Hesaplaşmayı bırakalım

DÜN öğle saatlerinde Point Otel’de, bu haftaki Hürriyet Pazar için fotoğraf çekimi yapıyoruz.

Haberin Devamı

O sırada telefonum çaldı.

Eski Başbakan Tansu Çiller arıyordu.

Son görüşmemizin üzerinden yıllar geçmişti. O günleri iyi hatıralarla geride bıraktığımız da söylenemezdi.

Özer Çiller’le helalleşmiştik, ama onunla henüz bunu yapamamıştık.

Amerika Birleşik Devletleri’nden arıyormuş

Arama nedeni, dünkü yazımda Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’la ilgili yazdığım konuya açıklık getirmekti.

“Nimet Hanım’a bir haksızlık yapmak istemem” dedi./images/100/0x0/55eb63adf018fbb8f8bdfc23

Not gönderme olayını anlattı.

Ancak o konudan sonra öyle güzel şeyler söyledi ki, önce onları aktarmak istiyorum.

28 ŞUBAT SAVCISININ ÖNÜME KOYDUĞU ŞEY BİR NEVİ ANDIÇTI

28 Şubat olayını araştıran savcı davet ettiğinde, Genelkurmay’da kendisi hakkında hazırlanan bir yazıyı göstermiş.

Beni siyaseten bitirmeyi amaçlayan bir andıç gibiydi” diyor.

Yazının altında en üst düzeyde komutanın imzası varmış.

Karadayı’nın mı” diye sordum.

İsim vermeyeyim. En üst düzey komutan” dedi.

Hakkında haberler üretilmesini, yayınlatılmasını amaçlayan bir yazıymış. “Ancak bunların hangi haberler olduğunun örnekleri yoktu” diyor.

Onu en çok yaralayan konu, Çiller Özel Örgütü denilen MİT raporları olmuş.

Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, bunun MİT raporu olduğunu kabul ettiğini, ancak içindeki bilgilerin gazete haberlerinden ibaret olduğunu söylemiş.

Çiller 28 Şubat sürecinin en büyük ve bir numaralı mağdurunun kendisi olduğunu söylüyor.

Buraya kadarkiler normal.

Haberin Devamı

AMERİKA’DA ŞUNU GÖRDÜM:  TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ PARLAK

Bunları işiten biri, arkasından derin bir hesaplaşma duygusunun gelmesini bekler.

Beni şaşırtan, Çiller’in, ben sormadan, kendisinin söylediği sözler oldu.

Kelimesine dokunmadan aynen aktarıyorum:

-  BUNLAR GERİDE KALDI “Sayın Özkök, bana göre bütün bunlar geride kaldı. Şu an Amerika’dayım. Buradan da bakınca görüyorum ki, Türkiye’nin geleceği parlak.”

-TÜRKİYE ÇOK GERİLDİ “Çok samimi olarak şunları söylemek istiyorum. Türkiye çok ayrıştı. Çok gerildi. Bu ayrışma hâlâ devam ediyor. Böyle bir gerginlikle yaşayamayız.”

-YANLIŞLARI KABUL EDELİM AMA “Çok parlak bir geleceği karartabiliriz. Evet geçmişte bazı yanlışlar oldu. Bunların yanlış olduğunu kabul edelim.”

-HESAPLAŞMA DUYGUSU YANLIŞ “Ama bunu bitip tükenmeyen bir hesaplaşma haline çevirmek yanlış. Geriye dönük bir hesaplaşmanın hiç manası yok. İleriye bakalım.”

-ORDUYU YIPRATMAYALIM “Ben geçmişte yapılan bu yanlışlıklara bakılıp, kurumları yıpratmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Genelkurmay’ı, orduyu yıpratmak, zayıflatmak çok yanlış.”

-AYIRANA DEĞİL BİRLEŞTİRENE BAKALIM “Bizi ayıran, bölen, geren konuları geride bırakalım. Konsensuslarımız üzerinde duralım. Yakın tarih yanlış yazıldı. Benim hakkımda da yanlış yazıldı. Özer Bey için söylenmedik laf bırakılmadı. Onun yazdığı bu güzel kitapları yazan insan nasıl öyle biri olabilir denmedi.”

-HEPSİ GERİDE KALDI “Ben bunlara da bakmıyorum. Hepsi geride kaldı. Bunların hesaplaşmasını da arzu etmiyorum, istemiyorum.”

-TEKRAR EDİYORUM “Ülkeyi germenin, bölmenin anlamı yok. Ülkede çok gerginlik var. Bu hesaplaşmalarla enerjimizi tüketmeyelim. Kurumlarımızı yıpratmayalım. Geleceğimiz parlak. Oraya bakalım.”

* * *

Haberin Devamı

Evet, eski Başbakan Tansu Çiller bunları söyledi.

Ben ne düşünüyorum? Tabii ki altına imzamı atarım.

Ya Türkiye?

İntikam duygularıyla yanıp tutuşan bir avuç fanatik dışında kim bu sözlerin altına imza atmaz.

İtiraf edeyim. Tansu Hanım beni şaşırttı.

Döner dönmez gidip yüz yüze konuşacağım...

Nimet Baş o notu özel olarak göndermemiş

ESKİ Başbakan Çiller, Darbeler Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın kendisine gönderdiği notla ilgili de bilgiler verdi.

Komisyon başkanı, dinlemeler başlamadan önce, dinlenen kişilere yazılı bir not dağıtıyormuş.

O notta, dinlenen kişinin istemediği sorulara cevap vermeyebileceği belirtiliyormuş.

Galiba şu konu tam aydınlığa kavuşmadı. Asistanı, bu yazıyı bana dinlemenin başında vermedi. Tam o soruya gelindiğinde getirip önüme koydu. Ben de tam o sırada okudum bu notu.”

Anladığım kadarıyla, Nimet Baş, dinlenen her kişiye verilen yazılı bir metni Çiller’e de iletmiş ve o da notu, tam o soru sorulduğunda okuduğu için, onunla ilgili bir not olarak algılamış.

Mesele şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Yani Nimet Baş, Çiller’e o soruyla ilgili özel bir not göndermemiş.

Haberin Devamı

Yassıada’yı yeniden yargılayacak olan Türkiye, bu gerekçeyi ne yapacak

BALYOZ davasının gerekçeli kararının açıklanmasının üzerinden 3 gün geçti.

Gazetelere bakıyorum.

İlk günlerde büyük bir iştiyakla bavulun üzerine atlayan çevrelerde bile tatmin olduğunu yazanların söyleyenlerin sayısı bir avucu geçmiyor.

Genelkurmay’ın açıklaması, bu davanın kararları üzerine parça etkisi büyük bir bomba gibi düştü.

Kararlar daha şimdiden kamuoyunun gözünde ve gönlünde yok sayılır hale gelmiş.

Sapır sapır dökülen gerekçeler, daha Yargıtay’a ulaşmadan kamuoyundan geri dönmüş.

Her buzağının altında fil arayan Türkiye...

İleri demokrasiye geçtiğini iddia eden Türkiye...

12 Eylül referandumundan sonra gerçek manada hukuk devletine geçtiğini hâlâ söyleyebilen Türkiye...

Yassıada’da yaşanan o insanlık dramının o yargı sefaletinin defterini açıp yeniden yargılamaya ve o insanlara iadeiitibar etmeye karar veren Türkiye...

Gözümüzün önünde yaşanan bu insanlık dramı hakkında ne yapacak?

Bir 30 yıl bekleyecek mi?

İnsanlar şu kimseyi ikna edemeyen gerekçelerle 2-3 yıldır hapiste yatıyor.

Ülkenin eski bir Genelkurmay Başkanı, terör örgütü başı olmak gibi insanı kahreden bir iddiayla hapiste.

Ölüm döşeğindeki insanların başında çaresiz bir şekilde bekleşiyoruz.

Bununla mı barışmış bir Türkiye’ye gideceğiz.

Bu insanların Kandil Dağı’ndakiler, İmralı’dakiler kadar kıymeti yok mu gönüllerimizde.

Hadi gönüllerimizde yok, vicdanımızda ve hukukumuzda da mı yok...

Yazarın Tüm Yazıları