Şimdi itiraf zamanı

Geçen hafta “ben bir eroinmanım” diye bir yazı yazmıştım, okuyamayanlar için yazının linki aşağıda. O yazıda bir arkadaşımın depresyonda olduğunu, o sebeple üç gün bir hastanede dinlendiğini, benim de ona refakat ettiğimi ve bir eroinman kıza yardım ettiğimi söylemiştim.

Haberin Devamı

Tüm hafta bir sürü e-posta aldım, tebrik ettiniz beni. Bu arada çevremdeki bir sürü meraklı sordu durdu; “kim bu arkadaşın?” diye...
“Size ne” dedim haliyle bu şuursuz sorulara.
Ama tüm hafta içimi kemirdi durdu bir şey. O şey kocaman bir yalandı. Yazının içinde kocaman bir yalan vardı ve bana hiç yakışmamıştı. Bugüne kadar olduğu gibi yazan, okuruna hiç oynamayan Ayşe’ye hiç oturmamıştı.
İşte şimdi itiraf zamanı; hastaneye gidip depresyon için yatan Ayşe’nin arkadaşı falan değil, Ayşe’nin ta kendisiydi. Eroin kısmı dibine kadar doğruydu, tek yalan depresyon kısmıydı.
Üç ay önce bir sabah kalktığımda havanın aydınlık olmadığını gördüm. Kolumdaki saati kontrol etme gereği duydum, evet resmen sabahtı, saat 09.00’du ama neden bana hâlâ karanlıktı?
İçimde hiçbir şeye karşı en ufak bir istek ve ilgi kalmamıştı. Sanki biri elektrik süpürgesiyle fısssttt diye tüm içimi vakumlamıştı.
Günlerce üzerimde aynı gecelikle bir odadan bir odaya volta attığım oldu, sıkıntıdan evdeki merdivenleri çocuk gibi kaydırak belledim kendime, kafamda maşa, saçlarım yağlı...
12 gün yıkanmama, 9 gün diş fırçalamama rekorumu kıran varsa yazsın bana.
Telefonuma da bir uygulama indirdim, çaldığında benim yerime bir adam konuşuyordu: “Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor ya mesaj bırakın ya e-posta atın ya da SMS...”
Oysa ki psikiyatra da gidiyordum.
Nasıl gitmeyeyim ki? Ağır bir boşanma. Feci bir aldatılma, devam eden mal paylaşımı davalarım, babamın kaybı, bozulan düzenim, panik ataklarım...
Eee peki, altı senedir ilaçsız milaçsız çakı gibi ayaktaydım, bu kadar dayanmıştım da bir anda neden çöküvermiştim?
Birikim mi? “Anne kiramı öde” demek zorunda kalmak mı?
Eskiden elini uzatsa elimi vermeyeceğim insanlara beyefendi, hanımefendi muamelesi yapmak zorunda kalmam mı?
Davalar hâlâ bitmedi, kaç sene geçti diye “Sanırım ben paralarımı yaşlanmadan alamayacağım” telaşı mı?
İçimde bitmek bilmeyen o nefret mi?
Anneme anlattım. Cevap: “Sabahları aynaya bak, gül, hep gül. Kahkaha at, ‘kendimi çok seviyorum’ de, uzun yürüyüşler yap...”
Ona sordum aynısı, buna sordum aynısı.
Reiki, o, bu, şu...
Yahu ne komiksiniz. Bu kimyasal bir şey.
Ayhan Kalyoncu benim psikiyatrım. Sonunda ilaç verdi. Bir ay sonra biraz güneşi görmeye başladım. O da aynı fikirdeydi benimle, durum kimyasal, vücuttan eksilmiş bir şeyler. Dayan dayan bir yere kadar.
Üç aydır yarı depresif modda gidip geliyordum.
Bu arada Yetiş Ayşe imdadıma yetişti.
Televizyonda program olarak hayata geçince ben de oradaki insanların hayatlarını, acılarını görünce bayağı bir silkelendim.
Gelelim 15 gün öncesine...
Bir sabah kalktım, saat 10.00 ama hava yine karanlık.
“Tamam” dedim, “Sana biraz değişiklik lazım, tatile gitme ihtimalin de sıfır, çekimler var”... Aradım Ayhan Bey’i: “Hani butik bir yer vardı, gidiyorum, yerimi ayırtır mısınız?”
Gittim. Butik yer de Vatan Hastanesi’nin üçüncü katı oluyor bu arada ama haklarını yemeyelim, şık vallahi.
Üç gün dinlendim. Yan odamdaki kadınla ve refakatçisiyle kanka olduk, işte onların odasında mumlar ve ayıcıklı lamba vardı. Eroinman kız artık benim canım.
Hastabakıcı Kudret’le Aksaray’da gezindik, bana civcivler sevdirdi, bolca tavuk kanat yedik, sabahlara kadar pişpirik oynadık. Bu arada Kudret’in üzerine masör tanımam.
Ufuk Bey kadar yakışıklı başka bir psikiyatr var mı Türkiye’de, bilemem.
Kur yapıyorum sanmayın Ufuk Bey ya da sanın yani, sizi seviyorum.
Zeynep hemşire, bu ara Twitter’a pek girmiyorsun, neden?
Yasin Bey, hâlâ huysuz musun? Mübarek, sana bir daha eko çektiren taş olsun.
Dr. Bünyamin ne tatlı bir adamsın, bak işte seni yazdım, sonsuz teşekkürler, harikaydı seni tanımak.
Eylem, Ruken iyi ki varsınız.
Peki, şimdi ben nasılım?
Şükürler olsun, harikayım.
O üç gün orada olmak, o katta yatmak anlatılacak bir şey değil, yaşamak lazım. Ne kadar butik mutik de olsa neticede psikiyatri katı, bir sürü şeye tanık oluyorsunuz, bambaşka bir dünya, bambaşka bir tecrübe, orada da birkaç yaş aldım yine.
Ya işte böyle.
Yazdım, rahatladım. Sanırım.
Hayatı zorlamak lazım, ben kendimi bildim bileli bir o zorluyor beni, bir ben onu... Galiba bu da yaşamanın tek yolu.
Çevrenizde depresyonda olanlara iyi davranın olur mu, çünkü bu çok önemli.
** Önceki yazımın linki: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23709238.asp
Not: Kan anonslarınız ve kan vermek için Twitter’da bu adresi takip edin: @yardimmerkezi_

Yazarın Tüm Yazıları