Tabiat Kanunu’na tepkiler

“TABİAT Kanunu TBMM’den geri çekilmeli” diyor TEMA, çünkü kanun tasarısının mevcut haliyle TBMM’den geçmesi durumunda, ülkemizdeki ormanların, sulak alanların, kıyıların ve bütün diğer doğal alanların geri dönüşü olmayacak tahribatlara karşı savunmasız kalacağından büyük endişe duyuyoruz.

Haberin Devamı

TEMA neden mi bu tepkiyi gösteriyor:
Tabiat Kanunu gibi ülkemiz için son derece kritik, uzun yıllardır özlemle beklediğimiz bir kanunun hazırlık sürecinde olması gereken müzakere, tartışma, fikir alışverişi ortamı yaratılmamıştır. Demokratik bir toplumda ideal bir yasa yapım süreci konunun tüm taraflarını bir araya getirmeyi, katkılarını almayı, endişelerini dinlemeyi ve gidermeyi gerektirir. Tam da bu noktada talebimiz son derece net ve çözüm odaklıdır: Bu kanun mevcut haliyle TBMM’den geçmemelidir, bir-iki ay gibi kısa bir sürede, yoğun bir çalışmayla yeniden, ülkemizin doğasını gerçekten korumayı hedefleyen ve uluslararası standartları karşılayan bir kanun hazırlanmalıdır. Ülkemizin doğasının korunması ve sağlıklı bir çevrede yaşam için çalışan 100 sivil toplum kuruluşu olarak böylesi bir süreçte katkı vermeye ve bakanlıkla birlikte çalışmaya her zaman hazır olduğumuzu sizin aracılığınızla duyurmak isteriz.

Haberin Devamı

GÜNÜN UYARISI

“TÜRK bayrağını görünce hislenen, Türk askerini görünce gözleri yaşaran AKP’ye oy vermiş vatandaşlarımız, artık uyanır mısınız? Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar iyi niyetli olursanız olun, şaptan şeker yapamazsınız. Yanlışta ısrar ederseniz, bundan ötesi felakettir. Siz bilirsiniz.”
Rifat SERDAROĞLU

Yeni mi aklına geldi

HAKAN Şükür’e... “Arnavut kökenli olduğun Mehmet Akif Ersoy’un adını taşıyan Burdur’daki üniversitede verdiğin konferansta mı geldi?” diye sordu, MHP Milletvekili Lütfü Türk-kan... Ersoy da ana tarafından Arnavut’tur.
Burdur’daki toplantı önceden planlanmış bir senaryo olabilir mi?
AKP Milletvekili Şükür, Priştine’den (Kosova) Türkiye göç ettiklerinde, sonradan dedesine veya babasına sormuş mudur hiç: “Türkiye sınırındaki beyanlarında kendilerini nasıl ve ne diye tanıttıklarını...”
Şimdi bir soru daha akla gelebilir: Hakan’ın babası, Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen Arnavut olduğu için oğlunu Galatasaray’a göndermiştir!

Öğüt sözler

- Her yalan başka bir yalana gebedir... Yalancı sakat
doğan çocuğu sağlam diye yutturan ebedir.
- Eğer yalan gerçekleri yönetmeye başlamışsa işler sarpa sarıyor demektir.
- Karşımızdakileri dinleyerek var ederiz, bilmediğimiz zaman susarsak kâr ederiz.
- Yönetilmiyorsa bir devlet hukukla, belli bir zümrenin elinde olur kukla.
- Adalet sömürücülere alet olursa sakın bekleme ondan insaf ve merhamet.
- Ne sürüngen ol ne sürü, çevreni çiçeklere bürü.
- Kana kana içersek, bilgi, kültür çeşmelerinden kurtuluruz geriliğin, yobazlığın yoz gecelerinden.
- Güzellik sanattır, sanat bin güzellik, güzellikten ayrılmazsan çoğalır sağlık, esenlik.
- Eğer bir kimse sevmiyorsa çiçek ve yeşillik, durma onun yanında hiç, hemen kaç. Olamaz böyleleri ne derman ne de ilaç.
- Kerem ol insanlık ateşiyle yan, erişemez amacına yanmayı göze alamayan.
Erhan TIĞLI

Haberin Devamı

Prof. Alp, Çamlıca’ya yeni cami projesini açıkladı

İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkan adaylarından, Y. Mimar, Kentbilimci, Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Çamlıca Tepesi’ne yapılacak cami için yeni tamamladığı projesisini dün bir açıklama ile tanıttı./images/100/0x0/55ea9904f018fbb8f88a6871

Alp şöyle diyor:
“Büyük Çamlıca Tepesi Camii, İstanbul siluetine etki yapacak önemli bir projedir. Bu konuda açılan proje yarışması süresinin çok kısa olması nedeniyle yarışmaya tamamlanmamış bir proje gönderebildim. Bu proje 1. mansiyon derecesini aldı. Projemi ancak şimdi tamamlayabildim.
Şartnamesinde yer alan ‘Osmanlı-Türk mimari üslubunu yansıtacak, gelenekten geleceğe uzanacak, kültürümüzün gelenek zincirine orijinal yeni bir halka ilave edecek, İstanbul’ a değer katacak ve İstanbul’un sembollerinden biri olacak cami projesi’ ifadesi de dikkate alınarak tamamlanan projemiz eski şaheserlerin doğrudan tekrarından kaçınarak eski ile yeninin hassas bir sentezi olarak yeniden yorumlanmıştır.
Dikdörtgen plana oturan cami işlevsel mekanlara ayrılan üç seviye ile otopark, sığınak ve teknik mekanlara ayrılan alt iki seviyeden oluşmaktadır. Külliye planının modüler ve berrak olması nedeniyle iç değişikler, ilave ve eksiltmeler kolayca yapılabilmektedir. Seviyesi 0.00m olarak kotlanmış ana avluya ve namazgah ile altındaki -7.70m ve -15.20m kotlarındaki diğer iki alt seviyeye merdivenler ve yürüyen merdivenlere ilaveten zeminde düz ayak ulaşılabilen köşelere konuşlanmış düşey sirkülasyon asansör çekirdeklerinden ulaşabilmektedirler.
Ana avlunun üç tarafında mevcut eğime saygı göstererek kademeler halinde zemine inen kemerli teraslar tesise anıtsal bir görüntü ve görkem getirmektedir. Bu kademeli düzeni Antik Mısır Kraliçesi Haçepsut’un Tapınağı’na, Mezopotamya’nın Babil Bahçeleri’ne veya Güney Amerika’nın Aztek-Maya Tapınakları’na benzetenler olmakta ise de burada hedeflenen mesaj İslam Din ve Kültürü’nün yükselişidir. Bu kademeler ile 0.00 m kotundaki ana avlu ve namazgah seviyesi proje sahasında halen mevcut düz alandan 15 m yükseltilmiş ve Cami’nin tüm Istanbul’dan 360 derece algılanmasına sağlanmıştır.
Ana namaz mekanı havada asılı hissi uyandıran ve Kur’an dan altın kaplama surelerle oluşturulmuş bir Dünya’nın içindedir. Kürenin üst ve alt tepelerine yaklaştıkça harfler birleşerek sağır düzleme dönüşmektedir. Arapça harflerden oluşan bu dış zarfın et kalınlığı yaklaşık 80 cm’dir ve harflerin arası yüksek vasıflı cam ile işlenmiştir. İç mekanda da aynı altın harfler algılanmaktadır. Küre kendi kendini taşımakta, altta çelik ayaklar yükü temele aktarmaktadır. Küre’nin altında, otopark katları seviyesinde iki kademeli dairesel bir şelale havuzu bulunmaktadır. Namaz alanı büyük üst seviye ve küçük alt seviye olarak ikiye ayrılmıştır. Bu iki mekana çevre avlulardan köprüler ile girilebilmektedir. Rutin vakitlerde kısıtlı cemaat alt seviyeyi kullanabilir. Cumalar ve özel günlerde üst seviye değerlendirilecek, gerektiğinde her ikisi birden kullanılacaktır. Bu işlevsel kademelenme ile camiinin ısıtma soğutma aydınlatma masraflarında ciddi bir tasarruf sağlayacaktır. Ana avluya ilaveten alt namazgah ve oditoryumun çevresinde kalan yarı kapalı avluda da namaz kılınabilecektir. 0.00m kotu ana küre içinde 7.000 kişi, ana avluda 12.000 kişi, -15.20m kotunda küre içinde 3.500 kişi, yarı kapalı dış avluda 4.000 kişi, kadınlar mahfelinde de 1.500 kişi namaz kılabilmektedir. Böylece Caminin açık, yarı açık ve kapalı toplam namaz kapasitesi 28.000 kişi olmaktadır. İki kata yayılan konferans salonuna üstte -7.70m kotundan ve altta -15.20m kotundan girilebilmektedir. Her iki seviyede fuayeler bulunmaktadır. Külliye yukarıdakilere ilaveten birçok eğitsel ve kültürel kullanım mekanları ile zenginleştirilmiştir
Dünya’yı simgeleyen ana küre, minare ve kademeli kemerler şelalesi renk değiştirebilen led teknolojisi ile aydınlatılacaktır. Mevcut anteninin kaldırılması ve çevrenin çam ağaçları ve seyir terasları ile bezenmesi önerilmektedir. Kudüs teki Kubbet-üs Sahra’ yı anımsatan ‘Altın Kubbeli Cami’ inşa edilirse Istanbul üzerinde gece ve gündüz ışıldayacaktır. Bu Eser Osmanlı-Türk cami mimarisinde klasik ve çağdaşın hassas bir sentezi ile yoğrulmuş ve yeniden yorumlanmış, belleklerden silinemeyecek anıtsal bir mimari yapıttır.
Yapılsın veya yapılmasın, diğer projelerim gibi bu Eser’i de Istanbul ve Türkiye’me armağan ediyor ve merhum babam Av.Hk. Dr. M. Cavit Alp’e ithaf ediyorum.

Haberin Devamı

Milli Mücadelede Karadeniz

BAŞBAKAN Erdoğan, Mardin’de “Türk milliyetçiliğini ayağımın altına alıyorum” dedi. Bu sözlerin ardından bölgeye gelen bölücülere karşı Sinop ve Samsun halkı ayağa kalkarak cevap verdi: “Türkiye’yi çiğnetmeyiz!” Ayak altında kalmayacağını gösterdi. Barışçı gösteriler her ne kadar çarpıtılmaya çalışılsa da aslında halkımızın Türkiye’ye sahip çıkma tepkisi ve eylemidir. Sinop, Samsun ve topyekûn Karadeniz halkı, Milli Mücadele yıllarında da örnek bir direniş göstermiş ve vatanına sahip çıkmıştı. Tıpkı Ege, Güney ve Doğu halkı gibi...
Mondros Mütarekesi sonrası kışkırttığı azınlıkları harekete geçireren İngilizler, ‘can güvenlikleri yok’ diyerek Anadolu’yu fiilen işgale kalktı. İlk hedef olarak Karadeniz’i seçti. Amacı Bolşevik İhtilalini burada kuracağı üslerle yıkmaktı. İhtilal karşıtlarını da İstanbul ve Karadeniz şehirlerinden örgütlüyordu. Ayrıca bölgede gelişen milli direnişi de boğmak istiyordu. Bölgede ‘Pontus devleti’ yalanıyla Rumları yıllarca birlikte yaşadığı Türklere karşı kışkırttı. Bölgeyi kana buladı. 1921 yılı başında Ankara’ya Karadeniz’den geçerek gelen Sovyet temsilci Frunze, yolda gördüğü katliamlar için “Her taraf ıssızlaşmış. Buralarda insan kalmamış” der.

Haberin Devamı

‘BARIŞ SÜRECİNE KATKI’

Bununla da kalmayan İngilizler adım adım Karadeniz liman şehirlerini işgal etmeye başladı. Bahanesi ise birliklerin silahsızlandırılmasıydı. Gittikleri her yerde tepkiyle karşılandılar. Mart 1919’dan itibaren bölgeye asker çıkarmaya başladılar. Temmuz 1919’da çıktıkları Samsun’da büyük tepki gördüler. 20 Eylül’de çekilme kararı aldılar. Ekim’de de boşalttılar. 18 Eylül 1919 günü İngiliz generalinin Zonguldak’a geleceğinin duyulması üzerine 15. Kolordu Kom. Kâzım Karabekir Paşa, şu telgrafla bölgedeki komutanı uyardı: “Son erimize kadar ölsek de vatanımızı müdafaa edeceğimizi ve kimseyi karaya çıkarmayacağımızı cevaben alsınlar ve o kanaati tamamen hasıl etsinler.” (Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, İst. 1993, s.279) Öyle de oldu. Zonguldak halkı da direnerek İngilizleri buradan kovdu. 30 Mart 1919 günü Amasya Merzifon’u işgal etmeye kalkınca haktan beklemedikleri tepki gördüler. Halk kaledeki bayraklarını indirdi. Temsilci Salter canını zor kurtardı. Arabasıyla kaçtı. Aynı tepki Trabzon, Rize ve diğer il ve ilçelerde de oldu. İstanbul yönetimi ise bölgeye gönderdiği emirlerde, İngilizlere yardımcı olunmasını ve ‘barış süreci’ne katkıda bulunulmasını istedi!

Haberin Devamı

BOLŞEVİKLER VERDİ İNGİLİZLER ALDI

İngilizlerin ölçüsüzlüğüne diyecek yoktu. Bolşevik ihtilalcilerin 40 yıl Rus işgalinden sonra bize geri verdikleri Kars, Ardahan ve Batum’u 24 Aralık 1918 gününden itibaren adım adım işgal etti ve bölge yöneticilerini Malta’ya sürdü. Türk askerini buradan çıkardı. Bölge halkını birbirine düşürdü. Halkın isyanı sonucu Temmuz 1920’de Batum’dan çekilmek zorunda kaldılar. İngilizlerin bölgeden kovulması ve aynı günlerde Damat Ferit hükümetinin istifası, Karadeniz ve Doğu Anadolu’da şenliklerle kutlandı. Kâzım Paşa 5 Ekim 1919 günü gönderdiği telgrafta olanlar için “milli direnişin zaferidir” dedi. Mustafa Kemal Paşa da bölge halkının bir bütün olarak “Milletin haklarını ve bağımsızlığını muhafaza uğrunda, bütün cihana gösterdiğini” söyledi. (ATABE, C.4, Kaynak Yayınları, s.206)

TOPAL OSMAN VE İPSİZ RECEPLER

Mustafa Kemal Paşa da Samsun’a çıkmıştı. Saray onu ‘sükûnet”i sağlasın diye gönderdi o ise bütün milleti birleştirdi ve düşmanla birlikte Padişah’ı da kovarak asıl barışı sağladı! O günlerde Karadeniz halkı Paşa’yı bağrına bastı. Hep onun yanında oldu. Destek verdi. Bugün ne güzel de tarif ediyorlar: “Samsun’a Mustafa Kemal çıkar!” Bölgenin milli kahramanı Topal Osman’ı ona muhafız olarak gönderdi. Osman, 200 kişilik birliğiyle Paşa’yı Ankara’da canla başla korudu. Yunan ordusu Ankara kapılarına dayandığında da müfrezesiyle Sakarya Savaşı’na katıldı. Osman’ın birliğinin çoğu şehit oldu. Bölgenin bir kahramanı da Atatürk’ün “Emice” diye hitap ettiği Rizeli İpsiz Recep’ti. O da kurduğu müfrezesiyle işgalcilere ve işbirlikçilere aman vermedi. Sakarya ve Afyon’da şehit olanların büyük çoğunluğu Karadeniz’in yiğit evlatlarıdır. Hep Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden yana oldular. Cumhuriyet devrimini savundular... Onlar, milli birlik ve beraberliğin ne demek olduğunu kanlarıyla canlarıyla ödemişlerdi. Bugün de Türkiye’nin ne demek olduğun çok iyi biliyorlar...
Ercan DOLAPÇI-Araştırmacı

Ben dönmezem yolundan

BİR kişi bile cemevi benim inanç merkezimdir diyorsa öyledir... Cemevi Alevilerin inanç merkezidir. Buna Aleviler karar verir. Bu böyle biline... CHP’den AKP’ye geçen Milletvekili Haluk Özdalga, “Alevilerin haklarını vermezsek başkalarının kontrolüne geçerler” diyor. Alevileri kendi sanıyor. Pir Sultan böylelerine iki dizeyle cevap veriyor: “Dönen dönsün/Ben dönmezem yolumdan.” Yaşar SEYMAN

Biliyor musunuz?

- AKP belediyeciliğinin gerçek yüzünün İstanbul Esenyurt Belediyesi’nde ortaya çıktığını, son yıllarda yaşanan yağma, talan ve yolsuzlukların artık üstü örtülemez, gizlenemez bir hal aldığını belirten MHP İstanbul Milletvekili Atilla Kaya’nın, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e “Birçok inşaat firmasını batma noktasına getiren belediye onaylı imar rezaleti nedeniyle bekleyen ruhsat sayısı kaçtır? Bu inşaatlarda toplam kaç daire bulunmaktadır? Vatandaşların sorunlarını çözmek için bir çalışma yapılmakta mıdır?” diye sorduğunu...
- DÜNYA Yazarlar Birliği’nin (PEN), topluma yaptıkları katkılar ve zor durumdaki binlerce kızın öğrenim görmesini sağladığı gerekçesiyle 2013 PEN Duygu Asena Ödülü’nün, 1 Mart’ta Levent Kültür Merkezi’nde yapılacak törenle ÇYDD Genel Başkanı Aysel Çelikel’e verileceğini...

Yazarın Tüm Yazıları