İnsan yanı ağlasa da o bir polis Recep Güven

Güncelleme Tarihi:

İnsan yanı ağlasa da o bir polis Recep Güven
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2012 00:00

“Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz.” Bu cümleyle, bütün Türkiye ezberledi adını. Ama Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in insan yanı, ’ölen teröriste ağlamayı’, polis yanıysa ‘teröristi enterne eden devleti’ istiyordu. O, bu ikisinin toplamıydı

Haberin Devamı

İstanbul’da doğup büyüyüp bu şehri memleketi benimseyememiş bir polis müdürü Recep Güven. Daha çok Üsküp’e ait hissediyor kendisini. Ailesinin göçmek zorunda kaldığı topraklara... Ne de olsa anne ve babasının Anadolu’ya ayak basmasından altı yıl sonra doğmuş. Henüz anıları ve de acıları tazeyken. Onların yaşadığı göç travmasını iliklerine kadar hissederek büyümüş. Duygusallığının, şiiri ve tiyatroyu sevmesinin gerisinde yatan da bu çocukluk günleri olsa gerek.
Lisede başlamıştı şiir yazmaya. Üniforma, duygularını cendereye sokmadı; Polis Koleji ve Polis Akademisi’nde dea da devam etti duygularını şiire aktarmaya. Arkadaşlarıyla tiyatro da sahneledi.
1991’de Diyarbakır’a atandığında dört yıl olmuştu akademiyi bitireli. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde, ardından Akademi Başkanlığı’nda görev yapmıştı o güne kadar. Dicle’yi gördüğü gün etkilenip kaleme sarılmıştı; “Yüzyıllardır Dicle’yi besler gözyaşlarım, ben ağlamazsam kurur sanırım.”

Haberin Devamı

PKK’lıların yaşam öyküleri

Dicle kurumasa da duyguları dumura uğradı Diyarbakır’daki beş yılda. Faili meçhullerin, PKK saldırılarının doruğa çıktığı o dönemde ne yazabildi, ne Ahmet Arif okuyabildi; ne de tiyatro izleyebildi. Beş yılda sadece üç kez pikniğe gidebilmişti ailesiyle.
Diyarbakır, derin bir iz bıraktı onda. 20 yıl kadar devam edeceği istihbaratçılığa orada başladı. İstihbarat Şubesi’nde, bir istihbarat ustası Hanefi Avcı’nın yanında yetişti. Nedense istihbarat teknolojisini, inceliklerini öğrendiği amiriyle dostluk kuramadı.
Yakalanan PKK’lıların, bilhassa da itirafçıların ifadelerini okumak görevinin bir parçasıydı Diyarbakır’da. Sayfalara dökülen özgeçmişleri okurken, onlarla empati kurmaya çalıştı. Ağlamaktan korkmayan bir komiserdi, duyguları yön veriyordu ona. Sadece itirafçılarla, silahla sorunun çözülemeyeceğini düşünüyor; öldürülen her kişinin, boşaltılan her köyün geleceğe tehdit olacağından endişe ediyordu. Boşaltılan her köy, Üsküp’ü ve ailesini çağrıştırıyordu. Bir yöntem geliştirdi kendince. “Beş kişilik bir ekip verin, çocuğu dağdaki annelerin kapısını çalayım” dedi. “Olmaz, seni öldürürler” deyip vazgeçirdiler...

Haberin Devamı

Ergenekon şeması

Yüreğinde ağır bir yükle ayrıldı Diyarbakır’dan. İstihbarat Daire Başkanlığı’nda çalışırken ABD’ye de gitti görevli olarak, başka ülkelere de... ‘Ergenekon Terör Örgütü şemasını, davaların Türkiye gündemine girmesinden yıllar önce, 2001’de hazırlayıp Daire Başkanı Sabri Uzun’un önüne koydu. Ancak o şema sadece Tuncay Güney’in ifadesine dayanıyordu, başkaca dayanağı, kanıtı yoktu. İkna edemedi Uzun’u. Ergenekon operasyonu ancak Uzun’un görevden alınmasından sonra başlatılabildi.
Ergenekon ve takip eden operasyonlarda Emniyet İstihbarat Dairesi’nin en etkili isimlerinden biriydi Recep Güven. Ramazan Akyürek döneminde başkan yardımcısıydı. İsveç’te yaşayan itirafçı Abdülkadir Aygan’ın ifade vermesinde önemli rol oynadı.
Albay Cemal Temizöz’ün faili meçhul cinayetlerle suçlandığı davadaki etkisi, itirafçı Hıdır Altuğ’un ifadesini değiştirmesiyle açığa çıktı. ‘Sokak Lambası’ kod adıyla gizli tanık Altuğ, kendisini askerler aleyhine ifade vermeye Recep Güven ve Hanefi Avcı’nın ikna ettiğini söyledi.
Güven, duruşmada kabul etti Altuğ’u yönlendirdiğini. Ancak “Bak askerlerin kulağından tutup içeri atıyoruz. Git askerler aleyhine ifade ver. Biz senin arkandayız” dediği iddiasını reddetti.
Avcı ise Altuğ’un iddiasını yalanlamakla kalmadı; Güven ile 2005’ten bu yana hiç görüşmediklerini açıkladı. Bu da doğaldı. Avcı, Emniyet İstihbarat’ın Gülen Cemaati’nin etkisinde olduğunu savunuyordu. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü’nde 2008’de hazırlandığı öne sürülen ‘Emniyet (F) Tipi Örgütlenmenin Etkin Elemanları’ başlıklı listedeki 57 polis arasında Güven’in de adı geçiyordu.

Haberin Devamı

Cami cemaatine veda

2010’da ayrıldı istihbarattan. Emniyet müdürü atandı Siirt’e. Halktan uzak durmuyor, kahvelere girip sohbet ediyordu. BDP’li Belediye Başkanı Selim Sadak’ı ziyaret ettiğinde Nevruz bayramını kutlayıp törende sahne alacak sanatçı Ferhat Tunç’tan istekte bile bulundu. İstediği türkü ‘Dersim Dört Dağ İçinde’ idi. ‘İkinci Gaffar Okkan’ diye adlandıranlar da oluyordu Güven’i.
Fakat PKK’nın önce bir komiseri, sonra da içinde polisler olduğunu sandıkları bir otomobili tarayıp dört genç kadını öldürmesinin ardından BDP’ye uzak davranmaya başladı. Ama özellikle gençlerle ilgili projelere devam etti. Paneller düzenledi; ‘Yeni İnciler Arıyoruz’ projesiyle Siirtli 80 genç kızın polis olmasını sağladı. ‘Yeşeren Umutlar Projesi’ ile öğrencilerin üniversiteye girişteki başarı oranının artmasına yardımcı oldu. Bu projeleri uygularken, Psikolojik Danışma ve Rehberlik öğretmeni olan eşi Nurdan Güven’den de yardım aldı.
Diyarbakır’dan sonra en çok etkilendiği kentti Siirt. İki yıl sonra veda ederken ‘memleket’ini bulduğunu ilan etti: “Siirt’i memleket olarak kabul ettim. Emekli olunca Tillo’ya yerleşeceğim. Ömrümüz vefa etmezse, beni Tillo’ya gömün.”
Tillo, ‘evliyalar diyarı’ olarak bilinen dini bir merkez. Recep Güven de dinine bağlı bir insan. Nitekim Şehitler Günü’nde hatim indirtmiş, veda turlarını Çarşı Camisi cemaatinden helallik alarak tamamlamıştı.

Haberin Devamı

İki cümle arasında

Diyarbakır’a döndüğünde 16 yıl önceki Recep Güven’den eser yoktu. Hasan Cemal’in ‘Barışa Emanet Olun’ kitabını okuduktan sonra arkasına “Haklısın ama biz çok küçüktük” diye not düşmüş, farkındalığı gelişmiş bir emniyet müdürüydü artık o. Deneyim kazanmış, kendisine ve projelerine güveniyordu.
O yüzden de Kürtçe kursuna gideceğini ve film projelerini anlatmakla kalmadı ilk basın toplantısında. Bahçeşehir Üniversitesi’nde beş yıl önce söyleyince eleştirildiği cümleyi tekrarladı hiç çekinmeden: “.. dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz.”
Bu bir cümleyle, evet sadece bu cümleyle Diyarbakırlılar sevdi onu. Bütün Türkiye yine bu cümleyle ezberledi adını. Dikkatlerinden kaçtı herhalde, Recep Güven, bir cümle daha söylemiş, “İki cümle arasında gidip geliyorum” demişti; “..insan katleden canavarlaşmış bir teröristi de enterne edemiyorsanız devlet değilsiniz.”
İnsan yanı, ’ölen teröriste ağlamayı’, polis yanıysa ‘teröristi enterne eden devleti’ istiyordu. Birini diğerine tercih edemiyordu; duyguları titreşmeye başladığında ceberrut yanı da ayağa fırlıyordu. O, bu ikisinin toplamıydı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!