Seni hiç unutmayacağız Jimmy Boy

EN büyük hayaliydi.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb14e3f018fbb8f8a9d3c4

Bir köpeği olsun, en yakın arkadaşı olsun.

Bir köpeği olsun, kitap okurken yanında dursun.

Bir köpeği olsun, onunla birlikte uyusun.

*

Bir ara, “Golden’ımız mı olsa?” diye düşündük.

Köpek eğitmeni Emre, “Alya küçük, Golden hızlı büyür, idare etmesi zor olur. Siz en iyisi bir King Charles alın” dedi.

Böylelikle King Charles ismi beynimize kazındı.

Alya da internetten bakmaya başladı.

Resimler indirdi, çıkışlar aldı, duvarına astı.

Daha ortada köpek yokken onunla bir bağ kurdu.

Bekledi, bekledi, bekledi.

Biz de oraya buraya haber saldık, ses seda çıkmadı.

*

Barınağa da gittik baktık.

Ama manzara felaketti, iyi durumda değillerdi, bakamayız diye alamadık.

Yoksa biz de bir “pet shop”tan hayvan almanın güvenilir bir şey olmadığını biliyorduk.

Ama işte o gün basiretimiz bağlandı.

Beşiktaş’taki “pet shop”ta onu gördük ve vurulduk.

Minicik bir King Charles.

Mahcup mahcup bakıyor insana.

O kadar küçük ki, avucuna ancak sığıyor.

Alya’yla aralarında ilk görüşte aşk başladı.

Adı, “Jim Baran olsun” dedi.

Bali’de bir sahilin adı, ailece en mutlu olduğumuz anları yaşadığımız yer.

Ama kısaca “Jimmy” dedi, “Jimmy Boy”.

“Tavşan Hımmy Boy’un küçük kardeşi.”

*

Haberin Devamı

Ve o “pet shop”ta bize bir sürü şey sattılar...

Biz de saf alıcıydık.

Çiş eğitimi için park, anne sütü takviyesi, vitaminler, ıslak mamalar, kuru mamalar, oyuncaklar, yastıklar, yataklar...

O küçük köpekten o kadar etkilendik ki, sormamız gereken soruları sormayı unuttuk.

Otomatikman güvendik.

Onlar da bize hiçbir şey söylemediler.

Sadece bir aşısı var. Bir hafta sonra öbür aşı için getireceksiniz. Bu arada, hiçbir köpekle görüşmesin” dediler.

Bu çok minicik, kaç aylık?” dedi sevgilim, “İki aylık” dediler, ama aşı karnesinde üç aylık yazıyordu, “A yanlışlık olmuş!” dediler, sildiler, o an kafamız karışmalıydı, orada yazılan ya da bize anlatılan hiçbir şeye inanmamalıydık.

Ama yapamadık.

Mutlu mesut, köpeğimizi alıp, evimize geldik.

Jimmy Boy’un varlığı evimize ekstra bir neşe getirdi.

Dünyanın en minik, en tatlı, en güzel köpeğiydi...

*

Haberin Devamı

Derken...

Felaket başladı...

Hem de ertesi gün...

İshal oldu.

Kustu.

Sessizleşti.

Halsizleşti.

Yemeden içmeden kesildi.

Gözlerine gölgeler düştü.

Panikledik.

Bizim oradaki veteriner Hakan Uygur’a danıştık, aksi gibi bayram, her yer kapalı, “Ya Veterinerium’a ya Animalia’ya götürün, oralar açıktır” dedi.

Animalia’a götürdük.

“Bu ufaklık iki aylık filan değil, daha küçük!”
dediler.

Tam üç gün boyunca, her gün aşı oldu.

Akşam üzerleri de aradık bilgi verdik.

Bütün bayram programımızı iptal ettik, başından ayrılmadık, her anını rapor ettik.

Kakasından örnek istediler, götürdük, “Parazit olabilir” dediler.

Üç gün boyunca antibiyotik iğne yaptılar, bir de serumlu bir aşı.

Ama hiçbir düzelme olmadı.

Aksine kötüleşti.

Zaten bir avuçtu bizim Jimmy, gözümüzün önünde eridikçe eridi.

Alya şırıngayla ağzına mama koyuyordu onu bile yiyemiyordu.

İnanılmaz çaresiz bir durum!

Hiçbir şekilde yardımcı olamıyorsun, en iyi hayvan hastanesine götürüyorsun, oradan da bir sonuç alamıyorsun...

*

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb14e3f018fbb8f8a9d3c6

Sonunda bayram tatilinden dönen Hakan’a götürdük.

Bir takım testler yaptı, söylediğine göre...

Kanlı ishaldı.

Ve hiçbir zaman hiçbir aşısı yapılmamıştı.

Derhal serum bağlandı.

Beklemeye geçtik.

Başında Alya:

Yaşayacak değil mi? Söz mü?”

Üniversiteye kadar onunla birlikte olacağım değil mi?”

Ne ben ne Dr. Hakan ne de bir başkası sana böyle söz veremez. Beklemekten başka çaremiz yok... ” dedik.

Minik avuçlarını açtı, dua etmeye başladı.

Hakan da elinden gelen her şeyi yaptı.

Ama kurtarılamadı.

Gitti Jimmy Boy.

Onunla birlikte yüreğimizden de bir parça.

*

Alya’nın bugüne kadar yaşadığı en büyük hayal kırıklığıydı, acıydı.

“Bahçeye gömelim lütfen” dedi, “Hep yanımızda olsun... ”

Dediğini yaptık.

Jimmy’in beze sarılı minik bedenini, bir tahta kutuya koyduk.

Alya koştu içeriden Jimmy’nin topunu ve kemiğini getirdi.

Ve kendisinden çeşitli oyuncaklar, gittiği yerde sıkılmasın çalsın diye bir mızıka, abisini unutmasın diye bir tavşan ve üşümesin diye küçük el havlusu büyüklüğünde bir battaniye...

Ağlaya ağlaya, sevgiyle, küçüğümüzü gömdük.

Alya’ya söz verdim minik bir mezar taşı yaptıracağımıza ve orayı da çiçeklerle donatacağıma...

Jimmy sadece bir hafta bizimle yaşadı ama onun çok sevdik. Bir gün başka bir köpek edinsek de, onu ömrümüzün sonuna kadar seveceğiz ve hiç unutmayacağız.

*

Haberin Devamı

Gece oldu mu...

Bacakları seğirmeye başlıyor Alya’nın.

Uykusundan zıplayarak uyanıyor.

Durup dururken ağlıyor.

Cevabını veremeyeceğim sorular soruyor.

Kızımız ölümle tanıştı...

*

Ama böyle mi olmalıydı?

Şu anda kendimi o “pet shop”a gidip o adamların karşısına dikilmemek ve gırtlaklarına sarılmamak için zor tutuyorum.

Bunun adı insafsızlık!

O yavru, annesinden erken koparılmış, bakıma, tedaviye muhtaç... Para kazanacaklar diye bu kadar acımasız olunamaz.

İnsanlığa aykırı!

Bu arada zannediyorsanız ki bir tek varız bu durumda olan, fena halde yanılıyorsunuz.

O kadar çok ki “pet shop cinayeti”ne maruz kalan...

O hayvanların nereden geldiği, nasıl geldiği, ne durumda olduğu asla belli değil...

Sattıkları hayvanların çoğu ya kanlı ishal ya kalça çıkığı ya gençlik hastalığından muzdarip.

O yüzden siz siz olun, bizim düştüğümüz hataya düşmeyin!

Sakın ola pet shop’lardan kedi köpek almayın!

Çocuklarınız Alya’nın yaşadığı acıları yaşamasın!

Haberin Devamı

PET SHOP DENEYİMLERİNİZİ BANA YAZIN

Jimmy Boy’un başına gelenlerden sonra bir sürü insan Twitter’dan (@armanayse) “Aynısı bizim de başımıza geldi!” dedi.

Daha detaylı anlatmak istiyorsanız mail atın, bekliyorum.

Yazın ki, insanları aydınlatalım...

Bu ülkenin veterinerlerinden ve hayvan derneklerinden de yardım bekliyorum.

Belki hep birlikte bu “pet shop”ların üzerinde etkili bir denetim mekanizması kurulmasına aracı olabiliriz.

Neden İstanbul’a yakışır bir hayvan mezarlığımız yok?

Bir başka konu da hayvan mezarlığı...

Siz n’apıyorsunuz?

Ölen köpeklerinizi, kedilerinizi nereye gömüyorsunuz?

Yıllar evvel Berlin’de bir hayvan mezarlığını görmüştüm, hatta haberini yapmıştım.

Bizde niye öyle mezarlıklar yok?

El birliğiyle bütün hayvanseverler, bütün dernekler böyle bir işe kalkışamaz mıyız?

Tabii ki bu ülkede sokak hayvanlarının öldürülmesinin önüne geçilmesi gibi büyük bir problem de var, ama o yasanın engellenmesi için çabalamak, başka hayvan meselelerini yok saymayı gerektirmiyor...

Bu konudaki görüşlerinizi de merak ediyorum.

Köpek edinmenin en emin yollarından biri “anne altı”ndan almak dediler...

Ben de Alya bu travmayı daha kolay atlatabilsin diye önümüzdeki günlerde tekrar bir King Charles yavrusu istiyorum.

Bilenler, görenler, duyanlar haber verirse sevinirim.

Yazarın Tüm Yazıları