Bırakın okumayı seyredemiyoruz da

METİN ERKSAN için Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen toplantıdaydım.

Haberin Devamı

Konuşmaları dinledim, Sami Şekeroğlu’nun yaptığı belgeseli seyrettim. Ağustos ayı, tatil ayı olmasına rağmen salon doluydu.Onun, yönetmenlik üzerine söylediklerini dikkatle izledim, bana en dokunan yanı nasıl film yapmak istediği konusunda söyledikleriydi.

Nasıl imkânsızlıklar içinde film yaptığından yakınıyordu.

Bu durum, o kuşağın ortak derdiydi.

Elbette onun gibi bir sinema ustasının, bir yazarın ölümü üzerine böyle toplantılar yapılmasını çok gerekli görürüm.

Ama biz konuşarak o sanatçıyı, o ustayı yaşatacağımızı sanıyoruz. O kadar çok örnek var ki, ölenin arkasından düzenlenen ilk törenden sonra, her geçen sene daha az kişi katılıyor, bu azalma sürüp gidiyor.

Yıllar geçtikten sonra da, gazetelerde şöyle haberler okuyoruz: Meslektaşları onu unuttu. Vefasızlığın bu kadarı olmaz.

Mezarı başında birkaç kişi anarken, dua ederken fotoğrafı çekilir, o da gazeteye ya girer ya girmez.

Durum yalnız Metin Erksan açısından böyle değil. Şifahen yaşayan bir toplum olduğumuz için, unutmak ve unutulmak kaderimiz gibi davranıyoruz.

Haberin Devamı

* * *
  Â
DÜN, Lütfi Ö. Akad, Halit Refiğ, Metin Erksan’ın seyredebileceğimiz DVD’lerini çeşitli kaynaklardan tarattım.

Çok azını bulabildim.

Onları temsil edecek, sinema tarihine geçen filmleri yok.

Zaman zaman televizyon kanallarında, yahut sinema kanallarının Türk filmi yayını yapanlarında, bu isimlerin filmleri oynatılıyor. Rastlarsanız ne âlâ. Yoksa bu yönetmenlerin iyi filmlerini göremeyeceksiniz, haklarında söylenen övücü sözleri adamakıllı değerlendiremeyeceksiniz.

Birçok üniversitemizde sinema bölümleri var, sinema okuyan öğrenciler var. Peki bunlar, bu ustaların filmlerini nasıl görecekler, DVD’lerini nereden bulacaklar?

Her üniversitenin arşivinde bunların bulunduğunu sanmıyorum.

Söz konusu olan bu filmlerin sadece öğrenciler tarafından görülmesi değil ki. Sinema meraklısı biri de evinde bunları seyretmek isteyebilir. Bir, Türk sineması arşivi yapmak isteyebilir.

Üniversitelere, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na düşen bir görevi anımsatıyorum.

Bu filmlerin DVD’sini yaptırıp, DVD mağazalarında satışa sunmalılar.

Türk sinemasını Türkiye’de yaşayan bir meraklı nasıl öğrenecek? Nerede seyredecek. Bu kopyaları birer DVD yapıp herkesin alması sağlanacak.

Arşivlerin bir değeri de onunu herkes tarafından seyredilebilir, dinlenebilir olmasını mümkün kılmak.

Arşiv saklamak için kurulmaz.

Toplumun yararlanması, birçok kişiye eserin ulaşması işlevini de görür.

Üç yönetmenin de birçok filminin olmadığını fark ettiğimde, çok üzüldüğümü itiraf etmeliyim.

Dün övgülerle uğurladığımız Metin Erksan’ın kitaplarını ne zaman ve kim basacak diye sorarken, filmlerinin de yayımlanmadığını görmek, daha büyük endişelere düşmeme sebep oldu.

Tekrar soruyorum: Erksan’ın kitaplarını kim basacak? Daha önce kitaplaşmamış birçok yazısını yayına kim hazırlayacak? Arşivini kim tarayacak? Bırakın kitaplarını, onun unutulmaz filmleri ne zaman DVD’de yayımlanacak, eksiksiz olarak?

Haberin Devamı

* * *
  Â
BU soruların yanıtı verilecek mi? Bu sorunlar çözülebilecek mi?

Gene de umutlu olmak istiyorum. 

Yazarın Tüm Yazıları