Alma ceylanın ahını

NE demişler, “Alma ceylanın ahını çıkar aheste aheste...” Tamam, böyle dememişler, biz de biliyoruz fakat bu durumda ceylanların “ah”ıdır söz konusu olan.

Yıl 1997. Memleketin konuştuğu mevzular arasına “ceylan derisi koltuk” da sıkışıveriyor.
Hatırlayacaksınız, TBMM’nin Genel Kurul salonu için İtalyan koltuk siparişi epeyce çene ve bilek yormuştu.
Tanesi 4 bin 800 dolardan 600 koltuk alınması epeyce eleştirilmişti. Ocak 1998’de gazeteci Nurdan Bernard, Sabah gazetesi için koltuğun üreticisi firmanın yetkilileriyle konuşmuştu.
Bu röportaj sayesinde koltukların İtalya’dan çıkışının 2 bin dolar civarında olduğunu, aradaki yaklaşık 3 bin doların faturayı kesen firma tarafından “indiragandi” edildiğini filan anlamıştık mesela.
Toplam 22 milyon dolar harcanmış, avizeyse avize, ahşapsa bubinga ağacı denilerek salon düzenlenmişti.
O koltuklar, o salon ne günler gördü, hep beraber seyrettik. Şimdi, aradan 16 yıl geçtikten sonra TBMM’nin günah keçisi (bu durumda günah ceylanı) ilan edildi turuncu koltuklar.
TBMM’deki gergin havanın sebeplerini araştıran ve Meclis Başkanlığı’na önerilerini sunan CHP Muğla vekili Nurettin Demir, “Turuncu renk insanda ‘Kime saldırayım?’ duygusu oluşturuyor” tespitinde de bulundu.
Tek tespit bu değildi elbette.
Elektrik kaçağı yapan mikrofonlardan bünyeye alınan “negatif elektrik”, genel kuruldaki “yapma çiçekler” ve bozuk akustik de kavgaları tetikleyebiliyor Demir’e göre.
Aslında bu veya buna benzer tespitler Demir’den birkaç yıl önce AKP’li Faruk Çelik tarafından da yapılmıştı.
Koltukların değişimi, daha huzur verici renklerin kullanımı (Mavi? Pembe? O yea!), çarpmayan mikrofonlar, gerekirse bir feng shui komisyonu ve elbette buna bağlı ikebana alt komisyonu vesaire ilaç olur mu, heves kaçıracak kuşkularım ve endişelerim var.
Vekillerin ellerine, kollarına, dillerine, terbiyelerine, genel olarak kendilerine hâkim olmaları, böyle olgun insanlara dönüşmeleri “neredeyse imkânsız bir beklenti” olduğuna göre, dekoratif demokrasi uygulamalarından medet ummak gerekiyor herhalde.
Naçizane bir de öneriyle katkıda bulunmak isterim. “Öfke kontrolü” konusunda şirketlere veya kurumlara destek sağlayan bir klinik var.
Web sayfalarında (www.ofkekontrolu.org) “işyerinde öfke kontrolü” hususunda şöyle önerilerde bulunuyorlar: “İyi uyuyun... Düşmanca atıflardan kaçının... Gerçek sorunu belirleyin... Dayatmalardan kaçının... Kişisel farklılıklara saygı gösterin... Hadiseleri kişiselleştirmeyin vb.”
İşte böyle hisler ve temennilerle yüce Meclis’i selamlıyor, huzurlarınızdan ufaktan ve seri adımlarla uzaklaşıyorum...
Yazarın Tüm Yazıları