Bir Sadun Tanju vardı...

KENDİMİ kötü hissediyorum.

Haberin Devamı

“Eşek kafam!” diye bağırmak istiyorum./images/100/0x0/55eae053f018fbb8f89c581f

Hem öfkeliyim hem üzgün.

Öfkem kendime.

Bir cenazeden geldim.

Benzersiz birinin cenazesinden. Müthiş birinin cenazesinden.

Bu fotoğraftaki adamın cenazesinden.

Bu aralarda beni yine çağırdı, görmek istedi.

Hayat telaşı yüzünden gidemedim.

Allah beni kahretsin!

* * *

Oysa 11 yıl önce röportaj yapmıştım, bir daha yapmak istiyordum.

Bu sefer 80’i değil, 90’ı konuşmak istiyordum.

Onun da anlatmak istedikleri vardı ki, ısrarla çağırıyordu beni.

Kızımdı, yazımdı, işimdi, evimdi, trafikti...  

Gidemedim.

Ama gidecektim, yemin ederim gidecektim.

Gidemedim.

Ve o öldü.

Pazar günü öldü.

Tokat gibi ders oldu./images/100/0x0/55eae053f018fbb8f89c5821

Hayatta sevdiklerinle ilgili hiçbir şeyi ertelemeyeceksin.

Bir anda, elindeki her şey uçup gidiveriyor.

* * *

Haberin Devamı

O Sadun Tanju’ydu.

Freelance gazeteciliği Türkiye’ye getiren ve yapabilen nadir kişilerden biri.

12 kitabı var.

Hürriyet ve Milliyet’te yayınlanmış bir dolu baba röportajı var.

Ses getirmiş incelemeleri, biyografileri var.

Gün gelmiş “Tamam” demiş, “Bu kadar. Çekiliyorum. Bodrum’a...”

Yenik düştüğü için değil, kendi tercihi öyle olduğu için Bodrum’a yerleşmiş...  

* * *

Oğlu Ali Tanju benim arkadaşım, Ali’den aldım numarasını.

Ve onunla röportaja Bodrum’a gittim.

Şöyle yazmışım:

Yalıkavak’taki evinin önündeyiz. O bana, ben ona doğru yürüyoruz. İnsan vakit kazanıyor yürürken, inceleyebiliyorsun. Kareli gömleği, şapkası, açık renk keten pantolonu, özenli doğal beyaz sakalıyla Sean Connery kadar etkileyici bir adam. Robinson Crusoe’yla Sean Connery karışımı. Ruhundaki özgürlük ışığı, yüzüne ve lacivert gözlerine nur şeklinde yansıyor. Hâlâ yürüyoruz ve kararımı veriyorum: Benim âşık olabileceğim bir adam. Uzun boyu, hafif boş vermiş hali, nezaketini süsleyen alçakgönüllülüğü ve bilgeliğiyle rahatlıkla tavlardı beni. Şartlar uygun olsaydı tabii. 80 yaşında olmasından söz etmiyorum. O evli. Benim de sevgilim var. O yüzden...”

Haberin Devamı

*/images/100/0x0/55eae053f018fbb8f89c5823

23 doğumlu Sadun Tanju’yla röportaj yaptığımda, onun berraklığının, “içimdeki deniz”e çok iyi geldiğini anlatmıştım.

Sanki içimde küçük bir içdeniz var ve nedense sürekli dalgalı. Fırtına üstüne fırtına patlıyor. Çok az kişinin yanında çarşaf gibi oluyor.

İşte onun yanında olmuştu.

Huzur duymuştum anlattıklarını dinlerken.

Şöyle yazmışım:

“Hayata dair korkularım bile azaldı sayesinde. Korkarım çünkü ben yaşlılıktan. Çirkinleşmekten, sarkmaktan, yavaşlamaktan, hayattan geri kalmaktan. Kim ister ki yaşlanmayı? Kim bana yaşlılığın hayatın en bal dönemi olduğuna inandırabilir ki?”

O yapmıştı.

Beni buna bile inandırmıştı.

O pazar herkes, “Yaşlanmak iyi bir şeymiş yahu!”nun öyküsünü okumuştu.

* * *

Haberin Devamı

Sonra...  

Sonra köprünün altından çok sular aktı.

Sevdiğim adamın peşinden Dubai’ye taşındım, evlendim, kızım oldu, 7.5 yıl orada kaldık, ben başka bir hayata daldım...  

O arada Sadun Tanju eşini kaybetmiş...  

Ara ara Ali’den babasıyla ilgili haberler aldım.

Bir ara torunuyla birbirlerine yazdıkları mektuplardan kitap yaptıklarını öğrendim.

Ali de birkaç ay önce, “Babam artık Bodrum’da değil. Maşukiye’de ona bir ev tuttuk. İki bakıcı hanımın gözetiminde yaşıyor” demişti, “Epey yaşlandı ama kafa aynı netlikte. Seni görmek istiyor. Bir ara vaktin olursa git, anlatacağı şeyler varmış”...

Kafamı nerelere vurayım söyleyin!

*

Bugün onu tabuttan çıkarıp kefenle toprağa verdiklerinde kızı Lale’nin yanındaydım.

“Bir süredir ölmek istiyordu” dedi.

Tatlı tatlı, son derece inandırıcı bir şekilde, bu bedeninin artık onu taşımadığını söylüyordu, zaten yürüteçle adım atabiliyordu. Bütün organları tek tek iflas etti. Ama kafası hâlâ pırıl pırıldı. Çevresindekilere külfet olmaktan korkuyordu. Ona bakan iki hanıma, her gün, yaptıkları her şey için defalarca teşekkür ediyordu. Kötü şeyler yaşayıp kimseye mahcup olmak istemiyordu. Kendi kendine yetebilmek istiyordu ama işte 90 yaşında mümkün olamıyor. Doktoru, ‘Bu kadar çok ölmek isteyen birini hiç görmedim’ dedi. Yanlış anlama depresif filan değildi, sadece ‘Bu kadar yaşadım, güzel yaşadım, artık yeter, gitmek istiyorum’ diyordu...”

*

Haberin Devamı

Ve pazar günü tam da kendi istediği gibi...  

Uykusunda vefat etti Sadun Tanju.

Onunla ilgili yazıyı hayattayken yazmak isterdim.

Kısmet değilmiş.

Ailesine ve bütün sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları