Türkülerin yaşattığı aşk hikâyeleri

Neşet Ertaş’ın ölümünün ardından duyulan kitlesel acı, bir halk sanatçısının kişiliğinde, halk kültürüne, halk sanatçısına duyulan sevgi ve saygının da bir simgesiydi. Arkasında binlerce yıllık bir kültürü barındıran türküler hakkında bilgimiz ne kadar? Peki, aşk hikâyelerinin türküsünü dinliyor muyuz?

Haberin Devamı

İlhan Başgöz’ün yayımladığı ‘Türkülü Aşk Hikâyeleri-Bir Gösterim Olarak’ kitabını mutlaka okumak gerek.
Kitap, 2008’de Indiana Üniversitesi Yayınları’ndan çıktı, yazarın eklemeleri, çıkarmalarıyla dilimize Serdar Erkan tarafından çevrildi.
Başgöz kitabın içeriğini Giriş’te yazmış: “Halk hikâyelerimiz üzerindeki bu çalışmam 1943’te başlayan, uzun aralıklarla 1982’ye kadar süren hikâye derlemelerime dayanıyor. Bu derlemelerin ilkini 1943’te rahmetli hocam Pertev Naili Boratav’la Kars ve çevresinde gerçekleştirdik. Daha sonra aynı bölgeye bir derleme gezisi daha yaptım. 1960’ta Amerika’ya gittikten sonra derlemelerim Indiana Üniversitesi’nin ve çeşitli Amerikan vakıflarının desteğiyle Ortadoğu’da yaptığım gezilerle değişti.”
‘Âşıkların Hayat Tarzı’ bölümü, onların benzer ve farklı serüvenlerini, yaratış nedenlerini ortaya koyması bakımından ilgi çekici. Kitabın büyük bir kısmı, araştırmacının 1943’ten 1982’ye kadar âşıklarla birlikte çalışmalarından oluşmuş. Kars, Erzurum, Erzincan, Posof, Sivas, Ankara, Adana, Divriği, Gemerek, Azerbaycan Hoy, Rezaiye, Tebriz, Tahran, Kerkük, Türkmenistan ve Özbekistan’da yaptığı gezilerde yüzlerce âşığın canlı halk hikâyesi gösterimlerinde bulunmuş Başgöz.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşayan âşıkların sorulara verdiği yanıtlar, âşıklık geleneğinin bireysel etkilerle toplumsal etkinin nasıl sarmal biçimde olduğunu gösteriyor.
‘Âşıklığa ilk kez ne zaman ilgi duydun?’ sorusuna verilen yanıtların bir bölümünü okuyalım:
Âşık Üzeyir Pünhanî: İnsanın yüreğinden gelen bir şey olmalı bu. Siz ne dersiniz bilmem. Benim yüreğimde büyük bir sevgi vardı.
Âşık Sabit Müdamî: Her iki dedem Süleyman Dede ve Üzeyir Usta, onun babası Ferhad Usta da âşıktılar. Benim de içine doğduğum bir türkü ve hikâye geleneği kurmuşlardı.
Âşık Adem Efkârî: Annem eğlence düşkünü bir kadındı, tef çalar, türkü ve maniler söylerdi. Genç kızları oynatır; her düğün töreninde, diğer önemli günlerde türkü söyler, her zaman beni de yanında götürürdü. Böyle günlerde söylenen türküleri ve çalınan müzikleri çok severdim. 6 yaşına kadar hepsinde bulundum.
Hemen hemen hepsinin anlattıklarında, bir vecd söz konusudur, bir rüya görürler, biri onlara bir içki sunar, sonra uyanırlar, işte âşıklık hali böyle başlar. Dahası hepsinin bir önceki kuşağı da aynı şekilde âşıktır. Yani bir geleneğin içinde doğmuş ve büyümüştür.

Haberin Devamı

TV PROGRAMLARIYLA YARIŞAMAYIZ

Haberin Devamı

Birbirine benzeyen öykülerin çoğu âşıklığın geleneksel anlatımıdır.
‘Âşıkların Hayatı Hakkında Görüşler’, yanıtların değerlendirilmesidir.
Televizyonun her yere girişinden sonra âşıkların durumunu dile getiren ‘Son Söz Üzücü Bir Veda’, gerçekten de bir yaşama biçiminin, bir ilişkinin sonlandırmasının hüznünü iletiyor bize:
“1982’de, Kars’ta son kez bir hikâye gösterimine katıldığımda, âşıklar Murat Çobanoğlu, Üzeyir Pünhanî ve Şeref Taşlıova bana şöyle demişlerdi: ‘Televizyon çok geçmeden hikâye gösterimini öldürecek. Televizyon programlarıyla yarışamayız biz.’ 1990’larda sanki bu öngörüyü onaylar gibi, Faytoncular Çarşısı’nda Murat Çobanoğlu’nun işlettiği kahvehaneye bir televizyon yerleştirilmişti. İlginin onlarca yıl gerilemesinin ardından, hikâye gösterimlerinin geleneksel mekânı olan kahvehaneler pes etmişti artık. Televizyon cihazları içeri girince, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova ve başka âşıklar dışarı çıkmışlardı.
Kitabın ekler bölümünde yer alan hikâyeler, zevk alarak okunacak bir içeriğe sahip, şahsen okurken, adeta her gece birer âşıklar kahvesindeymiş gibi hissettim. Anadolu’nun ücra köşesinde bir sesin, sazın duygusunu fark ettim.
Bu bölümde hem hikâyeleri okuyacaksınız hem de türküleri bulacaksınız.
Neşet Ertaş’ı kaybettiğimiz günlerde, türkünün, hikâyenin vazgeçilmez lezzetini bu kitaptan tadacaksınız.

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Proust’un Paltosu / Lorenza Foschini / Kırmızı Kedi
Türk Dilince Dualar Beddualar Sözlüğü / Halil Ersoylu / Ötüken Yayınları
Karga Zarif / Murat Yalçın / Can Yayınları
Gökdelen / J.G. Ballard / Sel Yayıncılık
Norşanger Manastırı / Jane Austen / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları