‘Borç alan, emir alır’ sözü herkes için geçerli

TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklı-oğlu’nun, Anadolu’daki işadamlarına yaptığı, ekonomik disiplinin önemini işlediği konuşmalarında sık kullandığı bir söz vardı: “Bugün borç alan yarın emir alır”. Hisarcıklıoğlu, Sultan Süleyman’ın bu meşhur sözünü örnek gösterip, “Eğer hükümetler birilerinden emir almaktan hoşlanmıyorsa, kemikli duruş istiyorsa, bütçe açığı vermemeyi becerecek. Bütçeniz sürekli açık verirse, dış borca muhtaçsanız IMF’nin de, Dünya Bankası’nın da, ABD’nin de, AB’nin de karşısında dik duramazsınız” derdi…

Haberin Devamı

Güney Kıbrıs Rum Parlamentosu’nun AB’nin kendisinden talep ettiği “mevduata vergi”yi reddettiğini duyunca, ister istemez bu sözler geldi aklıma.

Halkın, AB’nin istediği bu düzenlemeye karşı ciddi direnç göstermesi üzerine, Hükümet partisinin bile çekimser kaldığı bir oylamada muhalefetin oylarıyla bu vergi reddedildi. AB’nin vereceği yardım olmazsa Rum ekonomisi çökecek. Bunun için Rum bakanları, bu ülkede büyük yatırım ve tasarrufu bulunan Rusya Cumhuriyeti’nden yardım istiyor. Daha önce verdiği borçları ertelemesini, banka satın almasını, yeni borç vermesini istiyorlar.

AB ise Rusların bu işe karışmasını istemiyor. Zaten Rus ekonomisi ile fazla yakın bulduğu Rum ekonomisinin daha fazla Rusya’ya bağlanması, AB’nin istediği bir şey değil.

Haberin Devamı

Yani AB de biliyor ki; borç başta olmak üzere her yönden bağımlı olan dolayısıyla siyasi olarak etkisi altındaki Rum Cumhuriyeti, Ruslara bu kadar bağlanırsa, siyasi yaptırımı hiç kalmaz. Birlik içinde kalmasının da anlamı olamaz. Yani “bugün borç alan yarın emir alır” sözünün, kendileri için olduğu kadar, Ruslar için de geçerli olduğunu iyi biliyorlar.

Bu kadar küçük bir ekonominin tüm AB’yi, euro’nun değerini nasıl olumsuz etkilediğini, hafta başından itibaren yaşıyoruz. Sadece AB değil tüm küresel ekonomi, küçücük Rum ekonomisi nedeniyle yeniden dalgalanmaya başladı. Demem o ki; Yunanistan’da nasıl olduysa, Rum Cumhuriyetinde de öyle olacak; itirazlara rağmen sonunda bir çözüm bulunacak, yani Rumlar emir alacak...

Bu arada Türkiye’nin son dış borç rakamlarını gördünüz mü? Sadece Ocak ayında kısa vadeli dış borç 6.6 milyar dolar arttı, 1 yıl için ödenecek dış borç miktarı 150 milyar doları buldu.

Böylesine bir bıçak sırtı iç siyasi süreçte, İsrail, Suriye, Irak, İran örneklerindeki gibi dışarıda yalnız kaldığımız bir ortamda, borcun bu kadar artması hayra alamet olabilir mi?

KREDİ ARTIŞ HIZINDA TARTIŞMA BÜYÜYOR

Böylesine kritik bir süreçte Merkez Bankası’nın, haklı olarak, dengelerin bozulmasından korktuğunu, bunun için temkinli bir büyüme oranında kalınmasını istediğini görüyoruz. Ancak bu talep belli ki Hükümet tarafından kabul görmüyor.

Haberin Devamı

Merkez Bankası bu amaçla kredi artış hızının yüzde 15’de kalması konusunda ısrarlı ancak Hükümetin, Başbakanın ekonominin daha da canlanmasını istediği için olsa gerek, bu sınırlamayı uygulayacak olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yönetimi, bu sınırı uygulamak istemiyor.

Merkez Bankası sadece bu sınırlamanın önemine ilişkin yeni bir araştırma notu yayımladı. Özellikle 2011-2012 yılları gibi, kredilerin artış hızında önemli değişimler yaşanan dönemleri takiben, iktisadi faaliyet-kredi ilişkisinde kredi büyümesinin yanı sıra kredi ivmesinin de dikkate alınması gerektiğinin vurgulandığı notta, “Bu çerçevede, 2013 yılında TCMB tarafından referans olarak alınan yüzde 15 civarında bir kredi büyümesinin kredi ivmesinde belirgin bir artış anlamına geldiği ve iktisadi faaliyette bir önceki yıla göre hızlanma ima ettiği gösterilmektedir. Bu şekilde bakıldığında, 2013 yılı için yüzde 15 civarında bir kredi büyümesi, kamuoyundaki yaygın kanının aksine, Orta Vadeli Program’daki iktisadi büyüme projeksiyonlarıyla büyük ölçüde uyumlu” denildi.

Haberin Devamı

Ekonomi yönetimindeki görüş farklılığının bu noktaya gelmesi de hayra alamet değil.

Yazarın Tüm Yazıları