2013, ne olur artık biraz dur

2013’e girdiğimizden beri gün olmuyor ki bir değerin ölüm haberini almayalım.

Haberin Devamı

Tabii bu demek değil ki sadece işlerinde isim olmuş insanlar ölüyor. Kim bilir hangi evlerde, hangi hastanelerde, kimlerin yüreklerine acı düşüyor.

En son Metin Serezli’yi uğurladık, mekânı cennet olsun.

Ölüm demişken bazı şuursuzlara da iki kelam edeceğim. Yahu Nejat Uygur’u ve Münir Özkul’u bir rahat bırakın.

Adam gibi araştırıp öyle yapın haberlerini. Rekor sayıda ölüm haberini yaptınız. Her şeyden önce ayıptır ve günahtır.

Yine ölüm demişken şu biyografi yazma olayına da geleceğim.

Bir ünlünün biyografisi yaşarken yazılır, onun ağzından kaleme alınırsa biz de okumaktan keyif alırız.

O öldükten sonra yapılan her iş, ölünün üzerinden prim yapmaktır.

Biz de düştük o kuyuya, “Mizahın Abisi Oğuz Aral” diye bir kitap var piyasada, yarısından çoğu fasarya.

Haberin Devamı

Anan yazsa inanmayacaksın bu kitaplara.

Hadi dürüst olalım

Birkaç gündür aklıma takılıyor. Neden hep ünlü insanların çocukları onların yaptıkları işleri yapıyor?

Tamam, ünsüzünki de çoğunlukla aynı topun altına giriyor, yani doktor bir ananın, babanın çocuğu da muhtemelen doktor oluyor.

Ama o okulu kazanabilirse doktor olmaya göz kırpabiliyor, ha üstüne de altı sene okuyor ve bu işin uzmanlığı, zorunlu hizmeti, osu, busu da ekleniyor...

Peki bizler?

Tabi ki istisnalar dışında birçoğumuz okumadan geliyoruz bir yerlere.

Tiyatrocuların, ses sanatçılarının ya da sinema sanatçılarının çoğunun şu dönemde ünlü olan çocukları konservatuvar mezunu falan değil.

Ben de bu gruba dâhilim.

Gerçi benimkinin okulu yok, o da ayrı.

Üstelik de dikkat edin, çoğu ünlü çocuk anası babası öldükten sonra şana şöhrete kavuşuyor.

Peki, gerçekçi olalım.

Hangisi doğru?

Genlerden mi?

Yoksa gidene olan özlemden, sizlerin çabuk kabullenmesinden mi?

Çoğunun tiplerinin de benzer olmasından mı?

Yoksa bu isimlerin bazı kapıları daha çabuk açtırmasından mı?

Aklıma takıldı.

En iyi siz bilirsiniz, sorayım dedim?

Akıllı kadın dayak yemez

Hülya Avşar bunu demiş.

Doğru da demiş.

Dayağı aptal kadın hak eder.

Aptalsan baştan razı olacaksın, kıracaksın mıçını, yiyeceksin dayağını...

Adam alkollü mü geldi, susacaksın.

Haberin Devamı

İki kuruşa ev geçindirip evlat mı bakmaya çalışıyorsun, “ya şükür” deyip adamın ayaklarını yıkayacaksın.

Baktın adam çok sinirli, yapacaksın bir bavul, kaçacaksın üç gün ya Paris’e ya Londra’ya.

Arada fanteziler üreteceksin, aldatılıyorsan da hatayı kendinde arayacaksın.

Yer yok yazamıyorum.

Ne diyeyim, yiyorsan dayak sen salaksın.

Hepimizin Avşar imkân ve olanaklarıyla yaşadığı şu ülkede hatta dangalaksın.

Yazarın Tüm Yazıları