AB zirvesinden Türkiye’ye kuvvetli uyarı

BAZI okurların daha yazının başlığını görür görmez “Canım, yine mi Avrupa Birliği?” dediğini duyar gibiyim.

Haberin Devamı

Baştan belirteyim ki, bana bu yazıyı kaleme alma esintisini veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde okuduğum bir mesajı oldu.

Başbakan’ın 9 Aralık’ta İnsan Hakları Beyannamesi’nin imzalanışının 67’nci yıldönümü dolayısıyla yayımladığı mesajı okurken şöyle bir cümleyle karşılaştım:

Küreselleşen dünyada, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, artık devletlerin iç işleri olmaktan çıkmış, ulusal sınırları aşarak tüm dünyanın ortak hedefi haline gelmiştir.”

* * *

Başbakan, bu sözleriyle ülkelerin birbirlerinin temel hak ve özgürlükler alanındaki sorunlarıyla ilgilenmelerinin artık çağımızda doğru ve meşru bir tutum sayılması gerektiğini belirtmiş oluyor.

Bu ana ilkeyi hatırlattıktan sonra dün akşam Brüksel’de başlayan AB zirvesine katılan devlet başkanları ve başbakanların önünde duran karar metninin Türkiye ile ilgili bölümünü değerlendirmeye geçebiliriz. Bu metin geçen salı günü AB dışişleri bakanları tarafından kabul edilmişti.

Zirveye katılan 27 ülkenin liderleri tarafından bugün onaylanması beklenen bu belgede, “Tam üyelik müzakerelerine yakın bir zamanda yeniden ivme kazandırılmasının her iki tarafın da çıkarına olduğu” hususunun vurgulanması kuşkusuz sevindirici. Bu ifadeler, AB’nin siyasi kanadında müzakereleri içine girdiği tıkanıklıktan çıkartma iradesinin kuvvetlenmekte olduğunu gösteriyor.

Keza “Türk ekonomisinin dinamizminin bütün Avrupa kıtasının refahına katkı yaptığının” vurgulanması, Türkiye’nin Suriye’de oynadığı rolün teslim edilmesi gibi hususlar kararın Ankara açısından diğer olumlu yönlerini gösteriyor.

Haberin Devamı

* * *

Gelgelelim, konu demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi başlıkları içeren AB siyasi kriterlerine gelince ton birden değişiyor. Metnin bu bölümünü dün 2010 ve 2011 kararlarıyla karşılaştırarak okudum. Eskiye kıyasla belirginleşen daha eleştirel bir bakış var karşımızda, hem hâkim olan ton hem de şikâyet konusu başlıkların çeşitliliği anlamında...

Bir kere metinde daha önceki yıllarda olmayan şu ifade çok dikkat çekici: “Konsey, siyasi kriterlerin tümüyle karşılanmasında özlü bir ilerlemenin eksikliğinden artan ölçüde kaygı duymaktadır.”

Bu haliyle bakıldığında AB liderleri, Türkiye’yi AB’nin siyasi kriterlerini karşılaması anlamında problemli bir aday olarak gördüklerini kayda geçirmiş oluyor.

Geçen yılki kararda yer alan “Medya özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenlere ve insan hakları savunucularını hedef alan çok sayıda dava ve sıkça karşılaşılan internet yasakları, ele alınmayı gerektiren ciddi kaygılar yaratmaktadır” cümlesi bu yıl aynen tekrarlanmış.

Yani, “Bu cephede değişen bir şey yok” mesajı veriliyor ama bir ekleme de yapılıyor. AB, “Terörizm ve organize suçla mücadeleye ilişkin mevzuatın geniş bir şekilde uygulanmasını” da “ciddi kaygı yaratan başlıklar”ın arasına dahil etmiş. Bu ifadeden daha çok Özel Yetkili Mahkemeler’in uygulamalarını anlamamız gerekiyor.

Haberin Devamı

* * *

Ayrıca, “Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliğinin sağlanması özel bir önem taşımaya devam ediyor” ifadesine ilk kez bir AB zirvesi kararında yer veriliyor olması da düşündürücü. Buna ek olarak, AİHM’nin bütün kararlarının uygulanması isteniyor. Türkiye’deki yargı, Avrupa’nın gözünde belli ki yeteri kadar bağımsız ve tarafsız görülmüyor.

Bu bölümde olumlu bir unsur, hükümetin Dördüncü Yargı Paketi’ni çıkarma taahhüdünün memnuniyet verici bir gelişme olarak değerlendirilmesidir.

Sonuçta AB zirvesi, bugün temel hak ve özgürlükler bakımından irtifa kaybetmeye devam eden bir Türkiye gördüğünü duyuracaktır. Açıklanacak metin, 27 AB ülkesinin her birinin Türkiye karşısında ortak pozisyonunu oluşturacaktır.

Şimdi Başbakan Erdoğan’ın insan hakları günü mesajını bir de bu gözle yeniden okuyabiliriz isterseniz.

Yazarın Tüm Yazıları