GeriSeyahat 18 saatte Bulgaristan ve Romanya’da 4 şehir
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
18 saatte Bulgaristan ve Romanya’da 4 şehir

18 saatte Bulgaristan ve Romanya’da 4 şehir

Yazın son günlerinde Bulgaristan’ın Albena kentinden kiralık bir araçla yola çıkıp, Dobriç, Silistre, Rusçuk ve Bükreş’i gördüm. İşte bu hızlı gezinin notları.

Bilimsel kongrelerin boş günlerinde gittiğim şehirlerin ilgi çeken noktalarını zamanım yettiğince görmeye çalışırım. Yaz sonunda Bulgaristan’ın Albena kentindeki kongrede bizi çok fazla ilgilendirmeyen bir oturum gününde Romanya’ya gitmeye karar verdik...
Sınır Albena’ya 4 saat. Rusçuk’tan Bükreş’e giderek oradan Köstence’ye geçip, Silistre’den tekrar Bulgaristan topraklarına girmeyi düşünüyoruz. Keyifli bir yolculuk olacak. Minibüsü olan Hüsmen isimli bir Türk ile anlaştık, adam başı 90 levaya yani yaklaşık 105 TL’ye bizi Bükreş’e götürüp getirecek. Hem bizim hem de onun için iyi bir para.

CEVİZ YOLU KORUYOR IHLAMUR SES KESİYOR

Sabah saat 08.30’da buluşmaya karar verdik ama yola çıkışımız 9.00’u buldu yine. Toplam 14 kişiyiz. Akdeniz, Afyon Kocatepe, Muğla ve Süleyman Demirel üniversiteleri’nin jeoloji bölümünden 12 kişi, ben ve üç yaşında üçüncü ülkesini görecek olan minik Aral. Rehberimiz ve şoförümüz Dobriç, Türkler’inden Hüsmen İbrahim ve oğlu Bülent. Hüsmen’in Jivkov döneminden kalma bir de Bulgar ismi var ama onu sadece resmi evraklarda kullanıyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Mustafa Kuşçu hocamız da grup liderliğini üstlendi ve düştük yollara. İlk hedefimiz Dobriç. Yol inanılmaz yeşil. Minibüs bir meşe ormanı içinde kaybolmuş gibi. Ağaçlar yolu kapatacak neredeyse. Kısa bir süre sonra içinde bulunduğumuz dağlık sistemi geride bırakarak yemyeşil ovaların içinde alabildiğince uzanan Yer yer lavanta tarlalarının arasında buluyoruz kendimizi. Ovaya inince dikkatimizi çeken ilk şey yol boyunca sıralanmış ceviz ağaçları oluyor. Binlerce ceviz ağacı var ve ağaçların tümü ceviz kaynıyor. Hüsmen, cevizlerin yolu sağlamlaştırmak için dikildiğini söylüyor. Hasat zamanı devlet yol kenarındaki bu cevizleri ihaleyle toplatıyormuş. Bir süre sonra Hüsmen’in köyü olan Ayıorman köyünden geçiyoruz. Buradan geçen yol ise bu kez ıhlamur ağaçlarıyla kaplı. Hüsmen ıhlamurun sesi kestiğini, devlet tarafından köyün sesten rahatsız olmaması için dikildiğini söylüyor.
Dobriç, Albena’ya 40 kilometre uzaklıkta. Nüfusu 100 bin civarında. Kentte şehir parkı ve Bulgaristan’ın ilk kurucusunun heykeli görülecek yerler arasında.

/images/100/0x0/55eabf43f018fbb8f8941db1

TÜRKLERİ KONYA’DAN

Dobriç Türkleri Konya tarafından getirilmiş. Dobriç’e vardığımızda bir sürprizle karşılaşıyoruz. Ekipten bir arkadaşımız pasaportunu unutmuş! Rotayı değiştirmek gerekiyor. Burada sadece bir su molası vererek yolumuza devam ediyoruz. Hedefimiz Silistre. Dobriç -Silistre arası yaklaşık 100 kilometre. Dobriç’ten 20 kilometre sonra Deliorman bölgesi başlıyor. Saat 12.00 gibi Silistre’ye varıyoruz. Namık Kemal’i rahmetle anarak rotamızı Ruse’ye yani Ruscuk’a çeviriyoruz. Silistre- Ruscuk arası da yaklaşık 100 kilometre. Yol yine ceviz ağaçlarıyla kaplı.
Pasaportunu unutan arkadaşımızı dönüşte almak üzere Rusçuk’ta bırakarak Tuna Nehri’ni geçip, Romanya topraklarına girdik. Ne yazık ki Köstence’ye gidemeyeceğiz. Bu kapıdan tekrar geri dönerek arkadaşımızı almak zorundayız.
Sınırdan Bükreş 60 kilometre ve yollar çok iyi. Romanya, Bulgaristan ile birlikte Karadeniz’e kıyısı olma ayrıcalığını yaşıyor. Yüzölçümü olarak Avrupa’nın büyük ülkelerinden biri olan Romanya’ya dağlar ülkesi de denebilir. Toplam 22 milyonluk bir nüfusa sahip olan Romanya’nın doğu ve güneyi hariç diğer bölgeleri dağlarla kaplı. Bu dağları en ünlüleri Transilvanya Alpleri ve Karpatlar. Romanya’nın başkenti Bükreş 2.2 milyon nüfusla Avrupa’nın en kalabalık altıncı kenti. Ülkede sadece Köstence ve civarında Türkler yaşıyor. Bükreş aynı zamanda bir kültür ve endüstri şehri. Mimari olarak ilgi çekici özelliklere sahip.

SOKAK ARASINDAKİ EVLER GÖRÜLMELİ

Saat 17.00 gibi vardığımız Bükreş’de minibüsü Çavuşesku döneminde yaptırılmış Parlamento’nun civarına bırakarak dalıyoruz sokaklara. Işık da yandan gelmeye başladığı için ne görsek, ne çeksek kârdır diye Mustafa Hoca ile birlikte gruptan ayrılıyoruz. Hava sıcak, nemli var. Adeta nefes almadan sokaklara girip çıkıyoruz. Sadece üç saatimiz var ve biz görebildiğimiz kadar çok şey görmeye çalışıyoruz. Sokak aralarındaki evlerin bazıları muhteşem görünüyor. Bükreş mutlaka görülmesi ve birkaç gün geçirilmesi gereken bir kent. Elimizdeki Ley’lerin tümünü su ve limonataya kullanıyoruz. Bükreş’te en çok ilgimi çeken şey serinleme istasyonları oldu. İsmi ben verdim. Güzel bir düşünce çünkü. Bizdeki otobüs duraklarına benzeyen açık kabinler var. Serinlemek isteyen bunların içinden geçiyor ve bu geçiş esnasında kabinden aşağıya su püskürtülüyor. Aldığımız her içeceği birkaç saniye içinde tüketiyoruz. Saat sekiz gibi minibüse vardığımızda terden sırılsıklam olmuş haldeydik ama bu kadar kısa süre içinde bu kadar çok yer görüp fotoğrafladığımız için de çok keyifliydik.
Tuna’yı geçerken pasaport kontrolünde müthiş bir sivrisinek saldırısına uğramak da bu yolculuğumuzun en son anısıydı. Rusçuk kent parkında yarım saatlik bir mola verdik. Park çok güzel ve düzenli. Birkaç fotoğraf çektikten sonra bir şeyler atıştırayım dedim ama saat 22.00’yi geçtiği için yiyecek servisi kapanmıştı. Ne yaparsam yapayım ikna edemedim. Albena’ya vardığımda saat 03.00 olmuştu. Yorgun ama çok mutluyduk. Dağarcığımıza kısa bir süreliğine de olsa bir ülke sığdırmış ve çok güzel dostluklar edinmiştik.
Bir gezide olması gerekenler de bunlar değil mi zaten?

Silistre Kalesi’nde

Bulga-ristan’dan Romanya’ya geçerken yolumuz üstündeki Silistre’ye uğradık. Amacımız Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” oyununa konu olan kaleyi görmek. Ancak bulmak epey zaman aldı. Devlet kalenin bakımını şahsa devretmiş. Yapı aslında bir tabya. Mecidiye Tabyası yazıyor girişte. Sultan Abdülmecit 1847’de ziyaret etmiş. Giriş 2 Leva (2.5 TL), fotoğraf 5 ise (6.25 TL). Tabya’da Osmanlı’dan kalan fazla bir şey yok. Birkaç tüfek, top. Ancak tabya inanılmaz bakımlı. Bunun birkaç kat büyüklü-ğündeki Edirne ve Kırklareli tabyaları ise dökülüyor. Kırklareli biraz daha iyi ama Edirne tamamen terk edilmiş durumda. Tabyanın bekçisi yana yakıla, bizden eski Osmanlı askerine ait eski kostümler istedi.

False