Haftanın magazin tortusu

Nil Karaibrahimgil’in pandalı tweet’i, Çağatay Ulusoy’un gözaltına alınması, Oğulcan Engin’in Milano’da ‘yaralanması’ Açalım tortu torbasını, didikleyelim magazin gündemini...

Haberin Devamı

Ne diyordu Karaibrahimgil hafta içi attığı tweet’te: “Bir arkadaşımı bugün akşamüstü saat 6’da buluşup kendimizin panda olduğunu düşünerek dans etmeye davet ettim. Tamam dedi, geliyo”. Nil, panda kafası tweet’ini sonradan “Bir iş için yapıcaz” diye bağlasa da sonuç değişmedi. Bolca dalga geçen oldu panda dansıyla. Nil’in bu ‘Alice Harikalar Diyarında’ halini seviyorum ben.
En azından diğer ünlüler gibi sıkıcı değil. Kafasına göre takılıyor kendi cumhuriyetinde.
Bir başka tortuya, Galatasaray’a transfer olan Wesley Sneijder’ın karısı Yolanthe’ye ışınlanalım. En az Wesley kadar ilgi çeken, hatta Fox’un ana haberinde “Bakın ne güzel tarzı var” diye baştan aşağı fokuslanmalara doyulamayan Yolanthe’nin çok geçmeden bir Hollanda kısa metrajında türbanlı Türk kadınını oynadığı ortaya çıktı. Sonrası kıyamet tabii. Ne de olsa kısa film ülkenin her ikisi yakasının da hoşuna gitmeyecek türdendi:
- “Yurtdışındaki Türk kadını böyle başı bağlı mı gösterilmeli?” diyenler...
- “Türbanlı bir kadın hiç öyle ulu orta soyunup dökünür mü?” diyenler... İki kutbun bakışı açısını bir kenara bırakırsak, zaten filmin hayli kötü olduğunu, pek söz etmeye değmeyeceğini belirtmek gerek.
Ama nafile! Memleketin en yeni yabancı güzeli Yolanthe, hassasiyetlerimize dokunarak girdi gündemimize.

Haberin Devamı

VE ÇAĞATAY ULUSOY... VE OĞULCAN ENGİN...

Haftanın narkotikli tortusuysa her zamanki gibi cuma günü geldi.
Yaklaşık 30 ünlü gözaltına alındı, ama içlerinde en çok dikkat çekeni kuşkusuz Çağatay Ulusoy’du. Çünkü Ulusoy’un hayranı çok. Özellikle de genç kızlar ona tutkun. Peki bir Tarkan gibi bir süre sonra toplum gözünde affedilebilir mi Ulusoy? Tarkan’ın kredisi onda var mı? Ne yazık ki yok. Çünkü hayran kitlesi 7’den 70’e değil Ulusoy’un. Böyle ciddi bir krizden sağ salim yeniden düzlüğe çıkması için Ulusoy’un işi sıkı tutması, kendini doğru anlatması gerekiyor.
Ve son magazin tortusundayız…
Seda Sayan’ın oğluna dair haberlerde. Haberi hatırlayalım:
Milano’da bir kulüpte dayak yediği söylendi Oğulcan’ın. Sonra da babası onu apar topar özel bir uçakla Türkiye’ye getirdi. Bu arada Sayan da “Halı saha maçında yaralandı” açıklamasını yaptı. Milano ve gece kulübü ikilisinin toplum kafasında fena algılanacağını düşündüğü için… Burada asıl ilgimi çeken şu oldu: Türkiye’deki ‘aile-evlat’ ilişki ağının bir kez daha ne kadar da korumacı/kollamacı olduğunun ortaya çıkması.
Parasal imkân varsa bu korumacı/kollamacı tavır özel uçaklara/alelacele ülke sınırları içine getirtmelere kadar uzanıyor. Şimdi bazılarınız beni şefkat empatisinden yoksun bulabilir, olsun. Ama kabul edin ki, erkek çocukların asla tam anlamıyla büyüyemediği, kendi başlarına/kendi kararlarıyla büyümesine -bu sonsuz şefkatten dolayı- izin verilmediği bir ülkedeyiz.

Haberin Devamı

Emre Altuğ’un cesareti eskiden daha çoktu

Emre Altuğ, Hafta Sonu dergisinin son sayısına konsepti ‘cesurca’ olarak tanımlanmış pozlar vermiş. Pozlarda çizgili ve deri boxer’larla görünüyor Altuğ.
Sadece o kadar. Oysa Altuğ’un 2003 yılında Aktüel’e verdiği pozlar çok daha cesurdu. Pantolonunu cüretkâr bir şekilde indirdiği pozlarda, bu kez altında ne boxer ne de slibe gerek duymuştu Altuğ. O dönem bu pozlara eşlik eden röportajı da bendeniz yapmış, Altuğ’un popo meydanda, cesaretine şapka çıkartmıştım. Şimdiyse ortada bir cesaret yok ne yazık ki…

Alex’in gizli barı

Herkes oradan bahsetmeye başladı. Kulaktan kulağa konuşuluyor.
Ünü daha da çok artıyor.
Çünkü bu barın adı sanı yok. Bir girişi, tabelası da.
Bilmeyenin dışardan geçerken bulması mümkün değil.
Öyle gizli kapaklı bir yer.
Zaten bu kadar konuşulmasının nedeni de bu.
İstanbul’da bu tarz bir şeye daha önce kimse kalkışmadığı için…
Asmalımescit’teki Propaganda adlı kulübün sokağında yer alan bu gizli barın sahibi Alex.
En fazla altı-yedi kişinin sığabileceği bu küçük, gizli barda Alex konuklarına çok özel kokteyller yapıyormuş.
Gidenler anlata anlata bitiremiyor.
İçinde bulunduğun ruh haline göre kokteylini hazırlıyormuş Alex ve başka bir şey içmene de pek izin vermiyormuş!
Grip son dakikada esir almasa Alex’in gizli barında olup biteni daha uzun uzun yazardım. Ama işte heyhat, kader.
Bu arada Alex’in barına şehrin yabancılarının daha çok rağbet ettiğini, hatta burayı ilk onların keşfettiğini de söyleyeyim.

Yazarın Tüm Yazıları