Kılıçdaroğlu İstanbul İl Kongresi'nde konuştu

Güncelleme Tarihi:

Kılıçdaroğlu İstanbul İl Kongresinde konuştu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2012 17:11

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, batının egemen güçlerinin, Orta Doğu'daki taşeronu olmayacaklarını belirterek, “Kendisini, batının egemen güçlerinin taşeronu olarak konumlandıran Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politikasını şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz” dedi.

Haberin Devamı

Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleştirilen CHP'nin 34. Olağan İstanbul İl Kongresi, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın söylenmesiyle başladı.
Saygı duruşu sırasında bir partili yüksek sesle Can Yücel'in, “En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de devrim/O, onun en güzel yüz metresini koştu/En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak/En hızlısıydı hepimizin/En önce göğüsledi ipi/Acıyorsam sana anam avradım olsun/Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun” dizelerini okudu.

Kongrede, partililere seslenen Kılıçdaroğlu, bugün “demokrasi dersi vermek üzere” önemli bir kongre yaptıklarını belirterek, “Sizlerle beraber olmaktan mutluyum, gururluyum, onurluyum” dedi.

Konuşmasının başında şampiyon olan Galatasaray ile rakibi Fenerbahçe'yi kutlayan Kılıçdaroğlu, “Her iki takımı da Türkiye'ye güzel bir heyecan yaşattıkları için kutluyorum” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Anadolu'nun son on yılda ciddi şekilde kan kaybettiğini, İstanbul'un tek başına bütün Anadolu'yu çekip çeviren bir kent haline dönüştüğünü belirterek, “Oysa Anadolu'nun cazibe merkezleri olmalıydı. Anadolu'da herkesin rahatça ulaşabileceği büyük kentler oluşturabilmeliydik” dedi.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nın 1930'lu yıllarda yaptığı bir araştırmaya değinen Kılıçdaroğlu, “Araştırmaya göre Diyarbakır 1930'lu yıllarda Türkiye'nin üçüncü büyük sanayi kenti. 1970'li yıllarda sosyo-ekonomik gelişme açısından 81 il içinde 40'ıncı sırada. 1990'lı yıllarda 53, 2007 yılında 63'üncü sırada. Ne dedim? Anadolu kan kaybediyor. Anadolu'nun kan kaybettiği bir ülke, dengeli bir ülke değildir. Anadolu'nun kan kaybettiği bir ülkede işsizliği önleyemezsiniz, barışı sağlayamazsınız” diye konuştu.

İktidara geldiklerinde Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde özelleştirmelere son vereceklerini, devletin bu bölgelerde fabrika kuracağını ifade eden ve kendisini dinleyen Diyarbakırlılar'a seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Size hapishane sözü veren Başbakan'a oy verdiniz. Yeni Adalet Bakanı da çıktı, 'Türkiye'ye daha fazla hapishane yapacağım' dedi. Türkiye zaten yarı açık cezaevine dönüştü. Herkes baskı altında. Herkes, korku imparatorluğuna teslim olmuş gibi bir tablo sergiliyor. Korku imparatorluğuna direnen tek parti var, direnen tek kitle var o da CHP.

Siz hiçbir demokraside, özgür insanların bulunduğu bir ülkede, bir Başbakan'ın hapishane sözü verdiğini duydunuz mu? Bu bile demokrasinin yüz karası bir söylemdir. Bu anlayışa karşı çıkan tek parti var o da Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Unutmayın, çok sık kullanılan bir deyim vardır; 'Büyük balık, küçük balığı yutar'. Büyük balık, küçük balığı yutar tamam da 21. yüzyılda daha farklı bir şey var. Hızlı balık, yavaş balığı yutar. Bunun unutulmaması lazım. Büyük olmak, aynı zamanda hızlı olmak, karar vermek, uygulamak gerekiyor. Bunu yapacak olan sadece ve sadece sosyal demokratlardır. Yapacağız, hızlı karar alacağız. Türkiye'yi büyüteceğiz. Bu bizim sözümüzdür.”

“Birilerine endeksli dış politika yapmayız”

Türkiye'nin dış politikasına da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugün izlediği dış politikanın CHP'nin arzu ettiği, savunduğu bir dış politika olmadığını dile getirdi.

Türkiye'nin bağımsız bir ülke olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz dış politikada kararlarımızı kendi özgür irademizle alırız. Birilerine endeksli dış politika yapmayız. Hele hele batının egemen güçlerinin, Orta Doğu'daki taşeronu asla ve asla olmayacağız. Kendisini, batının egemen güçlerinin taşeronu olarak konumlandıran Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politikasını şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz” dedi.

Suriye'deki olaylara değinen Kılıçdaroğlu, “Ne zamandan beri Türkiye, batının taşeronu olarak kendi komşusuna silah sıkmaya kalkıyor, onun topraklarını işgal etmeye yelteniyor? Buna izin vermeyeceğiz. 1 Mart tezkeresine nasıl karşı çıktıysak, Suriye'ye müdahaleye de aynı anlayışla karşı çıkacağız” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gidersin, Beşşar Esed ile kanka olursun, orada Bakanlar Kurulu Toplantısı'nı yaparsın, beraber Şam'ın sokaklarında gezersin, yediğin içtiğin ayrı gitmez, bir gün Amerika kızar, sen de kalkarsın Beşşar Esed'e kızarsın. Bunu uygun görmüyoruz. Biz bağımsız bir ülkeyiz. Kendi kararlarımızı, kendimiz almalıyız. Bütün komşularımızla dost ve barış içinde yaşamalıyız.”

“Dış politikada Irak, İran, İsrail, Suriye ile aramızı bozdun. Yunanistan ile zaten sorunlarımız vardı. Allah aşkına dış politikada kavga etmediğimiz bir ülke kaldı mı?” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Ayakları yere basmayan, parmakla çağrılan, koşa koşa giden bir Dışişleri Bakanımız var. Böyle bir Dışişleri Bakanı'nı, bağımsızlık savaşı veren bir Türkiye'ye asla ve asla yakıştırmıyoruz. O Dışişleri Bakanı, o koltuğunda oturduğu sürece, parmakla çağrılan bir Dışişleri Bakanı'dır. Biz Dışişleri Bakanlığını, kendi ülkesinin çıkarlarını her ortamda savunan kişiler olarak biliriz. Dışişleri politikası, bir ülkenin en önemli politikasıdır ve o politikanın bir devlet politikası olarak ortaya çıkması gerekir. Birilerine endekslenen bir dış politika doğru değildir.”

Türkiye'de bir zihniyet devrimi yapılması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Üç büyük devrime Cumhuriyet Halk Partililer imza atmıştır. Cumhuriyeti kurmuşlardır, çok partili hayatı getirmişlerdir, sosyal demokrasiyi bu ülkeye getirmişlerdir. Şimdi dördüncü büyük devrime imza atmak için çaba harcayacağız. Demokrasi ve özgürlükleri getireceğiz bu ülkeye” dedi.

Poşu takılan gence, 11 yıl hapis cezası veren bir düzeni asla ve asla demokrasi olarak kabul etmediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Saçını kesip, arkadaşına destek olmak isteyen üniversite öğrencisini tutuklayıp, hapse atan bir düzeni asla ve asla kabul etmiyoruz. Üniversiteleri baskı altına alınmış, korkudan konuşmayan bir üniversitesi olan bir ülkede demokrasinin varlığını asla ve asla kabul etmiyoruz. Medyası susturulmuş, gazetecileri işten atılmış, televizyonları susturulmuş, tek sesi dile getiren bir medya düzenini de kabul etmiyoruz. Bizim demokrasi anlayışımız, çağdaş demokrasi anlayışıdır. Çağdaş demokrasilerde ne varsa, Türkiye'de de aynısı olmalıdır” dedi.

“Türkiye'yi darbe hukukundan el birliğiyle kurtaralım”

Eleştiriye siyaset adamının tahammülü olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“İster Cumhurbaşkanı, ister Başbakan, ister Ana Muhalefet Partisi lideri... Kim olursa olsun, herkes eleştiriye saygı duyacak ve o eleştirilerden ders almasını bilecek. Birileri darbeye karşıymış gibi bir tavır içine girebilir. Onları siz biliyorsunuz. Darbeye karşı olmak, darbe hukukunu değiştirmekle başlar. Eğer siz darbe hukukunu değiştirmiyorsanız, o zaman darbecilerin ortağısınız demek ki. Çağrı yaptım, özel olarak basın toplantısı yaptım, grup toplantılarında konuştum, şimdi İstanbul İl Kongresi'nde söylüyorum; Siz darbelere karşı mısınız? Darbelere karşı olmaktan ötürü samimi misiniz? O zaman gelin, 12 Eylül darbe hukukunu yeniden gözden geçirelim ve Türkiye'yi darbe hukukundan el birliğiyle kurtaralım.

Darbe hukukunun arkasına saklananlar, darbeyle mücadelede samimi değildirler. Darbe hukukunu değiştirmeyenler, 'Ben darbecilerden hesap soracağım' diye ortaya çıkanlar samimi değildirler. Samimi olan darbe hukukunu değiştirir. Nedir darbe hukuku, seçim barajı. Kaldıralım diyoruz, kaldırmıyorlar. Siyasi partiler yasasını değiştirelim diyoruz, değiştirmiyorlar. Seçim kanunu da darbe hukukunun bir parçası. Gelin değiştirelim diyoruz, değiştirmiyorlar. Üniversiteler özgür ve özerk olsun diyoruz yanaşmıyorlar çünkü darbe hukukundan besleniyorlar. Darbe hukukundan beslenenler ülkeye demokrasiyi ve özgürlüğü getiremezler.”

"Partiye zarar vereni affetmem"

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, “Artık partide kavga istemiyorum. Ben yumuşak huylu bir insanım, her türlü eleştiriye saygı gösteririm, beni eleştirenlere de saygı gösteririm ama partiye zarar verenleri kusura bakmayın affetmem” dedi.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, partisinin Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleştirilen 34. İstanbul İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, CHP'lilere “CHP'liler eski alışkanlarından vazgeçecekler. CHP'liler, ülkenin sorunlarına kilitlenecekler, ülkenin sorunlarıyla ilgilenecekler. Kahvede otururken ülkenin sorunlarından söz edecekler. Sokakta gezerken ülkenin sorunlarından söz edecekler. Cesur, kararlı olacaklar, ödün vermeyecekler. 'Biz CHP'liyiz' diyecekler, kıvançla söyleyecekler bunu” diye seslendi.

CHP'nin demokrasinin yolu açılsın diye konuştuğu zaman AK Parti'lilerin “Bu CHP'liler hep konuşuyor, bunlar kanun teklifi bile veremezler” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, bunun üzerine kanun tekliflerini verdiklerini hatırlattı.

Haberin Devamı

Kılıdaroğlu “Kanun tekliflerini verdik, Recep Tayyip Erdoğan dut yemiş bülbüle döndü. Hadi gel bakalım masaya. Gelebilir mi? Gelemez. Yalancı pehlivan, gerçek pehlivan değildir. Yalancı pehlivanın mumu da yatsıya kadar yanar. Ama biz, neyi söylediysek, hangi konuyu dile getirdiysek, kanun teklifini verdik ve kapı gibi arkasında durduk. Gel arkadaş, yüreğin yetiyorsa gel beraber yapalım ama gelmediler ve bize o yalaka medyadan tekrar sordular. 'Bu CHP ne yapıyor?' diye” dedi.

“Hayatında bu kadar beceriksiz bir hükümet görmediğini” ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Efendim biz süt kadar akız' diyor. Sevsinler senin aklığını. Sen o köstebeği yanında taşırsan, gidip Ankara'da kendisine, garibandan düşük fiyatlarla arabayı altına çeken Spor Bakanı'nı taşırsan, senin aklından zaten bu milletin şüphesi var. Biz hiç CHP ak demiyoruz. Biz zaten temiz bir partiyiz. Bizim beyaz bir sayfanın üzerinde küçük bir kara leke tutsa hemen belli olur. Ama onların sayfası zaten kara. Karalamaya gerek yok.”

Haberin Devamı

CHP'nin süt işini siyaset malzemesi yaptığı yönünde eleştirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, süt dağıtımından sonra binlerce çocuğun hastaneye gittiğini, bu olaya gözlerini kapatamayacağını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Sen rahatsız ol diye biz bunları söylüyoruz. Sütü dağıtamayan bir iktidar, nasıl ülkeyi yönetir?” diye sordu.

Türkiye'yi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yönetmediğini, dış politikada kararların dışarıdan alındığını, ekonomiyi sıcak paranın yönettiğini savunan Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında emekli aylıklarındaki yüzde 15 kesintiyi kaldıracağını bildirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Siz siz olun, yeni anlayışa egemen olun, eski alışkanlıklar bitti. Demokrasi ve özgürlüğü her yerde dillendireceğiz. Parti içinde de demokrasi olacak. 2 aday, 3 aday, 5 aday çıksın. Yarış olsun, demokrasi yarışı olsun. Bizden 2 aday çıkınca onların asabı bozuluyor. Efendim onlarda hiç 2 aday var mı? Hayatta olmaz. Talimat gelir, 'Sen aday olacaksın' diye. Diğerleri sesini keser. Ona 'demokrasi' diyorlar. Bazı aklı evvellerde şunu öneriyor; 'Siz niye AKP gibi olmuyorsunuz? Orada hiç bir şey olmuyor, ses bile çıkmıyor. Sesin çıkmadığı yere ölü toprağı serpilmiş derler. Ses çıkacak ses. CHP'yi AKP'ye benzetmek istiyorlarsa demokrasiyi bitirmek istiyorlardır. Biz AKP değil, çağdaş sosyal demokrat bir parti olacağız.”

Haberin Devamı

“Ya sorunu çözeceksin, ya gideceksin”

İstanbul'a 15 yılda 150 milyar doların üzerinde para harcandığını belirten Kılıçdaroğlu, vatandaşa “Sizin hangi sorununuz çözüldü? Hiçbir sorununuz çözülmedi. O zaman sizin sorununuz çözmeyeni değiştireceksiniz. Demokrasi budur. Ya sorunu çözeceksin, ya gideceksin” dedi.

İzmir'de 7 yıldır bütün okullarda çocuklara süt dağıtıldığını, fiyatının da kutu başına nakliye dahil 37 kuruş olduğunu, hükümetin de 53 kuruşa dağıttığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Recep Tayyip Erdoğan'a bir soru sordum, 53 kuruş mu büyük, 37 kuruş mu büyük? Cevap var mı? Tık yok. Hortumla beslenenler bu soruya cevap mı verir?” dedi.

Kılıçdaroğlu, eğitimi kesintili 12 yıla çıkaran ve kamuoyunda 4 4 4 olarak bilinen yasa kapsamında, 2030 yılına kadar en az 20 milyar dolarlık ihalelerin Kamu İhale Yasası dışına çıkarıldığını kaydederek, “yalakalık yapan yandaş medya mensuplarının” bu soruyu Başbakan'a soramadığını söyledi.

“Hedef belli, CHP, gelin buraya”

Konuşmasında, Anneler Günü'nü de kutlayan Kılıçdaroğlu, “Bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Annem gariban bir kadıncağızdı. Ben onun Kemaliydim. Arada bir saçımı okşardı. 'Oğlum nasılsın' derdi. 'Aman sakın kavga etme' derdi. Barışı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği istiyoruz. Kavgasız bir Türkiye istiyoruz. Herkesin birbirine selam verdiği, kucaklaştığı bir Türkiye istiyoruz” dedi.

Kadınlardan, kendilerine seçme seçilme hakkı getiren partiyi, CHP'yi unutmamalarını isteyen Kılıçdaroğlu, yüzde 33 oranında cinsiyet kotası getiren partinin son kurultayda CHP olduğunu hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, “Şuna bütün samimiyetime inanıyorum. Kadının eli bir şeye değiyorsa bilin ki orada bereket var, kadın bir ere el attıysa orası düzelecek. Kadının mücadelesi toplumun her tarafından kabul görür. Kadın toplumun dokularının en önemli ögesidir. Mücadele edeceksiniz, Halide Edip Adıvar gibi mücadele edeceksiniz” diye konuştu.

CHP iktidarında anaların ağlamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Doğu ve Güneydoğu'daki yurttaşlara sesleniyorum; anaların ağlamasını istemiyor musunuz? Hedef belli, CHP, gelin buraya. İktidar yapın CHP'yi, çözmezsem 4 yıl sonra alırsınız, bu kadar basit. Biz koltuk meraklısı değiliz. Sorunları çözmek istiyoruz. Bu ülkede herkesin barış ve huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Herkes özgürlüğün tadına varsın, gerçek demokrasi olsun, gömlek demokrasisi olmasın istiyoruz. Demokrasi bir zihniyet, kültür, eğitim, dünyaya bakış işidir. Hem toplama kampı kuracaksın, hem de 'bizim ülkemizde demokrasi var' diyeceksin. Recep Tayyip Erdoğan'ı rahat gideceği bir ülke bırakmayacağım. Avrupa'ya bile gidemeyecek. Arap ülkelerine de gidemeyecek. Avrupa'dan insan hakları ödülü alacaktı, aldı mı? Alamadı, gidemedi bile. O sivil toplum örgütü, o insan hakları ödülünü niye geri çekti? Çünkü CHP var. Avrupa Parlamentosu'nda, Brüksel'de, İngiltere'de, Almanya'da, ABD'de her yerde ama her yerde CHP'liler var. Siz medyanın bunları yazıp çizdiğine bakmayın. Sokağın ilgisi farklıdır, biz sokaktayız. Ama bunun yolu kararlı güven vermekten geçer. Güven vermenin yolu kısır çekişmeleri, tartışmaları çöp sepetine atmaktan geçer. Artık partide kavga istemiyorum. Ben yumuşak huylu bir insanım, her türlü eleştiriye saygı gösteririm, beni eleştirenlere de saygı gösteririm ama partiye zarar verenleri kusura bakmayın affetmem.”

Kılıçdaroğlu, “Şimdi yeni CHP diyor ki, sadece bölüşüm değil, önce üreteceğiz, alın teri dökeceğiz, önce fabrikalar, tarlalar çalışacak, sonra adil bölüşeceğiz. Üretmek, çalışmak çok önemlidir. Üreteceğiz ki, hakça bölüşelim, üreteceğiz ki alın terimiz fabrikalarda, tarlalarda yerini bulsun ve halkla

bölüşeceğiz. Kimse aç ve açıkta kalmayacak. Herkesin işi ve gücü olacak. Herkes

bu ülkede, bu coğrafyada ben de yaşıyorum, benim de sözüm, gücüm var, alınterim var, ben de alınterimin karşılığını alıyorum diyecek. Bunun için sosyal demokrasi denince önce üretim sonra paylaşım gelecek. Yine sosyal demokrasi denince örgütlü toplum gelecek aklımıza... Sendikalar olacak, sivil toplum kuruluşları olacak, insanların gücü ortak bir ses olarak topluma yansımış olacak. Bunu yapabilirsek, demokrasi ve özgürlüğü kendi ülkemize getirmiş olacağız. Üretimi hakça bölüşürseniz, mağduriyetleri de ortadan kaldırmış olursunuz” şeklinde konuştu.

“Düzenden nemalanan değişime karşı çıkar”

Kılıçdaroğlu, düzenden nemalananların, değişime karşı çıktığını, değişimin karşısında olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ama değişimin karşısında olanlara karşı, değişimi ve dönüşümü savunan yine CHP olacak ve sonuna kadar gidecektir. Yeni bir anlayışı toplumda ayakta tutmalıyız. Bütün politikalarımızın merkezine insanı koymalıyız. Kimliğiyle, düşüncesiyle, çalışmasıyla, alın teriyle, inancıyla insan olmalı. İnsana saygı duyan bir siyasal anlayışı toplumun her kesimine egemen kılmalıyız. Birinci çıkış yolumuz, önce insan olmalı. İki, evrensellik. Sadece bizim insanımız değil, sosyal demokratlar, evrensel değerlere de önem vermeliler. Evrensellik, yapımızın,dokumuzun ayrılmaz parçasıdır.

Çünkü biz CHP'liyiz, ulusal Kurtuluş Savaşı'nı veren kadroların kurduğu bir partiyiz. Mücadelemizi Afrika'nın, Orta Doğu'nun, batının pek çok ülkesi örnek aldı. Ulusal bağımsızlık savaşını verenler, gömleklerinin altından Mustafa Kemal'in fotoğraflarını çıkardılar, çünkü onlar bağımsızlık mücadelesini verenlerin Mustafa Kemal olduğunu biliyorlardı. Bu kadar görkemli bir tarih üzerindeyiz. Bu görkemli tarih evrensellikle bütünleştiği zaman bir anlam ifade edecektir. Sosyal demokrat anlayışımızın temelinde katılımcılık vardır. Hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Toplumun her kesimini çalışmalarımızın içine katacağız. Giyimine, kuşamına, inancına, etnik kimliğine bakmayacağız, insan olarak göreceğiz. O CHP'ye katılacak, güç ve destek verecek.”

Her şeyin değiştiğini, kendilerinin değişmek zorunda olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, artık 18 ve 19. yüzyılın politikalarıyla 21. yüzyılı kavramanın mümkün olmadığını, işçi, patron, sendika çizgisi dışında çok daha büyük bir sosyo ekonomik yapıyı kucaklamak ve dillendirmek zorunda olduklarını söyledi.

İlişkiler, insan, üretim şekli değişiyorsa CHP'nin de sosyal demokrasinin de değişmesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, daha güçlü ve tutarlı yeni bir orta sınıf ortaya çıktığını, onlara destek vermek ve sorunlarını dinlemenin temel görevlerinden olduğunu ifade etti.

“Aşama aşama bunu yapacağız”

Kılıçdaroğlu, yüzde 100 küreselleşmenin karşısında durmanın mümkün olmadığını belirterek, küreselleşmenin olumlu yönlerini alacaklarını, yeni sosyal demokrat bir pencereden küreselleşmeye bakacaklarını kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Küreselleşmenin getirdiği adaletsizliklerin karşısında dimdik adam gibi duracağız. Sadece kendi ülkemizde değil, evrensel sosyal demokrasinin kültürlerine katkı yapmayı ana ilke edineceğiz” dedi.

Sosyal demokratların yeni bir anlayışa, yeni bir düşünceye, bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Aşama aşama bunu yapacağız. Anlata anlata bunu yapacağız. Çalışa çalışa bunu yapacağız. O koşulları yerine getirmek zorundayız. Ufkumuzu genişleteceğiz. Bulunduğumuz mahalleyi, kenti, ülkeyi değil, dünyayı düşüneceğiz. Dünyadaki gelişmelere bakacağız. Sosyal demokratlar ufku geniş, geleceği gören, önceden önlem alan, sorunlarla vatandaşı baş başa bırakmayan bir perspektifle dünyaya bakmak zorundadır. Halka güven vereceğiz. Halka güven vermek her sosyal demokratın temel görevidir. İnanmadığımız şeyleri söylemeyeceğiz. Bize oy vermeyen yurttaş bile şunu söyleyecek; bunu CHP söylüyorsa mutlaka doğru söylüyordur, bunu CHP söylüyorsa mutlaka incelemiştir. Güven vermenin yolu budur. Seçimlerden önce toplumun her alanında yaşadığı sorunlara ilişkin projeler ürettik. Bizim uçuk kaçık projelerle ilgimiz yok. Kanalistanbul dediler, nerede?

Bizim pek çok projemizi AKP uygulamaya koydu. Demek ki, biz doğruları görüyoruz, halktan yana bir politika izliyoruz, sağlıklı teşhis koyuyoruz. Sosyal demokrat anlayışımız budur.”

Kılıçdaroğlu, zihniyet değişiminin önemli bir parçasının da geleceğe umutla bakmak olduğunu ifade ederek, “Biz, sadece kendimizin değil, toplumun da geleceğe umutla bakmasını istiyoruz. Umutsuzluk bizim kitabımızda yoktur. Tek bir CHP'li kalsa bile bu ülkenin sorunlarını çözeceğiz” dedi.

Umudun, geleceğe güvenle bakmanın, sorunları çözmenin temel taşlarından biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Sosyal demokratlar kısır çekişmelerin ötesinde ufkunu genişletmeli, halka güven vermeli ve geleceğe umutla bakmalı” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu CHP'yi eleştirenlerin, “CHP hiç çalışmıyor”, “Memlekette muhalefet yok” dediğini dile getirerek, köşe yazarlarının tetiklediği bu eleştirilere, bazen belli kişilerin de katıldığını ifade etti.

CHP'nin bu yasama döneminde yaptığı çalışmalara ilişkin kısaca bilgi veren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Hükümetin Suriye politikasına, dış politikasına en sağlıklı muhalefeti CHP yaptı. Acaba Suriye'de ne oldu? Suriye'ye heyet gönderen tek parti CHP oldu. Suriye ile ilişkiler bozulduktan sonra acaba güneydeki kentlerimize bunun etkileri ne oldu? Halkın nabzı nedir, ekonomik olarak nasıl etkilendi? Heyet gönderen parti yine CHP oldu. Dünyada Arap Baharı yaşanıyor. Biz hep batının medyasından, ajanslarından Arap Baharı'nı öğrenmeye çalıştık. Dünyada hiçbir ülkenin yapmadığı bir şeyi CHP gerçekleşti. Arap Baharı'nın yaşandığı bütün ülkelerdeki siyasi partileri, kanaat önderlerini, gazetecileri, sivil toplum örgütlerinin yetkililerini çağırdık ve İstanbul'da bunu tartıştık. Bu çalışma, 16 ülkenin televizyonunda birinci haber olarak yer aldı. Çünkü biz hem Türkiye'yi, hem sosyal demokrasiyi Arap Baharı'nın yaşandığı bütün ülkelere tanıtmak istiyoruz.”

Deniz Feneri Davası

Aynı zamanda Deniz Feneri Davası'nda köstebeklik yapan kişinin de kimliğini ortaya çıkardıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“O köstebek olan zat, hala koltuğunda oturuyor. Onun koltuğunda oturması bir medya ayıbıdır. Kimse korkudan şunu söyleyemiyor; 'Sayın Bakan, sen kalkıp arama yapılan evlere haber verdin, önceden. Nasıl olur o koltukta oturursun? Siyasi ahlak denen bir şey var. Onu zaten bir tarafa bırakın da bu toplumda ahlak duygusu, erdem, ayıp denen bir şey var. Ar damarı çatlamış birisi olarak tanımladık onu. Hala diyorlar ki; 'Cumhuriyet Halk Partisi ne yaptı?'.

Başka bir şey daha var. Spordan sorumlu olan bakan var. Yolsuzluklarını da biz meclis gündemine getirdik, neler yaptığını anlattık. Hala diyorlar ki, 'CHP ne yapıyor acaba?' Malatya Kürecik'te gidip eylem yapın. İsrail kalkanı olarak tanımladığımız o kalkanın Türkiye için ne tür sorunlar açacağını dile getiren parti de biziz. Orada eylem yapan da. milletvekillerini gönderen de biziz. Ne diyor İran ve Rusya; 'Eğer iç savaş çıkarsa önce Kürecik'teki kalkanı imha edeceğiz'. Açıkça Türkiye'yi bir savaş ortamına sürüklüyorsunuz.”

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin çiftçinin, üreticinin haklarını savunanın, İstanbul'daki taksi şoförlerinin, kamyon şoförlerinin sorunlarını yine CHP'nin dinlediğini ifade etti.

Türkiye'deki hapishanelerinde neler olduğunu, insanların buralarda nasıl yaşadığını ülke gündemine getirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Pozantı Cezaevi'nde çocuklara nasıl tecavüz edildi? Bunu kamuoyu gündemine getiren kim? Cumhuriyet Halk Partisi. Biz sadece tutuklu milletvekilleriyle ilgili değil, haksızlığa uğrayan kim olursa olsun, hangi suçtan yatıyorsa yatsın, sağlık sorunu varsa, hapishanede insanca koşullarda yatmıyorsa ona sahip çıkıyoruz. Nerede halkın vicdanını rahatsız eden bir olay var, biliniz ki orada CHP var” diye konuştu.

Brüksel'e ilk gittiğinde 35 gazetecinin hapiste olduğunu, bugünkü resmi rakamlara göre 92 gazetecinin hapiste yattığını anlatan Kılıçdaroğlu, tutuklu gazetecileri de CHP'nin dile getirdiğini, raporlara girmesini ve Avrupa Parlamentosu'nda eleştiri konusu olmasını sağladığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, “Tutuklu gazetecilerin sayısının 92'ye çıkması, Türkiye'nin demokrasi tarihinde kara bir leke olacaktır” dedi.

İstanbul'da sosyalist enternasyonal toplantısı yaptıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, CHP'nin bu toplantıda 90'ı aşkın ülkenin temsilcisiyle tutuklu milletvekilleriyle ilgili karar aldırdığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları'nda yaşanan dramları da kamuoyunun gündemine getirdiklerini ifade etti.

“3 maymunu oynama dönemine son vereceğiz”

“4 4 4 ucubesi geçti parlamentodan. Bu yasaya direnen parti kimdi?” diye konuşan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“3 maymunları oynama dönemine son vereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi, her yerdedir, her zaman çalışacaktır ve üretecektir. Bize soracaklar 'Ne yapıyorsunuz?' diye. Biz sadece 'Günaydın' diyeceğiz.”

Uludere olayına değinen Kılıçdaroğlu, “35 yurttaşımız öldürüldü, defalarca ama defalarca. 'Sayın Erdoğan, siz bu istihbaratı nereden aldınız' diye sordum. Siz bu soruyu soran başka bir lider, başka bir parti gördünüz mü? Bunu soran da CHP. Meclis'te sesimizi kesmek, iç tüzüğü değiştirmek istediler. Zaten 10 dakika konuşuyoruz. Ona bile tahammül edemiyorlar. Milletvekilleri, milletin kürsüsüne sahip çıktı. Konuşturmadılar orada AK Partilileri. İç tüzüğü değiştirtmediler. Bize soruyorlar 'CHP ne yapıyor?'. İnsaf, insaf, vicdan biraz” dedi.

Van'ın Erciş ilçesindeki depremden hemen sonra bölgeye giden ilk liderin kendisinin olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Deprem oldu, çıktılar konuştular; 'Efendim bir daha deprem olmayacak, herkes evine taşınsın' diye. Deprem oldu, insanlar hayatını kaybetti, çadırlarda insanlar öldü, yazlık çadır dağıttılar. Beceriksiz bir hükümet, bereketsiz bir hükümet. Bunu dile getiren yine Cumhuriyet Halk Partisi.

“Memura 5 aydır zam yapılmıyor”

Memura 5 aydır zam yapılmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Türk-İş'in Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katıldığını biliyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katıldılar, 'Bu asgari ücret bize yeter' dediler, bastılar imzayı. Orada görevli olan kamu personeli bile 'Bu ücret yetersizdir' derken, sen Türk-İş olarak nasıl buna yeterli dersin. Sendikayı, yöneticilerini suçladın. Bu 'Sarı sendikadır' dedin. Bu anlayışla olmaz, işçinin hakkını sen koruyacaksın. Şu açıklamayı yaptılar; “Eğer biz evet demeseydik, daha düşük asgari ücret vereceklerdi bize'. Ne demek bu biliyor musunuz? Bu, şantaja boyun eğmektir. Sen direneceksin işçisin, alın teri döküyorsun sen. Şantaja boyun eğersen o koltukta oturmayacaksın” diye konuştu.

“Yalaka gazetecilere soruyorum”

Türkiye'deki faili meçhul cinayetlerle ilgili 10 kez araştırma önergesi verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, bu önergelerin AK Parti milletvekilleri tarafından reddedildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “O bize demokrasi dersi veren yalaka gazetecilere soruyorum, 'CHP ne iş yapar' diyen yalakalara sesleniyorum; bana demokrasi dersi vermek senin haddin değildir. Sen daha demokrasinin d'sini bilmezken, CHP çok partili rejimi getirmiştir. Sen kim, bize demokrasi dersi vermek kim. Demokrasi dersi vereceksen, korkmuyorsan, yürekliysen Recep Tayyip Erdoğan'a 'Faili meçhulleri araştırmaktan niye korkuyorsun' diye sor bakalım” şeklinde konuştu.

CHP'nin ne yaptığını, nasıl yaptığını, ne için çaba harcadığını bildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Ama bizi görmezden geliyor, görmek istemiyor. Türkiye'nin en temel sorunu şu anda medyadır. Halkın haber alma özgürlüğü yoktur. O medya patronlarına da medyada çalışan gazetecilere de söylüyorum. Ecelin ölüme faydası yoktur. Yiğit olacaksın, halkın sorunlarını dile getireceksin, korkmayacaksın, korkarsan seni ensenden tutup bir gün hapse atarlar. Biz fezlekeden, baskıdan korktuk mu? Korkmayız. Onun için CHP ahlak güvencesidir. Demokrasinin, özgürlüklerin, medyanın güvencesidir. Bizim yürekli olduğumuz kadar onların da yürekli olması lazım, korkmasınlar” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, bir saat 15 dakika süren konuşmasının ardından il başkanı adayları Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Özcan ellerini tutarak, havaya kaldırdı. Kılıçdaroğlu daha sonra protokolde oturan başta eski Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin olmak üzere partililerle tokalaşarak, oy kullanmadan salondan ayrıldı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!