Yani bunda da susacak mıyız

ŞURAMDA, tam dilimin ucunda...

Erkekliğimin, vicdanımın, insanlığımın...

Haberin Devamı

Beni ben yapan her şeyin birbirine dokunduğu o en hassas bölgemdeyim.

Bas bas bağırıyorum:

“Yıkılsın bu sizin ahlak adını verdiğiniz ahlaksız erkek düzeni...”

Aynı yerden iki kadına da haykırıyorum.

Ordudan atıldığı için intihar eden Nazlıgül Üsteğmen’in şeref mücadelesini sürdüren annesi Nevin Daştanoğlu’na...

Bir de onun sesini hepimize duyuran Hürriyet’e ve onun yazarı Ayşe Arman’a...

Diyorum ki “Helal olsun size... Helal olsun...”

Ötekilerine de diyorum ki...

Türk ordusunun bir kadın subayını, kendi küçük ahlakıyla yargılayıp mahallenin önüne atan tüzüklerinize, o tüzükleri mide bulandırıcı bir garnizon ahlakına çeviren zihniyetinize...

Hepsine dümdüz gidiyorum.

* * *

Hadi cevap verin şimdi o içi yanan anneye...

- “Nerede o kızımla yatan sözde erkekler?” diye haykırıyor.

Nerede Allah aşkına...

- Soruyor: “Kızım kime göre ahlaksız...”

Hakkında karar veren ve adını saklayan o sözde beş erkeğe göre mi...

- Soruyor: “Kimler yapıştırdı o yaftayı idam fermanı gibi kızımın boynuna?”

Koskoca komutanlar, gıyabında kararı vermiş, şimdi annesini çağırıp vicahiye çevirmeye kalkıyor...

Onu da beceremiyor...

O sorulara verdikleri tek cevap derin bir sükût... Altın gibi değil de ikrar gibi bir sükût...

Bak komutan arkadaş...

Çağdaşlık, modernite denince mangalda kül bırakmıyorsun...

Ama iş yalnız bir kadına karşı ahlak raconu kesmeye gelince, maşallah en fanatik dinciden bile daha fazla ahlak muhafızı kesiliyorsun...

Söyle kardeşim, kim verdi sana bu “ahlak beratı”, “ahlak ehliyeti” tanzim etme imtiyazını...

Hadi çık, hepimizin önünde vicahiye çevir o ahlak kararını...

Çevir de erkekliği bel hizasının altında iki mika toptan ibaret görmeyen başka erkekler de senin hakkındaki kararlarını vicahiye çevirsin.

* * *

Haberin Devamı

Ey, Nazlıgül hakkında o kararı verip alnından namus rütbesini söktüren erkek nizamı, sana sesleniyorum...

“Onun rütbesi bizim gönlümüzde.

Omuzlarından, göğsünden söküp alabilirsin, ama 21’inci yüzyılın insanının gönlünden sökemezsin.

Sökemeyeceksin...”

O kadının alnından söktüğün namus rütbesini iade edinceye kadar buradayız.

Nasıl ki, hiçbir Ergenekon kararı, onurunu tetiğe çevirip sıkıp giden Yarbay Ali Tatar’ın rütbesini gönlümüzden sökemediyse, onunkini de sökemeyecek...

Haberin Devamı

‘Laik sermaye’,  ‘yeşil sermaye’ hurafesini yıkanlara helal olsun

28 Şubat sürecinde beni üzen olaylardan biri “yeşil sermaye listesi” oldu.

Orada, eskiden beri hayranlıkla izlediğim “Ülker” grubunun adını görünce daha da üzüldüm.

Çünkü bana göre, Türk girişimciliğinin en yaratıcı ve en parlak isimlerinden biriydi.

O günden sonra katıldığım birçok panelde “Ülker”in adını vererek övdüm.

Murat Ülker’le ve yöneticileriyle dostluğumu geliştirdim.

Bana göre, bitmekte olan bu yılın en önemli ekonomik olayı, köprü ve otoyollar özelleştirmesini Koç-Ülker ortaklığının almasıdır.

Biri, klasik sermayenin, öteki Anadolu sermayesinin çok başarılı iki şirketinin ortak yatırıma gitmesi, kutuplaşan Türkiye’de çok umut verici bir gelişmenin işaretidir.

Bizleri, keskin ve fanatik silahşorların kirletmediği ortak alanlarda bir araya getirecek yeni alanlara ihtiyacımız var.

Birlikte çalışmaya, birlikte risk almaya, birlikte başarılar için koşmaya ihtiyacımız var.

İki şirketi de, Türkiye’de “birlikte iş yapma kültürü”ne yaptıkları bu muazzam sembolik yatırım için kutluyorum.

Bu ülkede geçmişle sahici bir hesaplaşma istiyorsak, bunun yolu düzmece valiz nakliyatı değil, işte böyle girişimlerdir.

Bazılarının “İstanbul sermayesi” diye karaladığı, aşağıladığı, başka bazılarının ise “Anadolu sermayesi” diye küçümsediği, “yeşil sermaye” diye iftira attığı iki güzide Türk şirketi, hepimize olağanüstü bir “birlikte yaşama” dersi verdi.

Haberin Devamı

Nur içinde yat sevgili kardeşim Kerim Tekin

BEYKOZ bembeyaz...

Evimin önündeki yeşilliklerin üzerine yerleştirdiğim yeni yıl ışıkları, Samanyolu gibi beni meçhul bir mutluluğa davet ediyor.

Yönetici olmamanın sorumsuzluk rantını sonuna kadar yiyorum.

Sabaha kadar, o ışıklara bakarak Kerim Tekin’in “Karbeyaz”ını dinliyorum.

Kar beyazdır ölüm, ellerinden gülüm

Yine yoksun diye, düşmanım her güne...”

Daha 23’ünde hayata veda eden güzel bir adamın şarkısı, hiç beklemediğim bir yılbaşı hediyesi gibi, şurama oturuyor.

Son aylarda müptelası olduğum Power Love’ın niye günde üç-beş kere bu şarkıyı çaldığını çok daha iyi anlıyorum.

Kerim Tekin’i dinleyin. Metropolün karlı yollarında bitap düşmüş olsanız, trafiğinden illallah demiş olsanız bile dinleyin.

Kar beyazdır ölüm” diyor, ama şarkısında insanı vazgeçmemeye, bırakmamaya iman ettiren olağanüstü bir umut var...

Tam da bugünlerin şarkısı...

Nur içinde yat sevgili Kerim Tekin.

Yıllardır, “Bütün müzisyenler cennete gitmeli” diyorum.

Eminim Allah bu duamızı kabul etmiştir...

Haberin Devamı

Demokrasi için bir günde iki umut dolu haber

BİR günde demokrasi açısından iki önemli haber...

- HELAL OLSUN Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyelerine, rektörlüğüne... Herkesin suspus olduğu bir nizamda, öğrencilerine kol kanat gerdiği için.

- HELAL OLSUN Yüce Divan’a... Yatak odamıza kadar giren iğrenç telekulaklara, “Boşuna uğraşma. Yaptığın kanunsuz dinlemelerle insanları hapse attırmayı başaramazsın” deyip hukuk dersi verdiği için.

Yazarın Tüm Yazıları