‘İçki yasağı’ ile Beyoğlu bitiriliyor

Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği, 21 Mayıs’ta TBMM Plan-Bütçe Komisyonu’nda ‘Alkol Yasa Tasarısı’ olarak bilinen kanun teklifinin görüşüleceği toplantıya BEYDER, AÇEK, ÇEYDER, KADIKÖY PLATFORMU ve AGİD adına katılmış ve söz alarak görüşlerini komisyon başkanlığına ve üye milletvekilleri ile Sayın Mehmet Şimşek’e iletmiştir.

Haberin Devamı

Nispi iyileştirmelerin gerçekleştirildiği oturumda birçok maddeye dair teklifler kabul edilmemiştir.
Bu itibarla, söz konusu teklifteki 6. maddenin 6. fıkrası bilhassa Beyoğlu esnafı ve eğlence sektörü için ‘yaşamsal’ bir hal almıştır.
Şöyle ki; madde içinde geçen “Tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamaz” ifadesi, elinde içkisi ile kapı önüne sigara içmeye veya hava almaya çıkan müşteriler nedeniyle mekânı, işletmeyi suçlu (!) duruma düşürecektir.
Teklif ettiğimiz “Tesise dahil bahçeler, teras katları, eklentiler, işletmelerin cephe ve kapı önleri ile yerel idareden izin alınmış açık alanlar hariç” ibaresinin konulması kabul görmediği için, ilgili madde TBMM’de yasalaşırsa bir ‘Beyoğlu yasası-yasağı’ haline gelecektir.
Malum olunduğu üzere neredeyse iki yıldır Beyoğlu’nda yürütülen sokakta ‘masa–sandalye yasağı’ nedeniyle kapı önleri tesis sınırları içinde sayılmayabilecektir.Tüm kamuoyunu, partilerimizin değerli milletvekillerini ve basını sorun değil, çözüm üreten bir yasa için duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Haberin Devamı

Hani bu ağaçlar taşınacaktı

SARIYER, Uskum-ruköy’den yazıyorum. Malum son yıllarda arazi fiyatlarının tavan yaptığı İstanbul’un kuzey kıyılarında, Rumeli kökenli bir köy burası... Ancak bugünlerde en büyük sıkıntı köprünün bu köyün meralarının içinden geçecek olması. Maalesef inşaat çok hızlı bir şekilde ağaç katliamıyla başladı, ki bir günde 300-400 ağaç kesildiğini tespit ettik. Gün ağarırken başlayan motorlu hızar sesleri akşam ezanından sonra bile susmuyor. Yani günde yaklaşık 16-17 saat ağaç kesimi tam gaz gidiyor. Nitelikli çam, meşe, akasya ve kocayemiş ağaçları her gün teker teker devriliyor. Hani bu ağaçlar başka bölgelere taşınacaktı. Hepsi palavra! Rıfat SOYDAN

Selanik’te Atatürk Evi niye açılmıyor

LOZAN Mübadilleri Dernek Başkanı Esat Halil Ergelen diyor ki: “BİZ mübadil çocukları her yıl atalarımızın geldiği toprakları ziyaret etmekteyiz, ancak son bir yıldır bu ziyaretlerimiz buruk geçmekte, çünkü bir yıldır restore edildiği gerekçesiyle Selanik’teki evi ziyaretlere kapalı. 18 Haziran 2012 tarihinde ziyaretçilerine kapısını kapatan ev neredeyse bir yılı doldurmak üzere ama hâlâ kapılarını açamadı, oysa 5-6 ay içerisinde açılacağı söylenmişti.
Biraz araştırınca kısmi restorasyon sonrası çekilen fotoğraflara ulaştım ve yapılacaklar hakkında az da olsa bilgi sahibi oldum. Eğer bu bilgiler doğru ise evin içinde sadece panolar sergilenecekmiş, bunu söylemenin henüz erken olduğunun farkındayım ama böyle bir ziyaretgâh için bu malzemenin yeterli olmayacağı kanaatine vardım. Kuşkusuz bu işin profesyoneli değilim ama hiç değilse bu işle ilgili ‘akil adamların’ dikkatini çekebilmek için bir yazı kaleme alıp size resimleriyle birlikte gönderiyorum”.Restorasyondan ele geçirilen resimlerle düzenlenmiş bir yazıyı okuyunuz:
www.lozanmubadilleri.com/buruklugumuz-hayal-kirikligina-donusmesin-makale,90.html

Haberin Devamı

Duy da inanma...

Bahçeşehir’de gölete gökdelen

OKUR Hüseyin Tınal’ın aşağıdaki yazısını okuyunca “Böyle bir imar canavarlığı olamaz” dedik. Tınal’ın anlattıkları da şöyle:
”Uluslararası Habitat ödüllü Bahçeşehir Göleti’ne konut ve ticaret imarı verildiği söylendiğinde duyduklarıma inanmamıştım ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın web sitesine girdiğimde 2 emsal oranı ve serbest yükseklik ile konut, ticaret alanı vs. imar değişikliğinin askıya çıktığını gördüm. İmara açılan bölgeler Prestij AVM’nin devamında bir zamanlar golf sahası olarak planlanan yeşil alanlar. Buraya 6.5 metre yükseklik ile AVM vs. yapanları doğa 9 Eylül 2009’da affetmedi ve tüm göleti sular altında bırakarak intikamını aldı. (İki kişi öldüğü uzun yıllar saklandı.) Ancak bundan hiçbir ders almayanlar yine ortaya çıktılar ve şimdi de göletin orta yerine 2 emsal ile gökdelenler dikmeye çalışıyorlar. Yapılacak olanları düşünebiliyor musunuz, yeşilin orta yerine beton dikecekler. Sizden bu konuyu gündeme taşımanızı ve mutlaka sizin de bu yeşil katliamına karşı yapılacak mücadelede yardımlarınızı bekliyoruz. Bahçeşehir’deki tüm site yönetimleri ve dernekler bu konuda ortak tepki vermek üzere bir araya geliyorlar. Ulusal basının da gölet katliamına tepki vermesini bekliyoruz. Sn. Bakan Erdoğan Bayraktar’ın bu konuda bir bilgisi var mı çok merak ediyoruz. Adı ‘Çevre’ olan bir bakanlığın Bahçeşehir Göleti’nin tam orta yerine böylesine bir imara nasıl onay verdiğini ve askıya çıkan imar değişikliğini ilgili bakanlığın İstanbul İl Müdürlüğü bölümünde bulabilirsiniz”. Sıra Gülhane, Yıldız ve Emirgan parklarındaki göllere kadar gelir mi?

Haberin Devamı

OKUYUNUZ

İki gazeteci Hayri Kozakçıoğlu’nu anlatıyor

CENGİZ Mumay şöyle diyor:

SIKIYÖNETİMİN ilan edildiği 1978 yılında gazeteciliğe Siirt’te başlamıştım. O yıldan beri ‘olağan’ döneme hasret kalan Güneydoğu, 1987’den itibaren “olağanüstü hâl”le, daha doğrusu Hayri Kozakçıoğlu ile tanıştı. Hayri Kozakçıoğlu’nun OHAL Valiliği görevi 4 yıl sürdü; tıpkı benim de gazeteciliğimin sona erdirildiği tarih gibi...
Birçok olay sonrasında ve Güneydoğu’da gezerken çalışmalarına sıkça tanıklık ettiğim Kozakçıoğlu dönemini size biraz anımsatmaya çalışacağım:
15.8.1984’te başlayan PKK terörünün iyiden iyiye azdığı ve tavan yaptığı 1987 yılında sıkıyönetim kalktı, yerine olağanüstü hâl geldi. ‘Süper Vali’ lakabıyla bu makama atanan Kozakçıoğlu, dört yıllık görevi süresince, Güneydoğu  topraklarından ‘manşetlik haberler’ eksik olmuyordu.
Bir yandan PKK’nın köy katliamları dahil olmak üzere sürdürdüğü vahşet, öte yandan güvenlik güçleriyle ilgili dinmek bilmeyen “insan hakları ihlalleri” iddiaları Türk ve dünya basının manşetlerini süslüyordu.
Cizre’nin Yeşilyurt köylülerine “insan dışkısı” yedirildiği iddialarıyla birlikte tavan yapan bu manşetler, Kozakçıoğlu’nu iyiden iyiye basınla karşı karşıya getiriyordu.
Tarih 1990 başları... Yer TSYD Levent Lokali... Bilumum matbuat toplanmış, Hayri Kozakçıoğlu’nu dinliyor. Kozakçıoğlu hemen hemen her iddiayı soğukkanlılıkla yalanlıyor, insan hakları ihlallerinin bir anlamda normal olduğunu ima etmeye çalışıyor, basını ‘milli amigo’ olmaya çağırıyordu.

Haberin Devamı

HAYAT KURTARAN ADAM

- 12 Eylül darbesiyle birlikte tüm Türkiye’yi dev bir cendereye almıştı askeri sıkıyönetim... Ama bölgede darbeden de önce, 1979’da geçilmişti Sıkıyönetim uygulamasına. En son da Güneydoğu’dan kaldırılıyordu.
14 Temmuz 1987 günü, saat 17.00’de sıkıyönetim kalkacak ve yerine resmi adıyla ‘Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’ kurulacaktı. O gün Diyarbakır Valisi olan Hayri Kozakçıoğlu da Türkiye’nin ilk OHAL Valisi ya da gazetecilerin taktığı adla ‘Süper Vali’ olacaktı.
O gün Diyarbakır’daydık Cüneyt Arcayürek’le ve Türkiye’nin ilk OHAL Valisiyle röportaj yapan ilk gazeteciler olmak istedik.
‘Olur’ dedi Kozakçıoğlu:
Saat 17.00’de kararnamem açıklanacak. 17.01’den sonra burada olun.”
‘“Kürt”
demenin yasak olduğu yıllarda OHAL Valisi olan Kozakçıoğlu bölgeyi çok iyi biliyordu ve hiç abartmadan ama görevi gereği bildiği gerçekleri de açıklamadan işini yapmaya çalışıyordu. Bu yüzden olsa gerek OHAL Valisi olarak ilk demecini verirken “Ne kadar et verirlerse o kadar yemek yaparım” yaklaşımındaydı.

Haberin Devamı

CELAL BAŞLANGIÇ ANLATIYOR

GAZETECİ Celal Başlangıç, Kozakçıoğlu’nu şöyle anlatıyor:
- OHAL Valiliği’ni sıkıyönetimin yerine getiren dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın beklentisi çok netti, özellikle Batı’ya karşı yaşanan çatışmalarda devleti temsil eden tarafın sıkıyönetim komutanı olarak bir askerin olması yerine Kozakçıoğlu gibi sivil bir görevliyle uluslararası kamuoyunun karşısına çıkmak.
Bu değişiklik için askeri ikna etmek işin en güç yanıydı.  Özal da çözümü o zamanın Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’in akrabası Kozakçıoğlu’yu atayarak askeri ikna etmişti.
“Yazılmamak kaydıyla” çok özel görüşmelerim, bana yaptığı çok özel açıklamaları oldu Kozakçıoğlu’nun. Bugüne kadar meslek ilkelerim gereği bunları yazmadım, ama artık yazabilirim.

KÜRT PARTİSİ KURULMALI DEMİŞTİ

Kürtçe konuşmanın bile kanunla yasaklandığı yıllarda OHAL Valisi olarak özel sohbetlerimizde bana “Sorunun çözümü için Kürtçe serbest bırakılmalı, ayrıca bir Kürt Partisi kurulmalı” demişti.
O yıllarda bu demeç var ya, yalnızca Cumhuriyet’e manşet olmaz, Türkiye’yi sallardı. Ama “yazma” demişti, bugüne kadar da yazmadım.

HAYATIMI KURTARDI

Hayatımı da kurtarmıştı Kozakçıoğlu.
18 Haziran 1988’de büyük bir trafik kazası geçirdik Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde... Bir tankerin altına girmişti Cumhuriyet’in aracı. Gazetenin Güney İlleri İdare Müdürü Cebrail Demir ile şoför Kadir Kağnı hayatını kaybetmişti. Tek sağ çıkan bendim araçtan... Ama yaşama şansım yüzde 5’ti. Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal’in araması üzerine askeri bir helikopter gönderdi Kozakçıoğlu. Beni Diyarbakır’a, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaldırdılar. Hayatım kurtulmuştu.

DIŞKI YEDİRME

Yaklaşık altı ay sonra iyileşip ayağa kalkınca arkadaşım Cengiz Mumay’la birlikte ilk yaptığımız haber Cizre’nin Yeşilyurt köylülerine bir binbaşının “dışkı yedirme”si olmuştu. Öyle olmadığımı bildiği halde dönemin Özel Kolordu Komutanı Hulusi Sayın ile birlikte düzenlediği basın toplantısında adımı vermeden “Bu haberi yazanlar PKK’nın lehine haber yapıyor” gibisinden bir açıklama yapmıştı. Eminim bu sözünün doğru olmadığını söylerken de biliyordu Kozakçıoğlu.
Hemen arkasından toplanan OHAL Valileri toplantısında “Adamın hayatını kurtardık, hala aleyhimizde yazıyor” dediğini duydum.
Allah için doğruydu, hayatımı kurtarmıştı ve ben aleyhinde yazmıştım.
Bugün öğrendim ki, hayatımı kurtaran adam intihar etmiş.
Ne diyeyim, toprağı bol olsun.

Yazarın Tüm Yazıları