İşte Hürriyet filminin başarısı

Ön not; aşağıdaki yazı filmle ilgili detaylar, yani spoiler içermektedir.

Haberin Devamı

Yazıyı okumadan önce filmi görmek isteyenler bu linkten izleyebilir: http://webtv.hurriyet.com.tr/2/36147/0/1/yilin-filmini-sunuyorum.aspx

Evet, 20 yılımızı geçirdiğimiz Hürriyet Medya Towers’tan ayrılma ve yeni binamıza taşınma sürecimiz film oldu.
Filmi Hürriyet ailesi ile birlikte yeni binamızda izledik.
O nasıl özenli, özverili bir çalışmadır, nasıl bir kıvrak zeka ürünüdür.
Amatör ruh ve profesyonellik bir arada olunca işte böyle bir şey çıkıyor ortaya.
Sebati Karakurt, nam-ı diğer Sebastian Carlos, Aykut Gürel, İbrahim Türker, Abdullah Coşkun, hepinizi teker teker öpüyor, tebrik ediyorum.
Çekimler, açılar, kurgu güzel.
Müzikler sahnelerle ve anlatılmak istenenle örtüşüyor.
Bazen hareketlendiriyor, kimi yerde hüzünlendiriyor, düşündürüyor.
Filmin hem draması hem de komedisi yerinde.
Samimiyeti, duygusu perdeden izleyiciye geçiyor.

Haberin Devamı

HÜRRİYET’TE HERKES ARTİST!

Ve oyunculuklar.
Bizim gazetede herkes artist desem yanlış anlamazsınız umarım.
Ama gerçekten de öyle.
Oyuncu yönetimi ve oyunculuklara bayıldım.
Oyuncu seçimi için filmin yönetmeni kadar Hürriyet üst yönetimini de kutlamak lazım.
Açılış konuşmasında Aydın Doğan “kurumların başarısını çalışanların emeğine borçluyumdur” diye boşuna dememiş.
Hürriyet kadrosu her anlamda sağlam gerçekten de.
Filmden aklımda kalan detaylar ve kareler çok fazlaydı. Hepsini buraya sığdıramasam da öne çıkanları sizinle paylaşmak istiyorum.
- Hürriyet’in reklam pastasında en büyük dilimi her zaman elinde tuttuğunu, reklam departmanının ne kadar başarılı işler çıkardığını, hedefi tutturmakta usta olduğunu biliyoruz. Reklam Grup Başkanımız Ayşe Sözeri Cemal’in elmayı 12’den vurduğu sahne tam isabet olmuş. Gayet anlamlı.
- Sedat Ergin, tarzından, hobilerinden, duruşundan vazgeçmiyor. Taşınma işini bile müziğe bağladı ya, helal olsun. Onu izlerken kendime kızdım aslında. Keşke ben de konuşmamda bir yere hayvan haklarıyla ilgili bir şeyler sıkıştırsaymışım. Neyse, bir dahaki sefere artık, biz bu işi sevdik, Hürriyet’te film bitmez, devam filminde açığı kapatırım.

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN DAĞINIK ODASI

- Vuslat Doğan Sabancı’nın, “Azınlık Raporu” (Minority Report) filmindeki Tom Cruise misali görüntüleri dokunmatik ekranda elleriyle büyütüp, küçültüp, hareket ettirdiği sahnenin hemen ardından Hürriyet’in temel direği Fikret Ercan’ın sayfaları elle çizmesi... İşte Hürriyet’in gücü buradan geliyor. Eski ve yeni yöntemlerin doğru ellerde iç içe geçmesi, birlikte nefes alması.
- Genel Yayın Yönetmenimiz Enis Berberoğlu devrimci ruhunu koruyor. Bir baktım ki kapüşonu takmış, arka sokaklarda duvarlara yazılar yazıyor. Belli ki Ankara’daki eski yılları aklında. Ama yazdığı yazı bu sefer şöyle; “convergence!”
- Filmi izlerken anladım ki spor servisimiz şiddete hayli eğilimli. Eski binadaki camları futbol topuyla bombalarken yüzlerindeki gülüşler beni korkuttu! Allah’tan camlar sağlammış.
- Sevgili Doğan Hızlan’ın kitap yığınlarından zemin ve duvarların bile görünmediği odası ile ilgili sırrı burada açıklıyorum. Doğan Bey o karmaşada aradığı her ne ise anında bulur, çıkarır. Zeka seviyesi ve dağınıklık arasında bir ilişki olduğu uzmanlar tarafından kanıtlanmıştı zaten. Dağınık insanlar daha zeki olduğuna göre Doğan Bey’in bu odada aradığını bulmasına şaşmamak gerek.
- Kelebek gazetesini çıkaran ekibin filmde bu kadar neşeli ve parti havasında göründüğüne bakmayın. Siz gelin onları bir de sayfaların yetişme telaşındayken görün.
Neyse ki hem çalışıp hem eğlenmesini biliyoruz. Bu arada filmde iş yükünün en ağırını sırtında taşıyan müdürümüz Selim Akçin’i gözlerim aramadı değil. Selim’e özel bir film çekme zamanı gelmiştir. Kelebek ekibi çaktırmadan çalışmalara başlasın.

TAVŞAN KARDEŞ ANİMASYONU

Haberin Devamı

- Dikkatinizden kaçmamıştır ama ben yine de yazayım. Ertuğrul Özkök’ün kameraya doğru uzanan ayakkabısının tabanında beliren tavşana dikkat. Filmin en manalı animasyon karakteri bu olsa gerek.
- Vuslat Doğan Sabancı, Hürriyet’in başına geldiği günden bugüne hepimize gerçekten arkadaş gibi davrandı, ailenin birleşmesinde büyük rol oynadı. Klibin bir yerinde Hürriyet ailesi ile birlikte seslendirdiği “Arkadaş” şarkısında dediği gibi her derdimize, sevincimize ortak oldu, belki de ömür boyu beraber, el ele yürüyecek olmamızı sağladı. Gözleri bu kadar içten gülen az insan vardır. Aynı şarkıda dediği gibi onun o içten gülen gözlerinde de bizimkilerde de hiç ama hiç olmasın yaş.

Haberin Devamı

AYDIN DOĞAN BİZİMLE PİKNİK YAPMAK İSTİYOR

- Filmin açılışıyla ilgili görüşlerimi sona sakladım. Bence her filmde olduğu gibi burada da giriş çok önemli. Çünkü başlangıçtaki duygu yoğunluğu ve sıcaklık, izleyenlerin filmle ilgili tüm algısını etkiliyor. Aydın Doğan’ın açılış konuşmasındaki sıcaklık sözünü ettiğim. Bahçede bizimle piknik yapmak istediğini şöyle anlatıyor Aydın Bey:
“Bu medya şehrinin bahçesindeki ağaçların çoğunu kendim diktim, dikilişlerinin başında bulundum. Hürriyet dünyasının yöneticilerine sesleniyorum, burada sizlerle piknik yapmak, birlikte eğlenmek istiyorum, çünkü belki bir gün bu pikniği göremem, içimde kalır.”
Nasıl içten, nasıl duygu yüklü bir istek.
Bir baba içtenliğiyle, şefkati ve sevgisiyle.
Aydın Bey’in bu hepimizi duygulandıran, ona ve Hürriyet’e olan bağlılığımızı artıran isteğinin üzerine birkaç şey de ben eklemek istiyorum.
Birkaç rica daha doğrusu.
O pikniğe Hürriyet dünyası çalışanlarının çocukları da gelsin.
Çekirdek ailemizde büyüyen Tayga’yı yıllarımı birlikte geçirdiğim geniş ailemle o piknikte tanıştırmak, hep birlikte eğlenmek istiyorum.
Hatta sadece Tayga’yı değil Oğlum, Buddy ve Sheba’yı da getirmek istiyorum.
Hep birlikte olmak için bu piknik bir an önce olsun istiyorum.

 


 

 

Yazarın Tüm Yazıları