Şener partisini kapatma kararı hakkında konuştu

Güncelleme Tarihi:

Şener partisini kapatma kararı hakkında konuştu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2012 12:45

Abdüllatif Şener, Genel Başkanı olduğu Türkiye Partisi’ni kapatma kararı ile ilgili konuştu. Şener, “Türkiye partisinin kapatılmış olması herkese bir protestodur” dedi.

Haberin Devamı

Türkiye Partisi’ni kapatma kararı alan AK Parti’nin eski Başbakan Yardımcı Abdüllatif Şener CNN Türk’te Enver Aysever’in Aykırı Sorular programına konuk oldu.  Şener programda Başbakan’ı ve Türkiye’nin dış politikasını eleştirdi.

Şener programda şöyle konuştu:

TÜRKİYE PARTİSİ’NİN KAPATILMIŞ OLMASI HERKESE BİR PROTESTODUR

 “Türkiye’de demokrasinin standardı düştü, özgür basın yok, gelişmiş sivil toplum yok, özgürce yazıp düşünen, menfaat ve korku endişesi taşımayan aydın yok. Bu ortam Türkiye’de siyasi partiler arasındaki eşitliğini de bozan bir şeydir. Siyasetin kullandığı paranın dörtte üçünü iktidar partisi kullanıyorsa, kendisinin hazineden ne kadar para alacağına, hangi partilerin de kaç para hazine yardımı alması gerektiğine iktidar partisi karar veriyorsa o ülkede siyasi partiler arasında demokratik eşit rekabet yok demektir. Türkiye Partisi’nin kapatılması bu sürecin sonrasıdır. Onun için dedim ki Türkiye partisinin kapatılmış olması herkese bir protestodur, özellikle demokrasi duyarlılığı olan herkesin bunun üzerinden bir değerlendirme yapması lazımdır.”

“Yıllardır ben siyasetteyim, hayatımın değişik safhalarında hep değişik ve farklı partilerden ‘bizde olsan çok iyi olurdu’ gibi iltifatlar sözler ve davetler aldım. Bugünlerde de buna benzer davetler aldım, ama ben özgün ve özerk kimliğimi bundan sonra da devam ettireceğim. Bugün ki görüşüm budur… Farklı partilerden davet alsam da şu an ben Türkiye’nin güçlü bir çıkışa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, önümüzdeki iki yıl içerisinde bunun koşullarının oluşacağını düşünüyorum ve bugün itibariyle özgür kimliğimi koruyarak ama siyasetin aktif içinde olarak yoluma devam etmek istiyorum. ”

TERÖR VE DIŞ POLİTİKA HÜKÜMETİ ÇOK ZORA SOKACAKTIR

 “Türkiye’de iki yıl içerisinde yeni bir siyasi seçenek oluşabilir. Türkiye’de önemli değişiklikler var, iktidarın önemli yanlışları var; bir kere ekonomi dar boğaza giriyor; ikincisi iç politika ve terör Kürt sorunuyla bağlantılı gelişmeler iktidarın yanlışları yüzünden Türkiye için önemli bir problem haline dönüşmüştür. Üçüncüsü Suriye meselesi son derece önemlidir. Kendi ayağına kurşun sıkan, ülkesinin aleyhine sonuçlar doğuracak bir dış politikayı uygulayan başbakan ve dış işleri bakanı vardır; terör ve dış politika bu hükümeti çok zora sokacaktır.”

EKONOMİDEKİ ŞU GİDİŞ ÇOK İYİ BİR GİDİŞ DEĞİL

“Bakın seçimlerin olduğu koşullar farklı, şu andaki koşullar daha farklıdır. Her yıl değişiyor. 2009 koşulları da farklıydı. 2009 koşulları, ekonomi kötü olduğu için %38 oy aldı. Daha sonra toparlanma vardı ama şimdi gittikçe batıyor. Özellikle dış politikadaki yanlışlıklar bir taraftan da ekonomiyi de vuruyor. Şu gidiş iyi bir gidiş değil, 2013 yılının çok zor geçeceğini, 2014’e çok zor devredeceğine ekonomiyi görüyorum ve hükümet sorgulanacaktır bu yanlış ekonomik politikalardan dolayı.”

BAŞBAKAN’IN TAVRI DEVLET ADAMI OLMAKLA BAĞDAŞMIYOR

“Başbakan yanlış yapmasın. Devlet adamı olmak başka şeydir, siyasetin tepesinde oturmak başka bir şeydir. Başbakan’ın tavrı devlet adamlığıyla bağdaşmaz bir tavırdır. Bugün söylediğini yarın değiştirmektedir. Bilyeleri saçıp dağıtmaktadır. Böyle idare edilmez, ülke böyle idare edilmez, sorunlar bu şekilde çözülmez…
…Başbakan’a haksızlık etmiyorum. Benim bulunduğum dönemde Diyarbakır’a giden benim, orada belediyeyi ziyaret eden, Valiye emniyet müdürünü götüren, birlikte toplantı yapan, hatta belki de ilk Kürtçe konuşan bakan da bendim. O zaman beni kaygıyla izliyorlardı, Sayın Başbakan dâhil kabinedeki arkadaşlar “Bu ne yapıyor acaba?” diye. Ve bir suskun dönemdi 2007’ye kadar…

Daha sonra ne oldu, şu oldu. Bakın, eğer bir iktidar 10 yıldır iş başında olur ve yıllar önce Kürt açılımı önce “demokratik açılım” der, “Kürt açılımı” der, onu da sürdüremez, “Demokratik açılım” a çevirir. Kavramları bile bir gün farklı, diğer gün farklı söyler… Kırk kere düşüneceksin, bir kere konuşacaksın ve konuştuğunu da yapacaksın, siyaset bunu gerektirir, devlet adamlığı da bunu gerektirir. Ama Başbakan’da ve hükümetinde bu yok.”

BAŞBAKAN’IN POLİTİKALARININ MİLLİ GÖRÜŞ İLE NE İLGİSİ VAR?

“Ama yani şu izlenen politikaların milli görüş ile ne ilgisi var? Başbakan’ın izlediği, Dış İşleri Bakanı’nın izlediği politikaların milli görüş ile ne ilgisi var? Eğer bir başka Başbakan meclisten tezkere geçirip, NATO’nun Libya’yı vuruşuna onay verip, aylarca Libya’yı bombalayıp, 60.000 insanın katledilmesine, 100.000 insanın yaralanmasına yol açsaydı, o başbakan kim olursa olsun bugün Cuma namazında camilerin önünde hala o hükümeti, o başbakanı protesto eden demokratik eylemlere rastlardık.”

SURİYE’Yİ PARÇALAMAYA YÖNELMİŞ BİR HAREKET VAR

 “Kamuoyu yanıltılıyor. Suriye’deki olaylar yönetimi değiştirmeye yönelik bir olay değil, kurgulanışı da öyle değildir. Suriye’ye yönelik operasyonların, dış müdahalenin, bu dış müdahalenin bir ayağı Türkiye’dir, amacı Suriye’yi parçalamaktır, Suriye’de yönetim değişikliği değildir. Suriye’yi parçalamaya yönelmiş bir hareket var. Sadece Suriye’yi değil,  Suriye ile birlikte Lübnan’daki Hizbullah’ı da bitirmeye yönelik bir harekettir bu. Bu proje bir İsrail projesidir. Bu projenin içerisinde ve bunu uygulayıcılar arasında MOSSAD ajanları kaynaşıyor. Ama bu projenin en güçlü ayaklarından biri Başbakan, bunda bir terslik yok mu?”

NE OLDUKLARI BELİRSİZ BU KİŞİLERİN TEMSİLCİLERİYLE BAŞBAKAN’IN DIŞİŞLERİ BAKANI’NIN GÖRÜŞMESİ UTANILACAK BİR DURUMDUR

“Başbakan kime destek veriyor? Muhalifler deniliyor; ne oldukları belirsiz, çoğu hapishane kaçkını, katil, haydut tipli bir ton farklı farklı gruplar var, bunların temsilcileriyle Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın karşı karşıya gelip konuşuyor olması bile utanılacak bir durumdur. Özgür Suriye Ordusu’ndan söz ediyorum. Birleşmiş Milletler’in kararı var, daha geçen hafta kararında Birleşmiş Milletler: “Suriye’deki muhalifler de insan hakları ihlali yapıyor; kadınları, çocukları, sivilleri katlediyor” diyor. Bu katil, sivil insanları yok eden, Suriye’yi bölünme noktasına getiren ve İsrail’in amaçlarına uygun bir zemin oluşturmaya çalışan insanlarla bizim hükümetimizin, seni beni temsil eden hükümetin başbakanının ne ilgisi olabilir?”

İSRAİL’İN KUDÜS’Ü BAŞKENT YAPMASINA YÖNELİK GELİŞMELERİ ORTAYA ÇIKARAN SAYIN ERDOĞAN’DIR

 “Bugün İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasına yönelik gelişmeleri ortaya çıkaran bunu destekleyen, bu yolu açan bunda en etkili olan isimlerden biri sayın Erdoğan’dır. Aynı Erdoğan İsrail Kudüs’ü başkent ilan ettiği zaman bağıracaktır, kızacaktır ekranlarda. O zaman vatandaş ta diyecektir ki bak görüyor musun yine kızdı İsrail’e diyecek. Ama kızmaya hakkı yok bu işi o noktaya getiren kendisidir.”

İSRAİL İLE ARASINDA ANLAŞMA VAR

“Başbakanın İsrail ile arasında anlaşma vardır. Bağırırken bağırma iznini başbakana veriyorlar ama iş yaparken Başbakan bütün yaptığı işlerde İsrail politikalarını uyguluyor. Kabine de olan biri olarak bunu söylüyor ve biliyorum.”

“Başbakan ve hükümeti, Türkiye’nin aleyhine olacak, Türkiye’deki istikrarı bozacak, Türkiye’nin bütünlüğünü sarsacak bir dış politika uyguluyor. Suriye’de uyguladığı politika, Türkiye’ye zarar verecek bir politikadır. Neden? Çünkü siz bir komşu ülkede istikrarsızlık meydana getirirseniz, orada devlet otoritesini sarsarsanız, sınırları o ülkenin devleti kontrol edemez hale gelir, sınırlar kevgire dönerse, bundan en büyük zararı Türkiye görür. Türkiye’ye zarar veriyor bir kere. Ülkenin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne zarar veren bir hadisedir ve nitekim terör olayları artmıştır son günlerde, son yıllarda.”

Haberin Devamı

BÜTÜN MUHABİRLER BUGÜN REFLEKSİNİ KAYBETMİŞTİR

“Yüzlerce televizyon kanalı var, bir o kadar gazete var. Gece gündüz, 24 saat yayın yapıyor, Başbakan’ın ve hükümetinin yanlışlarını rasyonalize edebilmek için, mantıklı hale getirebilmek için, o aydın denilen insanlar televizyon ekranlarına çıkıyor, sabahlara kadar ter döküyorlar. Hiçbir aleyhte, hükümeti rahatsız edecek haberi bakanlıklardan tırtıklama, sızdırma girişiminde bulunamıyorlar. Bütün muhabirler bugün Türkiye’de refleksini kaybetmiştir. Haksızlık etmiyorum, gerçek budur ve de eleştirilmeyen, sürekli yanlışları iltifatlara boğulan, bir taraftan menfaat beklentileriyle, bir taraftan cezalandırılmadan endişe edilerek yapılan yayınlar… Sokaktaki vatandaş neyin yanlış olduğunu nasıl bilecek?”

KENDİ ÜLKESİ ALEYHİNE BİR DIŞ POLİTİKA UYGULAYAN BAŞBAKAN HESAP VERECEKTİR

“Önümüzdeki dönemi be önemli görüyorum. Önümüzde bulunan iki yıllık dönem; bir taraftan ekonominin sıkışacağı, bir taraftan hükümetin yanlışlarıyla dış politikada ülkenin büyük zarar göreceği bir dönem, bunu hiçbir zaman temenni etmeyiz. Ama kendi ülkesinin aleyhine olacak bir dış politikayı uygulayan bir Başbakan’ın sonunda seçimde, vatandaşlara hesap vereceğini düşünüyorum. Bugünkü gazetelerde vardı, hiç şimdiye kadar, 2002 yılından bugüne kadar böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Vatandaşa soru şu: “Mevcut partileri ve liderlerini beğeniyor musunuz, yoksa yeni bir lider ve partiye ihtiyaç var mı ülkede?” . “Evet” diyenlerin oranı %60,4, “Hayır” diyenlerin oranı % 28.”

ÇİZGİYİ ORTAYA KOYAN BAŞBAKAN, RASYONALİZE EDEN DIŞİŞLERİ BAKANI

“Davutoğlu’nu Başbakanlık’ta danışmanlık yaptığı dönemde, doğrudan tanıdım. Ama 2002 öncesinde o “Stratejik Derinlik” isimli kitabını okumuştum, daha sonra da bakan olarak izliyorum. Ama şunu söyleyeyim, Türkiye’nin dış politikası, Dışişleri Bakanı veya Dışişleri Bakanlığımızdan öte Başbakan’ın inisiyatifiyle yürüyor. Başbakan’ın inisiyatifiyle oluşturduğu bir çizgiyi, Davutoğlu rasyonalize etmeye çalışıyor. Ben dışardan görünenin tersini söylemeye çalışıyorum. Yani politikayı ortaya çıkaran Davutoğlu da, Başbakan onu izliyor değil. Çizgiyi ortaya koyan Başbakan, onu rasyonalize etmeye çalışan Dışişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanı’dır diye düşünüyorum.”

SÜREÇ SONRASINDA İSRAİL KUDÜS’Ü BÜTÜN HALDE BAŞKENT YAPACAK

“Kudüs Müslümanlığın da önemli, kutsal kentlerinden biridir, Müslümanların ilk Kâbe’sidir, Mescid-i Aksa oradadır; bir Müslüman bölgesi vardır. O Müslüman bölgeyi de Müslümanları çıkarmak, ayıklamak suretiyle İsrail bu sürecin sonrasında Kudüs’ü bölünmeksizin, bir bütün halinde İsrail’in başkenti yapacaktır. Bunu yazın bir tarafa. Birinci adım Büyük İsrail’le giden yollar, Suriye parçalanınca oradan kimin ne pay alacağını göreceğiz. Bize doğru uzanıyor Türkiye zaten girdabın içinde.”

Haberin Devamı

MEŞAL’İN NASIL GELDİĞİYLE İLGİLİ BU SÖYLEDİKLERİM TÜRKİYE’DE TARTIŞILMIYORSA BU ÜLKEDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK DEMEKTİR

“O dönemde basın biraz daha özgürdü. O sırada Hamas’ın lideri Meşal’i, İsrail’in terörist diye tanımladığı bir insanı Türkiye’ye davet ediyor; Türkiye’nin İsrail ve Amerika ile arası açılacak, Türkiye bundan zarar görecek diye basın büyük bir gürültü yaptı. Meşal geldi hükümet ile de görüştü ve ayrıldı. Ama tam Meşal’in geleceği günlerde bakanlar kurulunda Başbakan Dışişleri Bakanı’na dedi ki basın çok gürültü çıkarıyor, belki bazı bakan arkadaşlarımızın tereddütleri vardır şu Meşal’in Türkiye’ye gelişini bir anlat dedi. Ve Bakanlar Kurul’unda denildi ki;  İsrail,  Hamas’a ve liderlerine başta Meşal olmak üzere terörist diyor onun içinde bunlarla doğrudan temas kuramıyor ancak Filistin halkını onlar temsil ettiği için bunlarla ilişkiye girmek istiyor, görüşmek istiyor bunu da yapamıyor zor durumda. Bizden rica ettiler Meşal’i İsrail ile görüşmek suretiyle birlikte anlaşarak davet ettik dediler. Bu olayı özgür basın olsa ben burada telaffuz eder etmez bütün televizyon kanallarının ana haberlerine şak diye düşer.

Eğer bu söylediklerim 1 ay tartışılmıyorsa, ana manşetlerde tartışılmıyorsa bu ülkede basın özgürlüğü yoktur.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!