Alevi açılımının gerçek mimarıydı

ALMANYA Alevi İslam Birliği (AAİB) Genel Başkanı Alişan Hızlı’nın (64) cenazesi bugün Solingen’deki Warld Camisi’nden kaldırılarak kentteki Müslüman mezarlığında toprağa verilecek.

Haberin Devamı

Hızlı, 8 aydır mide kanseri ile savaşım halindeydi. Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Yaşar Bilgin kendisini Giessen Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırmıştı. Alişan Hızlı ile Alanya İncekum’da tatilde iken tanışmıştık. Tunceli’nin Ovacık ilçesinden 16 yaşındayken, ağabeyinin yanına gitmiş; sıcak ateşin karşısında ağır balyozları sallamış; 3 bin kişinin çalıştığı Solingen’de Krompres Çelik Jant Fabrikası’nda sendika temsilciliğine seçilmiş; 1978’de Cumhurbaşkanı Walter Scheel tarafından Türk işçileri adına ödüllendirilmişti.

“Ben Aleviyim” demez, “Ehl-i Beyt’im (Peygamberimizin temiz-pak ailesinden)” derdi. Almanya’daki Sünni-Alevi bütün Türklerin samimi dostluğunu kazanabilmiş ender, hatta yegâne insandı denebilir. İşçilik, sendika temsilciliği, cemaat önderliği, STK temsilciliği, cami üyeliği, Alman-Türk dostluğu, konsolosluk hizmetleri gönüllüsü vb. bütün sosyal, dini ve kültürel alanlarda, hepsini birlikte gerçekleştiren, bitmez enerji ve özveriyle çalışan bir gönül insanıydı Alişan... Bu yüzden bazı radikal Alevilerle her zaman çatışma halindeydi.

Her yıl Muharrem ayında Almanya genelinde aşure törenlerini organize eder, bu törenlere Türkiye’den parlamenterler ve bakan düzeyinde katılımın yanında Türk-Alman, Alevi-Sünni binlerce insanın kaynaşmasına vesile olurdu. Meşhur ‘Alevi açılımları’ hiç kimsenin gündeminde değilken Alişan Hızlı bunun canlı ve samimi bir örneği olarak adeta ‘mimarı’ydı. Türkiye’ye her gelişinde mutlaka Diyanet İşleri başkanlarını ziyaret eder, onları bu fikre angaje ederdi. Avrupa’daki cem ibadetlerinin icrası için ilk defa Alevi dedelerinin Diyanet’ten ‘görevli’ pasaportuyla vize almalarını sağlayan da oydu. Solingen’deki Bürosu Türk-Alman gazeteci, bilim insanı, din adamı, siyaset ve devlet adamlarıyla binlerce insanın uğradığı, ağırlandığı sosyal bir mekândı.

Solingen Merkez Camisi’nde 2002-2006 yılları arasında imamlık yapan ve şimdi Türkiye’deuzmanlık alanı uygulamalı sosyoloji ve insan hakları olan Alaaddin Yanardağ, Diyanet’in Strateji Geliştirme Başkanlığı biriminde çalışıyor. Hızlı’yı şöyle tanıttı Yanardağ:

“Benim din görevim süresince cuma ve bayram namazlarına camimize gelir, saftaki yerini alarak namazını kılardı. Ramazan aylarında bedelini şahsen ödeyerek iftar, sahur ve namaz vakitlerini gösteren imsakiyeleri bastırır, camiye hediye ederdi. Biz de cemaate dağıtırdık. Böylece herkesin duasını alırdı”.

Kurucusu olduğu Almanya Alevi İslam Birliği (AAIB) Başkan Yardımcısı Remzi Meziroğlu, Hızlı’nın ölüm haberinin bütün toplumu derinden sarstığını belirten bir açıklama yaptı.

Vasiyeti gereği cenaze töreninin de birlik ve beraberliğe sahne olacağını belirten Meziroğlu,

“Rahmetli cenaze namazını imamın, dualarını ise dedenin yapmasını istemişti. İstediği gibi Alevi-İslam inancına göre defnedeceğiz” dedi.

Edirne Havsalı Nigar Hanım’la evli olan Hızlı’nın Zerrin ve Berrin adında iki kızı ve bir torunu bulunuyor.

Haberin Devamı

Laiklik

Haberin Devamı

“Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır. Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir. Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır.”
(1930, Kırklareli- Mustafa Kemal ATATÜRK)

İşveren, işçisini keyfi olarak işten atamaz

BOĞAZİÇİ Eğitim ve Danışmanlık firmasının, ‘İşçi nasıl atılır’ biçimindeki abartılı ilanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde büyük tartışma konusu oldu. 27 Nisan’daki seminerde konuşmacı olarak bulunacakları bildirilen Bakanlık Çalışma Genel Müdürü Dr. Ali Kemal Sayın ile SGK İstanbul İl Müdür Yardımcısı Ersin Umdu bu ilan karşısında konuşma yapmayacaklarını açıkladılar.

Umdu, “Bana, konuşmanın ‘İş akdi feshinin sosyal güvenlik hukuku açısından sonuçları’ başlığını taşıyacağı bildirildi. Ama değiştirmişler. İlgi çekebilmek için daha çok katılımcı gelsin diye ilanı abartmışlar... Durumu köşenizden okuyunca kendilerini arayarak, ‘Biz bu işte yokuz’ dedim. Bizim işçi haklarını savunan kitaplarımız var. Nasıl ‘işten çıkartma stratejileri’ eğitimi verebiliriz” dedi ve şunları ekledi: “Ben işçi emeklisi bir babanın oğluyum. Kesinlikle işçi düşmanlığı gibi bir durumum söz konusu olamaz. Bununla birlikte 10 yıldır yaptığım SGK müfettişliği ve İl Müdür Yardımcılığı görevimde işçi hakları, sigorta tespitleri ile ilgili yüzlerce makale yazdım. Ayrıca mesleki çalışmalarımın yanında İTO, İSMMMO, Sendikalar vs STK’larda işçi hakları üzerine onlarca konuşma yaptım. Mesleki dergilerde, gazetelerde makaleler yayınladım. Örneğin; “İşveren işçisini işten keyfi olarak işten çıkarabilir mi?” başlıklı makale şahsıma aittir. Söz konusu organizasyonda konu tarafıma ‘İş akdi feshinin hukuki sonuçları’ olarak ilan edilmesine rağmen malum başlıkla ilan edildiğini fark etmem üzerine panele katılmayacağımı şirket yetkililerine ilettim. Ayrıca konu içeriğinde sigortalıların işe giriş bildirgesi ve işten ayrılış bildirgesi ile ilgili şekil ve süre şartları olarak salt mevzuat konusu izah edilecekti. Kısacası işçi lehine konuşma yapılacaktı.

Haberin Devamı

Herşey Hilmi Özkök’le başladı

ESKİ Genelkurmay Başkanlarından Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri’nin brövesinden Atatürk silütenini kaldırılması için talimat vermiş, yeni bir bröve çalışması bile yaptırmıştı.

Eleştiriler karşısında Özkök, “Atatürk kalbimizde, birde brövede yer alması gerekmiyor” şeklinde garip bir savunma yapmıştı.

Ancak, büyük tepki üzerine bu işlemden geri adım atılmıştı.

Atatürk’ün silüteninin çıkarılmasına o zaman,  Ergenekon’dan yargılanan komutanlar yoğun muhalefet etmişlerdi.

Atatürk ve T.C.’yi zihinlerden silme girişiminin ilk adımı böyle geri tepmişti.

Aynı oyun, bu kez Sağlık Bakanlığı üzerinden oynandı. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın bu çağrısına nedense bazı illerin valilikleri de uydu ve ‘T. C... Valiliği’ ibaresi yerine sadece ‘Valilik’ yazan sade bir tabela asıldı.

İşgüzar bir Üniversite Rektörü, İnternet sayfasından Atatürk silüteni sildirdi. Tepkiler karşısında ise aynı sözcüklerle savunma yapıyorlar:

“Atatürk Kalbimizde yaşıyor”, “Türkiye cumhuriyeti’nin adı değişmedi!”

Hilmi Özkök tüm bu gelişmelerin öncüsü olarak Ergenekon’da arkadaşlarını savunmaya gitmemesi bugün daha iyi anlaşılıyor. ’Ete soğan doğramam’ meselesinin içyüzü de böyle ortaya çıkmıştı.

Haberin Devamı

Gençlerbirliği 90 yaşında

CUMHURİYET’in ilanı ve Ankara’nın başkent oluşuyla bir yaşıt; Gençlerbirliği...

Gençlerbirliği Spor Kulübü’nün Kuruluşunun 90. Yıldönümünü 13 Nisan 2013 Cumartesi, 17.00’de Abidinpaşa Köşkü’nde Tanıl Bora’nın “Ankara Rüzgârı: Gençlerbirliği” Konulu Söyleşisi ile Kutluyoruz.

Siyah-kırmızı renklere sahip olan Gençlerbirliği Spor Kulübü’nün resmî kuruluş tarihi 14 Mart 1923’tür. Gençlerbirliği, “Taş Mektep” olarak bilinen Ankara Sultanisi’nin (Ankara Erkek Lisesi /Atatürk Lisesi) ünlü Beden Eğitimi öğretmeni ‘Badi’ Ekrem Bey’in okul futbol takımına almadığı 7’nci sınıf öğrencileri tarafından kurulmuştur. Başlangıçta bir futbol kulübü kimliği taşımasına rağmen, çok geçmeden Cumhuriyet Ankara’sının pek çok alanda faaliyet gösteren bir spor kulübü olmuştur. Atletizm, basketbol, voleybol, hentbol, boks, güreş, yüzme, kayak, atıcılık, pinpon, tenis, eskrim, jimnastik, dağcılık, bisiklet, satranç bunlar arasındadır.

Gençlerbirliği, Ankara futbol liginde 1929–30, 1930–31, 1931–32, 1932–33, 1934–35, 1939–40, 1940–41, 1945–46, 1949–50, 1950–51 sezonlarında şampiyon olmuştur. 1941’de final maçında Beşiktaş’ı 4–0; 1946’da Beşiktaş’ı 2–1, Eskişehir Demirspor’u 4–2 yenerek iki defa Türkiye Futbol Şampiyonluğunu kazanmıştır. 1959’da kurulan Türkiye Futbol Ligi’ne birinci sezonda katılan Gençlerbirliği, 1965–66 sezonunda 3’ncü olarak en iyi derecesini elde etmiştir. 1987 ve 2001 yıllarında Türkiye Kupası’nı kazanarak Başkent’e büyük bir coşku katmıştır. Ankaralıların, Başkentlilerin en büyük özlemlerinden biri, Gençlerbirliği’nin Süper Lig Kupası’nı da Başkent’e getirerek, Başkent Ankara’yı taçlandırmasıdır.

Gençlerbirliği Spor Kulübü’nün Kuruluşunun 90. Yıldönümünü 13 Nisan 2013 Cumartesi günü 17.00’de Abidinpaşa Köşkü’nde Tanıl Bora’nın “Ankara Rüzgârı: Gençlerbirliği” Konulu Söyleşisi ile Kutluyoruz… Bu coşkuyu Değerli Basın Mensuplarının ve Ankaralı Hemşerilerimizin bizlerle birlikte paylaşmanızı dileriz.
Dr. Metin ÖZASLAN- Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı

Haberin Devamı

Noyan Özkan ve Gülçin Çaylıgil’i unutma

ÇAĞDAŞ hukukçuların yüz akı ve devrimci avukatlığın 60 yıllık hafızası artık bizimle değil. Gülçin Çaylıgil “İsyankar olun, muhalif olun. Kuzu kuzu oturmayın”  derdi Stajyerlerine ve kendisinin de müdürlük yaptığı staj eğitim merkezinde ders verdiği yeni avukatlara.

12 Mart ve 12 Eylül faşist darbelerine karşı hep başı dik ve haklının yanında oldu. Deniz Gezmiş’lerin, pek çok aydın ve devrimcinin savunmanlığını yaptı. Adalet mücadelesini hep sürdürdü. O hep kendini devrimci olarak gördü ve öyle son nefesini verdi.

Derneğimizin onuru ve gururu olarak hep anılacaktır.

Yakın zamanda Noyan Özkan ve Şimdi Gülçin Çaylıgil…

Ama sizlere sözümüz olsun, and olsun ve şart olsun ki bıraktığınız mirasa kıskançlıkla sahip çıkacağız. Bu ülkede devrimci avukatlar var dedirten geleneğin bayrak koşucuları olacak ve sizden aldığımız bayrağı bizden sonrakilere özenle teslim edeceğiz.

Gözünüz arkada kalmasın...

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi

Yazarın Tüm Yazıları