

Erol YILMAZ-ANKARA
Yazarın Tüm Yazıları