Bali’den çözüm sürecine katkı

TÜRKİYE Cumhuriyeti devleti kurulalı 90 yıl olmuş. Anadolu’da iki bin yıldan fazladır Türk’ün yaşadığı biliniyor.

Haberin Devamı

İlk Meclis’ten bugüne kadar Meclis’te Kürt vekil vardı. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa kadar da çıktılar. Madem Güneydoğu’daki Kürt yurttaşların hayatlarında sorunlar vardı...
1- Biricik oğlunu askerliğini yapsın deyip göndererek, oğluna yapacağı düğün telaşıyla yaşarken şehit cenazesi alan Manisalı Ayşe Teyze’nin ne suçu var?
2- Büyük oğlunun şehit cenazesini alıp küçük oğluna ‘Artık evin beyi sensin’ diyen Balıkesirli Fatma Teyze’nin suçu nedir?
3- Askerdeki yavuklusuyla beraber şafak sayıp nişanlısının cenazesine sarılan Gamze’nin nedir suçu?
4- Bu terör belası yüzünden 40.000 insan kaybettik. Telafisini yapmak için mi en az 5 çocuk istersiniz?
5- 30 yılda milyarlarca lira boşa harcanmış para olduğunu düşünmüyoruz elbette. Milletin cebinden ‘Terörü engelleyeceğiz’ diye harcadığınız milyarların ne için harcandığı İmralı ile görüşmeye karar verdiğinizde ortaya çıktı.
6- Bütün cahiller gibi sizler de bu dönen oyunun Türkiye’den Kürt devletçiği çıkarıp oradaki doğal kaynakları, pek tabii petrolü, kapitalist Kürt burjuvasinin diğer emperyalist kapitalistlerle bölüşülmesi olduğunu görememektesiniz.
7- Terör belası Suriye’de de burada da aynı şekilde işliyor. Bundan önce Guatemala, Panama, Küba, Venezuela, Afganistan, Irak’ta olduğu gibi... Hâlâ daha görmeyecek misiniz?
8- Bütün bunlar daha fazla kâr (profit) peşinde koşan emperyalist kapitalist güçlerin oyunudur. Diğer adıyla paraist... İşleri güçleri daha çok para olan bu insancıkların yaptıkları oyunları daha bilmeyecek misiniz?
9- Son olarak Meclis’in ve tabii hükümetin de içindeki Kürt vekillerin onlarca yıldır yapmadıkları şeyler;
a) Güneydoğu’ya okul, hastane, yol, fabrika götürmek.
b) Doğudaki insanların da insan gibi yaşamalarını sağlayacak önlemleri almak.
c) Doğuda insan ticaretinin her türlüsünü, silah ve uyuşturucu kaçakçılığını önleyici tedbirleri almak.
d) Ulusun her bireyinin yaşadığı her yerde huzur içinde olmasını sağlayacak güvenlik tedbirlerini almak.
Yukarıda sıralananları yapmadıklarını biliyorsunuz. Onlarca yıldır bunu yapsalardı terörün dayanağı olur muydu? Bu kadarcık basit bir düşünceyi akıllarına getiremediklerini düşünüyor olamazsınız? Neden bunları yapmadıklarının cevabı açık değil mi?
Fahri KARATAŞ
Bali / Endonezya

Haberin Devamı

Milletvekili oto tanıtım kartının öbür yüzü

Haberin Devamı

Bir vekilden protesto

ESKİ ve yeni milletvekillerine verilen otomobil tanıtım kartlarının kötüye kullanımını ben de şiddetle protesto ediyorum. Bu konu milletvekili sıfatıyla beni çok rahatsız ediyor. Bu kartın esası üç değil, eskiden olduğu gibi iki olmalıdır. Birisi vekilin kendi arabasına, diğeri eşinin arabasına. Danışmanlara zaten ayrıca kart veriliyor. Bir insan aynı anda iki arabaya binemez herhalde.
Bu tür uygulamalar, halk arasında da yanlış yorumlara, hatta dedikodulara yol açabiliyor. Vekillerin aleyhine antipati yaratıyor. ‘Vekiller çift emekli maaşı alıyorlar’, ‘THY % 50 indirimli’, ‘Seçim masraflarını parti karşılıyor’.. gibi aslı astarı olmayan birçok şehir efsanesinin üzerine tuz-biber oluyor. TBMM bahçesinde arabadan geçilmezken, gerçek kullanıcılar park yeri bulamıyor.
Bu konuda radikal bir çözüm isteniyorsa, farklı renkli tek plaka uygulamasına geçilmelidir. Böylece kimse kart talebinde bulunamayacaktır.
Ayrıca, milletvekilleriyle hiçbir resmi bağları olmadan, vekillere verilen özel numaralı telefon hatlarını, sanki vekille resmi bağları varmış gibi kullananları da göz ardı etmeyelim, iş hayatında bunlar daha riskli ve aldatıcı oluyor bence. Bunların da ayıklanması lazım.
Böylece, bu tür uygulamaları kendilerine de bir hak(!) gibi görüp, vekilleri zorlayarak baskı altına alan bazı kendini bilmezlerin de önü otomatikman kesilmiş olacaktır. Şahsen, sayın vekillerimizin de saygınlıklarına halel gelmemesi açısından bu tür konularda hassasiyet göstermelerini bekliyorum.
Kemal SAĞ - 22. Dönem CHP Adana Milletvekili

Haberin Devamı

Sansürcülere hatırlatma ve öneri

DENİZ Banoğlu, TRT’cilere sansür için ipuçları veriyor, bakalım siz beğenecek misiniz?
Hazır, şiirlerde, türkülerde eğitim kitaplarında sıkı ve geleceğin ahlaklı toplumu için(!) son derece gerekli(!) olan sansür uygulaması başlamışken, benim de naçizane bir hatırlatmam ve önerim olacak yetkililere ve ilgililere:
Güftesi Ahmet Refik Al-tınay’a ait, ‘Yalnız bırakıp gitme’ şarkısının, ‘Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken’ mısrasını ben şöyle değiştirdim: ‘Öksüz sanırım kendimi ben erken gidersen’.
Sonra bir ikincisi güftesi Ahmet Rasim’e ait: ‘Gönlümün bir hali var ki’ şarkısının
‘Mey o mey canan sohbet ol sohbet değil’. Hay Allah burada da içkiden söz ediliyor, değiştirdim tabii: ‘Ev o ev canan, sohbet ol sohbet değil’.
İç Anadolu’dan güftesi anonim pek bildik ve sevilen bir şarkı:
‘Fincanı taştan oyarlar balam, içine bade koyarlar’. Bade de ne oluyor, halis muhlis Türk ayranı varken. Ve şöyle oluyor tabii bu mısra: ‘Fincanı taştan oyarlar balam, içine ayran koyarlar’.
Yalnız içki mi? Bu şarkıda da meşru olmayan bir aşk var, bakın güftesi Ahmet Cengizoğlu’na ait ‘Akşam oldu hüzünlendim ben yine’ şarkısının ikinci ve üçüncü mısralarını ben şöyle değiştirdim: ‘Hasret kaldım gözlerinin rengine’ değil de ‘Hasret kaldım veledimin sesine’.
‘Gel mehtabım gel sevdiğim gel yine’ de şöyle oluyor: ‘Gel çocuğum, gel bebeğim gel yine’.
Son iki şarkı. Güfte: Nahit Hilmi Özeren, Şarkı: ‘Bir gün ne olur’, birinci ve ikinci mısraları ‘Bugün ne olur gel beni busenle sevindir’,‘Ölsem de bu gönlüm yine vallahi senindir’. Vay edepsiz, buse de ne oluyor? Zamanımızda buseden daha geçerli ve önemli olan ne var? Hadi söyleyelim, doğrusu şöyle olmalı: ‘Bugün ne olur gel beni paranla sevindir’, ‘Ölsem de bu evim yine vallahi senindir’
Sansürcüleri yaptığım bu değişiklikler umarım memnun eder. Ve diğer şarkılar için de bir açılım olur.

GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

“İnsan, eğitilmesi zorunlu olan tek yaratıktır.”
(Immanule Kant-1724-1804)

Sırrı Sakık’a açık mektup;  Boşnaklar kimdir?

GEÇTİĞİMİZ günlerde TBMM’de yaptığınız bir konuşmada Boşnak’lara “Siz bu toprakların sahibi değilsiniz, haddinizi bilin” mealinde bir söz söylediniz. Anlaşıldığı kadarıyla siz, Boşnakların kim olduğunu bilmiyorsunuz. Gerçi Boşnakları ve onların kültürünü tanımanız için ciltler dolusu kitap okumanız gerekir. Bu yüzden ben size Boşnaklar hakkında çok az ve öz bilgi vermek istiyorum.
Boşnakların büyük bir çoğunluğu, Osmanlıların Rumeli’deki fetihleri sırasında Anadolu’dan o topraklara göç etmiş, bugün Evlad-ı Fatihan denilen insanlardır. (Günümüz Boşnakçasında sekiz binden fazla Türkçe kelime ve deyim vardır)
Boşnaklar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Devlet-i Ali’nin en sadık unsurlarındandı. Başta Sokollu Mehmet Paşa olmak üzere yirminin üzerinde sadrazam ve yüzlerce Boşnak asıllı devlet adamı, Osmanlıların bir cihan imparatorluğu olmasına katkıda bulunmuşlardır.
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonucu Bosna’nın kaybedilmesinden bu güne kadar Boşnaklar, tam dokuz kez soykırıma uğramışlardır ve önemli bir kısmı bugünkü Türkiye topraklarına göç etmek zorunda kalmıştır. Boşnaklar, Sarıkamış’tan Yemen’e, Çanakkale’den Dumlupınar’a kadar Türklerle birlikte,Türklerin bir parçası olarak savaşmışlar ve binlercesi şehit düşmüştür.
1923’ten bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu topraklarda yaşayan dört milyonun üzerinde Boşnak, büyük Türk milletinin birer ferdi olmanın gururunu ve onurunu yaşamış ve paylaşmışlardır.
Türkiye’de yaşayan Boşnakların arasından,ülkemizin ekonomisine, bilimine, sanatına , sporuna ve kültürüne katkıda bulunmuş yüzlerce, binlerce insan çıkmıştır. Atatürk’ün manevi kızı ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, Türkiye’de ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştiren ve kardiyolojinin babası kabul edilen Prof.Dr. Siyami Ersek (Hersekli), ülkemizde arkeoloji biliminin kurucusu Prof. Dr. Ekrem Akurgal, ilk Ankara müftüsü ve büyük din alimi Rıfat Börekçi Hoca Boşnaktı. Ünlü yazar Ayşe Kulin (özellikle Sevdalinka romanını okumanızı öneririm), gazeteci Güneri Cıvaoğlu, sanat camiasından Kıvanç Tatlıtuğ, Gülşen Bubikoğlu, Şebnem Ferah hemen ilk akla gelen Boşnak kökenlilerdir. Spor camiasından yaşayan efsaneler Hakan Şükür, Saffet Sancaklı, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur ve daha birçok Boşnak kökenli insan, ülkemizi dünyanın en önemli spor organizasyonlarında temsil etmiş ve Türk Milletinin göğsünü kabartmıştır.
Bütün bunlardan daha önemlisi,Türkiye’de yaşayan hiçbir Boşnak, kendini bu ülkede farklı hissetmemiş, daima Türk olmakla övünmüşlerdir. Hatta birçok Boşnak, ayırımcılık olarak addedilebileceği düşüncesi ile Boşnak olmalarını hiçbir zaman reklam ve polemik konusu yapmamışlardır. Örneğin eski başbakan Mesut Yılmaz’ın rahmetli annesi Boşnaktı. Ancak kendisi bunu hiçbir zaman politik amaçları için kullanmamıştır.
Gelin biraz da Boşnakların karakteristik özelliklerinden bahsedelim: Boşnak erkekleri genelde yakışıklıdır. Boşnak kızları da aynı şekilde güzeldir.Ve Boşnaklarda kalıtımsal hastalıklar ve sakatlıklar yok denecek kadar azdır. Bunun sebebi nedir biliyor musunuz? Boşnaklar asla kan bağı olan akrabaları ile evlenmezler, bırakın amca kızını, teyze oğlunu, Boşnakların tabiri ile yedi göbek uzak akrabasına bile yan gözle bakmazlar.
Boşnaklar cinsiyet ayırımcılığı yapmazlar, insana insan olduğu için değer verirler. Boşnaklar kız çocuklarını para ile satmazlar. Başlık parası diye birşey yoktur. Boşnaklarda, berdel gibi, kız çocuğunun infaz edilmesi gibi, töre cinayeti gibi hiç bir çağın kabul edemeyeceği adet ve uygulamalar yoktur.
Boşnaklarda kan davası yoktur. Affetmenin en büyük erdem olduğu bilinci ile bugün Boşnaklar, kendilerine çok değil, yirmi yıl önce soykırım uygulayan Sırpları bile genel anlamı ile affetmiş, yapılanların cezasını sadece yapanların çekmesi yani yasal olarak cezalandırılmasını kafi görmüşlerdir. (Eurovizyon şarkı yarışmasında Sırp şarkıcıya tam puan verdiklerini hatırlayın)
Boşnaklarda pusu kurmak geleneği yoktur. Boşnak arkadan vurmaz. Düşmanıyla bile mertçe savaşır. Boşnaklar, tarih boyunca Türklerle yanyana omuz omuza olmuşlar, devlete karşı bırakın isyanı, devlete ve millet zarar verme ihtimali olan ayırımcılıktan bile şiddetle kaçınmışlardır. Tarih boyunca hiç bir Boşnak, Hıristiyan unsurlarla ve haçlı zihniyeti ile işbirliği yapmamış, bir tek müslüman kanı dökmemiştir. Yine Türk tarihi boyunca devlete ve millete ihanet etme suçu ile sürgüne gönderilen ve zorunlu iskana tabi tutulan tek bir Boşnak ailesi veya ferdi yoktur.
Boşnaklar çalışkandır,  sanatkardır. Üretir, alın teri ile emeğini kazanmak ister. Bugün İstanbul’da beşyüzbinin üzerinde Boşnak yaşamaktadır.Bir tane bile Boşnak gencini bir sokağı ya da caddeyi işgal edip otopark parası adı altında sokak eşkiyalığı yaparken göremezsiniz.
Boşnaklar dürüsttür, devletine bağlıdır,vergisini, elektriğini,suyunu düzenli öder, ancak devleti zengin olursa, güçlü olursa kendi zenginliğinin anlam kazanacağını bilir.
Son olarak kişisel olarak birşey söyleyeyim. Yanılıyor olabilirim ama Cumhuriyet tarihi boyunca yüz kızartıcı, Boşnakları utandıracak bir suçtan dolayı suçlanmış veya hüküm giymiş hiç bir Boşnak kökenli Türk vatandaşı yoktur. Bu da Boşnaklar için ayrı bir övünç konusudur.
Sonuç olarak biz Boşnaklar olarak , tıpkı Lazlar, Gürcüler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Arnavutlar, Zazalar, Süryaniler, Çerkezler, Abazalar, Yahudiler,Pomaklar ve ismini sayamadığım bi dünya milliyetler gibi, bu coğrafyanın kültürüne zenginlik kattığımızı ve büyük Türk Milletinin bir parçası olmanın gururunu taşıdığımızı söylemek isterim. Umarim Boşnakların nasıl insanlar oldukları konusunda az da olsa bir fikir verebilmişimdir.
Naim YÜKSEL-Karamürsel/KOCAELİ
naimyuksel@gmail.com

Haberin Devamı

Müslüm Gürses’e saygısızlık

VEFAT eden Müslim Gürses’in hastane masraflarının Başbakan tarafından sildirildiğini Millyet gazetesinden öğrendim. Bildiğim kadarı ile rahmetlinin ihtiyacı da yoktu. Eğer bu şekil bir yardım yapılacaksa, yapanın benim vergimle değil kendi cebinden yapılması gerekirdi. Bunca aç açık kişi varken, ihtiyaç sahibi olsun, olmasın, siyasi yatırım makamında yapılan tüm yardımları gerek yapan gerek alana haram ediyorum.
M. Cemal ÜREN

Yazarın Tüm Yazıları