Polis virüsü anında izledi sessiz kaldı

Güncelleme Tarihi:

Polis virüsü anında izledi sessiz kaldı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2012 00:00

Odatv ve Devrimci Karargâh davalarının tutukluluğu en çok tartışılan isimlerinden, emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, sorularımıza hapisten 14 sayfa mektupla yanıt verdi.

Haberin Devamı

En son Ahmet Hakan ve Mehmet Yılmaz sordular; “Hanefi Avcı niye içeride?” diye. ODATV ve Devrimci Karargah davalarının tutukluluğu en çok tartışılan isimlerinden, emekli emniyet müdürü Hanefi Avcı, hapisten ilk röportajını Hürriyet’e verdi. 500 bin basan “Haliçte Yaşayan Simonlar-Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabının yayımı sonrası tutuklanırken, “Hayatımı cehenneme çevirecekler” diyen Avcı, 2 yıl 2 ayını doldurduğu Silivri Cezaevi’nden gönderdiği 14 sayfalık mektubunda, “Ben daha çok, izleyip, istismar edecek konu ararlar diye tahmin ediyordum. Eski makama kaset koyma, sahte dijital dosyaları başkalarının bilgisayarlarına koyarak, hiçbir vicdani, hukuki, ahlaki ölçüye uymayan iftira beklemiyordum. Açıkçası bu kadarını kimseye yakıştıramazdım.” diyor. 34 yıllık meslek hayatında uyarı dahi almayan, bir kitap yazınca 20 disiplin cezası verilen, 4 kez meslekten ve memuriyetten çıkarılan Avcı’nın sorularımız üzerine pek çok bilinmeyeni anlattığı o mektuptan öne çıkanlar şöyle:

BİR KİTAPTAN ONLARCA CEZA ÇIKTI

Bana yöneltilen suçlamalar o kadar garip ki; aslında hiç savunma yapmadan aynı dava dosyasının içindeki birçok delil, belge, iddiaların aksini ispatlıyor. O kadar net, kesin belgeler var ki; polis, savcılık toplamış. Bana yapılan her isnadın tam tersini kendi belgeleri ispatlıyor.
İşin tam doğrusu, kitabım dolayısıyla, kitapta yazılan eleştirilerden rahatsız olanların, beni tutuklatmak için yaptıkları bir işlem. Disiplin cezası ve soruşturmaları konusunda sayı o kadar çok ki; tamamını ben de bilmiyorum. Bir kitaptan onlarca ceza çıktı. İhraç oldum, yetmedi emekli ikramiyemden 20 bin lira disiplin cezası kestiler. Galiba emniyette rekor olacağım. Terörle mücadelede göreve başladığım 1980 yılından 2010’a kadar hiç ceza-uyarı almamış, hiç soruşturma geçirmemiştim ama şimdi her sayfasını suç kabul ettikleri bir kitapla 20 ceza aldım. 4-5 tane meslekten, 3-4 tane memuriyetten ihraç, emekli maaşımdan kesilen cezalar olmak üzere hepsi kitaptan dolayı verildi.

Mesleki görevlerim net ve açıktır, oradan suç çıkaramazlar. Ama özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren bir iddiada bulunulur ise, delil olup olmaması, şekli, mahiyeti hiç önemli olmayıp, terör örgütüne yardım der, dosyaya da gizlilik kararı konursa tutuklanırsınız.
Hakkımdaki suçlamalar; Soruşturmanın gizliliğini ihlal, Terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek, isteyerek yardım, Yargı görevini yapanı etkilemek, Terörle mücadele edeni hedef gösterme, 6136 sayılı kanuna muhalefet, Kişisel verileri temin ve bulundurma. Deliller; 1-Kitabımın 500. sayfasında, hakkında soruşturma yapılan Nejdet Kılıç’ın dinlendiğini, telefon numarası vererek yazmam, 2-Nejdet ile aramda geçen telefon konuşmaları, 3-Kitabımın içeriği, 4-Evimde, aramada bulunan OHAL ruhsatlı bir kalaşnikof silah, 5-Eski makam odamda bulunan 24 adet dinleme kaseti…

BEN BAKANA NOT YAZDIM, NASIL İSTİHBARATI İFŞA EDERİM?

Bu delilleri kitabımın 500. sayfasında anlattım. 12 Ocak 2010’da, hukuka aykırı dinlemeler nedeniyle Adalet Bakanı ile görüşerek verdiğim dilekçemin eki ve sayın bakanın isteği üzere hazırladığım bir not var. O tarihte adli tahkikat yok. Nejdet Kılıç hakkında ilk adli tahkikat 22 Ocak 2010’da başlamış. Kitabımın 489-501 sayfalarını okursanız; ben hukuka aykırı istihbari dinlemeleri şikayet ediyorum. Bana savcılığın adli tahkikatını, bakanlığa sunduğum bu notla deşifre ettin diyorlar. Hiçbir alakası olmadığı net.

GERÇEĞE AYKIRI RAPORLA SANIK YAPILDIM

Daha da garibi, benim 6 Ocak’ta İçişlerine, 12 Ocak 2010’da Adalet Bakanlığı’na şikayetimden sonra, benim şikayetçi olduğum istihbari sahte isimle dinleme yapanlar, gerçeğe aykırı rapor verip, Nejdet Kılıç hakkında uydurma adli tahkikat başlatıyorlar. Taciz edilen Nejdet’e şikayet et dediğim, hep kanun yolunu önerdiğim görülür. “Takipte Nejdet’e mesleki bilgisi ile takibi nasıl atlatacağı konusunda yöntem anlattı” diyorlar. Nejdet kaçma, gizlenme değil takipçilere gidip, “Niye takip ediyorsunuz, polis misiniz, bir şey varsa hadi gidelim diyor, tartışıyor. İHD’ye gidip tutanak tutturuyor. Gazeteci arkadaşını arıyor, takipçilere “Sizi basına veririm. Kameraya çekildiniz” diyor. Sonra avukata gidiyor. Daha da önemlisi o tarihte Nejdet’i takip için mahkemeden alınmış gizli izleme kararı yok ve takip tutanağı da yok.

MAHKEME, RUHSATI İPTAL EDEN VALİLİK KARARINI KALDIRDI

Yasaya aykırı silah bulundurma meselesi; OHAL kanununa göre alınmış ancak OHAL zamanı, o bölgede geçerli olan silahlarım ruhsatlı idi, suç olmaz. Evimde bulunmasından sonra ruhsat iptali Diyarbakır Valiliği’nce yapılmıştı. Dava açtık, Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, valilik kararını iptal etti. Yani ruhsatımın 2012 tarihi itibarı ile geçerli olduğuna karar verdi. Valilik yeniden iptal kararı verdi, biz yine dava açtık, devam ediyor.

YARDIM ETTİN DENİLEN ÖRGÜT SANA EYLEM YAPACAK DEDİLER

Hukuksuzluk bir başlayınca, ölçü de olmuyor. Ben tutuklulukla ilgili bir süre öngörmedim hiç. Çünkü hiçbir suçum yok. Ben iyi, kötü her şeyi açık yaparım, yaptığımı üstlenirim, hiç gizlim olmaz. Bunu yanımda her çalışan da bilir. Bundan dolayı idari tahkikat açıp, disiplin cezası bekliyordum ama ceza, hele örgüte yardım, sol örgüte yardım, umduğum bir şey değildi. Üstelik bu örgütü oluşturan Dev-Sol bana eylem yapacak diye 2009’da resmi tebligat yaptılar. Bu gruba yardım etmişim!

34 YILLIK POLİS OLARAK 4 TERÖR ÖRGÜTÜYLE İRTİBATLI OLDUM

Sonra Ankara’da, yine özel yetkili mahkemede PKK ve TİKKO propagandası yapmaktan dava açıldı. Kitabımın 129-132 sayfaları arasındaki, yani cezaevinde tünel bulunması ve eğitimin önemi başlığı altındaki anlatımlardan dolayı. Lütfen siz de okuyun, öyle suç görülüyor mu? Böylece Devrimci Karargah ve Ergenekon’a yardım etmekten, PKK, TİKKO propagandası yapmaktan, yani 4 tane silahlı terör örgütü ile irtibatım çıktı. 34 yıllık polisim, hem terörle mücadelede, hem de en önde ve emniyetin bu konuda sistemlerinin geliştirilmesinde bu kadar katkım olmuşken şimdi bir anda 4 terör örgütü ile irtibatlı oldum.

HERKES TAHLİYE OLDU TEK BEN TUTUKLUYUM

Daha garibi; tutuklanmam hukuka aykırı ve yanlış. Hadi tutuklandık diyelim; 3. yargı paketi denen kanun ile örgüte yardım fiillerinin cezası üçte bire kadar indirildi, basın yolu ile işlenen suçlarda 5 yıla kadar olan cezalar ertelendi. Şimdi bana yapılan en ağır isnat, örgüte yardım. Bu iddiayla, yani örgüte yardımdan şu an kimse tutuklu değil, herkes bundan tahliye oldu, tek ben tutukluyum. Erteleme kapsamında tutukluluğumu gerektirecek suç kalmadı. 2 yıl 2 ay oldu. İnfaz hukukuna göre bu 3,5 yılı aşkın bir cezaya karşılık geliyor. Yani ceza verseler, o cezadan fazla yatmış sayılıyorum.

BANA ZARAR VERMEK İÇİN LEGAL PARTİYİ PASİFİZE ETTİLER


Daha anormali, şu an benim soruşturulduğum iddianame ile yargılanan kişilerden örgüt üyesi kimse tutuklu değil. Yani örgüt üyeliğinden herkes serbest ama örgüte yardımdan tek ben tutukluyum. Biz tutukluyken savcılık ikinci Devrimci Karargah operasyonu yaptı. MİT bu örgüt hakkında 103 sayfa geniş etüt yapmış, dosyada var. Bu kişilerin örgütle alakası olmadığı çok açık. Bana zarar vermek, beni tutuklamak için Nejdet Kılıç’ı örgüt mensubu yapmaları gerekiyordu. Nejdet’i örgütçü yapmak için bir legal partinin tüm merkez yöneticilerini D. Karargah örgütü tahkikatı ile işlem yaptılar. Legal parti resmen adli tahkikatla pasifize edildi. Şu an hepsi tahliye, yani beni tutuklamak için legal parti bile hedef oldu.

ABD BAĞLANTILI, SOFİSTİKE SALDIRI

Oda TV’de dijital verilerin sahteliği her şeyi ile ortaya çıktı. TÜBİTAK raporu iyi okunursa, sanıkların bilgisayarlarına nasıl bir bilgisayar saldırısı yapıldığı, nasıl planlandığı, uzun süre devam ettiği ve zararlı yazılımın bu bilgisayarlarda çalıştığı görülür. Bu öyle sıradan bir virüs gönderme değil. Bilgisayarı ele geçirip, bilgisayarda 24 ayrı dosya açıyor, o bilgisayarı her şeyi ile denetime alıp, uzaktan kontrol ediyor. Çok profesyonel, sofistike ve planlı. TÜBİTAK virüsü alıp kendisi bir bilgisayara koyarak ne yaptığını gözlemlemiş. Virüs, yerleştiği bilgisayarda, sahibinden habersiz çalışıp, o bilgisayarı tam kontrol edecek 24 dosyayı oluşturmuş. Sonra da sanal 443 parkurdan, ABD’li saldırganlarca açılan sitelere bilgisayarı bağlayıp, SSL (gizli şifreli) haberleşme yaptığı tespit edilmiş. Peki böyle bir saldırıyı kim yapabilir, kimler yapabilir?

POLİS VİRÜS GELİRKEN GÖRDÜ, SESSİZ KALDI

Daha önemlisi; bu virüslerin gönderildiği e-posta adreslerini o gönderme anında polis, mahkeme kararı ile izliyor. Yani o virüsü (Truva Atı) polis de alıyor ve o anda gönderilen e-postaların sahte e-posta olduğunu, üzerinde DİSK ve CHP’den geliyor gözükse de aslında ABD jungmailden geldiğini görüyor ama sessiz kalıyor. Tabii olarak onların anti virüsleri alarm verir, görürler ama hiç seslerini çıkarmıyorlar. TÜBİTAK, Oda TV bilgisayarında, birincide 24, ikincide 24, üçüncüde 54 tane virüs var diyor ama tüm bunları inceleyen polis uzmanları, incelerken virüsü görmemeleri mümkün değil. Onlar da hiçbir şey demiyorlar. Bu makul mü?

İYİ İNCELENİRSE, SUÇUN DELİLİ, İFTİRANIN DELİLİ OLACAK

Çok önemli bir konu; Oda TV sanıklarından Müyesser Yıldız’ın bilgisayarına 4 tane dosya yükleniyor ve bunların 2010 yılında yüklendiğini polis rapor ediyor. Ama hem TÜBİTAK, hem ODTÜ raporuna göre bu dosya 14.02.2011’de o bilgisayara gelmiş, aynı gün birileri tarihlerini değiştirip, 14.02.2011 olan tarihi, 2010 Temmuz ayı yapmış. Bu dosya içerikleri incelenirse, eğer 2010 yılında gelmiş ise suçun delili oluyor ama 2011’de gelmiş ise iftiranın delili oluyor. Çünkü dosya içerikleri 2010 manalı ama 2011 ise mantıksız oluyor. Mesela biri “hanefi.doc” dosyası. Bu dosyada benim kitabımın içeriği ile ilgili Ergenekon-Balyoz sanıklarının tavsiyeleri var. Eğer bu dosya 14.02.2011’de gelmiş ise, benim kitap yayınlanalı 6 ay olmuş, ben 5 aydır tutukluyum o zaman. Yayınlanmış kitap için, şöyle yazılsın diye tutuklu yazarla görüşmek, herhalde söz konusu olamaz.

O BANTLARI DİNLEYECEK KASETÇALAR YOK Kİ

31.08.2010’da resmen ayrıldığım, tüm eşyalarımı toplayıp ilişiğim kalmayan Eskişehir Emniyet Müdürlüğü makamı, dinlenme odasında bir çanta içinde bulunan 24 dinleme kaseti ile hiç alakam yok. Zaten 28 gün önce ayrılmış, liste yaparak tüm eşyalarımı almışım. Bana ait bir yerde bulunmadı ve konduğu çok açık, her yerde parmak izi olan her aşamada parmak izi, DNA izi yapan polis, savcılık her aradığı evde parmak izi almış benim evde bile almış ama makamda o kasetlerde ve çantada almamış. Cezaevinden savcılıklara yazdım, iftira, araştırın diye. Bir ay parmak izi almadılar. Bantları çözüp, ifadeleri aldıktan sonra parmak izi araması yaptılar. Bulunduğu çantayı almamış, olay yerine bırakmışlar. Sonradan özel kalemdekiler çantayı Eskişehir savcısına teslim etti, oradan İstanbul’a gönderildi. TÜBİTAK inceledi, işe yarar parmak izi yok dendi. Bana ait olsa, parmak izi olmaz mı? Ne makamda, ne evimde o bantları dinleyecek kaset çalar yok.

ZATEN AHMET ŞIK CEZAEVİ ÇIKIŞINDA SÖYLEDİ, İÇERİ GİRMELİLER

Soruşturulan her şahsın, eski yıllara ait telefon HTS kayıtları inceleniyor ama kaset koyma olayı ile ilgili şüphelenip, inceleyin dediğim polislerin bir haftalık, sadece o arama ve öncesi 7 günlük HTS raporu incelenmedi. O bantların konma olduğu her haliyle belli. Mahkeme de bu durumu gördü, Oda TV’de ne karar verilecek? Beraat. O zaman herkes bunları kim koydu, koyanları bulun denecek. Zaten Ahmet Şık cezaevi çıkışında söyledi. İçeri girmeliler. Oda TV’de virüsle saldıranları korumak için Ergenekon ile birleşmeye ihtiyaç var.
BİLİMSEL, FELSEFİ, İTİKADİ KONULARDA OKUYORUM
Cezaevinde normal tutukluluğun haricinde sıkıntım yok. Bu durumu fırsat bilip, okuyorum. Okuduklarımın çok azı güncel yazılan kitaplar. Çoğunlukla geçmişte okunması gereken ama okuyamadığım, bilimsel, felsefi, itikadi (inançla ilgili, dini) konularda okuyorum. İbn-i Arabi (Muhittin Arabi) Füzusül Hikem ve Fütühhatı Mekkiye, Mevlana’nın Mesnevisi, İbn-i Hakk’ın Marifetnamesi, S. Hawking; Büyük Tasarım Kuantum Metafiziği vs… Cezaevinde zaman nasıl geçer derler ama ben zaman bulmakta zorlanıyorum. Kitap yazma konusunda, öncelikle mevcut hukuki davaları, sorunları halletmek lazım. Kendimi tekrar etmek istemem. Aynı konuda aynı şeyi farklı türden anlatan kitap yazmak istemem.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!