CIA’den teklif almadım alsam rahatsız olmam

Güncelleme Tarihi:

CIA’den teklif almadım alsam rahatsız olmam
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2013 00:00

Boston bombacılarının amcası Ruslan Tsarni, Washington'a yarım saat uzaklıktaki Montgomery'deki evinde Hürriyet'e konuştu.

Haberin Devamı

Washington’ın yarım saat kuzeyinde, bölgenin en zengin semtlerinden Montgomery’de yaşıyor. Ailesi ve altı çocuğuyla, iki katlı bir evde. 15 Nisan Boston bombalamasının, Çeçen kardeşler Tamerlan (26) ve Cevher (19) Tsarnayev tarafından yapıldığı anlaşılınca, Amerika onu televizyon kameralarının önünde bağırarak saldırıyı lanetleyen konuşmasıyla tanımıştı. Ancak olayla ilgili yeni detaylar ortaya çıktıkça işler karıştı. Ve baştaki sağduyunun sesi amca Ruslan Tsarni (42), birden hikâyenin en esrarengiz kişisine dönüştü. CIA’in 80’lerdeki en güçlü isimlerinden, radikal İslam ve Rusya uzmanı Graham Fuller’ın eski damadı olması... Neo-conların kontrolündeki Halliburton şirketiyle olan ilişkisi... Çeçen diasporasıyla yakın teması... Amca Tsarni’yi Boston olayının göbeğine oturttu. Ve ortalık zaten komplo teorileriyle doluyken, hakkındaki iddialar CIA elemanı olmasına kadar vardı. İşte Tsarni ile bu sırada buluşup konuştuk. Çok odalı, duvarları aile fotoğraflarıyla dolu, çok çocuklu, çok televizyonlu, tipik bir Amerikan ailesi evinde. Fuller’ın kızı Samantha Ankara Fuller ile olan evliliğini, yeğenlerinin Boston’daki Türk arkadaşlarını, Ermeni kökenli, sonradan İslam’a geçmiş Misha’nın rolünü, anneyi konuştuk.

Haberin Devamı

Tamerlan ve Cevher’le uzun süredir görüşmediğinizi söylemiştiniz.
- Evet 2009’dan beri. Tamerlan’da konuştuğumda, hayata dair yeni bakışını duyduğumda. Değişik konularda Arapça konuşmalar evet, ama dini cümleler değil kastettiğim. Boş laflar...

Çocuklardaki değişimi ne zaman fark ettiniz?
- Bunlar sadece konuşmalar, çok ciddiye almadım. Çünkü onları biliyorum. Bu insanları biliyorum. Ve ben büyük değişimlere inanmam. Çünkü insanlar hiçbir zaman büyük değişimler yaşamazlar.

Yakın mıydınız?
- Onlarla ilgilendim. Anneleri tarafından aramıza biraz mesafe koyulmuş olsa bile ihtiyaçlarıyla ilgilendim. Çünkü yardıma ihtiyaçları olduğunu biliyordum. Babaları çalışkan biri ama çocuklarına yeterince maddi destek sağlayamadı. Oto tamircisiydi.

Haberin Devamı

Çocuklar arada yardım ediyor muydu babalarına?
- Evet. Bir dükkan yok, eski otomobilleri alıp tamir edip satarlardı. Ama Tamerlan çok hırslı biriydi. Önünde çok büyük bir gelecek görürdü.

Boksta mı?
- Hayır, hayır. Boks sadece bir spor. Her şeyde. Müziği severdi, piyano çalardı, şarkı söylerdi. Onu sadece dans ederken görmedim. Yaptığı her şeyde iyiydi.

Bir yandan da babasına yardım ediyor.
- Elbette. Eğer yardım etmediğini görsem çok büyük hayal kırıklığına uğrardım. Daha ufak yaşlarda bile 17-18 yaşında iken sabah erken kalkar, babasıyla çıkar, bir bir  otomobilleri çekerdi. Kötü durumda otomobiller bulup satın alırdı.

/images/100/0x0/55ea4eacf018fbb8f87750fa

Haberin Devamı

ABD’ye yeni geldiği dönemden bahsediyoruz değil mi?
- 2003’te geldi. Bu durumda aşağı yukarı 16 yaşında gelmiş oluyor. Evet.

Ülkedeki yasal statüsü neydi o sırada?
- Göçmen olarak geldi.

Sizin bir yardımınız olmuş muydu?
- Babası sığınma talep etmişti. Babasından dolayı o da sığınma aldı. Yolculuğu da hatırlıyorum, İstanbul üzerinden geldiler. O, Cevher, iki kız kardeşi hepsi sığınma aldılar.

Türkiye’de tanıdıkları var mıydı?
- Arkadaşları yoktu, otelde kaldılar. Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nde son mülakatları vardı, sonra devam ettiler.

Yasal statüsü ne derece sorun oldu? Örneğin boksu çok sevdiği halde, Amerikan vatandaşı olmadığı için müsabakalarda resmi olarak dövüşmesine izin verilmediğini okudum.
- Bu onu ne kadar etkiledi şüpheliyim. Boks sadece spordu onun için.

Haberin Devamı

Babasıyla konuştunuz mu bu aralar? ABD’ye gelmekten vazgeçmiş.
- Sağlık durumu çok iyi değil. Genç ama son yıllarda çok hasta.

Nesi var?
- Birçok ameliyat geçirdi. Mideyle ilgili bir sorundu. Sonra başkası, sonra başkası...

Tamerlan ve Cevher anneye mi yakındır babaya mı?
- Anne bütün bu yaşananların sorumlusu. Anneyi severlerdi. Ama gerçek sevgiden bahsetmiyorum. Uğursuz bir sevgi bu. Benim onlardan uzaklaşmamın da tek sebebi budur. Anne çok etkiliydi.

Çocuklar üzerinde mi?
- Hem çocuklar hem de kocası üzerinde. Kocası kendi vücudundan çıkardığı başka bir vücuttu sadece. Üstelik çocukları için değil kendisi için olan bir vücut.

Baskın bir Çeçen kadınından mı bahsediyoruz?
- Hayır bir defa Çeçen değildir o. Kesinlikle etnik kökeni Çeçen değildir. Avardır. Dağıstanlıdır. Ve Çeçenlikle hiçbir ilgisi olmadığı gibi çocuklarının da Çeçenlikle ilgisi olmasını istemiştir.

Haberin Devamı

Ama baba Çeçen.
- Evet baba Çeçen ama çocuklar her zaman daha çok annelerine meyletmiştir. Ben burada etnisitelere girmek istemiyorum. Ama anne hiçbir zaman çocukların babaları gibi olmasını istememiştir. Çeçence bile bilmez çocuklar. Ayrıca anne Mahaçkale’de yaşıyor, Çeçenistan’da bile değil.

Anne dindar mı?
- Hiçbir zaman dindar değildi. Kıyafetini değiştirse bile, başörtüsü vesaireyle, dinle ilgisi yok. Konuşmak dışında. Onun gibi bir sürü dindar insan var. Gerçek hayatlarına uygulayamazlar. Kendi çocuklarına, ailelerine uygulayamazlar. Tanrı hakkında konuşurlar ama gerçekte ne hakkında konuştukları konusunda hiçbir fikirleri yoktur.

O zaman nedir bu? Etnik boyut yoksa, din yoksa bu bombalama nedir?
- Bilmiyorum. Ben de kendi kendime düşünüyorum. Ama şu anda bir sürü boşluk annede kesişiyor. Cevap annede. Bir de eve gelen bir yabancı var. İşe yaramaz başka bir pislik. Eve geliyor ve anne onların gözlerini açtığını söylüyor. Düşünebiliyor musunuz!

Kim bu?
- Aşağılığın teki. İslam’a sonradan geçmiş biri. Anne onun harika biri olduğunu ve eve gelip İslam’a ve gerçek hayata dair onların gözünü açtığını söylüyor. Kendisi ve oğlundan bahsediyor. Kocasından değil. Diğer çocuklarından değil. Sadece kendisi ve oğlu Tamerlan.

Siz gördünüz mü?
- Bakın, ben buna tanık olmadım. Ama Tamerlan’ın anlamsız işlere kalkışmasından sonra ağabeyimin bir arkadaşını aradım. ‘Ne oluyor bu genç adama’ diye sordum, ‘Annesi mi bu kadar değiştirdi’ dedim. O da bana ‘İslam’a yeni geçen biri var, beynini o yıkadı’ dedi. Adı Misha.

Ne zaman oluyor bu?
- 2007 civarında. Bana söyleyen abimin arkadaşı Hamza. Olaydan sonra ağabeyimin eski damadı Elmirza Khozhugov da bu olayı aynen anlattı. Gözleriyle gördüğünü söyledi.

O sohbetlerle radikalize mi oluyorlar?
- Ben bu kelimeyi anlamıyorum. Çünkü eğer biri radikalse Müslüman olamaz. Ama biri geliyor ve ‘Müzik iyi değil’, ‘Spor iyi değil, din buna izin vermez’ diyor. Bu çok akıl çelici.

Mişa mı?
- Evet ondan bahsediyorum. Adının Misha olduğunu da sonradan öğrendim. Etnisiteden bahsetmeyelim dedik ama daha önce bu kişi hakkında tek bildiğim Ermeni kökenli olduğuydu. Anlıyorum bu çok korkunç, şeytanca bir şey ve kimse bununla anılmak istemez ama...

Bir Ermeni’nin radikal bir Müslüman’a dönüşüp beyin yıkadığı iddiası biraz garip değil mi?
- Evet. Ermenilerin ne kadar güçlü bir kültürleri olduğunu biliyorum. Ama... Bakın ben kardeşimi tanıyorum. Ve dışarıdan bir yabancı gelse oğluna saçmalıklar anlatsa... ‘İslam böyle diyor’ dese. Çok saldırganca bir durum.

Ağabeyiniz ne yapmış?
- Misha bir gün gece geç saate kadar evde kalmış. Mutfakta Tamerlan ve annesiyle oturuyorlarmış. Ağabeyim gelmiş. ‘Bu adam bu geç saatte niye hâlâ burada’ demiş. Annesi de ‘Uzak dur. O oğluna bilgece şeyler öğretiyor’ demiş. Siz Türkiye’de hiç böyle bir şey gördünüz mü? Hayır olmaz. Eğer orada ben olsaydım, o neye dönüşmüşse dönüşmüş adamı çok fena yapardım.

Geçenlerde Tamerlan’ın Türk arkadaşları olduğu da söylendi. Siz tanıyor musunuz?
- Evet, biliyorum, çok çok nazik insanlar. Kırgız bir karısı var. Tanıştım. Adını hatırlamıyorum. Başarılı biriydi. Halı işi yapıyor. Şirketin ismi Yayla. Halıları tuttuğu büyük bir depoları var. Ağabeyim Anzor otomobillerini park etmek için oranın alanını kullanıyordu. Anzor’a çok yardım etti.

Siz ne iş yapıyorsunuz?
- Benim hukuk geçmişim var. Danışmanlık yapıyorum. Ama bunun konuyla ilgisi yok.

Sizin de hakkınızda çıkan bazı iddialar oldu.
- Hayır hayır. Biliyorum. Konuşmak istemiyorum onlar hakkında. Deli saçması şeyler.

Graham Fuller’ın da bir açıklaması oldu.
- Bakın Graham Fuller olağanüstü bir insan. Benim yakın olma onuruna eriştiğim en saygın Amerikan ailesi. Evet benim kayınpederimdi. Kızıyla evlendim. Ve CIA için yaptıklarını bilmeden onu harika bir insan olarak tanıdım. Altı dil konuşur. Amerika’ya gelip onu tanıdığım için çok şanslıyım.

Ne zaman geldiniz?
- 1995’te.

Sonra da Samantha Fuller ile mi evlendiniz?
- Hayır daha önce evlendim. Kırgızistan’da evlenmiştik.

Ama ben sizin Washington’da düğününüze katılan biriyle konuştum dün. Georgetown Üniversitesi’nden Müslüman bir ilahiyatçı da dua okumuş.
- O daha sonra oldu.

Sembolik mi?
- (Gülüyor) Bakın açıkçası benim öyle bir şey yapmak için param yoktu. Ben biraz para kazanıncaya kadar da yapmayalım, dedim. Graham, kişisel olarak, sen parayı hiç düşünme bile, dedi. Sadece arkadaşlar arasında güzel bir düğün oldu. Harika bir aile. Keşke onların isimleri bu olaya hiç karıştırılmasaydı.

Nasıl oldu?
- AP’den bir muhabir geldi. Bazı şirket isimlerinden bahsetti. Sizin gibi normal sorular sorarak başladı sonra buralara getirdi konuyu. El Kaide’ye bağış yapan bazı şirketlerle bağlantılar... Çeçen Uluslararası Kongresi’nden bahsetti. Ben onlara adresimi vermiştim. Dr. Mohammed Shashani’ye. Rus-Çeçen İhtilafı başladıktan sonra, burada DC’de kurulan bir sivil toplum örgütüydü. Paraları olmadığını söyleyip adresimi vermek için iznimi istediler. Ben de Graham’e söyledim. Graham ‘tamam’ dedi. O sırada evlerinin bodrumunda yaşıyordum.

Evlenmiş miydiniz?
- Evet, evliydik.

Örgütle bağınız ne boyuttaydı?
- Hiçbir şey yapmadım. Sadece adresimi verdim. Bir keresinde kağıtlar imzaladığımı hatırlıyorum.

Amerikan Hükümeti ile de bir bağınız olmuş. USAID için çalıştınız mı?
- Hayır hayır. Denetim şirketi Price Waterhouse özelleştirme reformunu yönetiyordu. Kırgızistan, Kazakistan, eski Sovyet ülkeleri, Bulgaristan, değişik yerlerde. Ben de Financial Markets International için çalışıyordum. Sonra projeyi başka bir denetim şirketi Arthur Andersen devraldı. Hepsi USAID’nin altında çalışıyordu. Taşeron olarak. Ben avukatlarla çalışıyordum. Hukuk işlerine bakıyordum.

Duke Üniversitesi’nde hukuk okumuşsunuz. ABD’ye gelişiniz onun için mi oldu?
- Hayır. ABD’ye evlendikten sonra eş statüsünde geldim. Sonra çalıştım. Sonra 1997’de Duke’e hukuk okumaya gittim. İki yıl sonra.

Bu aralar Graham Fuller ile konuştunuz mu?
- Hayır. Uzun süredir konuşmuyorum. 1999’da boşandık Samantha ile. Maalesef yürümedi. 2000’de yeniden evlendim.

Eşiniz Çeçen mi?
- Evet.

Halliburton şirketi ile ilişkiniz nasıl oldu?
- Halliburton için çalışmadım. Elbette üç-dört kontratımız oldu ama o kadar. Bakın ben bir sürü şirket için çalıştım, özgeçmişimi bulun bakarsınız. Bunlar ilgisiz şeyler. Halliburton için çalışmış olsam da nesi yanlış! Ya da CIA için çalışmış olsam nesi yanlış. Benim için hakaret sayılmaz.

İş teklifi aldınız mı?
- CIA’den mi? Ben mi? Hayır. Ama alsaydım, CIA beni işe almak isterse, bu beni rahatsız etmezdi. Ben CIA’de yanlış bir şey görmüyorum.

Herhangi bir istihbarat kuruluşuyla bağınız oldu mu?
- Hayır. Bakın bunlar nereden çıktı bilmiyorum. Nasıl körüklediklerine de şaşırıyorum. Olaya Çeçenleri ekliyorlar. Bunu kimler yapıyor emin değilim.

Sizin düşünceniz ne?
- Benim izlemimim, “Bütün Çeçenler kötü adamlardır” fikrini yaymaya çalışıyorlar. Musibet yaşandı. Şimdi Çeçenleri dünya genelinde kötü göstermeye çalışıyorlar. Bazı yabancı ülke temsilcilerinin açıklamalarını gördüm. “Gördünüz mü, bunlar kötü insanlar dememiş miydik” diyorlar.

Ruslar mı?
- Evet. Rus halkı değil ama Rus Hükümeti. Ben bütün devlet kanallarında bir bombalama olayı şüphelisinin ailesinin basın toplantısının aynı anda yayınlandığını hatırlamıyorum. Bunun arkasında bir şey var.

Bu olay bölgedeki Çeçenlerin durumunu etkileyecek mi?
- Böyle şeyler her zaman etkili olur. Eskiden Çeçenleri kim biliyordu. Şimdi herkes biliyor. Elbette etkileyecek. Ermeniler de çok sinirliler. Elbette onlar da bunu hak etmiyorlar. Ben Misha’dan bahsederken söyledim ama onları yaralamak istememiştim.

Bunun Çeçenlere karşı bir komplo olabileceğini düşünüyor musunuz?
- O kadar ileri değil. Bu saldırı Amerikalılara karşı yapıldı.

Saldırının arkasında biri olduğuna inanıyor musunuz?
- Evet. Öfkeli insanlar bulmak çok kolaydır. Öfkeli birini bulur, bir gerekçe yaratır, öfkeyi nefrete dönüştürürsün ve bu olur. Benim sorum bunu kim yaptı.

FBI’la bunları konuştunuz mu?
- Elbette konuştum. Ben bu işin çözülmesini en başta isteyen kişiyim. Size bir şey söyleyemem. Ama işlerini yapıyorlar. Ben bu ülkenin adalet sistemine güveniyorum. Eğer bu sisteme inanmayacaksam neye inanacağım. O saçma komplo teorilerine mi!

İşin duygusal kısmı dışında sizin hayatınız bundan nasıl etkilendi?
- Henüz bilmiyorum. Mahalledeki ilişkilerimden etkilenmedim. Etrafımdaki tanıdıklarımdan farklı bir şey görmedim. Ben zaten bu ülkeye o yüzden geldim. Ama şimdi gerisini göreceğiz.

Kendi işiniz var öyle değil mi?
- Evet. Hayatımı kazanmak için bir şeyler yapıyorum. Ama bahsetmek istemiyorum bunlardan, daha önce de söyledim. Bunların konuyla ilgisi yok. Tabii ki etkileneceğim. Etkilenmemem mümkün mü! ‘Keşke onların komşusu olsaydım’ diye düşünüyorum. En azından ne yaptıklarını görürdüm. Keşke polis olsaydım. Ne yaptıklarını bilirdim. Keşke...

Hakkınızda bir de dava gözüküyor. Kazakistan merkezli 6 milyar dolarlık bir para aklama suçlaması.
- Benim de düşmanlarım var. Londra’da devam eden bir dava. Niye adımı karıştırdıklarını bilmiyorum. Bazı isimler var bildiğimi ama bununla ilgisi yok.

Türk kökenli işadamı Selami Şehsuvaroğlu ile de bir ilişkiniz olmuş.
- Selami Şehsuvaroğlu’nun bunun içine neden çektiğinizi anlamıyorum. Bu şekilde insanlara zarar verirsiniz. Hiç kimse böyle bir olayla birlikte anılmak istemez. 2006’nın başından beri Şehsuvaroğlu ile konuşmadım. O zaman TPAO’daki bir sürü kişiden de bahsedebilirsiniz.

Konuşmak istemiyorsunuz.
- Şehsuvaroğlu, başkan yardımcısı olduğum Nelson Resources Limited’te 2001’den beri iş arkadaşımdı. Benim görevim hukuk işleriydi. 2005’te Mart ortasından Haziran ayının sonuna kadar, Big Sky Energy adlı bir şirkette iş geliştirmeden sorumlu başkan yardımcısıydım. O da başkan ve CEO’ydu. Dediğim gibi, haziran sonunda o şirketten istifa ettim. Sonra da onunla hiçbir ilgim olmadı.

Soyadınızı niye değiştirdiniz?
- Çünkü ‘Tsarnayev’ bir Rus ismi. Niye o ismi taşıyayım? Tsarni, Çeçen ismi. Öbür kardeşim de değiştirdi. Amerikan vatandaşı olurken size bir form veriyorlar. ‘İsminizi değiştirmek ister misiniz’ diye soruyorlar. O kutuya bir tık atarak yapıyorsunuz. Çok basit.

Peki bu sizce bir cihat mıydı?
- Cihat mı? Cihat nedir? Masum yaşamları söndürerek insanın hayatını bir kenara atması mıdır? Bunu, uğruna yaptıkları biri olmalı. Arkalarından ağlayacak biri olmalı. Irak mı Afganistan mı? Hadi ama. Kafkaslarda bizim kendi bir sürü problemimiz var. Hayatlarında hiçbir Iraklı ve Afgan tanımadıkları halde niye yapsınlar!

O zaman motivasyonları ideolojik miydi duygusal mıydı?
- İdeolojik değildi. Sadece onun söyleyebilirim. Ağabeyimi biliyorum. Hiçbir zaman çocuklarına bunun gibi şeyler öğretmez. Ama karısının öğrettiklerine de karşı gelemez. Bunu yapacak gücü yoktu. Şu Misha’ya bakın. Mishalar her zaman varlar. Genç insanları ayartan birileri her zaman olacak biz her zaman onlara karşı tedbirli davranacağız.

Hiç etrafınızdan bu olaydaki tavrınız yüzünden eleştiri aldınız mı?
- Bazıları neden inkâr etmedin, neden hemen kabullendin diye beni eleştiriyor. Hayır. Eğer inkâr etseydim, olayda ölenlerin yakınlarına, yaralananlara saygısızlık ederdim. Herkesin çıkıp bunu kınaması gerekiyordu. Ben de onu yaptım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!