İlk buluşmada sevişirse or.spu sevişmezse Kezban

Ömür biter, kadın-erkek arasındaki mesele bitmez. Geçen hafta bu sayfalarda erkekler, Türk kadınları hakkındaki düşüncelerini dile getirdiler.

Haberin Devamı

Kendilerince bir sürü tespitte bulundular. “Türk kadınları ‘birey’ olmayı beceremiyorlar, Rus kadınları beceriyorlar, biyolojik saatleri geldiği için 30’larından itibaren evlenmek için deliriyorlar, çeşitli numaralar çekiyorlar, sinsi ve hesapçı davranıyorlar.” E tabii bu kadar suçlamadan sonra, ‘sıra kadınlarda” dedik. Bir sürü mail geleceğini tahmin etmiştim ama mail kutumun çökeceğini tahmin edemedim. Resmen çöktü. Gazetemizin bilgi işlem servisi, tamir etmeye çalışıyor. Meğer kadınlar da erkekler kadar doluymuş. Onlar da bu sayfalarda içlerini döktüler, rahatladılar. Salı günü bu konuya devam edeceğiz...

Haberin Devamı

Kadının arızalı olduğu bir toplumda, erkek de arızalıdır

TELEVİZYON PROGRAMCISI VE YAZAR NESLİHAN ACU

/images/100/0x0/55ea89b7f018fbb8f88681d5

- 30 yaş kadının evlilik histerisi geçirdiği tespitine karşı neler söyleyeceksin?
- Doğrudur diyeceğim. Kadınlar histeri halinde. Çünkü 30 yaşına gelmiş ve evlenememiş kadına, ‘evde kalmış’ gözüyle bakılıyor. Ezik, başarısız, defolu muamelesi yapılıyor onlara. “Hiçbir erkek onu almamış, demek ki kusurlu!” deniyor. Yaş meselesi de önemli. 30 yaş, bizimki gibi vitrini modern, kendisi taşra toplumlarda yaşlı sayılıyor. Kadının ‘raf ömrü’ çok kısa. Sonuçta 30’una gelip de evlenememiş kadın haklı şekilde krize giriyor. Tanıştığı her erkeğe, “N’apsam da bunu evliliğe razı etsem?” gözüyle bakıyor.
- Peki kadın, gerçekten de çeşitli numaralar çekiyor mu evlenebilmek için?
- Evet. Çünkü “Kendim gibi davranırsam hep kaybederim” diye bir klişe çakılmış kafalarına. O yüzden hep rol yapıyorlar, ezbere yaşıyorlar, “Erkek şunları şunları sevmez, evlenilecek kadın şöyle davranmalı” gibi. Erkek neden hoşlanırsa, ne yapıyorsa kadın da aynısını taklit ediyor. Mesela erkek futbol fanatiği diye, o da fanatik oluyor. Sürekli şımartıyor. Erkekte sinirlendiği, kızdığı, hoşlanmadığı şeyleri bırak ona söylemeyi, kendi içinde bile bastırıyor. En klasiği de hamilelik numarası tabii. Hamile kalabilmek için en ters taklaları bile atıyor. Çünkü erkeğin en zayıf noktası orası.
- Sinsi ve hesapçı davranıyorlar yani…
- E tabii. Erkeğin gerçekte kim olduğu, nasıl biri olduğu umurlarında değil. Yeter ki iyi bir işi olsun, görünüşü düzgün olsun. Koca ve baba olması için bu özellikler yeterli! Ama o kadınları suçlayamıyorum. Toplum ve erkekler kadına karşı o kadar ikiyüzlü ki, kadının da sinsileşmesi kaçınılmaz. Aksi halde yok olur gider, ‘başarılı’ olamaz. Erkekler gerçekten çok ikiyüzlü. Mesela kadın ilk buluşmalarda, sevişmezse ‘kezban’, sevişirse ‘or.spu’ oluyor. Kadının birey olmamasından şikayet ediyorlar ama kişilikli bir kadınla karşılaştıklarında da pabuçsuz kaçıyorlar. Vesaire vesaire...
- Peki bu evlenmek neden bu kadar önemli?
- Kadın için önemli. Çünkü kadını hiçleştirme politikalarının bir sonucu olarak, bekar kadın bırakın kadını, insandan bile sayılmıyor. Yapayalnız kalıyor. Değersizleşiyor. Bir de, tuhaf ama bu ülkede özgürleşmek için evliliğe ihtiyacı var kadının. Bu kadar saçma bir topluma dönüştük. Evli kadının yaptıkları daha bir ciddiye alınıyor, toplum evli kadını onaylıyor. Ama en önemli neden, çocuk. Bu toplumda, evlilik dışı çocuk yapmak hâlâ çok uç bir davranış. E her kadın da bir yaşta çocuk krizine giriyor, dolayısıyla ille de evlenmek istiyor.
- Bir erkek tarafından onaylanmaya kadınların neden bu kadar ihtiyacı var?
- Çünkü bir erkek toplumuyuz. Erkeklerin gözüne girmek, erkeklerin beğendiği kadın olmak önemli. Aksi halde, kadına hayat hakkı yok bu ülkede. Eğitimin ve aile kurumunun sakatlığı yüzünden, kadın ‘birey’ olamıyor. Bireyleşemeyen kadın, bir erkeğin ‘karısı’ olarak var olabiliyor ancak.
- İstisnalar yok mu?
- Var tabii. Ama güçlü, birey olabilmiş kadınlar bizimki gibi toplumlarda bir tehdit gibi algılanıyor. Genç erkeklerle evlenen orta yaşlı kadınlar da bu nedenle onaylanmaz. Kadının bir erkek gibi hayattan zevk alması, özgürce yaşaması korkutucu bulunur. Kadın, illa ki erkeklerin hizmetinde ve gölgesinde kalmalı. İstisnalar var elbette ama genel eğilim bu.
- Geçen haftaki erkekleri okurken, en çok neye sinirlendin?
- Rus kadınlarını yere göğe koyamamalarına. Tamam Rus kadınları hem kişilikli, hem güzel, hem de kadın gibi kadınlar. Biz Türk kadınları yanlarında sunta gibi kalıyoruz. Ama neden böyle, onu bir düşünsünler. Rus kadını, erkekle tamamen eşit bir ortamda büyüyor. Toplum ona zayıf-korunması gereken cins muamelesi yapmıyor, ‘mal’ gibi görmüyor. Cinselliğini tıpkı bir erkek gibi rahatça yaşıyor. Bizim toplumun yapısını da değiştir, o hale getir, bakalım Türk kadınları nasıl olacak? Bu ikiyüzlü toplumda kadın olmak kolay mı?
- O erkekleri en çok nerelerde haksız buldun?
- Çok aşmış, akıllı ve entelektüel gibi görünmelerine rağmen meselenin özünü kavrayamıyorlar. Meselenin özü şu: Kadının arızalı olduğu bir toplumda, erkek de arızalıdır. Nokta. Ama bunlar, kendi arızalarını görmüyor. Erkek olmak ne demek, hiçbiri bilmiyor. O kadar eleştiriyorsan, ilişkiye girdiğin kadına emek ver, onunla ilgilen biraz, uğraş… Bakalım ne olacak? “Aa bu kadın bana potansiyel koca muamelesi yapıyor, kezban ya bu!” diye kaça kaça nereye kadar?
- Sence o erkeklerin sorunları ne? Neden bağlanmaktan, evlenmekten korkuyorlar?
- Neden biliyor musun? Kadınlar evlenene dek, ayılara dayı demekten, kurnazca davranmaktan o kadar bitap düşüyor ki, evlenir evlenmez cadılaşıyor, kocalarına hayatı dar ediyorlar. İntikamları acı oluyor. Erkek de başına gelecekleri hissettiği için evlenmeyi mümkün olduğu kadar erteliyor.
- Sonra ne oluyor?
- Kadın, evlendiği andan itibaren güçlü konuma geçiyor. Sonu boşanma olsa bile, o artık ‘evlenmiş bir kadın’. Bu çok önemli. Bir erkeği, nikah masasına oturtmayı başarmış güçlü, zeki (!) bir kadın! Ama evlilikten sonra salıyor her şeyi. Kendine bakmadığı gibi erkeğini da aşağılamaya başlıyor. Bizde kadın-erkek ilişkileri, bütün ilişkiler gibi aşağılama üzerine kurulmuş. Kim güçlüyse diğerini aşağılar. Gerçek sevgi, dostluk, dayanışma yoktur. Boşuna arama!
- Kadınların en büyük intikamı, erkekleri cinselliklerinden mi vurmak?
- Elbette. Çünkü erkeklerin, erkeklikten anladıkları tek şey cinsellik. Daha doğrusu bir kadını ‘becermek’. Ee, bu konuda yetersizse, başarısızsa ya da şeyi küçükse kadınların eğlencesi haline geliyor. Erkekler, kadınların onlar hakkında neler konuştuğunu duysa, bırak rahat rahat uyumayı, geceleri gözlerini kırpamazlardı! E normal mi bunlar? Değil. Kadınla erkeğin birbirine düşman olduğu bir ülkeden kime ne hayır gelir? Gelmiyor da zaten…

EYVAH! 30 YAŞ ÜSTÜ KADINLARDA EVLİLİK HİSTERİSİ VAR

Haberin Devamı

Benim sevdiğim adamla beni seveni buluşturamadım

AKADEMİSYEN NURAN YILDIZ

/images/100/0x0/55ea89b7f018fbb8f88681d7

- 30 yaş kadını evlilik histerisi mi geçiriyor?
- Ne 30’u? Eşik çoktan aşağıya indi. Artık 26 yaşındakilerin tepesinde bile, “Dikkat evde kalıyorsun!” yumruğu var. Erkeklerin özgürlükleri genişledikçe, kadınlarınki daralıyor.
- Peki gerçekten kadınlar evlenebilmek için takla atıyor mu?
- Elbette. Kimi aptalı kimi anneyi oynuyor. Adamın sözünden çıkmıyor, her dediğine “Evet” diyor. Terini siliyor, sırtına tülbent koyuyor. Bebekçe konuşup muhtaç olduğunu beyan edenler bile var. Vamplaşmayı seçenler de. Bir sürü yol deneniyor. En çok da karşısındaki adam dökülüyor bile olsa, “Sen muhteşemsin, harikasın” numarasını çekiyorlar. Çünkü erkekler tüylerinin okşanmasından hoşlanıyorlar.
- Kadınlar o zaman sinsi ve hesapçı davranıyor…
- Kesinlikle. Ama böyle yaptıkları için onları suçlamak doğru değil. Çünkü ‘kazananlar’ hep bunları yapan kadınlar.
- Evlenmek neden bu kadar önemli?
- Çünkü nikah defteri, bir tür “Test edildi, onaylandı” belgesi. Bu işin bir yanı. Diğer yanı da, yalnız yaşlanma korkusu. Bu, çalışan kadının gerekçesi. Çalışmayan kadın içinse nikah, bir sosyal güvence.
- Bir erkek tarafından onaylanmaya neden bu kadar ihtiyacı var?
- O onaylanma ihtiyacı filan değil, elaleme, “Bak gördün mü?” deme fırsatı. Ama tabii aile baskısı, toplum baskısı, biyolojik baskı, hepsi mevcut. Kadınlar aslında tüm baskılara karşı koyabilecek güçte. Korkunç olan kendi kendilerine uyguladıkları baskı: “O kadar beceriksiz miyim? O kadar çirkin miyim? Yalnız olduğum için herkes beni ayıplar, o zaman bir an evvel evlenmeliyim…”
- Geçen haftaki erkekleri okurken, en çok neye sinirlendin?
- Hepsine sinirlendim! Ağızlarından büyük laflar çıkıyor. Kendilerini yüksek tepelere konumluyorlar. Ondan sonra da istedikleri kadının niteliklerini sıralıyorlar. İyi de sen, o kadınları hak edecek bir adam mısın bakalım! Ne kendilerine bunu soruyorlar, ne de çevrelerindeki kadınlar onlara bunu soruyor. Çünkü bunu sorgulamayacak özgüvensiz kadınlara yakın duruyorlar hep. Sonra da o kadınlar üzerinden genellemeler yapıyorlar. Oysa tam da onların tarifine uyan birçok kadın var bu ülkede. Nedense onlara yaklaşmaya cesaret edemiyorlar. Çok ikiyüzlüler. Buna kızıyorum. Kadını elde etmek için her tür hileye başvurup sonra da onları bu hilelere kandıkları için suçluyorlar. Kapana takılmış tavşana mı kızarsın, kapanı kuran avcıya mı?
- Numara yapmak kadınlara özgü mü? Öyle anlatıyor adamlar…
- Hiç değil. Aksine, bir kadını kendisine bağlamak için erkeklerin daha çok numarası vardır. Evliyse, “Karım beni anlamıyor” yalanından, “Hep senin gibi birini aradım!” yalanına kadar. Sayısız mesajlar, çiçekler gönderip kadını elde ettiğini anlayınca, bunların kesilmesi gibi. “Ben hep çok mutsuzdum” demek gibi. “Seni buluncaya kadar öyle çok kadınla oldum ki” yalanıysa en yüzsüzcelerinden olsa gerek…
- Peki erkekler o röportajda hiç mi doğru bir şey söylemiyor?
- Söylüyor. Mesela demişler ki, “Kadın bana gelince mutlaka bir şeyini bırakıyor.” Doğru, kadın ya geri gelme yolunu açık tutmak ya da burası artık benim demek için bir şeyini bırakır. Köpeklerin kendi sınırlarını belirlemek için bahçe sınırlarına işemesi örneğindeki gibi.
- Son soru: Sen neden evlenmedin?  

Haberin Devamı

- Çünkü evlenmeye değer bulduğum, sabah uyandığımda “İyi ki bu adamla uyandım, onunla konuşacak çok şeyim var” dedirtecek bir adam bulamadım. “Evlenmeye değer” dediğim adam da, daha kolay kadınların ardından gitmeyi seçti. Benim sevdiğim adamla, beni seven adamı aynı bedende buluşturamadım bir türlü…

OKUR MEKTUPLARI

SEVİŞMEYİ BİLMİYORLAR

Geçen haftaki beyler, “Türk kadınlarının çoğunluğu şöyledir böyledir” diyorlar ya, hadi o zaman ben de Türk erkeklerinin çoğunluluğunu anlatayım:
Özlerinde iyi insanlar olabilirler ama çok kötü sevgililer. Türk erkekleri iyi sevişemiyor. Cümleyi yeniden kuruyorum, Türk erkekleri bayağı kötü sevişiyor! Çoğu da iktidarsızlık yaşıyor. Müthiş bir güvensizlik içinde oldukları için, bu, cinsel hayatlarına da yansıyor ve ne yazık ki kadınları yatakta mutlu edemiyorlar. İşin tuhafı, bunun farkında da değiller, tam tersine birlikte olduğu kadınları çok mutlu ettiklerini düşünüyorlar. Çünkü adamı iyice üzüp, bunalıma sokmak istemeyen Türk kadınları numara yapıyor. Türkçesi; erkek, yapması gerekeni yapması gerektiği gibi yapamayınca, kadın da “Yeter artık, bitireyim bari olmuyor” şeklinde karar verip, zevk almış taklidine yatıyor. Bunu bütün kadınlar bilir, yani sadece benim sesim değil bu düşünceler. Ama işte Türk erkeği, kendini dev aynasında görmeye devam ediyor. Yazık. (Burcu.)

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea89b7f018fbb8f88681d9

Zannedersin Johnny Depp
Sanırsın bu ağabeyler, evde bir George Clooney, dışarıda Brad Pitt, yatakta bir Johnny Depp. N’oluyoruz yahu! Kimsiniz siz? (Ayşe K.)

GAZ ÇIKARMAYAN, GEĞİRMEYEN, TÜKÜRMEYEN ERKEK

Yazında adı geçenlere benden selam söyle! Ha bir de eğer; şöyle adonisli, saçlı, iyi eğitimli, hayattan zevk almasını bilen, arabanın kapısını açıp tükürmeyen, sana alışınca geğirmeyen, gaz çıkarmayan, her dekolteli kadına yemeklik olarak bakmayan, jest yapmayı, romantik olmayı kılıbıklık saymayan, ilk gece seviştiği kıza or.spu damgasını vurmayacak kadar kendine dürüst birilerini tanıyorsan eğer, onlar için, ister geyşa ister Rus isterse Marslı olabilecek bir sürü Türk kızı var… (Irmak S.)

Haberin Devamı

Ben de İtalyan erkeğini daha çok beğeniyorum

Bizden Rus kadınının rahatlığı bekleniyor. Ne kadar adil? Biz o kadar rahat yetiştirilmedik ki. Ben de Türk erkeğinden, İtalyan erkeğinin romantizmini, estetiğini, zevkini beklesem ne kadar doğru olur? Hele o ilk röportajı verenlerden bir tanesi, kibirinden ölecek. 60 yaşına geldiğinde yalnızlıktan 20 yaşında bir kadınla evlenecek. O da onu boynuzlayıp, parasını alacak. Bu tarz adamlar böylesini hak ediyor. Suç, onlara prim verenler de. (Neslihan D.)

BİZ TÜRKLERİ AVRUPALI ERKEKLERLE KIYASLIYOR MUYUZ?

Birincisi, hiçbir Avrupalı kadın attığın çorapları toplamaz, donunu yıkamaz. Yaptığınız çocukların tüm sorumluluğunu onların üstüne yıkmanıza izin vermez yahut hiç çocuk yapmaz. Sizin aileniz gelecek diye evde pasta-börek-çörek yapmaz. Evlendiğiniz Türk kadınları bu yüzden çabuk yaşlanır, kilo alır ve yaşadığı güvensizlik içinde “Neredesin? Nereye gidiyorsun? Niye gelmedin?”diye sorular sorar. Ya da “Bu gece olmaz yorgunum” der. Her ne kadar bunların çoğu Türk kadınının kendi suçu ve sorunu gibi durmaktaysa ve bunları aşmaya çalışan az kadın var gibiyse de aynı zamanda toplumsal ve kültürel temelleri de var. Hem hiçbir gerekçe “Türk kadınıyla Avrupalı kadını kıyaslama ve küçümseme hakkı doğrumaz.” Zira biz hiç Avrupalı erkeklerle Türk erkeklerinin boşalma süresini kıyaslıyor muyuz? Eğer kıyaslarsak, yukarıda saydıklarıma şunu da eklemek zorunda kalırım: Hiçbir Avrupalı kadın sizi sevdiği için orgazm numarası yapmaz. Türk kadını bunu yaptığı için mi bu kadar burnunuz havada? (Sinem A.)

/images/100/0x0/55ea89b7f018fbb8f88681db

EVLENİLECEK İNSAN HER YAŞTA BULUNUR

Deniz Marşan-Stil Danışmanı

Aslında kadınların evlilik fikrine takıntılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çevremde de görüyorum böyle kadınlar. Bence evlilik planla yapılamaz. Biriyle tanışır, ona âşık olur sonra evlenmeye karar verirsiniz. Gerçek aşk, ruh eşi insana evliliği düşündürmeli. Sosyal çevremde belli bir yaş üzerindeki kadınların bekar olması düşünülebiliyor. Ancak Türkiye genelini düşünecek olursak çevre baskısından bahsedebiliriz. Bu baskıya maruz kalan kadınlar da ‘evleneyim de kiminle olursa olsun’ diye düşünüyor. Evlenmeye değecek insan her yaşta bulunabilir. Bence erken yaşta evlenmek sağlıksız zaten. 40’lı yaşlar en iyisi.

OKUR MEKTUPLARI

İktidarsızlıkta dünya listelerinde

Sevişmeyi cinsel birleşmeden ibaret zanneder, kadına oral seks yapmayı gururuna yediremeyen, iktidarsızlıkta dünya listelerindeki sırasını kimselere kaptırmayan Türk erkeklerinden çocuk doğurmaya hevesli bu kadar kadın olduğuna inanmıyorum. Bence evlilikle ilgili sıkıntıları şu. Sırmalarının döküleceğinden korkuyorlar. Bir kadınla yirmi sene aynı yatakta yatarsan, yirmi sene boyunca o kadın, senin her halini bilir. Korkularından özgüveninin ne kadar fos olduğuna kadar. Ama sadece bir hafta takıldığın kadına, yatakta harikalar yaratan, pili bitmeyen, hesabı incelemeden ödeyen, o tatlı, komplekssiz adamı oynamak kolay! (Leah S.)

ASIL SİNSİ OLAN ERKEKLER

Erkeklerin bu anlamsız özgüveni beni resmen felç etti! Bu ne ya! Bir de utanmadan kadınları samimiyetsizlikle suçluyorlar. Samimiyetsizin Allah’ı asıl onlar. Bir erkek, bir kadınla sevişinceye kadar “hipnoz”dadır. O süre boyunca kadına tüm marifetlerini gösterir. 10 saat topuk üstünde çalışmaktan yorgun ayaklarına masaj yapar, hafta sonları kahvaltıya götürür, onunla beraber dizi izler, planlarından bahseder, hatta yemek yapar. Her şey taa ki sevişinceye kadar. Sevişince o hipnozdan eser kalmaz. Cevap versinler, bunun neresinde samimiyet var?  Asıl sinsice olan bu. (Sıla K.)

20’li yaşlarda özgür olabilselerdi

26 yaşında yüksek eğitimli bir kadınım. Çevremdeki neredeyse tüm 30 yaş üstü kadınlarda bu sistematik ‘Türk kızı evlilik histerisi”ni bende gözlüyorum. Çünkü bu kadınlar 20’li yaşlarında “eğlenceli” ve “sınırsız” bir sosyal hayat yaşayamamışlar. Tek taraflı ve cinsel açıdan bilinçsiz “yazık 20’li yaşlar” geçirmişler. Halbuki bence bu dönem onların en eğlenceli, en gamsız, en “özgür seks” dönemi olmalıydı! İşte bunları yaşayabilse kadınlar, o “oryantalist” ve “muhafazakar” kafadan çıkabilseler erkekleri o kadar önemsemeyecek, bir yüzük için peşlerinden koşturmayacaklar. (E.O)

/images/100/0x0/55ea89b7f018fbb8f88681dd

Erkeklerin kıyaslanma fobisi

En büyük probleminiz kıyaslanma korkusu. Ama maalesef bu ülke şartlarında edindiğiniz tecrübeler, bir kadını yatakta mutlu etmekten çok uzak, öyle olunca, ceza sahası etrafındaki en ufak rakibi, namus meselesi haline dönüştürüyorsunuz. Size bir sır vereyim mi? O sizinle olmak için ölen hatunlar, bu ülkede sizin gibi rahat tohumlarını saçabiliyor ve bu yüzden öldürülmüyor olsalar, o yanı başınızda oturan muhteşem baklavalı adam için sizi on saniye içinde bırakırlar! (A. S)

Sevişirsen azgın, sevişmezsen frijit

Adamla sevişeyim diyorsun, “Azgın!” oluyorsun, sevişmiyorsun “Frijit” oluyorsun. Hesabı ödüyorsun bozuluyor, onu ezdiğini düşünüyor, ödemiyorsun, “Bu da beni ATM gibi görüyor, kullanıyor!” diyor. Bla bla bla... Türk erkeğinin kafası karışık ve güvensiz! (Yasemin K.)

Sayın Türk erkeği!

Kendini o kadar beğenmişsin ki, işin gücün yerinde, biraz da tipin düzgünse herkesin kapında kuyruk olduğunu sanıyorsun. Bilmen gerekiyor ki, olan da var olmayan da. Ben senin bu kibirli tavrını, yetiştiriliş tarzına bağlıyorum. Erkek anneleri genellikle, “Dene oğlum, hangisini beğenirsen, sana kız mı yok?” diye büyütüyorlar çocuklarını. Küçüklüğünden bu yana, kadını meta olarak değerlendiren bir erkekle, hayatının ancak bir erkekle tamamlandığını düşünen kadın arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum.
Türk erkekleri hem evlenmek istiyorlar hem de eski hayatlarına hiçbir şey yokmuş gibi devam etmek istiyorlar. Karılarının da evde oturup onları beklesin. İşte hayat hem pencere kenarı, hem şoför yanı, hem de 3 kuruşa olmuyor ne yazık ki... (Gözde D.)

Yazarın Tüm Yazıları