Huzuru kaçmakta bulanlar

Güncelleme Tarihi:

Huzuru kaçmakta bulanlar
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2012 00:00

Yeşilin her geçen gün azalmasına, siyasi baskılara, cinsel ayrımcılığa, trafiğe hepimiz tepki veriyor, geleceğimiz için kaygılanıyoruz. Ama bazılarınınki daha sert oluyor. Gidiyorlar...

Haberin Devamı

Betondan doğaya

Sarper Sesli, 1998 yılında bir grup maceracıyla birlikte her gezginin hayalini gerçekleştirdi ve İstanbul’da No Limits adıyla bir seyahat acentası kurdu. 2008 yılında Güney Afrika’ya gitti, sadece seyahat için. Ancak orada “Benim bu ülkede yaşamam gerekiyor” hissine kapıldı ve çalışmalara başladı. Altı ay Johannesburg’da yaşadı, sonra şimdi yaşadığı Cape Town’a geçti. İşini de oraya götürdü. “Düşünün oturduğunuz kafeden balinaları izliyorsunuz, penguenlerle yüzüyorsunuz, şehri babun maymunlarıyla paylaşıyorsunuz. Belgesel kanallarında izlediğiniz vahşi hayatın içindeki bir oyuncu olduğunuz kaç ülke vardır ki!” Sarper Sesli, Türkiye’den gitme nedenini ise şöyle anlatıyor: “Gün geçtikçe betonlaşan, yeşilden uzaklaşan, oksijensiz kalmaya başladığımız bir ülke oldu Türkiye. Doğayı, hayvanları seven biri olarak Afrika beni çekti.” Sarper Sesli, yaşadığı yerde her canlıya müthiş bir saygı duyulduğunu söylüyor. Öyle ki, Simons Town bölgesinde keyifli bir motor sürüşü yaparken karşıdan karşıya geçen bir penguene yol vermiş. Kısacası, “Ne kadar anlatmaya çalışsam da bu ülkeden zaman çalmak ve her anını tecrübe etmek, kısaca Güney Afrika’yı yaşamak lazım” diyor.

Haberin Devamı

Canımın sağlığı için gittim

Ebru Aydın 36 yaşında. İstanbullu bir ailenin üç kızından en büyüğü. Çocukluğunda buz patenine merak salmış. Sonra iş dünyasına girmiş. 2002 yılında tatil amacıyla Yeni Zelanda’ya gitmiş. “Ülkeye aşık oldum. Sınıf farkı yok, trafik kazası yok.” diyor. Aydın, Yeni Zelanda’da da buz pateni öğretmenliği yapıyor. Gitme nedenine gelince; “Türkiye’de insanların birbirine saygısı yok. İnsan hakkı da yok, trafikte kurala uyan da... Talihsiz bir kaza kurşunun hedefi bile olabilirsiniz. Gelecek garantisi de yok. Türkiye benim canım vatanım ama canımın sağlığı için buradayım” diyor.

Ötekileştirilmeden yaşıyorum

Önder Bora, İstanbul’da doğdu büyüdü. Tiyatroyla Ali Poyrazoğlu sayesinde tanıştı. Sonra müzik eğitimi aldı. Bangkok’a ilk kez altı yıl önce turistik bir gezi için gitti. “Doğup büyüdüğüm toprakları artık tanıyamaz hale gelmiştim. Kendime ait daha özgür ve uygar bir hayat istedim. 2009 yılında Bangkok’a yerleştim. Burada kimse kimseyi ötekileştirmiyor.” İngiliz ve Amerikalı müzisyenlerden oluşan bir orkestrası var, sahneye çıkıyor. “Eğer bir iktidar açılım yapıyorsa türban için yaptığını eşcinseller için de yapmalı. Burada ötekileştirilmeden yaşıyorum” diyor.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eac25af018fbb8f894e2e8

Artık gelecek kaygısı yaşamıyorum

Almula Merter 45 yaşında, Devlet Tiyatroları oyuncusuydu. Seslendirme yapıyor, üniversitede ders veriyordu ama mutsuzdu. “Vizem vardı, bir de 5 bin TL param. Londra’ya doğru yola çıktım. Türkiye’de anlam ifade etmeyen diplomalarım, yabancı dillerim, tecrübem yurt dışında işimi kolaylaştırdı. Orada kendi işimi kurdum.” Yıllar önce Vajina Monologları’nı sergileyen Merter, Londra’daki okullarda drama dersi veriyor, artık gelecek kaygısı yaşamadığını söylüyor: “İşinde profesyonelsen kapıların nasıl açıldığını, gördüm. Doğrusu Atatürk sevgisi ve değerleriyle büyümüş biri olarak Türkiye’ye dair endişelerim artmıştı. Bu da 45 yaşında yeni bir ülkede, yeni bir hayata başlama kararımda etkili oldu.”

Huzuru buldum

Haberin Devamı

Ayfer Dede Korkut, 32.Gün haber programında çalışmaya başladığında sene 1993’tü. Hayalindeki işi yapıyordu. 2001 krizinde bir yıldan fazla işsiz kaldı. Sonrasında üç televizyonda daha çalıştı. “20 yıl emek verdim ama sonunda verdiğimden fazlasını götürdüğünü gördüm. Son dönemin siyasi iklimi de önceki yıllarla kıyasladığında daha sıkıntılı. Hareket alanımız çok daraldı. Öyle olunca da ‘Ben burada ne yapıyorum?’ diye sordum. Baktım ısrar etmenin anlamı yok, bırakmaya karar verdim.”
Avustralya’ya gitmeye karar veriyor Korkut. Gideli henüz iki ay olmuş. “Türkiye’de olmayan huzurlu ortamı burada buldum. İnsanlar stressiz, kibar. Huzurlu çalışıyorlar, emeklerinin karşılığını alıyorlar.” Pastacılık eğitimi almaya başladı. Sonra orada kalacak ve hayatını pastacı olarak sürdürecek.

Haberin Devamı

Günlük hayat çok sertleşmişti

Yahudi bir ailenin İstanbullu oğlu Avi Haligua, 33 yaşında. Radyocu, sivil toplumcu. Neredeyse iki yıldır Kanada, Vancouver’da yaşıyor. “Elimde bavulum, kimseyi tanımadığım bu şehre inip, sıfırdan anahtar teslim bir hayat kurdum. Yaşadığım eyaleti araba plakalarında bile basılı slogan anlatsın: ‘Dünyanın en güzel yeri.’ Burada insanı üzecek, durduk yere acıtacak günlük olay sayısı daha az.” Haftanın bir yarısında radyoda program koordinatörü. Öteki yarıda Kanada’nın en büyük ‘outdoor’ kooperatifinde bisikletçi olarak çalışıyor. “Epey ‘ucuz’ olduğumuz, İstanbul’da her gün bir vesileyle hatırlatılıyor. Artık daha huzurluyum.”

Haberin Devamı

Bundan böyle Almanya’da yazacağım

Bir ay önce gitti Almanya’ya gazeteci Necati Abay. Dingolfing kentindeki mülteci kampında kalıyor şimdilik. “2003 yılında Atılım Gazetesi’nde çalışıyordum. Baskı altındaydık, asılsız bir iddiayla suçlandım. Hakkımda iddianame hazırlandı. Sekiz yıl tutuksuz yargılandım. Mahkeme 4 Mayıs’ta örgüt yöneticisi olduğum iddiasıyla 18 yıl 9 ay ceza verdi. Yargıtay, 10 ile 15 yıl arası cezalandırılmama hükmetti. Devlet bana ya F tipi cezaevinin ya da sürgünün yolunu gösterdi. Türkiye’de susturulmuş oldum ve memleketimde yaşamaktan vazgeçtim. Artık burada yazmaya çalışacağım.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!