Biber gazı Türkiye’nin dünyadaki yüzünü kızartıyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bir süredir ısrarla polisin biber gazı kullanmasının Avrupa Birliği müktesebatının bir parçası olduğunu belirterek, İstanbul polisinin göstericilere karşı başvurduğu önlemin Avrupa standartlarına uygun olduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

Başbakan, örneğin, geçen pazar günkü İstanbul mitinginde “Avrupa Birliği müktesebatına aç bak. Polis, biber gazını kullanır, yetkisi var...” diye konuştu. Dünkü grup konuşmasında bu görüşünü tekrarladı.
Başbakan “Aç bak...” dediğine göre, isterseniz bir açıp bakalım. Ancak açıp baktığımızda, gerçeğin pek de Erdoğan’ın zannettiği -ya da ona aktarıldığı- gibi olmadığını görüyoruz.
  
***
Evet, biber gazı konusunda mutlak bir yasaklama yok AB’de. Ancak, sağlık açısından yarattığı ciddi mahzurlar nedeniyle kullanımı önemli sınırlamalara bağlanmış durumda.
AB’nin resmi müktesebatı içinde biber gazı kullanımının esaslarına ilişkin spesifik bir yönerge yok. AB ülkeleri, insan haklarıyla ilgili bütün konularda olduğu gibi bu başlıkta da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (İÖK) ilkelerini uygulamakla yükümlü. Aslında AİHM de büyük ölçüde İÖK’ün ilkelerini, raporlarını esas alıyor içtihatlarını oluştururken.
Avrupa Konseyi üyeliği ve AİHM nedeniyle Türkiye açısından da bağlayıcı olan bu içtihatlar ve ilkeler, polisin biber gazını hangi durumlarda, hangi ölçülere göre kullanılabileceği konusunda bir dizi sınırlama getiriyor.

***    
Bu sınırlamalar için yeni bir çalışma yapmaya zaten gerek yok. Çünkü, insan hakları alanındaki iki önemli uluslararası otorite, son 48 saat içinde yaptıkları açıklamalarla biber gazı kullanımında uyulması gereken ölçüleri Türk hükümetine hatırlattı. Önceki gün Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ve dün de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay...
Pillay, açıklamasında “polisin aşırı güç uygulaması” konusundaki “kaygılarını” kayda geçirip, Türk hükümetine “polisin uluslararası alanda kabul edilmiş insan hakları normlarına uygun davranmasını sağlaması” çağrısında bulundu.
Türkiye, bu açıklamayla, 2013 yılında dünyanın gözü önünde BM İnsan Hakları Komiseri’nden açık uyarı alan bir ülke durumuna düşmüştür. Bu açıklamanın önemi, Pillay’in göstericilere verilen çok ağır karşılığın “sorunun hala önemli bir parçası olduğunu” vurgulamasıdır. Bir başka anlatımla, hükümete nazikçe “Sorunun bir parçası da sizsiniz” demiş oluyor Pillay.
Açıklamada şunları da söylüyor Komiser: “Göz yaşartıcı bombaların ve biber gazının insanlara yakın bir menzil içinden ateşlendiği ya da kapalı alanlarda kullanıldığı yolundaki haberler ve plastik mermilerin kötü amaçla kullanıldığına ilişkin iddialar süratli, etkili, şeffaf ve inandırıcı bir şekilde soruşturulmalıdır.”
  
***
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’in önceki gün yaptığı ve hükümete biber gazı konusunda AİHM içtihatlarına uyulması çağrısında bulunduğu açıklaması daha az önemli değildir. Jagland, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde gösteri özgürlüğünün ne şekilde sınırlanabileceği konusundaki AİHM içtihatlarının “çok açık” olduğunu belirterek, şöyle diyor:
“Güvenlik kuvvetlerinin güç kullanarak müdahale etmeleri gerektiği durumlarda, bu müdahale kesinlikle orantılı ve gerekli olmalıdır. Örneğin AİHM, bir dizi kararında, biber gazının–hastaneler dahil olmak üzere- kapalı yerlerde kullanımının gerekli ve orantılı olmadığına kanaat getirmiştir.”
   
***
AİHM içtihatlarında, ayrıca biber gazının sağlık açısından yol açtığı sorunlara kuvvetli bir şekilde dikkat çekiliyor. Örneğin mahkemenin 2012 tarihli Ali Güneş/Türkiye kararında, bu gazın doğrudan yüze sıkılmasının yol açtığı fiziksel ıstırap, ihlalin gerekçesi içinde değerlendirilmiştir.
Hastaneye biber gazı sıkılması ise AİHM’nin geçen yılki DİSK/KESK kararında yer alan bir ihlal nedenidir. Burada ihlalin gerekçelerinden biri polisin 1 Mayıs 2008’deki 1 Mayıs olayları sırasında Şişli Eftal Hastanesi’ne gaz bombası atmış olmasıdır.
Tabii, çok önemli bir konu daha var. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi, sağlığa dönük mahzurları nedeniyle şu koşulu da getirmiş hükümetlere: “İstisnai olarak açık alanda kullanılması ihtiyacı doğduğunda, söz konusu yerde açıkça belirlenmiş koruyucu önlemlerin bulunması gerekir. Örneğin, biber gazına maruz kalan kişilere derhal bir tıp doktoruna erişim ve rahatlatıcı önlemler sağlanmalıdır”.
Yaralıların bulunduğu bir otel lobisine biber gazı sıkılmasının ne anlama geldiğini AB müktesebatı açısından değerlendirmeyi okurlarımıza bırakıyoruz.
Yarın bu konuya devam edeceğiz.

Haberin Devamı

NOT: Bu yazı kaleme alındıktan sonra BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan da yeni bir açıklama geldi.

Yazarın Tüm Yazıları