TAKSİYE BİNMEYİ BİLE KENDİME YAKIŞTIRAMIYORUM

Güncelleme Tarihi:

TAKSİYE BİNMEYİ BİLE KENDİME YAKIŞTIRAMIYORUM
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2013 00:00

Yılmaz Morgül, uzun zamandır ortalarda görünmüyordu. “Başıma gelen talihsiz olay nedeniyle sahnelerden uzak kaldım” diyen şarkıcıyla buluştuk, neler yaşadığını sorduk. Morgül, başına gelenleri samimiyetle anlattı...

Haberin Devamı

DÜNDEN BUGÜNE YILMAZ MORGÜL (FOTO-GALERİ)

Sizi uzun zamandır göremiyorduk. Neler yapıyorsunuz şu sıralar?           
   
- Sanat hayatımda beni en çok etkileyen olayı ardımda bırakmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Nedir o olay?

- Her şey, Universal Music’te çalışırken, bir asistanın sahne çalışmam sırasında şirketle ilgili olduğunu söyleyerek bana bir anlaşma imzalatmasıyla başladı. İmzaladığım şeyin ne olduğunu sonradan öğrendim. Meğer menajerlik anlaşmasıymış.

Sonra ne oldu?

- Sekiz ay sonra oradan kovuldu. Sonra karşıma çıkıp aramızda bir menajerlik anlaşması olduğunu söyledi. Kabul etmedim tabii ve dava açtım. Davamız tam 11 sene sürdü. Beni tamamen yok edecek bir durum söz konusuydu. Sahneye çıkamadım, televizyon projelerim gerçekleşemedi...

Birçok projeyi de bu yüzden rafa kaldırmak zorunda kaldınız...

- Aynen öyle oldu maalesef. 96-97 yıllarında rahmetli Osman Yağmurdereli’nin prodüktörlüğünü üstleneceği “Elveda İstanbul” adlı dizide oynayacaktım, olmadı. “Bahçevan” adlı şarkımın dizisi çekilecekti, o da olamadı. Hiçbir televizyon projesinde yer alamadım. Beni mahveden bir dönemdi. Bu dönemde cilt kanserine yakalandım.

Üzüntüden mi?

- Tamamen üzüntüden. Yedi yıl boyunca Amerika’da tedavi gördüm. Ama bunların da yaşanması gerekiyormuş...

Davaya ne oldu peki? Sürüyor mu hâlâ?

- Dört ay önce neticelendi. Ben de artık teklifleri değerlendirmeye başladım.

Ne teklifleri bunlar?

- Bir dizi projesi teklifi var. Çok absürt, kendimle alay edeceğim, hem komedinin, hem maceranın hem de masum sevgilerin olduğu bir hikâye. Beş mahalle delikanlısının hayatını anlatıyor. “Umutsuz Ev Kadınları”nın erkek versiyonu da diyebiliriz. Onu değerlendirmeye aldım.

Kabul ederseniz, nasıl bir karakteri canlandıracaksınız?

- Sanatçı olmak isteyen ve sanatın her dalında başarılı olan bir genci.

ARKADAŞIMIN KULÜBÜNDE YER GÖSTERME İŞİ YAPACAĞIM

Kendinize yakın buluyor musunuz bu rolü?

- Ben de çok yönlü bir sanatçıyım, bu tarafı benziyor bana. Kıyafetlerimi kendim tasarlıyorum mesela. Dönem dönem köşe yazarlığı yapıyorum. Hollanda’da siyaset, kültür konularında yazılar yazıyorum. Türkiye’de de bazı starlarla röportajlar yapmıştım. Şiir yazıyorum. Aynı zamanda hat sanatçısıyım. Ayrıca başka sanatçılara besteler hazırlıyorum. Sezen Aksu’nun pop müzikte attığı adımları ben Türk sanat müziğinde attım. Tüm bunların dışında, gündemimde bir engellinin hayatının anlatılacağı bir sinema filmi projesi de var.

Siz mi oynayacaksınız bu engelli karakteri?

- Evet, yıllar önce Daniel Day-Lewis’in canlandırdı “Sol Ayağım” filmindeki gibi engelli bir karakteri canlandırmamı istiyorlar. Ama annem hiç istemiyor.

Neden?

- “Zaten yıllardır engellilerle çalışıyorsun. Çok üzüldün, çok yıprandın. Ben seni o rolde görürsem çok üzülürüm, beni üzme” diyor.

Oyunculukta başarılı olacağınıza inanıyor musunuz?

- Nejat Uygur, Levent Kırca, Oya Başar gibi büyük ustalardan oyunculuk dersleri aldım ben. Ama illa oyunculuk yapacağım diye değil. Batıdaki sanatçılar gibi donanımlı olmak, kendimi geliştirmek için yaptım bunu. Önümüzdeki günlerde de New York Üniversitesi’nde sahne sanatları dersi alacağım. Gidip geleceğim sürekli. Orada kalacağım süre içinde haftada bir sahne performansı yapacağım. Aynı zamanda bir arkadaşımın kulübünde yer gösterme ve telefonla rezervasyon alma görevi yapacağım. Hem okul harçlığımı çıkarır, hem insan tanırım.

CEM YILMAZ GÖSTERİSİNDE KAPIDA BİLET SATTIM

“Ben Yılmaz Morgül’üm, böyle işler yapmam” diye düşünmüyorsunuz yani?

- Benim hiç kompleksim yok. Ben insanlar tarafından tanınıyorken bile Cem Yılmaz’ın biletlerini sattım kapıda. Erken gitmiştim, elime biletleri aldım, “Cem Yılmaz’a bilet” diye bağıra bağıra satmaya başladım. Hatta Cem Yılmaz da görünce “İnanamıyorum sana, sen ne kadar komplekssiz bir insansın” demişti.

Bu arada Olay TV’de de program yapmaya başladınız...

- Evet, “Yılmaz Morgül Şov” isimli, tamamen canlı performansa dayalı bir program yapmaya başladım. İzlenirliğimiz çok yüksek. Başladığımızdan beri ilk 10’a giriyoruz.

Bu başarıya nasıl ulaştınız?

- Programımda kalite var, seviye ve gerçek müzik performansları var. Yayında kendi inandığım değerlerin de altını çiziyorum, çok önemli mesajlar veriyorum. Yalnız bunlar için bile yatsı namazından sonra yatmayan anneler, neneler oluştu. Bursa Merkez Stüdyoları’nda çekilen programıma iki gün otobüs yolculuğunu göze alıp geliyorlar. Konuklarım da daha gitmeden “Bizi ne zaman bir daha davet edeceksin?” diye soruyor. Bu mutluluğu hangi kelimelerle anlatayım, bilemiyorum...

Yani anka kuşu gibi küllerimden doğuyorum mu diyorsunuz?

- Aynen öyle. Küllerimden doğdum. Yalnızca Allah vergisi sesim ve sanatımla, efendiliğimle bu noktaya geldim.

RAHMİ KOÇ BENİM HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ

Efendiliğiniz hep konuşulur. Bunu korumayı nasıl başardınız?

- Biz yedi kardeşiz. Babamı 6 yaşında kaybettim. Bize annem baktı. Annem bizi kendine düstur edindiği ahlakla büyüttü. Ben kime sorarsanız sorun, bir vefa temsilcisiyim. Kandilde, bayramda, albüm çıkardıklarında insanları bizzat arar kutlarım. Hülya Avşar “Sanatçıdan dost olamaz” diyor ya, ben o fikre katılmıyorum. Ne verirseniz onu alırsınız. Hayat bir geri dönüşüm kutusudur. Siz nasıl davranırsanız, olaylar size öyle döner. Bu düşüncelerimde, Rahmi Koç’un da etkisi var. Onunla Erdek’te tanışmıştım. Hayatımı değiştiren insandır.

Nasıl değiştirdi?

- Hayat felsefesini aktardı bana. İnsanın insan olabilmesinin önemini söyledi. O da çok inançlı, değerli düşünceleri olan bir kimlik. Hayatım boyunca kimseyi kınamamam, yargılamamam, dalga geçmemem gerektiğini, başıma gelen her şeyin mutlaka hayrıma olduğunu söyledi. Maddesel değerlerin bir hiç olduğunun da altını çizdi. Bana bir araba gösterdi, “Bu araba ne marka biliyor musun?” diye sordu. “Ben hiç bilmem araba markası” dedim, “Ford’un bilmem kaç yılı modeli” dedi. “Neden yeni model araç kullanmıyorsunuz?” diye sorduğumda da “Ben Rahmi Koç olabilirim ama ben Rahmi Koç’luğumu insanların gözüne sokamam. Bunu, insanları rahatsız edecek şekilde sergileyemem. Bunu kendimde hak olarak görmüyorum” dedi. Ben bu felsefeyle büyüdüm. O yüzden de lüks villalarının kapılarını açıp lüks eşyalarını gösterenlere, arabalarını sergileyenlere karşıyım. Siz seyircilerinizden elde ediyorsunuz bu kazançları. 780 lira asgari ücretle ev geçindiren insanlara bunları göstermeyi hoşgörüyle karşılayamıyorum. “Bir yüzüğümle uçak alabilirim, öteki dünyaya bilmem ne marka kefenle gitmek istiyorum” diyenler bile var.

TAKSİYE BİNMEYİ BİLE KENDİME YAKIŞTIRAMIYORUM

Bülent Ersoy’un pahalı yüzükleri meşhurdur. Onu mu kastediyorsunuz yoksa?

- Çok fazla örnek var ama tek bir kişiyi kastetmiyorum. Ben bunlara asla hoşgörüyle yaklaşamam. Gerçek sanatçılar, sanatçı hassasiyeti göstermeli. Ben neden içinde yüzde yüz asit bulunan içeceklerin reklamlarında yer almıyorum? Buna hakkım yok çünkü. Milyonlarca kişiyi o içeceği tüketmeye teşvik etmeye hakkım yok. Bunlar geri dönüşüm kutunuza “ah” olarak geri dönecek.

Çok fazla sanatçı var ama içecek reklamlarında oynayan...

- O reklamlarda oynayan sanatçı arkadaşlarım bana alınmasın. Ben kimseyi yargılamıyorum. Sadece onlardan da bu hassasiyeti bekliyorum. Sanatçı hassasiyeti olanlar, ne bu tarz içeceklerin ne de hormonlu yiyeceklerin reklamlarında oynar. Ben bunlara hoşgörü çerçevesinde bakarsam, kendimi insan olarak kabul edemem.

Çok iddialı bir söylem oldu bu...

- Ben hayat felsefemi annemin dışında Rahmi Koç, Monik Benardate, Azize Taylan, Kahraman Sadıkoğlu gibi isimlerden aldım. Cemiyetteki çok önemli insanlarımız sayesinde ulaştım bu düşünce yapıma. Türk halkının beni çok farklı sevdiğini biliyorum. Halkın kullandığı otobüste de varım, minibüste de. Hatta gazeteci arkadaşlar bana “Nasıl olur, sizi otobüste görmüşler!” diye soruyor. Neden binmeyeyim? Taksiye binmeyi bile kendime yakıştıramıyorum ben. Taksiye bindiğimde arka koltukta ortada oturuyorum ki minibüstekiler, otobüstekiler beni görmesin. Halkın ne durumda olduğunu biliyorum çünkü. 14 yıldır 228 tane sağlık sosyal yardım vakfıyla çalışıyorum.

Ne kadar aktifsiniz bu alanlarda...

- Evet, hastane ve yurtlara da moral ziyaretleri yapıyorum mutlaka. Alay edilen gözyaşlarım var ya benim, gözyaşları görüntülerimin kahkaha unsuru olarak kullanılmasına şaşırıyorum. Gözyaşlarıma gülenlere gülüyorum.

İNSANLARI SAYGIMLA TEDAVİ EDERİM

Gözyaşlarına boğulduğunuz görüntüler, Okan Bayülgen’in programında yayınlanmıştı...

- Okan Bayülgen’i mahkemeye verecektim, vazgeçtim. Sonra programına konuk oldum. Orada Hakkı Devrim “Yılmaz Morgül’ü bu ülkede hiç kimse eleştirmemeli. Bu sanatçımız şimdiye kadar ücretsiz olarak sadece vakıflar ve kurumlar yararına 1800 tane konser vermiş tek model. Biz bu insanı alalım da pamuklara sarıp sarmalayalım” dedi. Okan Bayülgen de herkesin önünde benden özür diledi. Ben insanları saygımla tedavi ederim.

Yeni bir albüm çalışmanız var mı?

- Bugüne kadar Türk sanat müziği solistleri bir araya gelip de düet şarkısı yapmadı. Türkiye’de ilk kez böyle bir albüm yapmak istiyorum. TRT’den sesine, sanatına güvendiğim bir hanımefendiyle böyle bir düet albümü hazırlıyoruz.

Kaç şarkı olacak bu albümde?

- Single olacak. İçinde tek şarkının iki farklı versiyonu yer alacak.

Haberin Devamı

TWITTER’DA GERÇEK YILMAZ’I TANIDILAR

Twitter’da da oldukça etkinsiniz bu arada. Özlü sözleriniz çok konuşuluyor...

- Twitter hesabımı doktorum açtı. Orada gerçek Yılmaz Morgül’ü tanıdılar; absürt, kendisiyle dalga geçebilen, özlü sözleriyle kara mizah yapabilen Yılmaz’ı.

Sosyal medyada Justin Bieber’a benzetiliyorsunuz, bu benzetme hoşunuza gidiyor mu?

- Ben bundan mutluluk duyuyorum. Onu çok seviyorum. Çok küçük yaşta şöhret oldu. Bana 15-16 yaşlarımdaki hallerimi hatırlatıyor. Onun gibi çocuk ruhluyum ben de. Zamanım olursa Türkiye’de vereceği konsere de gitmek istiyorum. O da Türkiye’nin Justin Bieber’ını tanısın isterim. Ben Türk sanat müziğinin Justin Bieber’ıyım. (Gülüyor)

Haberin Devamı

KAÇAK İŞÇİ GİBİ YURTDIŞINDA ÇALIŞTIM

11 yıl boyunca sahnelerden, sanat camiasından uzak kaldığınızı söylediniz. Bu süreçte nasıl geçindiniz?

- Dinleyiciye albümlerimle ulaştım ama Türkiye’de sahneye çıkamadım. Kaçak işçi gibi yurtdışına gidip orada sahneye çıktım, para kazandım. İsim vermek istemiyorum ama Türkiye’nin önde gelen ailelerinden biri de masraflarımı karşıladı, kiramı ödedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!